Yaratılanlara Hizmet Edelim
Yüce Rabb’imiz insana; gurur, kibir ve kendini beğenmeyi yasakladığı gibi, bencil bir hayatı da istemiyor. İnsanların diğerkâm olmasını arzu ediyor ve hizmet eden mü’minlere büyük mükâfatlar vaat ediyor.
Allah’a iman etmek, merhametli olmayı gerektirir. İnanan insan Rabb’ini sever ve emirlerine itaat eder. Hatta zamanla O’nunla alâkası olan her şeyi derece derece sevmeye başlar. Cenâb-ı Hak ise Kur’an-ı Kerim’de en çok Rahman ve Rahim sıfatlarını hatırlatır ve devamlı yaratılanlara merhametli davranmayı emreder. Mü’minin hem Cenâb-ı Hakk’ın emrine riayet etmesi hem de O’nun ahlâkıyla ahlâklanması gerekir. Merhametten uzak bir gönül, Allah’tan uzak ve nasipsiz bir gönüldür.
Yüce Rabb’imizin çok sevdiği ve hep merhametle muamele ettiği kullarına hizmet etmek, en mühim İslâmî esaslardandır. Allah’a ibadet etmek için yaratılan insana hizmet etmek, bir nev’i, Allah’a ibadet etmektir. Hizmet, âciz veya muhtaç kişinin ihtiyacını gidermektir. Büyük bir tevazuyla herkesin yardımına koşmak ve sıkıntılarıyla ilgilenmektir.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
“İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.”[1]
“Kul, kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allahu Teâlâ da o kulun yardımındadır. Amelinin kendisini geride bıraktığı kişiyi, nesebi öne geçiremez.”[2]
“Kimin Allah yolunda bir tek saçı ağarırsa, bu, kıyamet günü onun için bir nur olur.”[3]
“Sabah veya akşam Allah yolunda birazcık yürümek, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.”[4]
Şu kesin bir hakikattir ki hizmet edilenden ziyade hizmet eden kişi hem dünyada hem de ahirette daha kazançlı çıkmaktadır. Nitekim hikmet ehli; “Hakiki mesut insanlar, başkalarına nasıl hizmet edeceğini bilen kişilerdir.” demişlerdir.
O hâlde bizim, kemâle erebilmek ve ahiret selâmetine nail olabilmek için hizmet etmeye ihtiyacımız vardır. Bu sebeple hizmet ettiğimiz insanlara minnettar olmamız gerekmektedir. Zira onlar, bizim Cenâb-ı Hakk’a yaklaşmamıza vesile olmaktadırlar.
Her konuda olduğu gibi, İslâm'a hizmet konusunda da en önemli şey, doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet'e layık doğruluğu öğrenmek ve yaşamaktır. Biri ilim diğeri ise ameldir. Bu nedenle dinimizi ehl-i sünnet inancına göre öğrenmek ve her öğrendiğimiz şeyi de yaşamak gerekir. Peygamber Efendimizin örnek hayatında insanlarla olan ilişkilerinde sabrı, yumuşak davranma ve hoşgörüyü, tedriciliği, neticeleri Allah'tan bilmeyi, tevazu ve muhasebe yapmayı görüyoruz.
Bizler de hayırlı ve güzel hizmetleri yaparken Hakk’ın rızasını gözeterek hizmet etmeyi kendimize şiar edinmeliyiz.
[1] Beyhakî, Şuab, VI, 117.
[2] Müslim, Zikr, 38.
[3] Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 9.
[4] Buhârî, Cihâd, 6.
Sümeyye Büşra YILDIZ
YazarToplumu toplum yapan millî ve manevî değerlerdir. Gelenek ve görenekler bunların arasında yer alır. Gelenek ve göreneklerimiz insanın köklerini hatırlatır. Bunların uygulanması, bilinmesi duygusal ola...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Depremlerde maddî kayıplar olur. Bir zaman sonra bunlar giderilir. Manevî kayıplarsa hemen giderilemiyor. Aylarca hatta yıllarca bunun etkileri devam ediyor. Ruhsal yönden yaşanan problemlerin etkisin...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Bizleri arınma ve bağışlanma ayına kavuşturan Rabb’imize sonsuz hamd ve şükür, âlemlere rahmet olarak gönderilen Kâinatın Efendisi Peygamberimiz Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa'ya binlerce salât ve sel...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Nedir bu sınav kaygısı?Sınav kaygısı, sınava çalışmak yerine sınavı kaybettiği takdirde başına gelebilecek olumsuzlukları düşünmektir. Sınav kaygısı, dikkatini sorulara vermek yerine, daha çok sınav s...
Yazar: M. Emin KARABACAK