Depremde Birlik ve Beraberlik Ruhu
Türkiye’de 6 Şubat 2023 Pazartesi günü Kahramanmaraş merkezli olan ve 10 şehrimizi daha etkileyen 7.7. ve 7.6 şiddetindeki iki büyük deprem, haftalardır hepimizi büyük üzüntülere sevk ediyor. Yüzyılın en büyük depremi olarak kabul edilen sarsıntının insanlık tarihi boyunca yaşanmış en etkili felâketlerden olduğu belirtiliyor.
40 binden fazla şehidimizin olduğu zelzelede, binlerce yaralımız tedavi altında. Birçok hadis-i şerifte deprem, yangın, sel gibi tabii afetlerde ölen mü’minlerin şehit sayıldığını belirtilmiştir. Biz de şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Kabirleri nur, mekânları cennet, menzilleri mübarek, makamları yüksek olsun. Yaralılarımıza şifa dilerken vefat eden vatandaşlarımızın ailelerine, akrabalarına ve bütün sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum. Türkiye’mizin başı sağ olsun.
Millet olarak derin bir acı yaşıyoruz. Son bir asırda Erzincan zelzelesinden sonra yaşadığımız en müthiş deprem felaketi! Etkisi ondan da büyük. 99 Marmara Depremi’nden ise kat be kat güçlü. Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa ve Elazığ illerimizin kalbine kor ateşi düştü.
85 milyon insanımızın içi yandı, yüreği parçalandı. Türk dünyası ve İslâm âlemindeki bütün kardeşlerimiz ıstıraplarını paylaştılar. Kerim devletimiz deprem bölgesine hemen ulaştı ve yaraları sarmaya başladı. Deprem Suriye’nin kuzeyini de vurdu.
Çetin İmtihan
Şüphesiz korkunç bir acı ve tahammülü zor, çetin imtihanla baş başayız. Haftalardan beri millet ve devlet olarak bu sınavı başarıyla veriyoruz şükürler olsun. Herkes seferberlik hâlinde. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, hükümetimiz, bakanlarımız, askerimiz, polisimiz, gönüllü teşekküller, vatandaşlarımız, iktidar, muhalefet oradaydı.
Türk Silahlı Kuvvetleri, binlerce personeli ile kurtarma harekâtına katıldı. Mehmetçik’in sahip çıktığı bölgeye gönüllüler de akın etti. Başta AFAD ve Kızılay olmak üzere yüzlerce resmî kurum ve sivil toplum kuruluşu, olağanüstü bir gayretin içinde oldu. Enkazdan sağ çıkartılan her insanımız bize sevinç yaşattı, her vefatla sızımız katmerlendi.
Cumhurbaşkanımız 7 günlük millî yas ilan etti. Resmî yas bitti ama üzüntümüz devam ediyor. Artık bütün dualarımızı, hüznümüze ekliyoruz. 11 ilimiz ile ilçelerinde, kasabalarında ve köylerinde yaralar sarılıyor. Yüce devlet, büyük millet ve mübarek ümmet olmanın birikimi, şuuru, imtiyazı ve üstün çabasıyla herkes yardıma koşuyor. Sevincimiz ve tasamız bir. Hedefimiz aynı, imanımız bir.
Kardeşliğimizi Yeniden Hatırladık
Biraz unutmuş muyduk kardeş olduğumuzu? Belki… Şimdi bütün zerrelerimizle anladık bu güçlü bağı, tüm hücrelerimizle hissettik. Hem aynı toprakların üstünde yaşayan vatandaşlardık biz, hem de aynı dine inanıyorduk. Kardeştik, yüce ve mukaddes kitabımızda “Mü’minler kardeştir.” buyurulmuştu.
Tek Allah’a inanan, aynı Peygamber’e güvenen, Son Kitab’a bağlanan mü’minler topluluğuyduk. Acılar bize birlik ve beraberlik ruhumuzu yeniden hatırlattı. Yeniden yeryüzündeki bütün mazlumların sığındığı biricik ülke olduğumuzu anladık. Dünyadaki en güzel şehirlerin bu vatanda kurulduğunu, en iyi insanların burada yaşadığını idrak ettik. Sevdamızı, hasretimizi, inancımızı gördük. Ortak türkülerimizi söylemeye, ağıtlarımızı yakmaya, dualarımızı etmeye başladık.
Kurtarma ekiplerindeki kahramanların yüz ifadelerine bakmışsınızdır. Ağır enkazın altından bir bebeği, çocuğu veya yetişkini sağ çıkardıklarında gözleri nasıl da yaşarıyordu. Genç yaşlı, kadın erkek kurtarılan her vatandaşımız, ekranlardan haberleri sunan muhabirlerimizin sesini titretiyor, gözlerini nemlendiriyordu. Bu manevî birliği kim sarsabilir? Bu diriliş, direniş ve yükseliş muştusunu kim önleyebilir?
İfsat Şebekeleri Boş Durmadı
Böyle zamanlarda fırsatçılar, ruh hastaları ve ifsat şebekeleri her zaman ortaya çıkar. Kudretli devletimizin pençesi, onları enselerinden yakaladı ve hak ettikleri cezayı kendilerine verdi. Moralimizi bozmadık, dirayetimiz sarsılmadı. Zira biz asırlar boyunca yeryüzünde adaleti tesis etmiş şanlı bir ecdadın torunlarıydık.
Muhteşem tarihimizin sancağını yükseltecek asil nesle sahiptik. Yıkımlar olur, yaralar sarılır, acılar dindirilir. Şehadet şerbetini içtiklerine inandığımız vatandaşlarımızı rahmetle andık, Fatihalarla, Yasinlerle uğurladık. Her zaman hatıralarını yaşatacağımıza, dualarımıza ortak edeceğimize söz verdik. Yakınları artık bizim de evladımız, kardeşimiz, anamız, babamız! O emanetlere devletimiz de sahip çıkıyor, milletimiz de. Zaten bu davranış, kardeşlik hukuku gereğidir.
Kahramanlık Destanı
Haftalardan beri insanlık tarihinde eşi görülmemiş, acı hikâyelerden örülü bir kahramanlık destanı yazıyoruz. Millet, devlet ve ümmet olarak yeni bir hadisede buluşuyoruz. Tıpkı Çanakkale, İstiklal Harbi ve 15 Temmuz gibi… Destanlar, elbette cepheye koşarak giden ve ölüme gülerek bakan korkusuz yiğitleriyle kazanılır. İşte cesaretleriyle göz kamaştıran bu kahramanlarımızdan bazıları:
Sadece Maraş mı kahraman? Hayır, artık depremin vurduğu Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa şehirlerimiz de birer kahraman… Sakinleri de, yardımseverlikleriyle, gayretleriyle, sabırlarıyla ve şükürleriyle gönüllerde taht kurdu.
Bölgedeki yaklaşık 20 milyon insanımız kahraman! En öndekiler, arama kurtarma ekipleri… Grupları, renkleri, dilleri, milletleri, dinleri belki ayrı ama hepsinin ortak hedefi enkaz altındaki canlara, ‘Hamza Bebek’lere dokunmak, onlara yardımcı olabilmek. Canlarımızı soğuktan, yalnızlıktan ve ölümden kurtarabilmek. Biricik idealleri bu. Enkazı kazarken, ‘sessizlik’ isterken, “Sesimi duyan var mı?” derken, içeriyi ve derinliği dinlerken, aynı ölçüde kahramanlar…
Resmî ve sivil toplum kuruluşları, AFAD, Kızılay, Umke, Emniyet mensupları, Mehmetçikler, Jandarma, belediyeler, madenciler, gazeteciler ve bölgeye yardım için koşan bütün kurtarma ve destek ekiplerinin her ferdi, birer unutulmaz kahraman…
Şehirlerimizin valileri, belediye başkanları, hükümetin bakanları, ilgili genel müdürler, durumdan vazife çıkarıp bölgeye kendi imkânlarıyla giden ve çeşitli hizmetlerde bulunan, erzak, giyim ve diğer ihtiyaçları karşılayan vatandaşlarımızın hepsi de birer kahraman. Edebiyatçıların “Deprem Yardımlaşması” grubunu kuranlar kahraman… İşadamlarımız da… Depremin ilk günlerinden itibaren bölgeye gidip halkına her zaman olduğu gibi umut olan, güven verici açıklamalarıyla herkesi rahatlatan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bir kahraman. Etrafında kenetlenen devlet ve hükümet erkânı ile diğer bütün yetkililer de…
Türkiye Tek Yürek…
Bütün televizyonlarımızın ortak olduğu “Türkiye Tek Yürek” yardım kampanyası muhteşemdi. 85 milyon insanımız arasındaki deprem dayanışması muazzamdı. Birlik ve dirliğimiz mükemmeldi. Her fırsat ve zamanda destek için hazır olan işadamlarımız, yaraları bir an önce sarmak için bölgeye koşan ve üstün çaba harcayan gençlerimiz, hiçbir zaman karamsarlığa kapılmayan, kötümserliğe düşmeyen aziz, mübarek vatandaşlarımız bize gelecek adına ümit veriyor.
Rabb’im, yeryüzündeki bütün mazlumların, masumların ve mağdurların hamisi olan vatanımızı, Türkiye’mizi muhafaza eylesin. Her türlü afetten, felaketten, ihanetten ırak etsin. Devletimize, milletimize, ümmetimize zeval vermesin. Gün gayret, yeniden diriliş ve yardımlaşma günüdür. Cenabı Allah bizleri vatansız, ezansız ve kahramansız bırakmasın.
Sanat Dünyasında Hüzün
Bölgede asırlardır ayakta duran birçok tarihî eserimiz de zarar gördü. 11 şehrimizde camiler, çeşmeler, köprüler, medreseler, türbeler ve diğer tarihî yapılar ya yıkıldı, ya da hasar gördü. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy yaptığı açıklamada, bu illerimizdeki bütün tarihî yapıların gözden geçirileceğini, zarar gören yapıların restorasyonuna hemen başlanacağını, bunun için gereken bütçenin ayrıldığını söyledi. Bu hassasiyet, kültür-sanat dünyasını şüphesiz çok sevindirdi.
Depremde bazı yazarların enkaz altında kalması ve hayata veda etmesi edebiyat, kültür ve sanat dünyasında hüzünlere yol açtı. Bölgede tanınan sevilen yazarlardan Ahmet Doğan İlbey, Yaşar Alparslan, Recep Şükrü Güngör, Hacı Bayram Samsa, Ali Şanverdi, Ercan Kozanoğlu, Yalçın Çetin ve Oğuz Paköz vefat ettiler. Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, Hüseyin Akın, Mehmet Ali Bulut, Ahmet Köseoğlu, Vehbi Vakkasoğlu, Prof. Dr. Sefa Sayılı, Prof. Dr. Ümit Meriç ve Sadık Yalsızuçanlar ise yakınlarını kaybettiler.
Depremde çocuklarımız, büyük sınavdan geçtiler. Enkaz altında günlerce kaldılar, sabırla kurtarılmayı beklediler. Hâliyle korktular, yaralandılar ama asla pes etmediler. Zira onlar geleceğin kahramanlarıydı. Bir arkadaştan gelen şu paylaşım çok manidardı.
Çocuk kahramanlarımız, o satırlarda şöyle anlatılıyordu: “55 saat avucunu sıkmadan, uyumadan muhabbet kuşunu tutan çocuktan güveni, 88 saat sonra ‘Önce kedimi kurtarın.’ diyen çocuktan adaleti, 90 saat sonra enkazdan çıkan çocuğa uzatılan suyu ‘Daha muayene olmadım.’ diye içmemesinden bilimi, 78 saat sonra enkazın altında kalan çocuğun ‘Çıkamam, çıkarsam babam sıkışır.’ sözünden merhameti, 61 saat sonra çıkarılan çocuğun ‘Annemin sesi kesildi. Önce ona bakın.’ demesinden vicdanı öğrenmeli insan. Çocuklardan alacağımız çok ders var.” Bu kahraman çocuklar bizim.
Küllerinden Yeniden Doğmak
Birçok ülkeden daha geniş bir alanda çok şiddetli iki sarsıntı yaşandı. ‘Dünya tarihinin en müessir depremlerinden biri’ olan ve asrımızın ‘en şiddetli’ felaketine rağmen Türkiye, sapasağlam ayakta! Olağanüstü bir diriliş, direniş ve dayanışma ruhu yaşanıyor. Tıpkı 15 Temmuz’da ve korona salgın sürecinde olduğu gibi. Bu zorluğun da üstesinden geleceğiz inşallah. Kutlu alın teri ve mübarek gözyaşlarının yeşerttiği sevgi, merhamet ve şefkat çiçekleri, vatan sathında yine açıyor.
Devlet ve millet işbirliğinin şahikasına erişiliyor. 85 milyon insanımız ruhu, canı, aklı, vicdanı, yüreğiyle kenetlenmiş, bölge insanımıza yardım yolluyor. Halkımız büyük bir dayanışma içinde. Derin acısını içine gömdü ama moralini bozmadı. Zira maneviyatı sağlam. Bunu televizyon ekranlarında yapılan röportajlarda görebiliyoruz. Yurdumuzun dört bir yanından vatandaşlar, afet bölgesine koşup gidiyor. Arabalarına gıda, giyim ihtiyaçlarını dolduran hayır sahipleri, bölgedeki insanlara teselli ve şifa oluyor.
Ümidimizi Kaybetmiyoruz
Günlerdir her gün nefesimizi tutuyor, haberleri dinliyoruz. Âdeta ekranlara kilitlendik. Acıyı ta yüreğimizde hissettik. Bazen kedere boğulduk, bazen de ümide kapıldık. ‘Hayat koridorları’ oluşturulurken sevincimiz katlandı. Şimdi yaralarımızı sarma zamanı.
Biz aziz bir millet, yüce bir devlet ve şanlı bir ümmetiz. Allah birliğimizi, dirliğimizi daim eylesin. Şu anlamlı sahneyi kim unutabilir? Deprem bölgesinde arama kurtarma ekibinde çalışan bir kahramana, gazeteci sorar: “Bu tehlikeli alanda çalışırken canını düşünmüyor musun?” Anında verilen cevap muhteşemdir: “Canım Türkiye’dir.” Yûnus Emre, bakın yedi asır öncesinden bize nasıl sesleniyor: “Her dem yeniden doğarız/Bizden kim usanası”.
Depremin Bize Öğrettikleri
Şüphesiz büyük acılar yaşadığımız bu deprem felaketinde almamız gereken bazı dersler vardır. Öncelikle dünyanın faniliğini öğrendik. Hayata sımsıkı bağlandığımız hâlde bir gün bu ömrün sona erebileceğini idrak ettik. “İnsan insanın yurdudur.” görüşünün ne kadar önemli olduğunu keşfettik. Kardeşliğin, komşuluğun, dindaşlığın ehemmiyetini idrak ettik. İnsanlar arasında barışın da değerli olduğunu fark ettik.
İslam âleminden ve Türk dünyasından büyük yardımlar geldiği gibi uzak ülkelerin de koşup yardım ettiklerini görüp şaşırdık. Velhasıl insanoğlunun acılarda nasıl sağlam bir dayanışma içine girebileceğini görüp derin düşüncelere daldık. Osmanlı’da güzel bir tabir vardır: “Bazen kahırdan lütuf doğar.” Şüphesiz bu acı hepimizi büyük kederlere sevk etti.
Akrabalarımız olsa da olmasa da depremde vefat eden şehitlerimize, çocuklarımıza hepimiz haftalardır gözyaşı döküyoruz. Bize de düşen görev, vefat eden vatandaşlarımızı her zaman rahmetle anmak, onları hayırla yâd etmektir. Bununla da yetinmeyip bu asrın en büyük felâketi olan deprem hadisesinden ibret almaktır.
Binalarımızı sağlam zeminlere yapmaktır. Şehirleri doğru düşünüp iyi yerlere kurmaktır. Dikey değil yatay mimariye yönelmek mecburiyetindeyiz. “Önce tedbir, sonra tevekkül” emrine uygun olarak işi ehline vermek ve huzurla oturabileceğimiz yeni meskenler kurmak zorundayız. Millet ve devlet olarak kenetlendik. Allah birliğimizi, dirliğimizi daim eylesin.
Mehmet Nuri YARDIM
YazarYazıcıoğlu Mehmed (?- 1451)"Cihânun cânı ve cânun Muhammed’dür çü cânânıKi kâtı’dur makâlâtıOl ola çünki cânânı nice sevmeye cân anıKi sâtı’dur delâlâtıOdur cânân Yaradan cân edindi çün anı cânânKi ma...
Yazar: Vedat Ali TOK
Hâfız Abdülezel Paşa, Sultan II. Abdülhamid Han Dönemi’nin gözde kumandanlarındandır. 1828/1829 yılında Konya’nın Hâdim ilçesinde dünyaya geldi. Babasının adı Osman’dır. 15 yaşına kadar Hâdim’de ve Ko...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Doğrusu sade, kolay ve rahat gibi görülen başlığımızın bu kadar geniş kapsamlı, çetrefilli ve girift olabileceğini hiç düşünememiştim. Zira şair ve yazarlarımızı araştırdığımda, şunu gördüm ki pek çok...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Kıbrıs bizim neyimiz olur? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diyoruz ama güzel ada Kıbrıs, bütünüyle düne kadar bizim değil miydi? Karadeniz’de Kırım Yarımadası, Akdeniz’de Kıbrıs Adası bizim ileri karako...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM