Editörden: Gönül Aynası
Allah’ın halifesi olan insan, Allah’ın zat, sıfat ve fiillerinin en mükemmel şekliyle tecelli ettiği varlıktır. İnsan, Allah’ın eksiksiz bir görüntüsü ve O’nu gösteren mükemmel bir aynadır. Âlemde bulunan her şeyin insanda da bir örneği vardır. Allah, kendisinde bulunan bütün isimlerden bir pay da insana vermiştir.
O, isimlerini insanda göstererek insan vasıtasıyla âlemde görünmüştür. Yani toptan âlem, Allah’ın isim ve sıfatlarının tümü olduğu gibi, insan da kâinatın bir küçük nüshası olarak Allah’ın bütün isim ve sıfatlarının yekûnudur.
Gönül, esma-i hüsnanın tecelli ettiği bir aynadır; ne kadar parlak ve saf olursa tecelli de o kadar berrak ve huzur verici olur. Aşağıdaki beyitte, kalbin/gönlün mahiyeti çok güzel ifade edilmiştir:
"İki cihânın mebde‘i bir kalb içinde gizlidir
Âyîne-i dîdâr olur âşıkların gönülleri"
(İki dünyanın mebdei, başlangıcı kalpte gizlidir; (bu sebeple) âşıkların gönülleri sevgilinin didarının aynası olur.)
Hz. Mevlânâ der ki: “Yüz binlerce halkta yüz binlerce gönül vardır. Asıl gönül, o tek gönüldür. ‘Sen o kırık dökük, parça buçuk gönül kırpıntılarını bırak da vücûd ülkesini kaplayan rahmet ve cömertliğinden altınlar saçılan Rahman’ı ara!”
Arş ve Kâbe’ye benzetilen gönül, insan-ı kâmilin gönlüdür. ‘Âdem’in yaratılışını tamamladığım ve ona rûhumdan üfürdüğüm zaman.’ ayetinde, insan rûhunun ilâhî menşeli olduğu anlatılmaktadır. Gönül Hakk’a varıp küll’ü bulunca Allah’a makbul olur.
Gönlünü mâsivâdan temizlemeyen kimselerde gönülden eser yoktur. Nitekim Mevlânâ, sıradan insanların gönlünü -ârifin gönlüne nisbetle- bedene benzetir ve der ki: “Sen bende gönül var diyorsun ama gönül arşın üstünde olur. Hâlbuki sen aşağılardasın. Kara balçıkta su bulunduğunu herkes bilir. Fakat o su ile abdest alınmaz. Balçığın içinde su vardır ama o balçığa mağluptur, balçığın içinde kaybolmuştur.
Sen de gönlüne ‘Bu da gönüldür.’ diyemezsin çünkü senin gönlün kirli emellere, şehvete, hiddete, hırsına, dünya isteklerine mağlup olmuş; onların arasında kaybolup gitmiştir. Göklerden de üstün olan gönül abdalların, velilerin, insan-ı kâmillerin yahut peygamberlerin gönülleridir. Onların gönülleri çamurdan, yani kirli isteklerden, günahlardan arınmış, temizlenmiş, saf bir hâl almıştır. Manevî neşeleri arttıkça artmış ve coşmuştur.”
Abdülkadir Geylanî: “Mâsivâdan arınmış bir gönül, marifetullah taliplerine Kâbe olur.” der. Tasavvuf ehli, insan-ı kâmilin gönlünü Allah’ın yeryüzündeki hazinesi, ilâhî sırların mahzeni; hatta mülk âleminin mutasarrıfı olarak görür. Vuslata ermenin yolu, bu gönüllere girmektir. Böyle bir gönle giren kimse, Kâbe’ye girenden üstündür. Bu yüzden Allah dostlarına ve erbab-ı dil olanlara “Bizi gönülden çıkarmayınız.” denir. Gönül kazanarak gönül inşa edenlere selam olsun.
Editör
YazarGeçenlerde Seyyid Mustafa Hâkî Hazretleriyle Fatih Sultan Mehmet Han’ı ziyaret için Fatih’e gittik. Bilindiği gibi, Seyyid Mustafa Hâkî Hazretleri İhramcızade İsmail Hakkı Hazretlerinin de şeyhidir. 1...
Yazar: Raziye SAĞLAM
“Muktedâ”: Peşinden Gidilen, Sünnetine Uyulan (s.a.v.)Peygamberimiz’in bir ismi şerifi de “Muktedâ” idi. Yani sahabe-i kiram Peygamberimiz’e uyar ve onun peşinden giderdi. Sahabe efendilerimiz, Hz. Mu...
Yazar: Editör
Atalarımız, "Yarım elma gönül alma." demişler. Amacımız; gönül kırmak, incitmek, üzmek mi yoksa gönül kazanmak, gönül almak, gönüllere girmek mi olmalı? Hayırlı ve güzel işler yapanları asla unutamayı...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Müktefî: İktifâ Eden, Yetinen (s.a.v.)Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in mübarek isimlerinden bir de Muktefî idi. Hz. Peygamber’e (s.a.v.) risâlet görevi verildikten sonra o, vazifesini yerine getirebilm...
Yazar: Editör