Esmâü’l-Hüsnâ: El-Muhsî
El-Muhsî; esmâ-i hüsnâdan biri olup “gizli ve aşikâr her şeyi tek tek, bütün ayrıntılarıyla bilen, sayan, anlayan” anlamına gelir. Yüce Allah’ın güzel bir ismi olan Muhsî, terim olarak; insanın “inanç, söz, amel, fiil ve davranışlarını, varlıkta olup biten her şeyin miktarını, sayısını bilen ve bunları koruyan, kollayan” demektir.
Erkeği dişisi, küçüğü ve büyüğü ile yarattığının sayısını en iyi bilen Allah’tır. “Hepsi kıyâmet günü O'na tek olarak gelecektir.” Çünkü biz, tek başımıza dünyaya geldik, tek olarak ve tek başımıza O’nun huzuruna gideceğiz. Yoldaşımız, sadece amellerimiz olacaktır. O'nun herhangi bir yardımcısı yoktur.
Tek ve ortağı olmayan Allah'tan başka koruyup esirgeyen bir başka varlık da yoktur. Yaratıkları hakkında tasarruf yetkisi O’na aittir. O, dilediği şekilde hükmedecektir. Zerre ağırlığınca haksızlık etmeyen âdildir O. Elbette hiç kimseye haksızlık yapmaz.
İslâm, insana yüklediği bütün fiilleri, âhirette Allah’a hesap verme inancı üzerine kurmuştur. Âhiret inancı var olduğu sürece, insan hayatına bir disiplin egemen olur. Bunun sonucu olarak; hak-hukuk, adalet ve hakkâniyet, helâl ve harâm duyarlılığı gözetilir.
Her Müslüman, kendi hayatının geçici olduğunu bildiği gibi, Allah’ın dışında var olan her şeyin fânî olduğunu da bilir. Bu dünya hayatı geçicidir. Kıyâmet adı verilen bir gerçeklik vardır. Her şeyin bir sonu olduğu gibi, bu dünyanın da bir sonu olacaktır.
Her insan, bu varlık âleminde hiçbir şeyin başıboş olmadığını bilmeli, Allah’a kolay bir şekilde hesap verebileceği işler yapmalıdır. Unutmak bir eksikliktir ve insana mahsustur; Allah için düşünülemez. Kaldı ki, O’nun ilmi her şeyi kuşattığı için insanın yapıp-ettikleri tek tek sayılarak kayıtlara geçilecek, kıyâmet günü de şunları yaptın diye tek tek sayılıp dökümü insanın önüne konacaktır.
Allah, varlık düzeninde olup-biten her şeyden haberdardır. Yerde ve gökte hiçbir şey O’na gizli ve kapalı değildir.
Her Müslüman, Yüce Allah’ın el-Muhsî isminden ahlâkî anlamda sonuçlar çıkarmalıdır. Bu sonuçların başında, bu dünyaya Allah’a kulluk için geldiğimizi idrak etmek gelir. Zira başıboş olarak yaratılmadık. Bu âlemde her bir varlığın kozmik sistemde bir görevi vardır.
Herkes kendisine düşen görevi, ilâhî kanunlar çerçevesinde yerine getirmelidir. Sınırlı olan ömrümüzü tüketirken, O’na iman ederken ve amel yaparken, Allah’ı görüyormuş gibi hareket etmeliyiz. Bir gün, yaptıklarımızdan hesâba çekileceğiz. Allah’ın ilminde; hiçbir şey gizli kalmaz, tek tek hayatımız kayıtlara geçmektedir. Biz yaptıklarımızı unutabiliriz ama ilâhî kudret asla unutmaz.
Editör
YazarSuriye Operasyonu’na katılan bir binbaşı anlatıyor:“Suriye'de operasyondayız. Bir çocuk koşa koşa yanıma geldi.Arkasından çağıran dedesi ve nenesine aldırmaksızın. Diz çöktüm, sıkıca sarıldım. Bir şey...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
İnsanlar, doğası gereği mutluluğu ararlar ve bu mutluluğu genellikle toplum içinde bulurlar. Toplumda yaşayan herkesin mutlu olabilmesi için birlik içinde olması gerekir çünkü toplumun huzuru, bireyle...
Yazar: Editör
Hanif: Hakikate Sımsıkı Sarılan Hakikatin Temsilcisi (s.a.v.)Âlemlerin Efendisi (s.a.v.)'nin mübarek isimlerinden biri de “Hanif/Hakikate sımsıkı sarılan” idi. Sevgili Peygamberimiz insanları şirkten ...
Yazar: Editör
Bir avuç tebessüm koydum yanaklarına Alnındaki çatık kaş çizgisi, silinsin diye... Bir avuç tebessüm koydum gözlerine Işıltısı hayata yansısın diye... Bir avuç tebessüm koydu...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ