Korkusuz Hoca Abdülhamid Efendi
Manastırlı Müderris Abdülhamid Efendi, kendi memleketinde müftü iken düşman işgali ve esarete dayanamayıp Türkiye’ye gelmişti. Bir süre sonra Manisa Müftülüğü’ne tayin edildi. Ne var ki, bu defa da Manisa düşman işgaline uğramıştı.
Abdülhamid Efendi işgal sırasında, medresede talebe yetiştirmekle meşguldü. Medresedeki derslerini aksatmadan bir yandan da Manisa’da Millî Mücadele lehinde vaazlar veriyor, halkı aydınlatıyordu.
Bir zaman sonra Manisa’da öyle müthiş bir olay meydana geldi ki, bu olay, Abdülhamid Efendi’yi, cesaret ve kahramanlığın doruklarına çıkardı. Olay şöyle ortaya çıktı ve gelişti:
Azılı bir Türk ve Müslüman düşmanı olan İzmir Metropoliti Hirisostomos, Ege’deki belli başlı camileri alelacele yakıp yıkmaya ve kiliseye çevirmeye cüret ediyordu. Manisa’daki temsilcisi, adaşı da aynı yolu takip etti. Yerli Rumların desteğiyle Manisa’daki tarihî camilerden olan Ulu Camii’yi boşaltıp kiliseye çevirmeye kalkıştı.
Durumu haber alan Abdülhamid Efendi, dersi keserek beraberindeki 30-40 talebe ve kalabalık halk topluluğuyla birlikte caminin yolunu tuttu. Müslümanlar camiye geldiklerinde metropol temsilcisinin, Yunan askeriyle beraber pis ayaklarıyla halı ve kilimlerin üzerinde dolaşmakta ve duvarlardaki ata yadigârı ayeti kerime levhalarını indirmekte olduklarını gördüler. Abdülhamid Efendi, kendini kaybetti. Kutsal mekânımıza yapılan çirkin saldırıya karşı avazı çıktığınca haykırdı:
- Utanmaz mısın be adam! Yıllardır huzur içinde yaşadığın bu millete karşı böylesine bir nankörlük ve ihanet cezasız mı kalır zannediyorsun? Bu zulüm ve fenalığın öncülüğünü yapmak din adamlığının şanından mıdır? Size ve dininize karşı gösterdiğimiz hoşgörünün karşılığı bu mudur? Fakat şunu iyi bil! Allah sana öyle bir bela verecek ki, cesedin sokaklarda kokacak ve ona hiç kimse yaklaşamayacak!
Abdülhamid Efendi’nin bu sert çıkışı ve müthiş konuşması karşısında, eli ayağı titreyen metropolit, camiyi terk etmek zorunda kaldı. Gerçekten de metropolit, birkaç gün sonra eceliyle öldü. Yunan işgal makamları bundan Abdülhamid Efendi’yi sorumlu tuttular. Ona baskı uygulayarak cenaze merasimine katılmaya mecbur etmek istediler. Abdülhamid Efendi, üç gün boyunca direndi. Daha önce söylediği gibi cenaze kokmaya başladı.
Yunanlılar, cenazeye katılmasında neden ısrar ediyorlardı? Çünkü cenazedeyken resimlerini çekecek ve işgalden sonra şehirde hayatın normale döndüğünü ispatlamak için kullanacaklardı. Abdülhamid Efendi oynanmak istene oyunun farkındaydı. Ağır baskılara ve halka yapılan eziyetlere daha fazla dayanamadı. Öne sürdüğü şu şartı kabul ettirerek, cenaze merasimine katılmaya karar verdi:
- Cenazeye bir heyet halinde katılırım. Bu heyet Hıristiyanların otuz adım önünde gidecek.
Bu şartla, Abdülhamid Efendi, işgal altında bile İslâmiyet’in ve Müslümanların onurunu korumayı amaçlamıştı. Bunu da başarmış ve kendi üzerinden oynanan oyunu bozmuştu.
İsmail ÇOLAK
YazarOkulda, evde herkes yaz tatilinde neler yapacağını konuşuyor. Bizim evde de aynı konu var. Babamın hayali köye gidip bağ bahçe işlerinde dedemlere yardım etmek. Annem ise yazın bol bol pik...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
İstanbul’un Üsküdar semtindeki Özbekler Tekkesi kanalıyla Anadolu’ya geçen Halide Edip, Şeyh Ata Efendi ve tekkesinin, Milli Mücadele’deki hizmetleri hakkında şu heyecan verici hatırasını naklediyor:K...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Bahar bir başkadır.Bahar geldiğinde tabiat dillenir.Her taraf yeşerir.Kırlar, her taraf yeşil elbiseler giyer. Bu yeşil elbiselere çiçeklerden nakışlar işlenmiştir. Rengârenk nakışlardır bunlar. İnsan...
Yazar: Mustafa AKGÜN
Çanakkale Savaşı’na katılan kadın savaşçılardan biri de Hatice Hanım idi.İzmir’in Kemalpaşa İlçesi’ne bağlı Ahmetli Köyü’ndendi. Ailesine, Hacı Halilzadeler denirdi.Babasını ve annesini çok küçük yaşl...
Yazar: İsmail ÇOLAK