6 Şubat Depreminin Hatırlattıkları
6 Şubat sabahı asrın felaketini yaşadık. Bu topraklar çok acılar gördü. Ama böylesi büyük bir felâket yaşanmadı. Kıyâmeti yaşadık. Bir şehir, bir belde veya bir noktada değil, çok geniş sahada büyük yıkımlara yol açan sarsıntıyı yaşadık. Kahramanmaraş’ın iki ayrı ilçesinde 9 saat arayla yaşanan iki büyük deprem oldu. On önemli şehrimiz perişan oldu. Binlerce binalarımız enkaza döndü. Koskoca coğrafya perişan oldu.
Karada ve yüzeye yakın bir derinlikte gerçekleşen bu depremde ağır tahribat yaşandı. Güzel ülkemin hayatını kaybeden güzel insanları hepimizin yüreklerini yangın yerine dönüştürdü. Yaşadığımız bu büyük acılar bizleri sükûta davet etti, sözün bittiği yerdeyiz, yaşanan acıları tariften âciz bir haldeyiz. Çaresizliğin tam ortasındayız, yüreğimiz kanamakta, ciğerimiz yanmakta, içimiz acımakta, gözlerimiz yaşarmakta, kalbimiz yangın yerine dönmektedir.
Tarihin en zor zamanlarından birini yaşıyoruz. Acımız büyük ama kardeşliğimiz, dayanışmamız ve yardımlaşmamız daha büyük oldu. Devletimiz ilk andan itibaren deprem yerlerinde yer aldı. Devletimiz bütün kurumlarıyla, yöneticilerimiz ve yetkililerimiz olanca gayretleriyle deprem mahallinde hazır bulundular.
İlk yardım ekipleri, arama ve kurtarma ekipleri, yardım kuruluşları, sağlık teşekkülleri, sivil kuruluşlar ve gönüllüler yerinde ve zamanında katkıda bulundular. Milletimiz birlikte ağladı, birlikte koştu, birlikte ayağa kalktı ve birlikte yardıma seferber oldu. Bir canı daha kurtarmak için binlerce can koştu.
Millet olarak tek yürek ve tek nefes kesildik. Bu kadar acının içinde deprem bölgesinden gelen sevindirici haberler ülkeyi biz nebzecik olsun sevinç ve coşku seline dönüştürdü. Yardımlar yağdı, tırlar kilometrelerce kuyruklar oluşturdu, herkes elinde ne var ne yoksa depremzedelerin yaralarını sarmak için her şeyini fedâ etti.
Bu millet, ne denli büyük olduğunu gösterdi. “Canınız yanacak diye korkmuyor musunuz?” diyenlere canla başla kurtarma mücadelesi veren madencilerimiz, “Bizim canımız Türkiye!” diye onurlu cevap vermişlerdi. Yaşanan depremle yıkılmayı değil, umutlarımızı yeniden yeşertmeyi başarmalıyız bugün. Bir toplum binaları yıkılınca değil, umutları yıkılınca tükenir. Milletimizin her bir ferdi vatanımızı payidar kılmak için mücadele verecektir.
Depremler kaderimiz olmamalı. Anladık ki, depremler öldürmüyor, binalar öldürüyor. Deprem bir yeryüzü gerçeğidir. Depremle yaşamayı öğrenmek zorundayız. Yeryüzünün bilinen fay hatlarını kontrol edip deprem ölçümlerini dikkate alıp depreme karşı tedbirlerimizi almalıyız.
Herkesin kendisini sorgulayacağı bir dönemden geçiyoruz. Yaşanan bu acılı günlerden sonra hepimiz mutlaka aynaya bakmalıyız. Her birimiz mutlaka empati yapmalıyız. “Kazâ ve belâlardan, acı ve kederlerden, belâ, musîbet, deprem ve âfetlerden bizleri korusun.” diye Rabb’imize candan duâ etmeliyiz.
Ancak kavli duâlarımızdan önce fiilî duâlarımızı yerinde ve zamanında gerçekleştirmeliyiz, önce tedbir alıp sonra tevekkül etmeliyiz. Hayat imtihan yurdudur. İnsanın dünyada yaratılış amacı kulluktur. Kulluk da imtihanla test edilmektedir. Bu itibarla hayat bizim için büyük bir sınav, ilâhî bir imtihandır. Rabb’imiz, hayatın bir sınav olduğunu “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır.” (67/Mülk, 2) âyetiyle en güzel şekilde ifade etmiştir.
Bu sınav, “inandık” demekle kurtulamayacağımız; “açlıkla”, “korkuyla”, “mallardan ve canlardan” eksiltmekle” deneneceğimiz çetin bir süreçtir. Bu yolda biz mü’minlerin en büyük azığı “sabır”, “namaz”, “güzel ahlak” ve “takvâ”dır. Öyleyse “Herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın.” (59/Haşr, 18) çağrısına kulak vererek, yaratıcımızı hoşnut edecek “güzel amellere” hemen yönelmeliyiz.
Herkes ya sabırla ya da şükürle imtihan edilmektedir. Sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini bilmeliyiz. Allah, şükürlerini ortaya çıkarmak için mü’min kullarını nimetle imtihan etmiş, sabırlarını ortaya koymak için de onları meşakkatle sınamıştır.
Korkuyla gerçekleşen imtihan onların kalplerinin arınmasını, açlıkla gerçekleşen imtihan onların bedenlerinin temizlenmesini, mal noksanlığıyla gerçekleşen imtihan onların nefislerinin arınmasını, canlara yönelik musîbetlerle imtihan onların Allah katındaki ecirlerinin artmasını, âfetlerle imtihan etmesi Allah tarafından onlara ürünlerin kat kat telâfî edilmesini sağlar.
6 Şubat depremi gibi asrın büyük felâketi bize sabır dersi verdi.
6 Şubat depremi inanmanın gücünü, inancın kıvamını, imanla var olmanın gücünü öğretti bizlere. Yok oluştan, yıkılmaktan, tükenmişlik sendromundan kurtaran yegâne iksirin Allah’a iman, Allah’a güven ve Allah’a tevekkül olduğunu öğretti. Üzüldük ama yıkılmadık, ağladık ama isyan etmedik, içimiz yandı ama pes etmedik. Dolayısıyla 6 Şubat inandığımız yolda azimle yürüme çabamızı sürdürmeyi öğretti bizlere.
6 Şubat depremi bizlere dayanma gücümüzü artırmayı, dirençli olmayı, sevdiklerimizi koruyup kollamayı, dostlarımızın kıymetini bilmeyi, dostlarımızı ihmal etmemeyi, yaşadığımız her günün Rabb’imizin bize en güzel armağanı olduğunu öğretti bizlere.
6 Şubat depremiyle işi ehline vermeyi, kara gün dostunun kıymetini, bu millete mensup olmanın onurunu, inanmanın gücünü, birlikte doğan gücün kıymetini öğretti bizlere.
6 Şubat depremi bu milletin imkânsızlıklara imkân katma kararlılığını gösterdi. Başarısızlıklardan yılmayacağımızı, hep yineleme ve yenileme heyecanı içerisinde olmamızı öğretti.
6 Şubat depremi umudun her kayboluşunda yeniden doğuşun sihirli şafağı oldu.
Bugün varlık ve servet sahiplerinin imtihan günüdür. Onlar imkânlarını memleketimizin pâyidâr olması için kullanmalıdırlar. Çektiğimiz zorluklara, mâruz kaldığımız acılara, başımıza gelen musîbetlere sabretmeli, zorlukları sabır, sebat ve inancımızla aşmalıyız.
Celâlî tecellîlerin cemâli, âfetlerin rahmeti, acıların merhameti içerisinde barındıracağını bilmekteyiz. Aslâ umudumuzu kaybetmedik, aslâ ilâhî rahmetten umut kesmedik, o kadar çok acılar çekmiş olsak da Allah’ın rahmetinin sonsuz olduğunu biliyoruz. Yiğit düştüğü yerden kalkan insandır. Hayat inişli ve çıkışlı bir yolculuktan ibarettir.
Başımıza gelen belâ ve musîbetler bizi yıkıp tüketmemeli, bizi yeniden doğuşa, uyanışa ve dirilişe sevk etmelidir. Sancılarımız bizlere şifalar olmalı, kaybettiklerimiz kazanacaklarımızın işareti olmalı, tökezleyişimiz sıçrayışımıza fırsat vermelidir. İkinci bir Türkiye yoktur ve Türkiye sadece resmî sınırlarından ibaret değildir.
Ülkemizin gönül coğrafyası çok daha geniştir. Bu ülke güçlü olmalı, diri olmalı ve huzurlu olmalı ki, gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimiz umutlu, güçlü ve bahtiyar olsun. Tarih boyunca adâlet, merhamet ve insanlık gerçeğinin bayraktarlığını yapan milletimiz modern dünyada insanlığın bahtiyar olmasının halen büyük umududur.
Yaşadığımız deprem büyük acılara, tarifi imkânsız dramlara yol açtı elbette. Toprağımız sarsıldı, canlarımızı yitirdik, binalarımız yıkıldı, ailelerimiz yandı ve kavruldu ama milletimiz aslâ sarsılmadı. Milletimiz yaşadığı bu âfete karşı dayanışma ruhuyla cevap verdi. Yüreklerimizi parçalayan bu acı felâket, bizi yekpare yaptı.
Şu bir gerçek ki, dünyada bir kişi üşürse bizler ısınamayız. Ocakları tüttürmeden ocağımızı tüttüremeyiz, yaraları sarmadan acılarımız dinmez. Belâ ve musîbetleri def edecek en büyük duâ, kartopu gibi büyüyen iyilik hareketidir. Her evin bir hayır kurumuna dönüşmesi gerekmektedir.
Millet olarak kenetlenmeli, depremin perişan kıldığı şehirlerin ülkemizin yeniden ve daha güçlü kentleri olması için çırpınmamız gerekmektedir. Beldelerimizdeki bu yıkıcı depremin etkilerini giderirken, aynı zamanda yüreklerimizdeki depremleri silme zamanıdır.
Kalplerimizi ayrıştıran, coğrafyalarımızı parçalayan, geleceğimizi ipotek altına alan, milletimizi ayrıştıran her türlü yıkıcı ve bölücü sarsıntılara tavır koyma zamanıdır. Millet olarak bizler birbirimiz için var olmak zorundayız. Enkaz altından çıkan her canla çok büyük coşkular yaşarken, bu sevinci katlayarak devam ettirmeliyiz.
Birbirimize teselli kaynağı olmalıyız, kardeşliği ayağa kaldırmalıyız ve yeni şehirler kurmalıyız. Devlet ve millet olarak el ele vermeli, devlet ve millet olarak bütünleşmeliyiz. “Tek yürek Türkiye” bilinciyle hareket etmeliyiz. Her zaman ve her zeminde milletimizin ve devletimizin yanında olmalıyız. Devletimiz ve milletimiz adına her birimiz vakit geçirmeden seferber olup birlikte hareket etmeliyiz.
Depremle yaşanan olumsuzlukları gidermek için millet olarak erdemli davranmayı ve ahlâkî ölçütlere uygun hareket etmeyi başarmalıyız. Müteahhitler, mimarlar, proje hazırlayanlar, inşâat deneticileri, belediyeler, valilikler, kaymakamlıklar, bakanlıklar ve hükumetlerin yetkili kurum ve kuruluşları sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmelidir. Suiistimallere, kötü niyetlilere, istismar şebekelerine, talan ekonomilerine, yersiz ve usulsüz yapılaşmalara aslâ fırsat vermemelidir.
Nice depremler yaşadık. Sel felâketleri, orman yangınları, artan kuraklık tehlikeleri, erozyon faciası yaşadık. Acılar kaderimiz olmamalı. Belâ ve musîbetleri def eden bir duruş sergilemeliyiz. Depremden korunmalı, felâketlerin kapısını kapatmalıyız. Zemin etütlerini yerinde yapmalı, depreme dayanıklı binalar yapmalı, yaşanabilir ve huzurlu yuvalar ortaya koymalıyız. Çalmayı, hırsızlığı, dolandırıcılığı, ihâneti ve sahtekârlığı cezasız kılmamalıyız.
Yaşanan bu büyük depremden dersler almamız gerekiyor. İlk yardım eğitiminin ne denli önemli olduğunu öğrendik. Ailelerimizde, okullarımızda, kurumlarımızda herkesin ilk yardım eğitimi alması gerektiğini öğrendik. Arama ve kurtarma ekiplerimiz güçlendirilmeli. Depremin ilk dakika ve saatlerinin ne kadar önemli olduğunu öğrendik. Gerek deprem anında gerekse depremin yaşandığı ilk saatlerde bilinçli ve dikkatli olmalıyız, hayatta kalmanın teknik ve imkânlarını öğrenmeliyiz.
Depremden sonra sevdiklerimizden ayrılmamak, birikintilerimizi kaybetmemek, kazanımlarımızı yitirmemek, geleceğimizi karartmamak için tedbirlerimizi almalıyız. Ülke planlamasını, kalkınma ekonomisini, geleceğe dönük yatırımları güçlü kılmalıyız. Ecdâdımızın yıllara ve asırlara meydan okuyan imar ve iskân faaliyetlerini örnek almalıyız. Sağlam ve dayanıklı yapılar inşâ etmeyi öğrenmeliyiz. Yetkililer veya sorumlular olarak bir canın hayatını kaybetmesine yol açan her etken bu millete ihanettir.
Depremde kaybettiğimiz canlarımızın ruhu şad olsun. Hükmî şehit konumundaki şehitlerimizin makamı âlî olsun. Hakk’a yürüyen canlarımızın yoldaşı Rasûlullah olsun. Mevlâ’m onları Makam-ı Mahmûd’da Peygamber Efendimiz’le beraber kılsın. Vefat eden canlarımızın emânetlerine sahip çıkabilmeyi bizlere nasip eylesin.
Hayatta kalan depremzede kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Rabb’im onları her daim milletimize bağışlasın. Mevlâ’m onlara âcil şifâlar versin. Acılarının dinmesini, yaralarının sarılmasını ve sıkıntılarının bertaraf olmasını nasip eylesin.
Depremle sarsılan kardeşlerimizin imdadına koşan can dostlarımızdan Rabb’im râzı olsun. Rabb’im bu milleti tek yürek, tek nefes ve tek ruh halinde daim eylesin. Rabb’im bu millete bir daha böylesi acılar vermesin. Yüreğimizin dayanamadığı bu acıların dinmesini Mevlâ’m nasip eylesin.
Kadir ÖZKÖSE
YazarBöyle afet hiç görmedim hayatta,Enkazlar içinde kaldı Türkiye’mSabah gün doğmadan altı şubatta,Dipsiz dehlizlere daldı Türkiye’m…Bu nasıl bir cinnet, nasıl hareket,Dört yanda feryatlar, her yerde cese...
Şair: Halil GÖKKAYA
6 Şubat 2023 tarihinde saat 04.17 de Kahramanmaraş ili Pazarcık merkezli 7.7 büyüklüğünde ve saat 13.26 da Elbistan Merkezli 7.6 büyüklüğünde iki depremi yaşadık. Depremlerin ardından iki bine yakın a...
Yazar: Ali ÖZKANLI
Türk devletleri arasında İslâmiyet’i devlet dini olarak kabul eden ilk Türk devleti, kuzey Kafkasya’da İtil (Volga) nehrinin orta havzasında kurulan İdil Bulgar Devleti’dir. Bulgar topraklarından Abbâ...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Milletler büyük oğullarıyla nefes alırlar…Türk dilinin en az 3500 yıllık geçmişe sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bu kadar eski geçmişe sahip olup hâlâ da varlığını gelişerek devam ettirmesinde elbet...
Yazar: Oğuzhan AYDIN