Depremli Anılar
İlçede tek katlı, toprak damlı, bahçeli bir evde oturuyorduk yıllar önce. Ortaokula gidiyordum daha. Babam başka bir kentte görev yaptığı için hafta sonları eve gelirdi.
Bir sonbahar günü, akşama doğru idi. Annem mutfakta yemek hazırlıyor, ben de masada oturmuş resimli kitap okuyordum. Birden bir uğultu oldu, ev sarsıldı, evin tavanındaki kirişler kımıldar gibi oldu, bu on beş-yirmi saniye sürdü. Korktum, kardeşlerim de odada idi. Annem korku ve telaşını belli etmemeye çalışarak yanımıza geldi. Sarıldık birbirimize. Depremle ilk tanışmam böyle oldu.
Sonra hep beraber avluya çıktık. Televizyon yaygın değildi o yıllarda. Radyo vardı her evde. Ülkede olup biteni, bütün gelişmeleri radyo aracılığı ile öğrenirdik. Haber saatinde çıkmadı ilçemizde yaşadığımız, benim de hiç unutmadığım bu deprem.
Ertesi gün okulda arkadaşlarımız ile konuştuk bu depremi. Herkes hissettiklerini anlattı. Öğretmenimiz bizi bilgilendirerek korkmamamız gerektiğini anlattı. Zaten derslerde ülkemizin bir deprem kuşağında olduğunu, zaman zaman yıkıcı, zaman zaman da hafif depremlerin olacağını, fay hatlarını, neler yapmamız gerektiğini, evlerimizde alacağımız önlemleri anlatırdı. Yaşamadan bilemeyeceğimiz bu gerçeği dikkatle dinler, herhalde biz hiç deprem görmeyiz diye düşünürdüm. Ogünlerde bu gerçekle yüzleşeceğimi, birebir yaşayacağımı bilemezdim tabi.
Yıl 1980… Yüksekokulu bitirmiştim. Babam emekli olmuş, İstanbul’a taşınmıştık. Bir şirkette çalışmaya başlamış, geleceğime dair planlar yapmaya başlamıştım. İlk iş olarak bir kooperatife girip ev sahibi olmayı hedefledim. Üç-dört yıl sonra da Bostancı’da evim bitti. Baba evinden ayrılarak yeni evimde yaşamaya başladım. Daha sonra evlendim, bir oğlum oldu. Oğlum büyüdükçe yaz aylarını geçirmek için Yalova’da bir yazlık ev almaya karar verdim. Oğlum bol bol yüzüyor, arkadaşları ile vakit geçiriyor, biz de yılın yorgunluğunu üzerimizden atarak yaz sonunda evimize dönüyorduk.
1999 yılı yaz sonunda, gece yarısı uğultu ile başlayıp, beşik gibi sallandığımız, canımızı zor kurtardığımız, etrafımızda yıkılan binalara, kaybedilen canlara tanık olduğumuz deprem sonunda evimize o kadar da mutlu dönemedik. Benim depremle ikinci ve çok acı tanışmam da böyle oldu.
Aradan yıllar geçti. Hayatımıza kaldığımız yerden devam ettik ama depremle ilgili gerçekleri, yapılması gerekenleri de hiç unutmadım. Öncelikle güvenli bir evde yaşamanın ne kadar önemli olduğunu yaşayarak öğrenmiştim. Yıllarca bin bir emekle edindiğim evimin ne kadar güvenli olduğu sorusu içimi kemirmeye başladı. Komşularımız ile ortak karar alarak evimizin kentsel dönüşüme girmesini ve yenilenmesini sağladık.
2023 yılı 6 Şubat sabahı uyanıp, televizyonu açtığımızda öğrendiğimiz yaşanan yıkıcı deprem haberi hepimizi derinden üzdü. Ülkemizin tek yürek olması ile gururlandık, kurtarılan canlar için sevindik, yıkılan evler giden canlar için içimiz yandı. Daha çok uzun sürede yanacağız. Bir kez daha öğrendik, evlerimizin güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu.
Yıkılan binalar, yollar geri gelecek, yeniden yapılacak, yaralar elbirliği ile sarılacak ama giden canlarımızın hiç biri ne yaparsak yapalım geri gelemeyecek.
Erdal KARASU
YazarHangi ülkeden ve yöreden olursa olsun, yeryüzünde yaşayan tüm insanların temel ihtiyaçları; beslenme, barınma, eşit birer birey olarak yaşayacakları güvenli bir ortamdır. Bunların dışında her bireyin ...
Yazar: Erdal KARASU
Ankara halkı, Millî Mücadele yıllarında Cuma veya Bayram Namazları gibi bazı namazları, açık havada kılıyordu. Namaz kılınan bu yere, Namazgâh Tepesi denirdi. Burası, bugünkü Etnografya Müzesi ve Türk...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Anne, baba ve çocuklardan kurulan en küçük topluluktur aile. Ailelerimizi oluşturan bireyler hayatımız boyunca bize en yakın olan, en çok destek veren, bizi her hâlimizle kabullenip seven kişilerdir. ...
Yazar: Erdal KARASU
Siyah bir kedi. Simsiyah…Beyaz karlardan bir tünelde. Bembeyaz…İlerliyordu.Tünelin ne başı belliydi ne sonu. Siyah kedi, sonuna kadar gitmeliyim, diye düşündü.Sonu neresiydi, bilmiyordu.Sağı solu önü ...
Yazar: Seda BAYRAK DURGUT