Kitap: Beş Şehir
Kitabın adı: Beş Şehir
Yazar: Ahmet Hamdi Tanpınar
Yayınevi: Dergâh
Yayın yeri ve yılı: İstanbul/2021
Sayfa sayısı: 224
Yaş aralığı: 14+
İşlenen konular: Yazarın “hayatımın tesadüfleri” dediği Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul’un tarihi, coğrafyası, yaşayan ve bir zamanlar yaşamış olan kültürü…
Tanpınar, eserin yazılma gerekçesini önsözde şu cümlelerle ifade eder: “Beş Şehir’in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır.” Bu iştiyakın neticesinde kaleme alınmıştır Beş Şehir.
Eserde yer alan şehirlerin yayınlanma tarihlerine baktığımızda ilk yayın tarihi olarak 1941 ile Bursa’yı görüyoruz. Bursa ile ilgili yazı Tasvir-i Efkâr gazetesinde yayınlanmış, eserin kitap olup basılma tarihi ise 1946.
Beş Şehir’de yer alan şehirlerin sırası ve sayfa sayıları ise şöyle: Ankara 13-26, Erzurum 27-64, Konya 65-91, Bursa’da Zaman 92-115, İstanbul 116-207.
Acaba yazar niçin bu beş şehri eserine konu edinmiştir? Tanpınar, eserin önsözünde “benim hayatımın tesadüfleri” diyerek merakımızı giderir. Bu husûsî tercih Beş Şehir’i ortaya çıkarmış. Şimdi sırayla yazarın Beş Şehir’inde konu edindiği şehirlere ait izlenimlerine, tespitlerine ve hatıralarına kısaca bir göz atalım:
Ankara: Tanpınar’ın penceresinden Ankara, Milli Mücadele’nin de etkisiyle olsa gerek, ona “dâsitanî ve muharip” olarak görünür. Ankara, Etiler’den başlayarak Osmanlı Türkleri zamanlarına kadar “iç kale” vazifesi görmüştür. Tanpınar’ın Ankara’yı ilk ziyareti, 1928 yılında olmuştur. Her fırsatta Ankara’nın o zamanki dar sokaklarında dolaşmış, eski Anadolu evlerini seyrederek bu evlerde yaşanan farklı hayatları tahayyül etmiştir.
Erzurum: Tanpınar, Erzurum’a üç defa farklı yollardan gitmiş. İlk yolculuğu henüz çocukken Balkan Savaşları’nın nihayetinde olmuş. İkinci gidişi 1925’te Erzurum Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak görev yapması nedeniyledir. Son gidişi ise II. Dünya Savaşı’nın son yıllarında olmuştur. Erzurum çok büyük bâdireler atlatmış ancak her seferinde yeniden ayağa kalkmasını bilmiştir. Erzurum denilince tarihi, tarihî eserleri, coğrafyası kadar türküleri de ele alınır. Bu türkülerin hepsi elbette “Erzurum’un malı” değildir ancak hepsi “büyülü bir ayna gibi Erzurum’u, gurbeti” anlatır.
Konya: Tanpınar, Konya’yı “bozkırın tam çocuğu” olarak adlandırır. Bu durum ona “esrarlı bir güzellik” katmıştır. Konya tarihi bir anlamda Selçuklu tarihidir. Neler yaşanmamıştır ki Konya’da: “Entrikalar, isyanlar, ihanetler, zehirlemeler…” Bütün bu karmaşaya ve mücadeleye şahitlik yapan bir Konya şehri varlığını sürdürmüştür. Bunda elbette şehrin manevî mimarlarının -elbette Mevlânâ’yı kasdediyoruz- önemli payı olmuştur. Arif Nihat Asya’nın mısralarında olduğu gibi: Her etek tennûredir/Her satır bir sûredir/Her edâ mânâ demek/Konya Mevlânâ demek.
Bursa’da Zaman: Kitapta şehir isimleri müstakil yazılırken Bursa, zaman kelimesi ile -burada Tanpınar’ın meşhur Bursa’da Zaman adlı şiirini de hatırlamak gerekir-kullanılmıştır. Bursa, Tanpınar’a “muayyen bir devrin malı” olarak görünür. Yazarın bu tespitinin altında Bursa’nın İstanbul’un Fethi’ne kadar Türk şehri olarak kalmasının yanında manevî çehresinin büyük etkisi vardır.
Zira Bursa’nın ilk devirleri “mucize, kahramanlık ve ruhaniyet” devirleridir. Bu yüzden olsa gerek Evliya Çelebi de Bursa için “rûhaniyetli şehir” demiştir. Bursa, aynı zamanda mahzun şehirdir. Önce Edirne ardından da İstanbul imparatorluk tarafından Bursa’ya tercih edilmiştir. Tanpınar bunu durumu “Kim bilir ne kadar üzülmüş ve nasıl için için ağlamıştır.” diyerek anlatır.
İstanbul: Tanpınar İstanbul’u anlatmaya çocukluk hatıralarıyla başlar. İstanbul’un öne çıkan ilk özelliği sularıdır. Zira İstanbul “şifalı suların şehridir.” Tanpınar şehirlerin nesilden nesile değiştiğini bilir fakat İstanbul’un ani değişikliklerini kabul edemez. Artık İstanbul’un semtleri eski semtleri, mahalleleri eski mahalleleri hatta satıcıları bile eski satıcıları değildir. Tanpınar, çocukluğuna ait tüm bu hatıraları özlemle anar. İstanbul anlatılacak, tarif ve tasvir edilecek, doyulacak bir şehir değildir. İstanbul’a ancak âşık olunabilir diye düşünüyorum. İstanbul’u yine yazarın şu satırları belki de en güzel şekilde ifade eder: “Doğrusu budur: İstanbul, ya hiç sevilmez yahut çok sevilmiş bir kadın gibi sevilir; yani her hâliyle her hususiyetine ayrı bir dikkatle çıldırarak.”
Sait ÖZER
YazarKitabın adı: Dinozorumun Saklandığı YerYazar: Mert ArıkÇizer: Serdar TuraliYayınevi: Timaş YayınlarıYayın yeri ve yılı: İstanbul/2024Sayfa sayısı: 31Yaş aralığı: 8+İşlenen konular: kitap, kütüphane, k...
Yazar: Sait ÖZER
Kitabın adı: Fuat Sezgin Bilim TarihçisiYazar: Sevgi BaşmanYayınevi: Uğurböceği YayınlarıYayın yeri ve yılı: İstanbul/2022Sayfa sayısı: 87Yaş aralığı: 14+İşlenen konular: ayrılık, gurbet, çile, acı, g...
Yazar: Sait ÖZER
Kitabın adı: Kahramanım ErtuğrulYazar: İrfan Gürkan ÇelebiResimleyen: Eren ErdoğanYayınevi: Mavi KirpiYayın yeri ve yılı: İstanbul/2019Sayfa sayısı: 152Yaş aralığı: 8+İşlenen konular: cesaret, devlet ...
Yazar: Sait ÖZER
Kitabın adı: Aziz İstanbulYazar: Yahya Kemal BeyatlıYayınevi: MEB YayınlarıYayın yeri ve yılı: İstanbul/1992Sayfa sayısı: 190Yaş aralığı: 14+İşlenen konular: İstanbul’un tarihî geçmişi, fethi, semtler...
Yazar: Sait ÖZER