Esmâ-i Nebî: Halîm
Sevgili Peygamberimiz’in bir mübarek ism-i şerifi de “Halîm/yumuşak huylu” idi. Peygamberimiz tebliğini yaparken bütün hayatı boyunca insanlara İslâm'ın güzelliklerini yumuşak huylu olarak anlattı. İnsanları hiç azarlamadı, aksine yumuşak sözleriyle katı gönülleri yumuşattı.
On yıl hizmetinde bulunan Enes der ki: “Bana hiçbir zaman öf bile demedi. Yaptığım bir iş için bunu neden yaptın veya yapmadığım bir iş için bunu neden yapmadın, demedi. Bir gün Rasûlullah beni bir iş için bir yere gönderdi. Yolda giderken oynayan çocuklara katıldım, oynamaya başladım. Biraz sonra yanıma gelen Rasûlullah’a baktığımda bana gülüyordu. Enescik, emrettiğim yere gittin mi? diye sordu. Ben de evet, şimdi gidiyorum, ya Rasûlullah dedim.”
Hz. Peygamber (s.a.v.), bütün davranışlarında azarlama yerine akıl, basîret, yüksek anlayış, düşünce ve hikmet yolunu seçti. Hz. Peygamber (s.a.v.), bir deve ödünç aldı. Sahibi borcunu almak için geldiğinde Allah Elçisi'ne ağır sözler sarf etti, bunun üzerine ashabı o kişiye haddini bildirmek isteyince O: “Bırakın onu, hak/mal sahibinin söz söyleme hakkı vardır.” buyurdu.
Peygamber Efendimiz sık sık insanların gönlünü alır, onlara iltifat ederdi. Özellikle kabiliyetli, fedakâr, akıllı ve İslâmî hizmetlerde gayretli olan sahabîlere yaptığı değişik iltifat dolu sözlerle onları sevindirirdi. Onlar da bu iltifat sonucu çocuk gibi sevinir ve âdeta bayram ederlerdi.
Hz. Ali Efendimiz anlatıyor: “Bir gün ben, Cafer ve Zeyd Peygamber Efendimiz’in huzuruna gittiğimizde Zeyd'e; ‘Sen bizim kardeşimiz, dostumuz ve arkadaşımızsın.' buyurdu. Zeyd sevincinden yerinden sıçrayarak oynaya oynaya gitti. Kardeşim Cafer'e de; ‘Sen, hem huy hem vücut yapısı bakımından bana benziyorsun.' buyurdu. Cafer de sevincinden Zeyd gibi sıçrayıp oynaya oynaya gitti. Ondan sonra Peygamber Efendimiz bana da; ‘Sen bendensin, ben de sendenim.' buyurdu. Ben de Zeyd'in arkasından sıçrayıp oynaya oynaya çıktım.”
Peygamberimiz özellikle kabile reislerine, bir kavmin büyüğüne, sözü sohbeti yerinde, ağırlığı ve etkisi olan şahsiyetlere ayrı bir değer verir, onun İslâm'a bağlanması için en tatlı ilgiyi ve alâkayı gösterirdi. Münzir, Bahreyn'de yaşayan bir kabilenin reisiydi. Kabileden yirmi kişi ile birlikte Medine'ye Peygamberimiz’i ziyarete geldi.
Peygamberimiz onları Mescid-i Nebevî’de kabul etti. Çok yakınlık gösterdi. Onlara İslâm’ı anlattı ve hepsi de Müslüman oldu. Münzir, Peygamberimiz’e bir hayli sorular sordu. Hepsinin de cevabını aldı. Memnun oldu. Peygamberimiz Münzir'i çok sevmişti.
Kendisine şöyle iltifat etti: “Gerçekten sende iki huy vardır ki, Allah onları sever.” “Yâ Rasûlallah, bunlar nelerdir?” “Bunlar yumuşak huyluluk, hoşgörülü olman ve hayâdır.” “Bunlar benim yaratılışımda mı var, yoksa yeni mi oldu?” “Hayır, senin yaratılışında var.” “Beni bu iki huy üzere yaratıp da onları seven Allah'a hamdolsun.” Münzir çok sevinmişti. Peygamberimiz’in yakın iltifatına ve övgüsüne ermişti. Kendisini Allah'ın sevdiğine Peygamberimiz şahitlik ediyor ve bu güzel müjdeyi veriyordu. Bundan sonra Münzir İslâm’a çok hizmet etti.
Editör
YazarEl-Metîn: Kemâl Derecesinde Kuvvete Sahip, Fiilleri Sebebiyle Güçlüğe ve Yorgunluğa UğramayanAllah’ın en güzel isimlerinden birisi olan el-Metîn, metânet kuvvetinin şiddetini gösterir. O’nun kuvveti h...
Yazar: Editör
Sevgili okurlar, Allah ve Peygamber sevgisi, imanımızın temelidir hatta belki de imanımızın kendisidir. Allah’ı ve Peygamberimizi sevmeden gerçek anlamda inandığımızı söylemek zor olur. Peygamber sevg...
Yazar: Editör
Hz. Peygamber (s.a.v.), asıl amacının Allah’ı sevmek ve bu sevgiyi başkalarına da aşılamak olduğunu belirtmiştir. Bu doğrultuda, tebliğ ve insanlarla iletişiminde sevgiyi merkeze almış ve sosyal yaşam...
Yazar: Editör
Aldanma dünyanın bin bir halineHer geçen eğlenir yol yalan dünyaBakıp da aldanma yar cemalineSonunda bir başa kor yalan dünyaÖmür dediğimiz küçük bir noktaGünü gelen iner bir gün duraktaSaadeti, huzur...
Şair: Hulusi TATAR