Maraş ve Antep Savunmalarının Kahramanı Arslan Bey
Maraş ve Antep Müdafaalarının adsız kahramanlarından biri de Arslan (Toğuzata) Bey’dir. 1886’da Maraş’ın Güksun ilçesine bağlı Fındık köyünde dünyaya gelmiştir. 1859-1860 yıllarında Kafkasya’dan göç eden Toğuzata Kabilesinin Maraş bölgesine yerleşen bir boyuna mensuptur. Babası, jandarma çavuşu Hasan Beyzade Abdullah Efendi’dir.
İlk ve orta öğrenimini, Elbistan İptidai Mektebi Rüştiyesi’nde tamamlamıştır. 1898’de medrese eğitimi görüp Arapça öğrenmesine ve medreselere devam edip ilim tahsil etmesine rağmen icazetname/diploma almaya muvaffak olamamıştır. Bir müddet Göksun’un köylerindeki iptidai/ilkokul mekteplerinde öğretmenlik görevinde bulunmuş, ardından 25 Ekim 1909 tarihinde Göksun İptidai Mektebi muallimliğine atanmıştır. Burada bir ay çalıştıktan sonra maaşının yetersizliğinden dolayı görevinden ayrılarak iş aramak üzere Halep’e gitmiştir.
Halep, Beyrut ve Trablusgarp’ta polislik yapmıştır. 2 Ocak 1911’de Halep Emniyet Müdürlüğü komiser muavinliğine tayin edilmiş; bilahare ser (baş) komiserliğe kadar yükselmiştir. Trablusşam Sancağı’nda ser komiser olarak vazife görürken, Birinci Dünya Savaşı sonlarında bu bölgenin elden çıkması ve akabinde de Osmanlı’nın savaştan yenik çıkarak Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalamak mecburiyetinde kalması üzerine memleketi Maraş Livası’na dönmüştür.
Maraş’ta, Kayabaşı Mahallesi civarında kiraladığı bir eve yerleşmiştir. Memleketini İngilizlerin geçici, Fransızların kalıcı şekilde işgal etmesine ilk tepki veren ve direniş için harekete geçenlerin başını çekmiştir. Maraş’ta başlatılan direnişin en cesur ve faal mensuplarından olmuştur. Hem müdafaai hukuk cemiyetinin hem de milis kuvvetlerin teşkiline öncülük etmiştir.
Kayabaşı’nda Vezir Hoca (Mehmed Alparslan) öncülüğünde kurulan teşkilat ile Şekerli Teşkilatı, Şeyh Ali Sezai (Kurtaran) Efendi’nin teklifi ile birleştirilmiştir. İlk nüvesini Vezir Hoca’nın attığı Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kuruluşu böylece tamamlanmış ve Vezir Hoca geçici başkanlığı Arslan Bey’e devretmiştir. Cemiyet ve Arslan Bey, yönetimi kolaylaştırmak ve muharebe esnasında düşmana karşı koyabilmek maksadıyla şehri 10 bölgeye ayırmış, her bölge için ayrı bir yönetim kurulu oluşturmuştur.
Cemiyet kurulduktan sonra Arslan Bey, başlatılacak müdafaa savaşı için para, erzak, silah ve cephane toplama çalışmalarına hız vermiştir. Fransızların Antep ve İslâhiye’den Maraş’a getirdikleri cephane, silah ve erzak, yapılan baskınlar sonucunda ele geçirilmiştir. İlaveten, Fransızların şehri top ateşine tuttukları bir esnada, hükümet dairesindeki 600 silaha da el konulmuştur.
Heyet-i Merkeziye Reisi Arslan Bey, şehirdeki mevcut yedek subayların öncülüğü, Maraşlı yiğit ve vatansever insanların gönüllü katılımıyla 1500 kişilik bir milis kuvvet tesis etmiş ve bunların kumandanlığını da üstlenmiştir. Birliğin ve Arslan Bey’in karargâh merkezi, hükümet konağı yakınındaki Katipzade Mehmet Efendi'nin evinin alt katı idi.
Milis kuvvetler, şehrin önemli mevkilerine mevzilendirilmiş; Maraş Müdafaası sırasında kendilerinden 4-5 misli daha güçlü ve kalabalık bir düşman birliğiyle çarpışmak durumunda kalmıştır. Kuva-yı Milliye birlikleri, dışarıdan silah ve cephane getirmekle beraber ihtiyaçlarını büyük ölçüde, merkez jandarma bölüğünün deposunda bulunan 800-900 civarındaki muhtelif cins silah ile 1000 sandık cephaneden karşılamıştır.
Böylece Arslan Bey, Maraş’ın düşman işgalinden kurtuluşu için verilecek olan mücadelenin, hem sivil hem askeri ayağını organize etmekle kalmamış, hem de bu mücadelenin reisi/lideri pozisyonunda yer almıştır.
Maraş direnişinin fitilini yine Arslan Bey ateşlemiştir. Tüm hazırlıklar yapıldıktan sonra savaşın başladığını şu bildiriyi neşrederek ilan etmiş ve halkı Fransızlara karşı çarpışmaya çağırmıştır: “Arkadaşlar, harp başlamıştır. Allah’ın inayeti, Peygamber’in ruhaniyeti, din kardeşlerin fedakârlığı ile her şey göze alınmıştır. Vatanımız, tek kişi kalıncaya kadar düşmana teslim olmayacaktır. Gayret bizden, yardım Allah’tandır.”
Arslan Bey, kahraman Maraşlıları nasıl infiale getirdiğini daha sonra kendi ağzıyla şöyle hikâye etmiştir: “Artık Maraş da Adana havalisi gibi Fransız mandasına girecek, hükümete ve kaleye bizim bayrağımız çekilmeyecek, hükümetin idaresini Mösyö Andre ele alacak… Buna hiçbir türlü müsamaha ve müsaade edilemezdi... ‘Yirmi bin Kuva-yı Milliye harekete geçecek, kanlar sel gibi akacak, bunun mesulü Fransızlar olacaktır!’ yazan bir beyannameyi sokaklara yapıştırdık ve halkı galeyana getirdik!..”
Sütçü İmam’ın açtığı yoldan yürüyen, Bayrak Hadisesi ile galeyana gelen Maraş halkı, bundan sonra Arslan Bey önderliğinde tamamen kendi gücüne dayanarak muazzam bir silahlı direniş hareketine soyunmuştur.
21 Ocak 1920’de başlayıp 12 Şubat 1920’ye kadar 22 gün 22 gece sürecek olan Millî Mücadele’nin ilk halk savaşında muzaffer olan taraf, Arslan Bey ve kuvvetleri olmuş ve Fransız birlikler Maraş'ı boşaltmak zorunda kalmışlardır. Öyle ki, Fransızlar 11 Şubatı 12’ye bağlayan gece kaçarken nal sesleri duyulmasın diye atlarının ayaklarına keçe bağlayarak şehri terk etmişlerdir.
Din kuvvetiyle çarpışan Maraşlılar, kar, soğuk, fırtına demeden kan, ateş ve açlık içinde var güçleriyle mukavemet ederek tarihte eşine az rastlanır bir destansı müdafaa şaheseri sergilemişlerdir. Bu öyle bir müdafaa idi ki, “Bu vatan bize mezar olmadıkça, düşmana gülizâr (gül bahçesi) olmaz! Fransızlar ve Ermeniler ancak bizim mezarlarımız üzerine saltanatlarını kurar ve baykuşlar gibi öterler!” azim ve kararlılığı içerisinde hareket edilmiş; esaret ve boyunduruğa meydan okunmuştu.
12 Şubat'ta Arslan Bey, Kılıç Ali Bey ve Yörük Selim Bey ile buluşarak şehirdeki işbirlikçi Ermenilerin silahlarını teslim etmeleri için bir heyet seçmişlerdir. Amerikalı Dr. Wilson ve Mister Laymmen de, ellerinde beyaz bayrakla Heyet-i Merkeziye’ye gelerek Arslan Bey’den Ermeniler hakkında af dilemişlerdir. Teslim alınan Ermeniler, 14 Şubat’ta Amerikalılara devredilmiştir.
Sonuç itibariyle tarihimizin ser levhalarından biri daha Arslan Bey liderliğinde Maraş’ta işte böyle şan ve şerefle yazılmış ve son nokta konmuştur. Arslan Bey, ileriki yıllarda basına verdiği mülakatta, Maraş halkının bu destansı şahlanışından şöyle bahsetmiştir: “Hiçbir taraftan yardım görmeyen Kahraman Maraş, silahını kendisi temin etmiş, teşkilatını kendisi kurmuş, harbin sevk ve idaresini kendisi planlamış, bağrında yetiştirdiği evladını şehit vermiş, kendi evini kendi eli ile yakmış, malını, mülkünü, canını feda ederek memleketini kurtarmıştır. Maraş’ın müdafii onlardır. Kahraman Maraşlılardır.”
Kaynaklar: Maraş Direnişinin Başındaki Serkomiser Ali Bey, Emniyet Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, (tarihsiz); Eşref Edip, “Maraş ve Anteplilerin Kahramanlıkları”, Sebilürreşad Dergisi, 3 Şubat 1921, Sayı: 467; H. Reşit Tankut, Maraş Yollarında, Ankara, 1944; Yalçın Özalp, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele’nin İlk Zaferi, Ankara, 1984; Hüsameddin Karadağ, İstiklal Savaşında Maraş, Mersin 1943; Celal Çoğalan-Halit Kurtaran, Her Yönüyle Maraş, İstanbul, 1963; Yaşar Akbıyık, Millî Mücadele’de Güney Cephesi (Maraş), Ankara, 1999; İstiklal Savaşında Maraş, Hazırlayanlar: Yaşar Alparslan, Serdar Yakar, Kahramanmaraş, 2008; Ela Zehra Moroğlu, Milli Mücadele’de Maraş’ta İz Bırakan Şahsiyetler, Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015; Lohanlızâde Mustafa Nureddin, Gaziantep Müdafaası, Gaziantep, 1974; Muhittin Nalbantoğlu, Kurtuluş Savaşı’nın Küçük Fedaileri, İstanbul, 1973; Adil Dai, Olaylarla Gaziantep Savaşı, Gaziantep, 1992; Falih Rıfkı Atay, “On Yaşında Kahraman ve Gazi”, Yeni Mecmua, 1 Nisan 1923, sayı: 73; Nuri Köstüklü, “Milli Mücadele'de Türk Çocukları ve Bir Destan”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 37, Cilt: 13, Mart 1997; Mahmut Goloğlu, Üçüncü Meşrutiyet, Ankara, 1971; Fahri Çoker, Türk Parlamento Tarihi, c.3, Ankara, 1995; Yakar, Maraş Milli Mücadelesinde Arslan Bey, Kahramanmaraş Belediyesi Yayınları, Kahramanmaraş, 2014; A. Yüzeroğlu, “Bir Oniki Şubat Tadımlığı”, Madalyalı Tek Şehir Kahramanmaraş Dergisi, Sayı: 13/2001.
İsmail ÇOLAK
YazarKur’an-ı Kerim’deki ibretli kıssalardan birisi de bahçe sahipleri kıssasıdır. Kalem Suresi’nde anlatılan bu kıssada, bahçe sahibi olan bir grup insanın denenme süresinden bahsedilir. Kıssadaki bahçe s...
Yazar: Aydın BAŞAR
Üst üste 15 defa dünya şampiyonu olmuş Türk güreşçisidir. Türk güreş tarihinin en iri ve heybetli güreşçisi olarak kabul edilmiştir. Osmanlı Devleti zamanında yaşamıştır. Asıl ismi, Ali Nurullah ...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Mustafa Nehcî Efendi, Halvetiyye Tarikatı’nın Cihangiriyye kolunun önemli isimlerindendir. O, hakîkat yolcusu bir mürşid-i kâmil ve topluma yön veren gönül erlerindendir. Nehcî Efendi, velûd bir müell...
Yazar: Fatih ÇINAR
Kurtuluş Savaşı boyunca bütün Anadolu, imkânsızlıklara ve şartların ağırlığına aldırış etmedi. Varını yoğunu, elinde ve avucunda ne varsa, vatanın bağımsızlığı için harcamaktan çekinmedi. Yapılan feda...
Yazar: İsmail ÇOLAK