Sahabe Albümü: Abdullah Bin Zülbicâdeyn
Cahiliye Dönemi’nin inançlarını hatırlattığı ve “putlara kul olmak” manasını taşıdığı için Peygamberimiz (s.a.v.)’in ismini değiştirdiği şahıslardan biri de, Abdullah Zülbicâdeyn (r.a.) idi.
Suffe Medresesi’nin bu muhterem talebesinin ismi İslâm’a girmeden önce, “Uzza” isimli putun kulu manasına gelen “Abdüluzza” idi. Müslüman olduğunda Rasûlullah Efendimiz, “Hayır, sen Abdüluzza değil, Abdullah’sın.” buyurarak onun ismini değiştirdi.
Abdullah Zülbicâdeyn (r.a.) yetimdi. Amcasının yanında kalıyordu. Amcası ona çeşitli ikramlarda bulunurdu. Bir gün Abdullah’ın Müslüman olduğunu öğrenince çok kızdı. Abdullah’ı yanına çağırdı ve “Duyduğuma göre, sen Muhammed’e tabi olmuşsun. Eğer bundan vazgeçmezsen, sana verdiğim elbiseler dâhil bütün ikramlarımı, hediyelerimi geri alırım!” dedi. Hz. Abdullah onun bu tehdidine aldırış etmedi ve “Evet amca, ben Müslüman’ım!” cevabını verdi.
Bunun üzerine amcası, üzerindeki elbiselere varıncaya kadar ona verdiği her şeyi geri alarak annesine gönderdi. Annesi de kalın bir elbise verdi. Abdullah üzerindeki bu elbiseyle Rasûlullah’a giderken yolda elbisesi ikiye ayrıldı. O da, elbisenin bir kısmını belinden alt tarafına, diğer kısmını sırtına aldı. Öylece Rasûlullah’ın huzuruna gitti.
Başından geçenleri Peygamberimiz (s.a.v.)’e anlattı. Onun bu fedakârlığı Rasûlullah’ı çok duygulandırdı. Ona iltifatta bulundu. Ayrıca, “iki elbise sahibi” manasına gelen “Zülbicâdeyn” lakabını verdi. Bundan böyle Hz. Abdullah bu lakabıyla birlikte anılacaktı.
Hz. Abdullah, Müslüman olduktan sonra, devamlı Rasûlullah ile beraber kalmayı arzu etti ve ondan bir dakika olsun ayrılmak istemedi. Rasûlullah ile beraber kaldıktan sonra gece gündüz Kur’an okur, dua ve ibadetle meşgul olurdu. Bazı günler Rasûlullah’ın kapısına gider, oturur, tespih ve tekbirle vakit geçirirdi. Hz. Ömer (r.a.), Rasûlullah’a giderek, bu hareketin riya olup olmadığını sorduğunda, Hz. Peygamber, “Ey Ömer, bırak onu. O, Allah’a dua eden, yalvaran, kalbi yanıklardandır.” buyurdu.
Hz. Abdullah, Rasûlullah ile birlikte Tebük Seferi’ne katıldı. Çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Sonunda şehit oldu. Kabir kazma ve defin işiyle Peygamberimiz, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer meşgul oldu. Peygamberimiz onun naaşını kabre koyduktan sonra, “Ey Allah’ım, ben ondan razıyım, Sen de ondan razı ol.” diye dua etti.
Peygamberimiz, onun vefatından müteessir olmuştu. Bunu gören sahabiler, “Yâ Rasûlallah, Abdullah’ın vefatına üzüldünüz!” dediler. Peygamberimiz, “Evet, çünkü o, Allah ve Rasûl’ünü seviyordu.” buyurdu. Orada hazır bulunan sahabilerden İbni Mes’ud (r.a.) der ki: “Ben ondan beş yıl önce Müslüman oldum. Yemin ederim ki, onun yerinde olmayı çok arzu ederdim!”
N.Nida DURAN
YazarPeygamberimiz, tebliğ vazifesi yanında ibadetlerini de müşriklerden gizli yapıyordu. Bu sebeple İslâmiyet’in ibadet tarzı pek bilinmiyordu. Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) Hz. Ali’yle beraber namaz kılark...
Yazar: N.Nida DURAN
Enes bin Mâlik’in (r.a.) kardeşi olan Berâ bin Mâlik (r.a.), Rasûlullah’ın himayesinde yetişmiş bir sahabedir. Berâ bin Mâlik, savaşta düşman saldırılarını püskürten bir İslâm kahramanıdır. Onun şecaa...
Yazar: N.Nida DURAN
Hak dinin ilk günlerinde İslâm safına katılan bahtiyarlardan birisi de Hz. Aişe (r. anha)’nin anne bir kardeşi olan Âmir bin Füheyre (r.a.) idi. Hz. Âmir, Peygamberimiz, Erkam’ın evinde bulunduğu sıra...
Yazar: N.Nida DURAN
Medine’de İslâm nuruyla şereflenenler günden güne çoğalıyordu. Genç Müslümanlardan birisi de Muaz bin Amr (r.a.) idi. Hazreç Kabilesi’nin Benî Seleme koluna mensuptu. Kendisiyle birlikte, aynı kabiley...
Yazar: N.Nida DURAN