Osmanlı’da Taht Adayı İlk Hanım Sultan: Esma Sultan
Sultan I. Abdülhamid’in kızlarındandır. Yedinci çocuğu olarak 17 Temmuz 1778 Perşembe günü dünyaya geldi. Annesi, I. Abdülhamid’in ikinci kadını Ayşe Sineperver Kadın Efendi’dir. Padişah kızına, çok sevdiği ve kendisinden bir yaş küçük olan kardeşi Esma Sultan’ın adını verdi. O yüzden, kardeşi Büyük Esma, kızı ise Küçük Esma Sultan olarak bilinir.
Doğumu vesilesiyle çeşitli şenlikler yapıldı, lâkin uzun tutulmadı. Doğumun müjdelenmesi için deniz kıyısından top atışı yapıldı ve padişahın hizmetlilerinden Cüce Abdullah Ağa sadrazama gönderilerek doğum haberi verildi. Enderun ve Bîrun Mehterleri tarafından arefe vaktine kadar marşlar çalındı.
Ertesi gün cuma namazı için Sinanpaşa Camii’ne giden Padişah, namazdan sonra Çinili Köşk’e geçti ve burada devlet erkânı ve ulemanın tebriklerini kabul etti. Doğumundan üç sene sonra dört köşe bir mühür yaptırıldı ve üzerine şunlar kazdırıldı: “Kerime-i Sultan Abdülhamid Han İsmetlü Esma Sultan 1195.”
Sultan I. Abdülhamid’in diğer sultanları gibi iyi bir eğitim aldı. Annesi Ayşe Sineperver Kadınefendi, kızı Esma Sultan’ın eğitimi, terbiyesi ve büyütülmesi olmak üzere her işiyle yakından ilgilendi; gördüğü olumsuzlara müdahale etti.
3.Selim, çok sevdiği Çuhadar Hüseyin Ağa’yı, Kaptan-ı Deryalığa yükselterek Esma Sultan’la nişanladı. O esnada, Esma Sultan 14 yaşındaydı. Nişan ve nikâh merasimleri 1792 yılında, III. Selim’in isteğiyle aynı gün yapıldı. Nikâh, darüssaade ağasının odasında kıyıldı.
Âdet icabı Hüseyin Paşa, Esma Sultan’a eksiksiz bir nişan takımı hazırlatıp gönderdi; Padişah için süslü bir at, 6 bin kuruş mihr-i muaccel, mücevher kutu içerisinde elmas yüzük, kelime-i tevhid resmedilmiş başörtüsü, elmas sorguç, zümrüt küpe, mücevher yüz örtüsü, mücevher ayna, inci, la’l ve zümrüt ile işlenmiş pabuç, yine aynı değerli taşlarla süslenmiş ayakkabı ve gümüş nahıllar ile meyve, çiçek ve şeker sepetleri, nişan takımına konulan eşyalardan bazılarıydı. Damat paşanın, sultanın annesine hediyeler göndermesi de âdetti. Nişan takımıyla beraber Esma Sultan’ın annesi Sineperver Kadınefendi’ye çiçekli ve altın işlemeli şallarla, meyve ve şekerleme tablaları hediye etti.
Şeyhülislam, nikâhtan bir gün evvel belirlenen saatte kendi odasında bulunmak üzere darüssaade ağası tarafından saraya davet edildi. Nikâh günü, Esma Sultan’ın Divanyolu’ndaki sarayında bulunan nişan takımını almak üzere vezir ağaları, alay çavuşları, teşrifatçı ve kesedarlar ile diğer bazı görevliler gönderildi.
Gönderilen nişan takımı, Nişan Alayı’yla Babıâli’ye nakledilerek Kum Meydanı’na konuldu. Mücevherat, sadrazam tarafından görüldükten sonra nişan takımı, tertip edilen bu alay eşliğinde Bâbıâli’den çıkıp Soğukçeşme yoluyla saraya getirildi ve gelenek olduğu üzere Harem kapısı önüne dizildi.
Sağdıç tayin edilen Valide Sultan kethüdası Yusuf Ağa ve damat paşa vekilinden sonra diğer davetliler de darüssaade ağasının odasına girdi. Bu arada nişan takımı hareme nakledildi ve bu iş için görevli olanlara çeşitli hediyeler verildi. Nişan bohçasının damat paşaya gönderilmesi ve müneccimbaşı tarafından belirlenen eşref saatinin gelişiyle birlikte nikâh merasimi başladı. Damadın vekili, şahitler, teşrifatçı, telhisçi, kesedar ve kethüda bey dışındaki herkes odadan çıkarıldı.
Esma Sultan'ın vekili darüssade ağası idi. Şahitler dinlendikten sonra şeyhülislam, nişanları taktı ve mihr-i müeccel olarak 15 bin kuruş tespit edildi. Şeyhülislâmın duasından sonra şerbet, gülâb ve buhur ikram edildi ve nikâha katılan devlet erkânına, damat paşa ve sultan adına değerli hediyeler verildi. Esma Sultan tarafından verilen hediyelerin koyulduğu sandıkların dışı kadife, içi canfes olup, kenar şeritleri ve bazı kısımları gümüşten yapıldı. 707 kuruş olan sandık masrafı, sultanın iradından ödendi.
Esma Sultan’ın düğünü, nişandan yaklaşık yedi ay sonra 19 Aralık 1792’de yapıldı. Gelenek üzere Çarşamba günü başladı ve tertip edilen Çeyiz Alayı, Sultan’ın Sultanahmet’teki Divanyolu Sarayı’na gönderildi. Çeyiz Alayı’ndaki arabalara telli ve sade olmak üzere dibâ ve hataî kumaşlar asıldı. Nişan töreninde olduğu gibi, çeyizi götürenlere padişah tarafından atiyyeler ihsan edildi.
Sultan’ın, Gelin Alayı için de aynı şekilde bütün “erkân-ı devlet ve hademe-i saltanat-ı seniyye” sarayda toplandı. Gelin Alayı’ndan sonra davetlilere âdet gereği ziyafet verildi. III. Selim, düğünden bir ay önce akranlarınınkine uygun bir ziyafet tertip edilmesini istedi ve kız kardeşi Şah Sultan’ın düğününde verilen ziyafetin emsal alınmasını emretti. Düğün gecesi Padişah tarafından bazı kıdemli görevlilere hilât giydirildi. Ayrıca Padişah’ın huzurunda hizmet eden ve buhurdan çeken bazı hizmetlilere değişen miktarlarda atiyyeler verildi.
3.Selim, Cuma günü, geleneğe uyarak tebrikleri kabul etmek üzere Divanyolu Sarayı’na gitti. Burada yine mutat olduğu üzere Esma Sultan tarafından kendisine, gayet süslü takımlarla donanmış bir at hediye edildi. At takımı, kırmızı kadife üzerine gümüş işlemeli, lale desenli, altın zincir ve püsküllü idi. Akşama kadar sarayda kalan Padişah, damat paşaya havlu kaplı samur sırtı erkân kürkü hediye ederken, hizmet eden gedik ağalarına 1.000, bazı harem görevlilerine 1.500 ve buhurdan çekenlere de 175 kuruş ihsanda bulundu.
Esma Sultan’a, Mihrişah Valide Sultan tarafından da değerli düğün hediyeleri gönderildi: Ortasında bir adet orta büyüklükte ve 706 adet küçük roza elmas ile etrafı kırmızı yakut ve elmaslarla süslü bir adet avize; Sultan’ın, Divanyolu’nda bulunan sarayı için 18 adet Avusturya dibâsı yastık, 3 adet Leh yapımı şeritli ve saçaklı, som telli üstûfe oturma minderi, 3 adet hasa şilte, dibâ murakkamlı çukadan 13 adet pencere, bir adet de kapı perdesi, 2 adet tel işlemeli canfes yüz yastığı, 4 adet som telli üstûfe sedir.
Esma Sultan’ın düğünü bu şekilde üç gün sürdü. Düğünden sonra çift, Esma Sultan’ın Divanyolu’nda bulunan sarayına yerleşti. Ancak bu evlilik çok uzun sürmedi. Zira 11 yıl sonra, 1803’te Hüseyin Paşa vereme yakalanarak vefat etti. O sırada 25 yaşında olan Esma Sultan da bir daha evlenmedi.
Esma Sultan güzel giyinmeyi severdi. Kılığı kıyafeti ile İstanbul kadınlarına örnek teşkil ederdi. O kadar ki, rivayet doğruysa, her giydiği moda olurmuş. Kendisi gibi maiyetindeki cariyeleri de aynı güzellikte giydirirdi. Maiyetindekilerle mesîre yerlerine gezmeye gitmekten hoşlanırdı.
Sultan’ın asıl dikkat çeken yanı, siyasetten uzak kalmayıp, devlet işlerine müdahalelerde bulunmasıydı. III. Selim’in tahttan indirilmesini hedefleyen Kabakçı Mustafa İsyanı’nda, annesi Sineperver Kadınefendi ile birlikte etkili olduğu ve IV. Mustafa’nın tahta çıkmasında hayli çaba sarf ettiği iddia edilir. III. Selim’i, tekrar tahta çıkarmayı amaçlayan Alemdar Mustafa Paşa Hadisesi akabinde, III. Selim’in öldürülüp II. Mahmud’un tahta çıkarılması üzerine muhalefetini sürdürdüğü, IV. Mustafa’nın yeniden padişah olması için girişimlerde bulunduğu ve yeniçerileri isyana teşvik edenler arasında yer aldığı da iddialar arasındadır.
Hatta IV. Mustafa’yı tahta geçirmek maksadıyla saray kapısına dayanan yeniçeriler, sâbık padişahın idam edildiğini duyunca; II. Mahmud’un padişah olmasına karşı oldukları ve geride tahta oturtabilecekleri bir şehzade de bulunmadığı için çaresiz kaldılar.
İşin enteresan tarafı, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde (E. 2650) isyanın ayrıntılarına değinen bir belgede yeniçerilerin, tam da bu esnada Esma Sultan’ı tahta çıkarmayı düşündüklerine dair ilginç ifadeler mevcuttur. Kendilerine, kimi padişah gösterecekleri sorulduğunda, ilk akıllarına gelen aday, Esma Sultan oldu.
Yeniçerilerin tahta geçecek bir haneden mensubu düşünürken, alternatif bir isim olarak Esma Sultan’ı akıllarına getirmeleri, Osmanlı tarihinde yaşanan en ilginç gelişmelerden biridir. Esma Sultan’ın bu dönemde cereyan eden mühim olaylardaki rolü, devlet idaresi üzerinde etkili olabilecek kuvvetli bir nüfuza ve yönetim kademesinde hatırı sayılır bir taraftar kitlesine sahip olduğunun göstergesidir.
Alemdar Mustafa Paşa’nın takririnde belirttiği gibi Esma Sultan, adamları ve annesi Sineperver Kadınefendi ile işbirliği yaparak IV. Mustafa’yı tekrar tahta geçirebilmek için yoğun çaba sarf ettiği ve Sultan II. Mahmud’un saltanatı üzerinde ciddî bir tehdit oluşturduğu hâlde Padişah, Esma Sultan’a karşı herhangi bir tedbir almadı; aksine onu sevmeye devam etti. Ablasını, Çamlıca’daki köşkünde sık sık ziyaret ederdi. Hatta bir sohbet esnasında kendisine: “Ya abla, sen erkek olsan ben ne yapardım?” şeklinde latife yaptığı rivayet edilir.
Görüldüğü üzere Esma Sultan çok renkli, çok yönlü, faal ve cevval kişilik özelliklerini şahsında toplamış, farklı yaşam tarzı ve hayat serüveni ile dikkatleri üzerine çekmiş bir sultan, bir padişah kızıydı.
Hanedanın pek çok üyesine göre daha uzun bir hayat süren Esma Sultan, 5 Haziran 1848’de 72 yaşındayken dünyaya veda etti. Son zamanlarında yaşlılığa bağlı olarak hafıza kaybına uğradığı ve unutkanlığa müptela olduğu zikredilir. Na’şı, Divanyolu’ndaki II. Mahmud Türbesi’ne defnedildi.
Sandukasına örtülü, koyu yeşil ve çiçek motifleriyle süslü puşîdenin (örtünün) baş kısmında şu yazı vardır: “Hüve’l-Bâki, İlliyyin-mekân, firdevs-âşiyân Sultan el-Gazi Adlî Mahmud Han eskenehu’llahu Teâlâ fî gurefi’l-cinân hazretlerinin hemşire-i muhteremeleri cennet-mekân mağfiret-nişân Esma Sultan, tâbe serâhâ ve ce’ale’l-cennete mesvâhâ hazretlerinin irtihâl-i rahmet-iştimalleri fi 2 Receb 1264 Yevm-i Pazar.” Puşîdenin sağ tarafında “Lâilâhe illallah melîkü’l-hakkı’l-mübîn”, sol tarafında da “Muhammedür-Rasûlullah Sâdıku’l-va’di’l-emin.” ifadeleri yazılıdır.
Sultan’ın, oldukça varlıklı olmasına, hanedanın ve İstanbul’un en zenginleri içerisinde yer almasına rağmen, Çamlıca’da yaptırdığı çeşme dışında herhangi bir hayrat veya vakfı bulunmamaktadır.
Kaynaklar: Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara, 1992; Haremden Mektuplar, İstanbul, 1956; Miss Julia Pardoe, Şehirlerin Ecesi İstanbul, Bir Leydinin Gözüyle 19. Yüzyılda Osmanlı Yaşamı, Çeviren: Banu Büyükkal, İstanbul 2004; Melek Hanım, Harem’den Mahrem Hatıralar, Çeviren: İsmail Yerguz, İstanbul 1996; Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı, Hazırlayan: Ali Şükrü Çoruk, İstanbul 2001; Nahid Sırrı Örik, Eski Zaman Kadınları Arasında, İstanbul 1958; Tahsin Öz, “Selim III, Mustafa IV ve Mahmud II Zamanlarına Ait Birkaç Vesika”, Tarih Vesikaları Dergisi, Ankara, 1994, Sayı: 1; Feridun M. Emecen, “Osmanlı Hanedanına Alternatif Arayışları Üzerine Bazı Örnekler ve Mülahazalar”, İslâm Araştırmaları Dergisi, Sayı: 6, İstanbul, 2001; Tülay Artan, “Boğaziçi’nin Çehresini Değiştiren Soylu Kadınlar ve Sultan Efendi Sarayları”, İstanbul, Sayı: 3, Ekim 1992; Mine Esiner Özen, “Türkçe’de Kumaş Adları”, İÜEF Tarih Dergisi, İstanbul 1982, Sayı: 33; Türkan Duran, I. Abdülhamid’in Kızı Esma Sultan’ın Hayatı (1778–1848), Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2007.
İsmail ÇOLAK
YazarMükemmel bir dîvân eseri ortaya koyan Osman Hulûsi Efendi’yi edebî ve sanat yönünden nasıl değerlendirirsiniz?Osman Hulûsi Efendi’nin şiirlerine bakıldığı zaman halk edebiyatının da güzel örneklerini ...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Maraşlı Müderris Mehmed Alparslan Efendi, halk arasında “Vezir Hoca” ya da “Vezir Fakı” olarak bilinirdi. O belki de, hocaların ve sarıklı mücahitlerin “veziri” idi.1883’de Maraş’ta doğdu. Aslen Cerit...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Hak yolunda bu sözleri,Bu dilleri vakfetmişim,Doymak bilmez bu gözleri,Bu elleri vakfetmişim…Bir bülbüle oldum çırak,Zemzeme kavuştu çorak,Firdevs bahçesi umarakBu gülleri vakfetmişim…Mal peşinde kald...
Şair: Halil GÖKKAYA
Kaygusuz Abdal, Bektaşiyye Tarikatı’nın ve tekke edebiyatının en önemli simalarından birisidir.[1] XIV. yüzyıl sonu ile XV. yüzyılın birinci yarısında yaşayan, Teke ili Alâiye Sancağı Beyi’nin oğlu ol...
Yazar: Fatih ÇINAR