Halk Hekimliği
Sağlık, Allah’ın nimetlerindendir. Sağlık, ibadeti tam olarak yapabilmenin de temel şartıdır. Sağlığı bozulmuş bir mü’min, hastalık durumuna göre, İslâm’ın beş temel şartından üçünü (namaz-oruç-hac) tam olarak yerine getiremez. Bu sebeple ilahi bir lütuf olan sağlığımızı korumamız ve sağlığı bozan her türlü tesirden sakınmamız gerekir. Zira tedbir kuldan, takdir ise Allah’tandır.
Hastalık;
a) Yanlış alışkanlıkların yol açtığı bir hasar ve buna karşı Allah’ın yaptığı bir uyarı olabilir.
b) Hayatın ve sağlığın kadrini anlamaya ve şükretmeye vesile olur.
c) Allah’tan bir imtihan olabilir, sabredilmesi gerekir ve sabredenler sevapla ödüllendirilir. “Müslüman’ın başından geçen her sıkıntı, günahlarına kefarettir.” anlayışına göre günahlara kefaret olur.
Hastalığı yaratan Allah, şifasını da yaratmıştır. İlaçlar çoğunlukla bitkilerden elde edilir. Doktor ve ilaç şifa vesilesidir. Şifayı veren Allah’tır. Peygamberimiz: “İnsanların kıymetini bilemediği iki nimet vardır: Sıhhat ve boş zaman.”[1] buyurmuştur.
Hastalandıktan sonra mecburen çareler ararız. Peygamberimiz de tedavi olmayı tavsiye etmiş, kendisi de rahatsız olduğu zaman doktora başvurmuş, dua ile işi geçiştirmemiştir. Peygamberimizin tıbba dair tavsiyeleri de olmuştur ve bu tavsiyeleri hadis kitaplarında “Tıbb-ı Nebevî” başlığı altında yer almıştır.
Asıl önemli olan, hastalanmadan birtakım tedbirleri almaktır. Buna “Koruyucu Hekimlik” ya da “Halk Hekimliği” denilmektedir.
Hastalıklardan korunmak için;
a) Dengeli beslenmeliyiz ve gerekli vitaminleri almalıyız. Çok yağlı, şekerli ve unlu besinler bedenin kolesterol dengesini bozmakta, yüksek tansiyon ve şeker gibi hastalıklara yol açmaktadır. “Yağ, un, şeker” gibi üç beyazdan sakının tavsiyesi boşuna değildir. Bolca meyve ve sebze tüketilmelidir. Meyve ve sebzenin hiçbir zararından bahsedilmiyor.
b) Çok yemeyin. Sofradan iştahınız varken ayrılın. Midenin üçte biri yemek, üçte biri su ve üçte biri havaya ayrılmalı.
c) Yediğimiz yiyeceklerin, kullandığımız eşyaların, kapların, giydiğimiz elbiselerin, içinde oturduğumuz evin ve yaşadığımız çevrenin temiz oluşuna dikkat etmeliyiz.
d) Sigara, içki vb. bedene zarar veren maddelerden uzak durmalıyız. Sağlıklı yaşamın temel şartlarından biri de sigarasız bir yaşamdır. İçki içmeyin. İçkiye bağlı hastalıkların birçok erken ölüme neden olduğu bilinmektedir. Alkoliklerin kalp hastası olma ve kansere yakalanma riski daha yüksektir ama asıl risk, alkollü sürücülerin yol açtığı kazalardadır.
e) Aşırı soğuk ve sıcaklardan korunmalıyız. Güneş ışınlarından bedenin ihtiyaç duyduğu D vitamini alınmalıdır.
f) Günlük en az yarım saat yürümeliyiz. Böylece fazla kilolardan da korunmuş oluruz. Fazla kilolu olanların yaşam kalitesi düşer, başta yüksek tansiyon, şeker ve kalp olmak üzere birçok hastalığa yakalanmaları mümkündür. Diyet yapılacaksa bir doktor nezaretinde yapılması gerekiyor.
g) Hekimler, hastalıktan korkmayın, geç kalmaktan korkun uyarısını sık sık yapmaktadır. Bazı ciddi hastalık belirtilerini de hafife almamalıyız ama hastalık hastası da olmamalıyız.
Bir gün Konfüçyüs’e öğrencileri bu ülkede yüce bir hekimin olup olmadığını soruyorlar. Bilge, “Şu dağın arkasında bir hekim var, hastayı görür görmez, sorunlarının ne olduğunu anlar.” diyor. Öğrenciler, “Demek ki, en yüce hekim o.” diyorlar.
Bilge, “Hayır.” diyor. “Bir sonraki dağın arkasında daha yüce bir hekim var, verdiği ilaçlarla en ağır hastaları iyileştiriyor.” diyor. Öğrenciler, “O zaman en yüce hekim o olmalı.” diyorlar. “Hayır.” diyor Konfüçyüs. “İki köy ötedeki köyde bir hekim var; o, insanlara hasta olmamanın yollarını gösteriyor, en yüce hekim odur.” diyor.
Sabır, tevekkül ve teenni gibi ahlakî erdemlerle stresten korunabiliriz. Çağımızın yaygın hastalığı stresin ülser, kalp krizi psikolojik sorunlar gibi birçok hastalığa yol açtığı bilinmektedir. Yapılan ilmî bir araştırmaya göre, dua eden dindar kimselerin daha uzun yaşadığı, kalp krizine yakalanma oranının düşük olduğu, zira fazlaca strese girmediği, buna bağlı olarak depresyona da girmediği, hastalandığı zaman da kolay iyileştiği tespit edilmiştir.
Kan bağışı ile hâlen hasta olanların iyileşmesine katkıda bulunmak, yapılabilecek en büyük iyiliklerdendir. Sağlıklı olan herkes kan verebilir. Kan vermenin herhangi zararı olmadığı gibi bedendeki kanı yenilemesi bakımından faydası da vardır. Ayrıca acil bir hastanın iyileşmesine vesile olmanın çok büyük bir sevap olacağı aşikârdır. İslam fıkhına göre, kan para ile satılamaz.
Bulaşıcı hastalıklara maruz kalanlar, mecbur kalmadıkça toplum içinde fazla durmamalı; tokalaşma, kucaklaşma ve öpüşmekten sakınmalı ve maske kullanmalıdır.
Sağlıklı olanlar da bulaşıcı hastalıklardan korunmak için ellerini sık sık sabunlu su ile yıkamalı, yemekten önce ve sonra, tuvaletten sonra eller yıkanmalı, çeşitli mikroplardan korunmak için de kolonya veya dezenfektan kullanılmalıdır.
[1] Buhari, Rikak, 1.
Emine Büşra YÜKSEL
Yazar6 Şubat sabahı Kahramanmaraş merkezli “Asrın Felaketi” olarak tarif edilen bir depremle uyanmıştık. Tarihinin en büyük depremiyle karşılaşan ülkemiz, yaraları yine devlet ve millet olarak el ele verer...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Her gün tanıdıklarımızdan, komşu ve akrabalarımızdan bazen de ailemizden birileri hayata veda etmektedir. Camilerden sabahları yükselen salâ sesleri, yine birilerinin vefatını haber vermektedir. “Nasi...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
İslam dini, insanların hem aklına hem de gönlüne hitap eder. Davette, gönül dilini kullanır. İslam’ın mesajı gönüllere hitap eder, zira imanın mahalli kalptir. İnsanlar, dinini dili ile ikrar ederler,...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Hükümdarları İslâm’a davet için gönderilen elçilerden birisi de Alâ bin Hadramî’dir. Peygamberimiz onu, Bahreyn’e elçi olarak gönderdi. Mecusi olan Bahreyn Hükümdarı Münzir’e bir mektup yazdı. Hz...
Yazar: N.Nida DURAN