Vakıf Medeniyetimiz
Bizim medeniyetimiz; iyilik yapmak, hayır işlemek, huzuru temin etmek, insanların mutluluğuna vesile olmak gibi güzel bir anlayışın üzerine inşa edilmiştir. İnsan olarak görevimiz; yaşadığımız toplumda sosyal bağı kuvvetlendirmek; refah seviyesini yükseltmek ve insanlara her konuda yardımcı olmaktır.
Böylece içinde bulunduğumuz toplumda barış ve huzura katkıda bulunmak, herkesin mutlu bir hayat sürdürmesi için Allah rızası şiarıyla çalışmaktır. İşte vakıf kültürümüz tam da bu işlevi icra etmektedir. Her insanın toplumsal sorumluluk anlayışı içerisinde, kamuoyunun iyiliği için aktif katkıda bulunması elzemdir.
Vakıf kültürü ile insan; “ben”in bencilliğinden kurtulup, ruhunu olgunlaştırır ve şahsiyet kazanır. Sadece kendi varlığını değil başkalarının varlığını da kabul eder, “biz” merkezli düşünmeye başlar. Hatta onların da erdeme ulaşması şahsiyet kazanmasına yardımcı olur.
Allah için kardeşleriyle dayanışma içerisine girerek; cemiyet ruhunu üstün kılıp, egoizmi bastırır. Başkaları için bir şeyler yapabilme duygusu ile diğerkâmlığın ruhlarda hâkim kılınmasını temin eder. Onun içindir ki vakıf kültürü ancak erdemli insanların uygulayabileceği bir davranıştır.
Allah için bütün canlılara hizmet şuuru, insanî boyutu çok yüksek, çağlar boyu değerinden hiçbir şey kaybetmeyen her dem taze kalabilen üstün bir meziyettir. İslâm inancında vakfın gayesi, cemiyette mevcut olan yoksunluk ve yoksulluğa çare bulmaktır.
İyilik ve güzellikte, hayır yolunda bıkmadan usanmadan yardımlaşmaktır. Onun için aziz Türk milleti yüzyıllardır toplum hayatının her alanında vakıf müessesesini son derece geniş hizmet ve faaliyet alanlarıyla canlı tutmuştur. Allah rızası için varlık sahibi kimseler birbirleriyle yarış edercesine vakıf kurmuş çok çeşitli alanlarda insanların ihtiyaçlarıyla ilgilenmişlerdir. Böylece Osmanlı Devleti'nde vakıf medeniyeti şahlandıkça şahlanmış, geliştikçe gelişmiştir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “İnsan ölünce, şu üç ameli dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-i cariye, kendisinden istifade edilen ilim, arkasından dua eden hayırlı evlât.”
İşte vakıf, “sadaka-i cariye”nin devamlılığını sağlamakta, insanları güzel ve faydalı filler işlemeye teşvik etmektedir. İyilik ve takva üzere bir araya gelmeyi, yardımlaşmayı, dayanışmayı öğütlemektedir. Böylece nefsin bencilliğinden kurtularak, kendi ihtiyacının dışında olanları “infak” edebilmeyi temin etmektedir.
Dünyanın ve hayatın süsü olan dünya malını aşırı önemsememeyi, kişinin sevdiği şeylerden Allah için harcayarak gerçek iman ve insanlık şuuruna ulaşabilmeyi sağlamaktadır. Cenab-ı Hak bu şuuru hepimize lütfeylesin. Vakıf Kurucumuz Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin kelamıyla sözü bağlayalım:
“İyilik ve hayırlı işlerde bulunmak, Müslümanlığın alâmetlerindendir. Tarihe baktığımız zaman, atalarımızın sayısız hayır müesseseleri kurmuş olduklarını görürüz. Camiler, medreseler, sağlık merkezleri, kervansaraylar, yollar, köprüler bunların başlıcalarıdır.
Ecdadımız bunları yapmakla kalmamış, bu güzel eserlerin devam etmeleri, harap olmaması için de onları ayakta tutacak gelir kaynaklarını, bu hayır işlere vakfetmişlerdir. Mü’minin gayesi, Allah’ın rızasını kazanmak ve öldükten sonra da hayırla anılmaktır. O hâlde, vakıf tesis etmek, bunu elde etme yollarının en güzeli ve en faziletlilerindendir.
Vakıfların efdali de devamlı ve en çok ihtiyaç duyulan konulara yapılanlarıdır. Bugün memleketimizin çeşitli ihtiyaçları vardır. Din ve vatan düşmanlarımıza karşı kuvvet hazırlamak, teknik sahalarda araştırmalar yapmak, laboratuvarlar kurmak ve millî menfaatlerimizin gerektirdiği her sahada uzmanlar yetiştirmek, bunların en önde gelenleridir.”
Kemal DEMİR
YazarHorasan’dan Anadolu’ya gelen dervişlere Horasan erenleri denir. Horasan erenleri, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde birçok tekke ve zaviye kurmuşlardır. Bu dervişler yalnızca Anadolu’da değil, Balkanlar’...
Yazar: Kemal DEMİR
Milletlerin kültür hayatında büyük yazarlar, romancılar ve şairler kolay yetişmiyor. Peyami Safa, edebiyat tarihçilerimizin büyük çoğunluğuna göre Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının en büyük romancıs...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
İslâm dini, dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayan bir hayat dinidir. İnananlara, ahirette huzurlu ve mutluluk vadederken dünyada da nice güzellikler yaşatmaktadır. İnsan, yalnızca dünya için yani...
Yazar: Kemal DEMİR
Osman Hulûsi Efendi, 1914-1990 yılları arasında Malatya’nın Darende ilçesinde yaşamış mutasavvıf bir şairdir. 1. Dünya Savaşı’ndan dolayı bu yıllarda; hayat iktisadî açıdan zorlaşmış; ilmî, tasavvufî,...
Yazar: Hamit DEMİR