Din Samîmiyettir
Allah Teâlâ, Tevbe Sûresi 105. âyette şöyle buyurmaktadır: “De ki, ‘(Yapacağınızı) yapın! Amelinizi Allah da Rasûl’ü de mü’minler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.”
Yüce Allah bu âyette Peygamber (s.a.v.)’e biz insanlara, “Yapacağınızı yapın, ne işleyecekseniz işleyiniz. Şüphesiz ki Allah, Peygamber ve mü’minler amellerinizi görecektir. Allahu Teâlâ içinizi ve dışınızı çok iyi bilmektedir. Eninde sonunda hepiniz Allah’a döndürülecek ve dünyada yaptığınız işleri Allah size haber verecek dolayısıyla onun huzurunda hesap vereceksiniz.”[1] diye açıklamada bulunmasını emretmektedir.
Bu âyet, Allah’ın emrine uymayanlar için bir tehdit içerdiği gibi, Allah’ın emrine uyan mü’minler için de yaptıkları işi samîmiyetle, Allah rızâsı için yapmaları konusunda bir ikaz ve uyarı içermektedir.[2]
Yüce Allah, her konuda samîmî olmayı emretmekte ve ibâdetlerimizi ve amellerimizi riyâdan ve gösterişten uzak tutmamızı istemektedir. Zira ancak ihlas ve samîmiyle yapılan ameller Allah katında kabul görür. Samîmiyet amellerin kabulü için önemli bir iksirdir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), “Allah, ancak samîmiyetle ve kendi rızâsı gözetilerek yapılan işleri kabul eder.”[3] buyurmaktadır.
Samîmiyet, insanın içiyle dışı, özüyle sözünün bir olması, insanın her yaptığı ve her söylediği sözü Allah rızâsı için yapması demektir. Zira Yüce Allah, kullarını daima gözetlemektedir.[4] Yaptığımız bütün amelleri görmekte, söylediğimiz bütün sözleri işitmekte, hatta kalbimizden geçen duygu ve düşünceleri dahi çok iyi bilmektedir.
Peygamber Efendimiz bir defasında, “Din samîmiyettir.” buyurmuştur. Kendisine kime karşı ey Allah’ın Rasûlü, diye sorulunca; “Allah’a, kitabına, Rasûl’üne, Müslümanların önderlerine ve bütün Müslümanlara karşı samîmî olmaktır.”[5] buyurmuştur.
Allah için samîmiyet; Allah’ın varlığına ve birliğine imanla birlikte O’na hakkıyla kulluk etmektir. Kitabı için samîmiyet; onun Allah kelâmı olduğunu tasdik etmek, ondaki emirleri layıkıyla yerine getirmek ve yasaklarından sakınmaktır. Rasûl’üne karşı samîmî olmak; onun Allah tarafından görevlendirilmiş hak peygamber olduğunu kabul ederek dinle ilgili emirlerini yerine getirmek, yasaklarından da sakınmaktır.
Müslümanların önderleri için samîmiyet; Allah’ın rızâsına uygun bütün işlerinde onlara itâat etmektir. Bütün Müslümanlar için samîmiyet; onların maslahatlarına ve faydalarına uygun olan hususlarda onlara yardımcı olmak ve desteklemektir.[6] Nesâî’nin “Sünen” adlı kitabında geçen bir rivâyette şöyle bir olay anlatılmaktadır:
Bedevîlerden biri daha önce yaşadığı yerini yurdunu terk ederek Hz. Peygamber (s.a.v.)’in huzuruna çıkar ve şehâdet getirerek Müslüman olur. Medîne-i Münevvere’ye yerleşir ve çobanlık yaparak geçimini temin etmeye başlar. Hz. Peygamber (s.a.v.), ganimetleri dağıtırken bu yeni Müslümana da ganimetten bir pay ayırır ve bir sahâbî ile ona gönderir.
Sahâbî, ganimeti getirip ona uzattığında “Bu nedir?” diye sorar. Sahâbî, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ganimetten bir pay ayırarak kendisine gönderdiğini söyler. Adam, o ganimeti alır almaz hemen Peygamber (s.a.v.)’e gider ve “Ey Allah’ın Rasûlü bu nedir?” diye Hz. Peygamber (s.a.v.)’e sorar.
Hz. Peygamber (s.a.v.), “Bu senin için ganimetten ayırdığım paydır.” buyurur.
Adam, “Ben sana, ganimet elde etmek için iman etmedim. Eliyle boynunu göstererek, buradan ok ile vurulup şehit olmak ve cennete girmek için iman ettim.” der.
Rasûlullah (s.a.v.), “Eğer gerçekten samîmiyetle doğru söylüyorsan ve Allah’a verdiğin sözü tutarsan Allah da istediğini sana verecektir.” buyurur. Bu kişi müşriklere karşı yapılan bir savaşa katılır ve eliyle işaret ettiği yerden okla vurulup şehit olur.
Savaş sonunda şehitler arasında bu adamı gören Allah Rasûlü, sahâbîlerine, “Bu, o adam mı?” diye sorar. Onlar da evet ey Allah’ın Rasûlü dediklerinde Hz. Peygamber (s.a.v.), “Allah’a verdiği sözü tutmuş, Allah da dilediğini ona vermiştir.” buyurur. Kendi cübbesiyle kefenletip cenâze namazını kıldıktan sonra; “Allah’ım bu kulun senin yolunda hicret ederek şehit oldu. Ben de buna şâhidim.” diye duâ eder.[7]
Bu olayda da görüldüğü üzere bir Müslüman samîmî olur ve Allah’tan samîmiyetle bir şey isterse Allah, o kuluna istediğini verecektir. İhlas ve samîmiyet yapılan amellerin ve ibâdetlerin Allah katında kabul edilmesi için önemli bir iksirdir.
* NEVÜ İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri bölüm başkanı. msoysaldi@hotmail.com
[1] Vehbe Zuhaylî, et-Tefsiru’l-Münîr, (Dimeşk: Dâru’l-fikr, 1411/1991), 11/30-31; Ayrıca bk., 69/Hâkka, 18.
[2] Zuhaylî, a.g.e., 11/30.
[3] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/180.
[4] 89/Fecr, 14.
[5] Müslim, İman, 95; Ebû Dâvûd, Edeb, 59. 1/357.
[6] Komisyon, Hadislerle İslâm, 5. Baskı, (İzmir: Çağlayan Matbaası, 2019), 1/366.
[7] Nesâî, Cenâiz, 61.
Mehmet SOYSALDI
YazarYüce Allah Tevbe Sûresi 34-35. âyetlerde şöyle buyurmaktadır:“Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah yolund...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Bir garip kuş yuvasını yıkmışlarÇalı arar sığınmaya Allah’ımGözü yaşlı kanadını kırmıslarVakti yokmuş dövünmeye Allah’ımSenden başka kimi var ki dönecekAğaç bulsa dallarina konacakHava soğuk geç kalır...
Şair: Ramazan PAMUK
Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’de geçen her bir cümleye âyet dendiği gibi Cenâb-ı Allah’ın varlığının ve kudretinin delillerinden olan bazı eşya ve hadiselere de âyet denmektedir. Söz konusu ontolojik ...
Yazar: Hamit DEMİR
Allahu Teâlâ, Enfâl Sûresi 22. âyette şöyle buyurmaktadır:“Şüphesiz ki, Allah katında canlıların en şerlisi, ilâhî gerçekleri düşünüp anlamayan o sağırlar ve dilsizlerdir.”[1]Bu âyet-i kerimede Yüce A...
Yazar: Mehmet SOYSALDI