Aile Bağları
Sıcacık pişmiş bir tencere yemek gibidir aile. Pişene kadar biraz ateş, biraz har gerekir. Emek kısmıdır bu. Sabır kısmıdır…
Pişirme emeği karşılandıktan sonra sıcaklık ayarı mühimdir elbet. Çok kısmamak ocağın altını. Veya çok açmamak. Yanar, kül olur o vakit yemek. Pişirilmiş, yeme vakti hep ertelenmiş, soğumuş yemeğin de ne tadı olur ne tuzu. Bir mum alevi harında tutmalı tencereyi (aileyi). Beslemeli etrafını bezlerle battaniyelerle. Aileyi sıcacık tutandır bunlar.
Kimi zaman bir çiçek bu, küçük bir hediye, bazen güzel söz, bir gezinti, bazen kolları sıvayıp ortaklaşa yapılan iş olur. Kimi zaman yürekten bir gülümseyiş, bir latife...
Belki de sıcak bir simitle çay... Yüreklerin sıcaklığı için; küçük şeyler dediğimiz şeylerin, mum alevi harında, tencere sıcaklığını kıvamda tutması işte.
Yemeği yakmak da kolay soğutmak da. Şu zamanlarda burnumuza fazlaca yanık kokusu geliyor. Çoğaldı / çoğalıyor.
Aşktan yananlar mı? Değil elbet. Bir hiç uğruna evliliklerini yakanlar.
Donuk, robot misali dolaşanlar ki evde veya meşguliyetlerine abanıp çevresinde gezinen güzelliklerden bihaber olanlar.
Buz gibi bir tencere yemek işte böyleleri de. Hadi ye, yiyebilirsen.
Küçücük hoşgörüler, tebessümlerle ısınmaya koyulacak yemekler var ama gururlar, tembellikler, yılgınlıklar mâni olmakta.
Velhasıl; yüzler aşınmış, tebessüm taşıyacak çizgilere meydan bırakmamış.
Tencere kaynar, yemek pişer, ne âlâ. Aile var.
Tencere kaynar, kaynar da kaynar, bakan olmaz ve yanar. Aile var ama şiddet de var kavga da var.
Tencere kaynar, yemek pişer, söner, başına oturulmamış yemek soğumuş. Aile var ama soğumuş her şey. İletişim yok. Ölü toprağı serpilmiş gibi bireyler.
Önemli olan yemeği yenilme sıcaklığında tutabilmek ve onu tutabilmenin yollarını öğrenip becerebilmek. Tek taraflı olması zordur elbet. Çabayı ailece vermek gerekir.
Suyu tutan moleküllerin bir arada kalışı ve bize su lezzeti sunuşu gibi. İlahi bir emirle de olsa; dağılmadan bir arada kalma çaba ve sabrı. Belki zor ama ne âlâ bir tat. Su gibi bir nimet. Aile de bizim için, toplum için, su gibi aziz bir nimet.
Dumanı üstünde yemeklerimiz, aşlarımız aile sıcaklığı sembolü olsun. Sabır ve sevgi motifleri ile işlenen güzel evlerde sıcak ama dili yakmayan her kap yemek, evimize inen huzur, gönlümüze sürur olsun.
Darende’mizin meşhur sulu köftesini, ıspanaklı ekmeğini anmadan geçmeyelim. Sofra başına çevrelenen yüreklerin sıcağı, yemeğin harı gibi birbirlerine yansısın vesselam.
Nilüfer Z. AKTAŞ
YazarYutkunma sırasında biraz boğazımız ağrımaya başlasa ve burnumuz aksa “Aman grip oldum!” diye etrafımıza adeta alarm veririz. Peki, her seferinde gerçekten de salgınlara neden olup yüzlerce insanın kay...
Yazar: Nesibe AYDIN
Pencerenin önünde karın yağışını izliyordu Cevher. Pamuk şekeri gibiydiler. Farklı bir sevinç vardı içinde. Kış mevsimini seviyordu. Avuçlarını dışarı uzattı. Dokunanlar kayboluyordu elinin sıcaklığın...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Bazen kokulardır nostalji… Alır götürür sizi bir yerlere… Çocukluk koklarız en çok da. O tarifsiz bir güzelliktir; gül gibi, leylak gibi...Çocukluğumun geçtiği iki katlı, çokça odası olan bir evdi bab...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ
Evet, yanlış duymadınız: mahalle baskısı.Olumsuz mu? Değil. Çok baskı yapsın bu söylem. Mahalle kültürüne vurgu yapalım altını çizerek. Baskının iki anlamı da güçlendirsin mahalleyi.Gerek en çok satıl...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ