Allah Rızası İçin Mahlûkata Hizmet
Beğenilme ve takdir edilme duygusu insanın fıtratında vardır. Yaptığı işin beğenildiğini gören insanın şevki artar, daha güzel işler yapmaya motive olur. Fakat insanların beğenisi sürekli olmadığı gibi fazla bir faydası da olmaz, sadece kendisini iyi hissetmesini sağlar.
İnsanlar işine gelen ve yarar sağlayan bir davranıştan memnun olurken aynı insanın başka bir davranışından rahatsız olabilir. Bu durumda da eleştiri başlar. İnsana kalıcı huzur ve ebedi kurtuluş sağlayacak olan, Allah’ın rızasıdır. Allah’ın rızası dünyada saygın bir hayat, ahirette ise ebedi mutluluk yurdu olan cennettir.
İnsan için kimin rızası öncelikli olmalıdır? Hiç şüphesiz, Allah’ın rızası önemli ve önceliklidir. Çünkü insanı yaratan, yaşatan ve sayısız nimetleri veren Allah’tır. İnsan, hem şükreden bir kul olmak için Rabb’inin rızası peşinde koşmalı hem de fırsat buldukça Allah’ın kendisine verdiği imkânları yaratılmışların istifadesine sunarak ve onlara hizmet ederek O’nun rızasını kazanma çabası içinde olmalıdır.
Sosyal bir varlık olan insan, tek başına yaşayamaz. Toplum hayatında da herkes ihtiyaçları oranında birbiri ile dayanışma içinde olmak zorundadır. Böylece hayat, insanlar için daha da kolaylaşır. İnsanlar arası dayanışma bir menfaat karşılığı olursa yapılan iş bir nevi ticaret sayılır. Yapılan hizmet davranışı Allah rızası içinse sevap kazanılır, manevî kazanç ve ahiret sermayesi elde edilir.
Kalbinde iman, şefkat ve merhamet duygusu taşıyanlar, Allah’ın rızasını gözeterek hizmet etme düşüncesine sahip olurlar. Maun Suresi’nde, dini yalanlayanların yetimi itip kaktığı, miskini doyurmadığı gibi doyurulmasını da teşvik etmediği, namaz kılsa bile bunu gösteriş için yaptığı, küçük iyiliklere bile mani olduğu beyan edilmektedir. Çünkü bunlar, ahirete inanmadıkları için oradan bir beklentisi de yoktur. İnsanlara iyilik yapmayı da angarya bir iş olarak görmektedirler.
İnsanlara iyilik denilince akla sadece maddî yardım gelmemelidir. Peygamberimiz (s.a.v.), “Güler yüz, sadakadır.” buyurmaktadır. Buna göre iletişim hâlinde olduğumuz insanlara kendilerini iyi ve değerli hissettirecek davranışlar da sevap kazandırmaktadır.
Selamlaşma, hâl hatır sorma, yardımcı olamasa bile derdi olanı dinleme, manevî destek olma da bir hizmet davranışıdır ve bunlar Allah rızası gözetilerek yapılması hâlinde O’nun hoşnutluğunu kazandıracaktır. İnsan, ailesi, komşu ve akrabalarından başlayarak yakınlık derecesine göre iletişimde bulunduğu herkesten çeşitli vesilelerle fayda görür ve o da başkasına fayda sağlar.
Allah rızası için yardımlaşmanın en somut ve güzel örneğine 6 Şubat’ta meydana Kahramanmaraş depreminden sonra şahit olduk. Öncelikle ülkemizin insanları, diğer İslâm ülkeleri, hatta gayr-i müslim ülkeler felaketin acısını dindirmek ve zararını bir miktar telafi etmek için seferber oldular. Kimi iş gücü ile kimi maddî desteği ile mağduriyet yaşayan insanlara destek olmaya çalıştı. Olması gereken de bu idi zaten.
Yaratılmışlara Allah rızası için hizmet denilince akla sadece insanlar arası yardımlaşma ve dayanışma gelmemelidir. Yardıma muhtaç olan hayvanların ihtiyaçlarını Allah rızası için gidermek de çok sevap kazandıran makbul işlerdendir.
Peygamberimiz (s.a.v.), bir kuyunun başında susuzluktan hâlsiz düşmüş bir köpeğe su vermek için kuyuya inen ve onun susuzluğunu gideren insanın bu davranışı ile cennetlik olduğu müjdesini vermiştir. Peygamberimiz hayvanları “Allah’ın dilsiz kulları” olarak nitelendirmiş, onlara da merhametli olunmasını istemiştir.
Yine Peygamberimiz Mekke’nin fethi için giderken yol üzerinde yavrulayan bir köpeği gördüğünde, İslâm ordusunun neferleri farkında olmadan onları ezmesin diye köpeğin başına bir nöbetçi görevlendirmiş, ordu geçinceye kadar köpeğin başında beklemesini istemiştir.
Buna göre, kalbinde iman ve merhamet bulunan her Müslüman, aç, susuz ve yardıma muhtaç olan hayvanlara yardımcı olmanın insana yardımcı olmak kadar makbul bir hizmet davranışı olduğunu bilir. Saldırgan olmayan hiçbir hayvana müdahale etmez, zarar vermez.
Hüda-i nabit olan bitkiler, ağaçlar, çiçekler ve böcekler de Allah’ın yarattığı canlı varlıklardandır. Bu sebeple ağaçlar bilinçsizce kesilmemeli, otlar gelişigüzel yakılmamalıdır. Ülkemizde yaz mevsiminde, ekin ekilmiş olan tarlanın biçilmesinden sonra anız yakılmakta, bu da hem tarlaya hem de çevreye büyük zarar vermektedir.
Anız yakılması, tarlanın verimliliğini düşürdüğü gibi, tabiata faydalı böceklerin ölmesine yol açmakta, bazen de yangın kontrolden çıkınca orman yangınına sebebiyet vermektedir. Tabiatın hoyratça kullanılması, tabii dengeyi bozmakta, bu durumdan da bütün mahlûkat olumsuz etkilenmektedir.
Bir Müslüman hayatının her aşamasında başta kendisi olmak üzere ailesi, komşusu, akrabaları ve iş arkadaşlarıyla teşrik-i mesai kurduğunda öncelikle faydalı olmayı gözetmeli, bunu yaparken de insanlardan bir karşılık beklememeli, Allah’ın rızasını gözeterek yaptığı için de mükâfatı sadece Allah’tan beklemelidir. Peygamberler de kavimlerine, yaptığı tebliğ karşılığında onlardan bir ücret talep etmediklerini belirtmişler, “Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi Allah’a aittir.” demişlerdir.
Emine Büşra YÜKSEL
YazarYüce Rabb’imiz insana; gurur, kibir ve kendini beğenmeyi yasakladığı gibi, bencil bir hayatı da istemiyor. İnsanların diğerkâm olmasını arzu ediyor ve hizmet eden mü’minlere büyük mükâfatlar vaat ediy...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Edep ve ahlak, dinimizin özünü teşkil etmektedir. İnsanı süfli bir hayattan, pespaye bir kişilikten kâmil insan seviyesine yükselten nitelik edep ve ahlaktır. Çocuklar, edep ve ahlaka dair temel bilgi...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Gelen her günü, diğer günler gibi yaşayacağımızı sanıyoruz. Ama olmuyor. O gün belki de ebediyete davet bekliyor bizi. Hepimizin göz göre göre aldandığı bir gerçek bu. Ölümün bize verdiği en büyük der...
Yazar: Esra GÖKTEPE
Kronik yorgunluk sendromu (KYS) eğer bir şekilde yakanıza yapıştıysa derhal önlem almalı ve onunla savaşmaya başlamalısınız. Çünkü KYS yaşam kalitenizden çalar, bireysel, sosyal, mesleki ve ruhsal fon...
Yazar: Nesibe AYDIN