Kitap: Kafa Kâğıdı
Kitabın adı: Kafa Kâğıdı
Yazarı: Necip Fazıl Kısakürek
Yayınevi: Büyük Doğu Yayınları
Yayın yılı ver yeri: 2010 / İstanbul
Sayfa sayısı: 195
Yaş aralığı: 14+
İşlenen konular: Necip Fazıl Kısakürek’in çocukluk ve gençlik hatıraları…
Kafa Kâğıdı, Necip Fazıl Kısakürek’in hatıralarının / öz yaşam öyküsünün yer aldığı, on altı bölümden oluşan bir eser. Bölüm başlıkları şu şekilde: Roman, Bu Roman, Hâlim, Evvel Zaman, Çevrem, İlk Yıllar, Çocukluğum, Sirkeli Bezler, Oku-Yaz, Mektep, Seferberliğe Doğru, Filan-Falan, Seferberlik, Bahriye Mektebi, Cumhuriyet, Babıâli.
Necip Fazıl Kısakürek, son dönem Türk edebiyatının -şüphesiz- kitaplık çapta eserleri ile -fikrî ve edebî- üzerinde en çok durulan isimlerindendir. Hâl böyle olunca onun hatıraları / otobiyografisi de büyük önem arz etmektedir. Necip Fazıl’ın O ve Ben adlı eseriyle Kafa Kâğıdı, üstâdı çocukluk ve ilk gençlik dönemiyle kendi dilinden tanıtan, anlatan eserlerdir.
Hatıra / otobiyografi türünde kaleme alınan eserler, sadece ilgili yazarların hayatını ele almayıp aynı zamanda yazarın penceresinden dönemin tarihî olaylarını, kişilerini de tanıma açısından mühimdir. Dolayısıyla Kafa Kâğıdı bu açıdan oldukça değerli bir eser.
Necip Fazıl “icatçı bir hayat taklidi” olarak nitelendirdiği romanın bizdeki macerasını değerlendirirken Tanzimat Dönemi’nde “özenti ve yeltenme sığlığını” geçemediği, Edebiyat-ı Cedide, Fecr-i Âti ve onu takip eden diğer dönemlerde romanın “mazruf ve zarf” meselesi sanıldığı ve zikredilen dönemlerin bu meseleyi aşamadıkları görüşündedir. Kafa Kâğıdı üstâdın ileriki yaşlarında -78 yaşında- yukarıda bahsetmeye çalıştığımız konunun düşüncelerinden ortaya çıkmıştır. Bu eser bir “öz hayat-otobiyografidir.”
Üstâd, eserine Kafa Kâğıdı adını vermesini ise şu şekilde anlatır: “Halkın nüfus kâğıdı veya hüviyet cüzdanına kondurduğu bu tabiri çok severim. Misk gibi bir Türkçe ve Türk mizacı tütüyor ondan…” Diğer eserlerinde de -O ve Ben başta olmak üzere- hayat hikâyesine yer veren Necip Fazıl, bunları kâfî görmez ve “onları kalın ve dış çizgilerden ibaret” addederek “asıl ruh hayatını, ruhunun kafa kâğıdını resimlendirmek” için bu eseri kaleme aldığını belirtir.
Kafa Kâğıdı, 1982’nin Ağustos ayında kaleme alınmaya başlanır yani vefatından on ay önce. Üstad hastadır, Çapa Üniversite Hastanesi’nde yatmaktadır. Üstelik hakkında hapis cezası verilmiştir. Bunların yanında, eşi de hastadır ve o da Vakıf Gureba Hastanesi’ndedir. Oğlu Mehmed ise bir annesinin bir babasının yanında, onların hizmetine koşmaktadır.
İşte bu sıkıntılar içerisinde üstâd, zorla başını kaldırıp Mehmed’in başucuna bıraktığı Kafa Kâğıdı’na bakar, yaşadığı buhranları düşünür. Bu buhranlardan -Allah’ın izniyle- başta Şeyhi Abdülhakim Arvasî Hazretleri olmak üzere Yol Büyüklerinin tasarruflarıyla her defasında selamete büyük bir kuvvetle çıkmıştır. Artık dünyevî anlamda bir beklentisi yoktur. “Bu humma ile 78 yıllık ömrü ve 28.000 küsur sayfalık” geçmişine bakar.
26 Mayıs 1904, Üstad’ın doğum günüdür. Babası, adı Deli Fazıl’a çıkan İstinaf Mahkemesi Reisi Mehmed Hilmi Efendi’nin oğludur. Annesi Girit muhacirlerinden “son derece temiz ve Müslüman bir ailenin kızı” Mediha Hanım’dır. Maraşlı Kısakürek oğullarından olan ve gözlerini dünyaya İstanbul Çemberlitaş’ta bir konakta açan Necip Fazıl Kısakürek’in hayat macerası bu şekilde başlar ve 25 Mayıs 1983’te sona erer. Ruhu şâd, mekânı cennet olsun.
Sait ÖZER
YazarYavuz Sultan Selim’in altı kızından biridir. Doğum tarihi bilinmemektedir. Doğum yeri muhtemelen Manisa’dır. Annesi, Kırım Hânı Mengli Giray'ın kızı Ayşe Hatun’dur. (Yavuz’un diğer eşi Ayşe Hafsa Sult...
Yazar: Bengisu HAYAT
Kitabın adı: DevletYazar: EflatunYayınevi: Karatay YayınlarıYayın yeri ve yılı: Konya/2020Sayfa sayısı: 183Yaş aralığı: 14+İşlenen konular: yaşlılık, zenginlik, bilgelik, cesaret, adalet…İlkçağ filozo...
Yazar: Sait ÖZER
El- Mübdi: Varlığı, Modeli Ve Örneği Olmaksızın, İlk Defa YaratanYüce Allah’ın en güzel isimlerinden birisi el-Mübdi’dir. “Bir işe başlamak, bir şeyi açmak, bir işi diğerlerinden önce yapmak, yaratmak...
Yazar: Editör
Atalarımız, "Yarım elma gönül alma." demişler. Amacımız; gönül kırmak, incitmek, üzmek mi yoksa gönül kazanmak, gönül almak, gönüllere girmek mi olmalı? Hayırlı ve güzel işler yapanları asla unutamayı...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ