Cumhuriyet Devri’nin En Büyük Romancısı: Peyami Safa
Milletlerin kültür hayatında büyük yazarlar, romancılar ve şairler kolay yetişmiyor. Peyami Safa, edebiyat tarihçilerimizin büyük çoğunluğuna göre Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının en büyük romancısıdır. Benim kanaatim de bu merkezdedir.
Bu ay yazarımızın vefatının 62. yıldönümü. Aziz sanatkârımız 15 Haziran 1961 tarihinde ebedî âleme göç etmişti. İstanbul Edirnekapı Şehitliği’nde eşi Nebahat Hanım ile gencecik yaşta vefat eden oğlu Merve ile ebedî istirahatgâhında yatan ve mahşeri bekleyen edibimizi rahmetle, minnet ve şükranla yâd ediyorum.
Allah’ın mağfireti üzerine olsun. Peyami Safa’nın eserlerinde derin fikir, nefis dil ve sınırsız bir muhayyile gücü var. Bunu söylemeye hâcet var mı? Bugüne kadar Peyami Safa’yı okumamış olanlar hemen, külliyâtını edinsinler ve okumaya başlasınlar. Yazarımızın roman ve fikir kitapları olmak üzere bütün eserlerini Ötüken Neşriyat kültür hayatımıza kazandırıyor.
Yayınevinin yöneticilerine şükran borçluyuz. Peyami Safa şüphesiz sadece mükemmel bir romancı, iyi bir yazar değil aynı zamanda düşünce hayatımızın da seçkin bir adı, fikir semamızın her zaman parlak bir yıldızı, ulu davamızın mütefekkiridir.
Başta Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Yalnızız, Matmazel Noralya’nın Koltuğu, Fatih-Harbiye olmak üzere çok güzel romanlar kaleme aldı. Çocuklarımız ve gençlerimiz için de polisiye romanlar, hikâyeler yazdı. Hem kendi adıyla hem de Server Bedi imzasıyla kaleme aldığı polisiye romanları ve diğer kitaplarla birlikte 100’den fazla esere imza attı.
Yaklaşık 20 bin gazete yazısında imzası mevcuttur. Şüphesiz bu, bir köşe yazarı için olağanüstü bir rakamdır. Çileli, mücadeleli ve şerefli bir hayatı yaşadı Peyami… İlkelerinden hiçbir zaman taviz vermedi. Bugün şerefli bir isim ve ölümsüz eserleriyle aramızda yaşıyor.
Dünya çapında iftihar edebileceğimiz seçkin romancımız ve mütefekkirimiz Peyami Safa, 1899’da İstanbul’da doğdu. Şair İsmail Safa’nın oğludur. Küçük yaşta babasını kaybettikten sonra annesinin yanında büyüdü. Parasızlık ve 9 yaşında tutulduğu kemik veremi sebebiyle düzenli öğrenim göremedi. Kendi kendini yetiştirdi.
3 Kasım 1959 tarihli Tercüman gazetesindeki yazısında “Ben iki yaşında babasız kaldım. Bütün çocukluğum ve gençliğim korkunç bir hastalığa ve fakirliğe karşı mücadele içinde geçti. Kimsesiz, sıhhatsiz, parasız ve tahsilsiz kaldım. Orta sekizden yukarı okul görmedim. Hastalık, cehalet ve sefalet ejderleriyle boğuştum.” diyerek hayatını hülâsa eder.
Posta ve Telgraf Nezareti’ne memur olarak girdi. Bir süre öğretmenlik yaptı. 1918’de gazeteciliğe başladı ve ömrünün sonuna kadar bu mesleği yürüttü. 15 Haziran 1961 tarihinde beyin kanamasından vefat ettiğinde Son Havadis gazetesinde yazıyordu. Peyami Safa, Kültür Haftası ve Türk Düşüncesi adlı dergileri çıkardı. Bu dergilerde ve yazdığı gazetelerde edebî, felsefî, psikolojik, sosyolojik sahalarda önemli tespitleri ihtiva eden makaleleri dikkat çekti.
Büyük romancı ve düşünce adamı Peyami Safa, Matmazel Noralya’nın Koltuğu ve Yalnızız gibi romanlarıyla mistisizmin sahillerinde dolaşarak metafizik bir dünyayı kucaklamıştır. Matmazel Noralya’nın Koltuğu, tıp öğrenimi yaparken bunalıma düşüp felsefeye yönelen ve daha sonra mistik dünya görüşünü benimseyen bir gencin hikâyesini anlatır.
Hepimizin delikanlılık yıllarında hüzünle okuduğu Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanıyla çok sevilen yazarlarımız arasında yer alan Peyami Safa’nın en belirgin özelliklerinden biri fikir adamlığı yönüdür.
Marksizm’e getirdiği ciddî eleştirilerle milliyetçimuhafazakâr düşüncenin uzun zaman temsilciliğini ve öncülüğünü yapan Peyami Safa, bir mütefekkir olarak da ülkenin temel meseleleri hakkında kafa yordu. Aynı zamanda bir ahlâkçı olan Safa, kalemiyle geçinen Türk basınının gelmiş geçmiş en iyi “fıkra muharriri”nden biridir.
Server Bedi imzasıyla kaleme aldığı Cingöz Recai ve diğer macera kitaplarıyla da gençlerin ve çocukların takip ettiği bir yazar oldu. Ancak serüven romanlarından ziyade asıl romanlarıyla edebiyat tarihinde hak ettiği yeri alan bir kalem ustasıdır Peyami Safa.
Türk İnkılabına Bakışlar adlı fikrî temel bir eseri bulunan yazarın diğer başlıca romanları şöyle: Sözde Kızlar, Canan, Fatih-Harbiye, Bir Tereddüdün Romanı, Biz İnsanlar ve Yalnızız.
Peyami Safa’nın romanlarına genel olarak baktığımızda güçlü bir tahlilci yazar ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Onun roman kahramanları Batı değerleri ile Doğu kıymetleri arasında sıkışıp kalmış ve bir arayışın içinde bulunan tipler olarak ön plâna çıkar.
Yerli düşünceyi savunan Peyami Safa, roman kahramanlarını önce değişik ruh hâllerine sokar. Arayışlar içindeki bu kahramanlar hem kendileriyle hem çevreleriyle sürekli bir çatışma hâlinde olurlar. Bu çatışmanın sonucunda akl-ı selim, sağduyu ve vicdanı galip gelir.
Maddî imkânsızlıklar yüzünden okuyamamış, ama kendisini çok iyi yetiştirmiş ender şahsiyetlerden olan Peyami Safa, Batı’da otodidakt denen nadir edebiyatçılardandır. İki yaşında babasını kaybeden küçük Peyami, annesinin himâyesinde büyür. Biricik sığınağı ve yardımcısı olan annesinin şefkat kanatları altında ilk adımlarını atmaya başlar.
Peyami’nin sünnet töreninde kendisine gelen armağanların en anlamlısı Dr. Abdullah Cevdet’in hediye ettiği Petit Larousse’tur. Fikirleri ve yayınladığı İçtihat dergisiyle toplumda dalgalandırmalar meydana getiren Cevdet’in armağanı, geleceğin romancı ve mütefekkirinin olgunlaşmasına katkıda bulunacaktır.
Küçük Peyami, bu ansiklopedi sayesinde kendi kendine çalışarak Fransızcayı öğrenir. Bu dili, gramer kitabı yazabilecek derecede geliştirir. Orta üçüncü sınıfa kadar parasızlık yüzünden zar zor okuyabilen ve bu yıldan sonra Vefa İdadisi’nden ayrılmak mecburiyetinde kalan Peyami’nin peşini, aksilikler bırakmaz ne yazık ki. Dokuz yaşında geçirdiği bir hastalık sol kolunu sakat bırakır.
Ne var ki, o bunu bile değerlendirir ve yıllar sonra Türk edebiyatının şaheserlerinden biri kabul edilecek olan Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu kaleme alır. Daha henüz dokuz yaşında iken edebiyata merak saran Peyami Safa, on üç yaşında Eski Dost isimli bir çocuk romanı yazmaya koyulur.
Onun Birinci Cihan Harbi sırasında Posta Telgraf Nezareti’nde çalışmaya başladığını görüyoruz. Çünkü eğitim görme imkânı kalmamış ve mecburen iş hayatına atılmıştır. Öyle ki, babasının arkadaşlarından ve o zamanki Maarif Nâzırı ünlü edebiyatçı Recaizâde Mahmut Ekrem’in himayesine rağmen okuma imkânını bulamaz.
On beş yaşındayken öğrendiği mükemmel Türkçenin yanına iyi Fransızcayı da katar. Fransız kültür ve edebiyatının bazı önemli eserlerini tercüme etmeye başlar. Para kazanmak için gazete muhabirliği ve öğretmenlik yapar daha sonra. 19 yaşında iken ağabeyi İlhami ile birlikte gazetecilik mesleğine atılır.
Rehber-i ittihat Okulu’nda öğretmenlik yaparken, bilmediği birçok şeyi okuyup öğrenme konusundaki heves ve heyecanını gözlemleriz. Devamlı olarak okumakta ve kendini yetiştirmektedir. Felsefe kitaplarının yanı sıra bilhassa psikoloji kitaplarına ağırlık veren Peyami, bedenî rahatsızlığını ve iç sıkıntılarını bu şekilde okuyarak, araştırarak ve yazarak atlatır.
Peyami daha sonra sâdık kalemine yaslanır ve ömrü boyunca onu yalnız bırakmayacak, ele güne muhtaç etmeyecek bu vefalı dostla hayatını buluşturur. Henüz delikanlı iken birkaç formalık bir hikâye yazar. İlk deneme hikâyelerdir bunlar. Fakat ismi dikkat çekici ve sarsıcıdır:
Sakın Bu Kitabı Okumayın. Merak bu ya... Okuyucular ilgi gösterir. Az sayıda basılan kitap, bir kaç gün içerisinde tükenir. Peyami artık kararını vermiştir. Yazar olacak ve hayatını kitap yazarak kazanacaktır. Yazma faaliyeti yıllarca aralıksız devam eder. Yayımlanan romanları ile dönemin münekkit ve edebiyat tarihçilerinin takdirini kazanırken, polemik yazıları ve fikrî makaleleriyle de memleketin sayılı mütefekkirleri arasına girer. Gazetelerde heyecanla takip edilen binlerce köşe yazısı ona büyük bir şöhret kazandırır.
Peyami Safa artık bir ekol, bir okuldur. Memleketin büyük bir muharriridir. Kültür, sanat, fikir ve edebiyat âleminde eserleriyle bir öncüdür, gerçek bir ustadır. Milliyetçi ve maneviyatçı cephenin fikir babası ve ağabeyidir. 1936’da çıkardığı Kültür Haftası ile Türk fikir hayatında bir hareket ve heyecan kasırgası estirir.
Ahmet Ağaoğlu, Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu, Mümtaz Turhan, Mustafa Şekip Tunç, Hilmi Ziya Ülken, Ali Nihad Tarlan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sadi Irmak, Mesut Cemil, Suut Kemal Yetkin, Falih Rıfkı ve Sabri Esat Siyavuşgil gibi her biri kendi sahasının otoritesi olan isimlere dergide yazılar yazdırır.
Kültür Haftası’nda Faruk Nafiz Çamlıbel, Cahit Sıtkı Tarancı, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi o dönemin en meşhur şairlerinin şiirleri yayınlanmaktadır. Ayrıca Thomas Mann, Tchekov, Rene Mugnicr, Knut Hamsun, Pearl Buck, Cilette Ofsire, Louis Guilloux, Edgar Allan Poe gibi tanınmış yabancı yazarlardan ciddî tercümeler de dergide yer almaktadır.
Dönemin en kaliteli yazarlarını derginin kadrosuna katan Peyami Safa, dünyaya açık, fikri hür ve ülke meseleleri hakkında çözümler üreten makaleler ile daima gündemdedir. Peyami Safa’nın 1 Aralık 1953 tarihinde ilk sayısını çıkardığı Türk Düşüncesi dergisi, olgunlaşmış hâldedir ve saf bir millî çizgi seyri takip etmiştir.
Peyami Safa’nın hayatıyla özdeşleşen ve Türk fikir tarihinde önemli bir yere sahip bulunan Türk Düşüncesi, birçok ciddî tartışmanın oluşmasına, kalıcı ve çözümleyici analizlerin yapılmasına zemin hazırlamıştır. Peyami Safa, psikolojik tahlillerin son derece başarılı bir şekilde verildiği romanlarıyla Türk edebiyatına ismini altın harflerle yazdırmış yürekli ve imanlı bir aydındır.
Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının sayılı romancılarındandır. Romanlarında ve diğer fikrî eserlerinde işlediği Doğu-Batı meselelerine geniş bir perspektiften bakmış, bugün bile zevkle okunan yazılarında yarım yüzyıl önceden temel meselelerimiz hakkında bazı çözümler teklif etmiştir.
Bugün pek çok konuda çözüm üretme hususunda tıkanan Türk entelektüelleri, dönüp Peyami Safa gibi gerçek münevverlerin eserlerine ve fikirlerine müracaat ettiklerinde problemlerin hızla ve kolaylıkla aşılabileceğini fark edeceklerdir. Peyami Safa’nın romanlarına genel olarak baktığımızda güçlü bir tahlilci yazar ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Onun roman kahramanları, Batı değerleri ile Doğu kıymetleri arasında sıkışıp kalmış ve bir arayışın içinde bulunan tipler olarak ön plâna çıkar. Yerli düşüncenin müdafî olan Peyami Safa, roman kahramanlarını önce değişik ruh hâllerine sokar, arayışlar içindeki bu kahramanlar hem kendileriyle hem çevreleriyle sürekli bir çatışma durumundadırlar. Bu çatışmanın sonucunda akl-ı selim, sağduyu ve vicdanî ses galip gelir. Kahramanlar doğru yolu bulurlar.
Mehmet Nuri YARDIM
YazarAsırlık bir virde durmuş,Güvercin göğsü kubbeler.Can sırrına mühür vurmuş,Ağzı kilitli türbeler.Misafiri hastır amaVârisleri taşa benzer,Taşın bağrındaki yaraGözden düşen yaşa benzer.Göğe uçurmuş huzu...
Şair: Bestami YAZGAN
Cumhuriyet Devri Türk şiirinde çok farklı anlayışlara, dünya görüşlerine, türlü huy ve karaktere sahip şairler vardır. Diyebilirim ki onlar arasında en orijinal simalardan biri Ziya Osman Saba’dır.Ziy...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Cennet kokusu taşırHas bahçenin gülleriRûhumuza ulaşırHas bahçenin gülleriHepsi de rengârenktirTop top hevenk hevenktirTam da rûhuma denktirHas bahçenin gülleriBurcu burcu rahmettirTükenmez berekettir...
Şair: Bekir OĞUZBAŞARAN
Yıllardan beri Filistinlileri soykırıma tabi tutan İsrail, Gazze’yi haftalardır acımasızca bombalıyor. Dünyanın gözü önünde evlerini, camilerini, hastanelerini hedef alarak çocukları, kadınları, yaşlı...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM