Zileli Muharrem Efendi Ve İslâmî Hassasiyeti
Zileli Muharrem Efendi ve İslâmî Hassasiyetle Yaşamayı Öngören Bazı Mesajları
Muharrem Efendi, İslâm tarihinde meşhûr üç Şems’ten biri kabul edilen Şemseddîn-i Sivâsî’nin (ö. 1006/1597) ağabeyidir. “Zamanının Ebû Hanîfesi” olarak da anılan Muharrem Efendi, meseleleri halkın anlayabileceği bir tavırla anlatması özelliği ile geniş kitleleri derinden etkileyen bir âlimdir.
O, İslâm ilim tarihi içerisinde ilk defa kadınlara özel bir eser kaleme alan, günümüzde dahî birçok medresede ders kitabı olarak okutulan Molla Câmî’nin nahivle ilgili eserine yazdığı şerhle ilmî tesirini sürdüren ve vefât ettiğinde kitaptan başka bir miras bırakmayan ilim âşığı bir zâttır.
Aynı zamanda Muharrem Efendi, başta kardeşi Şemseddîn-i Sivâsî ve oğlu Abdülmecîd-i Sivâsî (ö. 1049/1639) olmak üzere birçok ismin maddî ve mânevî gelişiminde etkili olmuş bir gönül insanıdır. Bu çalışmada, Amasyalı Hacı Hızır Efendi (ö. ?), Şeyh Muslihuddîn Efendi (ö. ?) ve Abdülmecîd-i Şirvânî’den (ö. 972/1564) feyz alarak Habîb-i Karamânî (ö. 902/1496) ve Yahyâ-yı Şirvânî’ye (ö. 868/1464) ulaşan gönül bağı ile Anadolu insanının gönül dünyasında etkili olan Muharrem Efendi ve bazı mesajları üzerinde durulacaktır.
Muharrem Efendi’nin Hayat Serüveni
Muharrem Efendi 910/1504’te Zile’de dünyaya gelmiştir.[1] Adı “Muharrem b. Ebi’l-Berakât Muhammed b. Ârif b. Hasan ez-Zîlî” ve künyesi “Ebu’l-Leys”tir.[2] Muharrem Efendi’nin babası Horasan’dan gelip Zile’ye yerleşen “Ebu’l-Berakât Muhammed b. Ârif b. Hasan ez-Zîlî”, annesi “Sultan Hatun”dur.[3]
Muharrem Efendi, dört erkek kardeşin en büyüğüdür. Muharrem Efendi’den sonra İbrahim-i Sivasî (ö. 1000/1592) gelmektedir.[4] Onun, İbrahim Efendi’den sonraki kardeşi Halvetiyye tarikatının Şemsiyye kolunun müessisi olan Şemseddîn-i Sivâsî’dir.[5] Muharrem Efendi’nin en küçük kardeşi, “Risâletü’s-sağâir ve’l-Kebâir” adlı eseri şerh eden İsmâîl-i Sivâsî’dir.[6]
Muharrem Efendi dört erkek bir de kız babasıdır. En büyük evladı Feyzullah Efendi (ö.?)’dir. Ondan sonra Şemsiyye yolunu İstanbul’a taşıyan ve birçok eser telif ve tercüme eden Abdülmecîd-i Sivâsî gelmektedir. Abdülmecîd Efendi’den sonraki oğlu Abdülkerîm Efendi’dir ki bu zat Zile Cami imam-hatipliği görevinde bulunmuştur.
Muharrem Efendi’nin en küçük oğlu Abdurraûf Efendi (ö.?)’dir. Kızının adı ise Safa Hatun’dur. Safa Hatun, İstanbul başta olmak üzere Şemsiyye’yi (Sivâsiyye’yi) geniş bir tesir alanına kavuşturan ve Kadızâdeliler ile mücadelede ön plana çıkan isimlerden biri olan Abdülehad Nûr-i Sivâsî’nin (ö.1061/1651) annesidir.[7]
Muharrem Efendi, ilk tahsilini babasından görmüştür. Daha sonra kardeşleri Şemseddîn ve İbrahim Efendilerle birlikte Tokat’a gitmiş ve Tokat’ın meşhur âlimlerinden Arakiyeci-zâde Şemseddin Efendi’de (ö.973/1567’den sonra) senelerce tahsil görmüştür. Muharrem Efendi, bu sürecin ardından yine kardeşi Şemseddîn Efendi ile birlikte İstanbul’a giderek tahsilini tamamlamıştır. Daha sonra Zile’ye dönen Muharrem Efendi, hayatının sonuna kadar tedrîsle meşgul olmuştur.[8]
Muharrem Efendi, babasının da şeyhi olan Amasyalı Hacı Hızır Efendi’nin sohbetlerinde bulunarak tasavvuf yolu ile tanışmış, onun vefatından sonra halifelerinden Ezinepazarı (Cumapazarı) şeyhi Muslihuddîn Efendi’ye intisap etmiştir. Muslihuddîn Efendi’nin de vefatı üzerine Tokat’ta Abdülmecîd-i Şirvânî’ye intisap etmiş ve ondan icazet almıştır.[9]
Muharrem Efendi, Zile’de Minâre-i Kebir Mahallesi İshak Paşa Caddesi üzerinde bulunan dergâhta irşad faaliyetleri ile meşgul olmuştur. Burası, dergâhın son şeyhi olan H. Mustafa Güneren Efendi’nin (ö.2002) evinin bahçesindedir.[10] Muharrem Efendi, ilmî faaliyetler ve irşad hizmetleriyle meşgulken 1000/1591’de Zile’de vefat etmiştir.[11]
Kabri, Zile eski Devlet Hastanesi’nin bahçesindedir. Mezar kitabesinde şu ifadeler bulunmaktadır: “İslam’ın büyük âlimlerinden değerli müderris, müellif, fakih, muhaddis, müfessir, ârif, kâmil bir zat olan merhum ve mağfur Ebu’l-Leys Muharrem Efendi ruhuna Fâtiha.”[12]
Velûd bir müellif olan Muharrem Efendi’nin eserleri şunlardır: Hâşiye ale'l-Fevâidi’d-dıyâiyye li'l-Câmî fî şerhi’l-Kâfiye,[13] Künûzü’l-Evliyâ ve Rumûzü’l-asfıyâ,[14] Umdetü’n-Nisâ,[15] Menâkıbu Ebî Hanîfe ve Eimmeti’l-Mezâhib,[16] Cübbü’l-Mesâil,[17] Zelletü’l-Kârî bi-İnâyeti’r-Rabbi’l-Bârî,[18] Tenbîhü’l-Ğâfilât,[19] Risâle-i Şükriyye,[20] Risâletün fî enne’r-Radâe Muharrimü’l-Cimâ bi-Lüzumi’l-İnkıtâ/Mülzimü’l-İnkıtâ,[21] Hediyyetü’s-Sülûk fî Şerhi Tuḥfetü’l-Mülûk,[22] Tercüme-i Hilyetü’n-Nebî,[23] Sarf Tertîbi Üzere Lügât-ı Fârisî[24] ve Şerhu ba‘zı ebyâti’l-Mesnevî.[25]
Muharrem Efendi’nin İslâmî Hassasiyetle Yaşamayı Öngören Bazı Görüşleri
Fıkıh ve Arap dili ile ilgili eserleri ile dikkat çeken Muharrem Efendi, zâhir ve bâtın dengesini gözeterek kişinin hayat anlam arayışında mü’mince bir tavır takınmış olduğu fikrinden hareketle mü’minin manevî ilerlemesine dair görüşler beyân etmiştir.
Muharrem Efendi tasavvufu, insan-ı kâmil olabilmek için çıkılan bir seyr ü sefer olarak görmüştür. Ona göre kişi, zâhirini Kur’ân ve Sünnet rengine boyayabilmek için bâtınını ilâhî nurlar ile süslemelidir. Bunu yaparken de imân, İslâm ve ihsân üçlü sistemini hassas bir şekilde tatbik etmelidir.
Muharrem Efendi, kişinin olgun mü’min olabilmesi için zikir, tevbe, takva ve zühd gibi hassasiyetlerle kalp hastalıklardan arınıp selîm bir kalp ve sâlim bir gönle sahip olunması gerektiğini savunur. Ona göre, maddî her hastalığın tedavisi olduğu gibi mânevî hastalıkların da mutlaka bir tedavi şekli vardır ve mü’min hiç vakit kaybetmeden her türlü hastalıktan arınmanın yollarını aramalıdır.[26]
Zîlî, kalp hastalıklarından arınmanın reçetesinde en önemli başlığın ilim ve mâneviyât ehli kimselerle birlikte bulunmak olduğunu söyler. Muharrem Efendi, ilmî donanım ve mânevî adımları birlikte atmanın öneminden bahsetmiş ve Hakk’ın rızasına ancak bu hassasiyetle ulaşılabileceğini söylemiştir.
Ona göre ilim, Hakk’ı tanımak, O’nu bulmak ve bilmek içindir. Hz. Peygamber’in (sav) maddî ve mânevî her türlü ilimle donatılmış olmasına rağmen, “Rabbim ilmimi artır”[27] şeklindeki duasını hatırlatan Muharrem Efendi, mü’minin ilimden daha yüksek bir paye kabul etmemesi gerektiğini telkin etmiştir.[28]
Muharrem Efendi’nin eserlerinde fıkhî sınırlar üzerinde çokça durduğu gözlemlenmektedir.[29] Bununla birlikte onun fıkhî hükümleri ruhsat ve azimet şeklinde ikiye ayırıp aslolanın azimetleri kuşanıp takva vera hassasiyetiyle hayatı anlamlı kılmak olduğunu ifade eder.
Ona göre yapılan her iş ibadet şuuru ve takva bilinci ile şekillenmelidir. O, özellikle toplumda önder konumda olmalarını öngördüğü imam ve müezzinlere, ibadetlerini ihlâs ve takva bilinci ile yapmaları için gayret göstermeleri, “Şüphesiz Allah katında en değerliniz O’ndan en çok korkanınızdır”[30] âyetini zihinlerinde canlı tutarak liderlik yapmaları konularında uyarılarda bulunur.[31]
Muharrem Efendi, namaz özelinde mü’minin Hakk’ı temaşa edişine giden sürece dair önemli tespitlerde bulunmuştur. Buna göre, namaz müşâhede makâmıdır ve nübüvvet makamının tâcı, evliyânın kerâmet ağacı ve asfiyânın sirâcı mesâbesindedir. Kişi kıldığı namaz ile nebevî ahlâka, velâyet nurlarına veya asfiyânın kandillerine ulaşabilir.[32]
Muharrem Efendi’nin üzerinde durduğu bir başka konu da ifrat ve tefritten uzak durulması hususudur. Ona göre hukûkullah yanında kişinin nefsi başta olmak üzere hukûku’l-ibâd ile ilgili meselelere de mümin yeteri kadar zaman ayırmalıdır.[33] Ona göre din, zahmet için değil rahmet için gönderilmiştir ve bu nedenle dengeli bir seyirle din hayata aktarılmalıdır.[34]
Zîlî, nefse pay çıkarmamak ve tevazu sahibi olmak konuları üzerinde de durur. Onun düşünce sisteminde özellikle âlimler nefislerini dizginleyen ve tevazu zırhına bürünen kimseler olmalıdırlar.[35]
SONUÇ
XVI.yüzyılın ilmî ve irfanî sahalarında söz sahibi olmuş, eserleri Osmanlı medreselerinde okutulmuş ve birçok ismin ilim ve irfan köklerinden beslenmesine önayak olmuş Muharrem Efendi, Zile, Tokat, Amasya ve Sivas çevresindeki faaliyetleri ile dikkatleri üzerinde çeken bir isimdir.
İlmî yetkinliği manevî şahsiyetindeki olgunluk ile birleşince Muharrem Efendi, geniş kitlelere ulaşan bir tesir halkasına sahip olmuştur. Özellikle fıkıh ve dille ilgili çalışmalarıyla dikkat çeken Muharrem Efendi, Halvetiyye tarikatının Şemsiyye kolunun müessisi olan kardeşi Şemseddîn-i Sivâsî ve diğer kardeşlerine etkisi gibi hizmetleriyle de yâd edilmiştir.
Muharrem Efendi, aile hayatı, sosyal ilişkileri, İslam’ı zâhir ve bâtın hassasiyeti ile bir denge dini olarak görmesi, kişinin şahsı ve içerisinde yaşadığı toplumla münâsebetlerine dair öngörüleri ile ilmî ve mânevî adımları takip edilen bir şahsiyet olmuştur.
Taşrada faaliyet yürüten Muharrem Efendi, halk içerisinde Hak ile beraber olma gayretini gözler önüne sermeye çalışmıştır. İçerisinde yaşadığı toplumda gördüğü insânî, vicdânî ve ilmî eksiklikleri, ahlâkı ve eserleri ile tedavi etmeye çalışan Muharrem Efendi, Yahya-yı Şirvânî’nin Anadolu’daki nefesi olarak, Halvetiyye tarikatının nefsi kırmaya, bununla birlikte toplumun sorunları ile dertlenmeye yönelik tavrını attığı bu adımları ile yansıtan bir sûfî olmuştur.
[1] Hayreddin Zirikli, el-A’lâm, Dâru’l-ilm li’l-melâyîn, Baskı Yeri Yok, 1423/2002, c.V, s.284; Ömer Kehhâle, Mu‘cemü’l-müellifîn, Dâru ihyâi’t-türâsi’l-‘Arabî, Beyrut Tarihsiz, c.VIII, s.180.
[2] Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, Matbaa-i Amire, İstanbul 1333, c.II, s.21.
[3] Zirikli, el-A’lâm, c.I, s.868; c.II, s.955; Kehhâle, Mu‘cemü’l-müellifîn, c.VIII, s.180; İsmâîl b. Muhammed b. Mîr Bağdâdî, Îzâhu’l-meknûn fi’z-zeyli alâ Keşfi’z-zunûn, Dâru ihyâi’t-türâsi’l-‘Arabî, Beyrut Tarihsiz, c.IV, s.389, IV, 727; Receb-i Sivâsî, Necmü’l-Hüdâ fî Menâkibiş-Şeyh Şemseddîn Ebi’s-Senâ, Süleymaniye Yazma Eserler Ktp., Lala İsmail Kitaplığı, Nr. 694/2, vr.4b, 7a.
[4] İbrahim Efendi, Şemseddîn-i Sivâsî ile birlikte Sivas’a hicret etmiş, Hasan Paşa Camii’nde (Meydan Cami) imamlık yapmıştır.
[5] Zile’de dünyaya gelen Şemseddîn-i Sivâsî, velûd bir müelliftir. Arapça, Farsça ve Türkçe birçok eser kaleme almıştır. 1564’te Sivas’a hicret edip, vefatına kadar burada irşad vazifesiyle meşgul olmuştur.
[6] Receb-i Sivâsî, Necmü’l-Hüdâ, vr.37b-38a; Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, Hazırlayanlar: Mehmet Akkuş ve Ali Yılmaz, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2006, c.III, s.474-475; H. Kamil yılmaz, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatler, Ensar Neşriyat, İstanbul 2007, s.296. Fatih Çınar, “İsmail es-Sivâsî ve Sûfîlerin Raks/Deveranı Hakkında Verdiği Bir Fetvası”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: XIII/1, Sivas 2009, s.323 vd.; Cihat Zorlu, Ebu’l-Leys Muharrem Bin Muhammed ez-Zîlî’nin Hubbu’l-Mesâil Adlı Eseri Bağlamında Fıkıh-Tasavvuf İlişkisi (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sivas 2010, s.16.
[7] Receb-i Sivâsî, Necmü’l-Hüdâ, vr.38a; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî, Hazırlayan: Nuri Akbayar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996, c.IV, s.1097; Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, c.III, s.479; Tahir, Osmanlı Müellifleri, c.II, s.21; 14; Cengiz Gündoğdu, Bir Türk Mutasavvıfı, Abdülmecid Sivasî, Hayatı, Eserleri ve Tasavvufî Görüşleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2000, s.42-44.
[8] Receb-i Sivâsî, Necmü’l-Hüdâ, vr.9a; Gündoğdu, Bir Türk Mutasavvıfı, Abdülmecid Sivasî, s.46.
[9] Receb-i Sivâsî, Necmü’l-Hüdâ, vr.4b; Tahir, Osmanlı Müellifleri, c.II, s.21; Şeyhî Mehmed Efendi, Şakâik-ı Nu’mâniyye ve Zeyilleri Vekâyiu’l-fudalâ, Hazırlayan: Abdulkadir Özcan, Çağrı Yayınları, İstanbul 1989, s.52-53; Sadık Vicdanî, Tarikatlar ve Silsileleri, Tomar-ı Turûk-ı Âliyye, Yayına Hazırlayan: İrfan Gündüz, Enderun Kitabevi, s.171-176.
[10] Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî, c.IV, s.1097; Tahir, Osmanlı Müellifleri, c.II, s.21; Gündoğdu, Bir Türk Mutasavvıfı Abdülmecîd Sivâsî, s.46; M. Rahmi Telkenaroğlu, “Zileli Muharrem Efendi (X./XVI. Asır) ve “Hediyyetü’s-sulûk” Adlı Eseri”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sivas 2012, c. XVI, Sayı: II, s.308; Kadir Özköse, “Tokat’ta Tasavvuf Kültürü”, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tokat Tarihi Ve Kültürü Sempozyumu (25-26 Eylül 2014 Tokat) Bildiriler, Tokat 2015, c.III, s.90-91.
[11] Kehhâle, Mu‘cemü’l-müellifîn, c.VIII, s.180; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî, c.IV, s.1097; Tahir, Osmanlı Müellifleri, c.II, s.21. Telkenaroğlu, Muharrem Efendi’nin vefat tarihindeki bu genel kabulün aksine bir belirsizlik olduğundan bahsetmiştir. O, Muharrem Efendi’ye ait ve Zile sakinlerinden Hacı Dâvûd tarafından 1021/1611’de istinsahı yapılan “Risâle-i Şükriye”nin son sayfasındaki
“Elhamdülillâh bu kitap oldu tamâm/ Ol Resûl-i Ekrem’e yüz bin selâm.
Hem müellifidir Ebu’l-Leys ez-Zîlî, Rahmetüllâhi ‘aleyhi yevme’l-kıyâm.
Bin üçüncü yılda idi telifi, Hem Cemâziyelevvel idi ihtitâm.” şeklindeki ifadeden hareketle Muharrem Efendi’nin hicri XI. yüzyıl sonu, (Miladi XVI. yüzyıl başı) olarak kabul edilebileceğini söylemiştir. Telkenaroğlu, “Zileli Muharrem Efendi (X./XVI. Asır) ve “Hediyyetü’s-sulûk” Adlı Eseri”, s.309.
[12] Komisyon, “Zileli Muharrem Efendi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (Ek-2), İstanbul 2016, s.701.
[13] “Muharrem Efendi” adıyla bilinen ve Osmanlı medreselerinde okutula gelen eserde müellif, Molla Câmî’nin (ö.898/1492) İbn Hacîb’in eseri “el-Kâfiye” adlı eserini “el-Fevâidü’d-dıyâiyye”, adlı şerhine yaptığı şerhin haşiyesini yapmıştır. Eser, Arapça dilbilgisi ile ilgilidir. Muharrem Efendi, bu çalışmasını şekillendirirken akıcı, anlaşılır ve sade bir üslup kullanmıştır. Bu niteliklerinden dolayı medreselerde uzun yıllar okutulan eseri Muharrem Efendi, “Bedel” konusuna kadar tamamlayabilmiştir. Bundan sonraki kısmı ise aynı üslupla Abdullah-ı Eyyûbî (ö.1252/1836) tarafından tamamlanmıştır. Ömer Okumuş, “Abdurrahman Câmî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c.VII, İstanbul 1993, s.98; Ali Turgut, “Abdullah Eyyûbî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c.I, İstanbul 1988, s.102; Tahir, Osmanlı Müellifleri, c.II, s.21.
[14] Muharrem Efendi, Abdülkâdir-i Geylânî’den başlayıp Râbiatü’l-Adeviyye ile sonlandırdığı bu eserinde yetmiş kişinin hayatını ve menkabelerini Arapça olarak işlemiştir. Eserin girişinde Muharrem Efendi, Ebû Hanife ve talebelerine dair menkabeleri anlattığı bir eserinden sonra Türkçe ve Farsça Allah dostlarına dair kaynaklarının bulunmasına rağmen bu alanda Arapça bir eserin bulunmamasından hareketle çalışmasını kaleme aldığını belirtmiştir. Muharrem Efendi’ye nispet edilen “Nefahâtü’l-Üns” adlı eserin çevirisi olduğu söylenen çalışması (İsmail Bağdâdî, Hediyyetü’l-ârifîn esmâü’l-müellifîn ve âsâru’l-Musannifîn, Dâru İhyâi’t-türâsi’l-‘Arabî, Beyrut Tarihsiz c.II, 5.) bu eser olmalıdır. Yapılan tetkikler, eserin “Nefahâtü’l-Üns” tercümesi olmadığını göstermiştir. Necdet Ayhan, Tokat Zileli Muharrem Efendi’nin Künûzü’l-Evliyâ ve Rumûzü’l-Asfıyâ Adlı Eserinin İncelenmesi ve Değerlendirilmesi, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sivas 2014, s.44. Eserin nüshaları şunlardır: Muharrem ez-Zîlî es-Sîvâsî, Künûzü’l-Evliyâ ve Rumûzü’l-asfıyâ, Çorum Hasanpaşa İl Halk Kütüphanesi, No: 19, Hk 23289/2 (133 varak); Amasya Beyazıt İl Halk Kütüphanesi, No: 05, Ba 1627/2 (85 varak).
[15] “Kadınların Başvuru Kaynağı” anlamına gelen Umdetü’n-Nisâ adlı çalışmada Muharrem Efendi, kadınlara özel hallere dair fıkhî meseleleri konu edinmiştir. Çalışmanın kadın ilmihali türünde yazılan ilk eser olduğu düşünülmektedir. Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınan eser, dört bölüm ve bir sonuç kısmından meydana gelmektedir. Hanefî mezhebinin konulara ilişkin görüşlerine ağırlıklı olarak yer verilen eserde, zaman zaman başka mezheplerin görüşleri de zikredilmiştir. Abdullah Kahraman, “Zile’li Muharrem Efendi ve ‘Umdetü’n-Nisâ’ Adlı Kadın İlmihali” (Basılmamış Tebliğ Metni), Tarihi ve Kültürüyle II. Zile Sempozyumu Programı, Zile 6-9 Ekim 2011. Süleymaniye ve Beyazıt kütüphanelerinde de birçok nüshası bulunan eserin bazı nüshaları şunlardır: Muharrem ez-Zîlî es-Sîvâsî, Umdetü’n-Nisâ, Milli Kütüphane-Ankara, Arşiv Numarası: 60 Zile 153/3 (24 varak); Çorum İl Halk Kütüphanesi, Arşiv Numarası: 19 Hk 1507/3 (71 varak).
[16] Muharrem Efendi’nin Arapça kaleme aldığı bu çalışmada Ebû Hanîfe Numân b. Sâbit (ö.150/767) ile onun iki büyük öğrencisi olan Ebu Yûsuf Yakûb b. İbrâhîm (ö.182/798) ve Muhammed b. el-Hasen eş-Şeybânî’nin (ö.189/804) hayatları konu edilmiştir. Eserde, onların nesebi, fazileti, takvası, ahlakı, zekâsı, ilmî kişiliği, mezhebin genel karakteristiği gibi konular işlenmiştir. Eserin bazı nüshaları şunlardır: Muharrem ez-Zîlî es-Sîvâsî, Menâkıbu Ebî Hanîfe ve Eimmeti’l-Mezâhib, Nûruosmâniye Yazma Eser Kütüphanesi, Arşiv Numarası: 34 Nk 2422/2 (38 varak); Milli Kütüphane-Ankara, Arşiv Numarası: 06 Mil Yz A 5393/1 (102 varak); 06 Mil Yz A 7911/1 (36 varak).
[17] “Hubbü’l-Mesâil” ve “Rubbü’l-Mesâil” gibi adlarla da zikredilen eser, Muharrem Efendi’nin döneminde gördüğü problemlere çözüm olması düşüncesiyle yazdığı bir çalışmasıdır. Muharrem Efendi, Hanefî mezhebini esas alarak çeşitli konulara dair fıkhî hükümleri gündeme getirdiği eserinde klasik fıkıh kitaplarında takip edilen metottan farklı bir yol takip etmiştir. Osmanlıca kaleme aldığı eserde Muharrem Efendi, akıcı ve anlaşılır bir üslup kullanmış, girift meseleleri halkın anlayabileceği bir tarzda ele almıştır. Çalışmanın ana konusunu keffaretler oluşturmaktadır. Eserin bazı nüshaları şunlardır: Muharrem ez-Zîlî es-Sîvâsî, Cübbü’l-Mesâ’il, Milli Kütüphane-Ankara, Arşiv Numarası: 60 Zile 153/5 (48 varak); Milli Kütüphane-Ankara, Arşiv Numarası: 06 Hk 5049/2 (112 varak). Zorlu, Ebu’l-Leys Muharrem Bin Muhammed ez-Zîlî’nin Hubbu’l-Mesâil Adlı Eseri Bağlamında Fıkıh-Tasavvuf İlişkisi, s.23.
[18] Arapça olan ve yaklaşık on varaktan meydana gelen eserde Muharrem Efendi, namazı bozan ve bozmayan okuyuş hatalarını konu edinmiştir. Muharrem ez-Zîlî es-Sîvâsî, Zelletü’l-Kârî bi-İnâyeti’r-Rabbi’l-Bârî, Milli Kütüphane-Ankara, Arşiv Numarası: 06 Hk 2820/4 (9 varak).
[19] “Ey kadınlar topluluğu, tasaddukta bulunun! Zira cehennem ahalisinin çoğunluğunun kadınlardan oluştuğunu gördüm” (Buharî, Hayz 6; Müslim, İman 132; Tirmizî, Zekât 12) anlamındaki hadis-i şeriften ilham alarak kadınlara yönelik vaaz ve nasihatleri içeren bir eser yazmayı ve bu amaçla çalışmayı kaleme aldığını belirten Muharrem Efendi, çalışmayı akıcı bir Türkçe ile şekillendirmiştir. Çalışma, Hicri 974’te tamamlanmıştır. Muharrem ez-Zîlî es-Sîvâsî, Tenbîhü’l-Ğâfilât, Milli Kütüphane-Ankara, Arşiv Numarası: 60 Zile 153/2 (47 varak).
[20] Muharrem Efendi’nin iki bab şeklinde kaleme aldığı bu eserin ilk babında Fatiha Suresi’nin tefsiri, kıraat farklılıkları ve faziletleri bağlamında geniş bir şekilde ele alınmıştır. İkinci babda ise Vitir namazında okunan Kunut duası, bu duanın fazileti ve anlamı üzerinde durulmuştur. Muharrem ez-Zîlî es-Sîvâsî, Risâle-i Şükriye, Milli Kütüphane-Ankara, Arşiv Numarası: 60 Zile 153/1.
[21] Kütüphane kayıtlarında adı bulunmaya eserde Muharrem Efendi, süt emme ile oluşan evlilik engelleri ve diğer canlıların sütlerine dair bazı konuları gündeme getirmiştir. Kâtip Çelebi, Keşfü’z-zunûn, c.I, s.868; Bağdâdî, Hediyyetü’l-Ârifîn, c.II, s.5.
[22] Ebû Abdillâh Zeynüddîn er-Râzî’ye ait olan “Tuḥfetü'l-Mülûk” adlı eserdeki bazı kapalı ifadeleri izah için kaleme alınan eser, temizlik, namaz, zekât, oruç, hac, cihad, sayd, kerahiyyet, feraiz, kesb mea’l-edeb şeklinde sıralanan on konudan bahsetmektedir. Telifi 979/1571 senesi Ramazan ayında ve Tokat/Zile’de tamamlanmıştır. Muharrem ez-Zîlî es-Sivâsî, Hediyyetü’s-Sülûk fî şerhi Tuḥfetü’l-Mülûk, Matbaa-i Hızâne, Kazan 1290/1873.
[23] On varaktan oluşan eser, Hz. Peygamber’e dair oluşan hilye geleneğinden bahsetmektedir. Muharrem ez-Zîlî es-Sivâsî, Tercüme-i Hilyetü’n-Nebî, Süleymaniye Kütüphanesi, Servili Bölümü, No: 0145.
[24] Farsça dilbilgisi kurallarıyla ilgili mukayeseli dil biliminin incelendiği toplam dokuz varaklık bir eserdir. Muharrem ez-Zîlî es-Sivâsî, Sarf Tertibi Üzere Lügât-ı Fârisî, Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Bölümü, DBN: 140.
[25] Bu eser, Türkçedir. Muharrem ez-Zîlî es-Sivâsî, Şerhu ba‘zı ebyâti’l-Mesnevî, Süleymaniye Ktp., Kasîdecizâde Süleyman Sırrı, No: 327.
[26] Muharrem ez-Zilî, Cübbü’l-mesâil, Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Bölümü, no: 2155, vr.1b.
[27] Ta-Ha 20/114.
[28] ez-Zilî, Cübbü’l-mesâil, Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Bölümü, no: 2155, vr.55b.
[29] ez-Zilî, Cübbü’l-mesâil, Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Bölümü, no: 2155, vr.1b-68b.
[30] Hucurat 49/13.
[31] ez-Zîlî, Cübbü’l-mesâil, vr.67b-68a.
[32] ez-Zîlî, Cübbü’l-mesâil, vr.54a.
[33] ez-Zîlî, Cübbü’l-mesâil, vr.68b.
[34] ez-Zîlî, Cübbü’l-mesâil, vr.40a-41b.
[35] ez-Zîlî, Cübbü’l-mesâil, vr.56a-57a.
Fatih ÇINAR
YazarArayıp bulmalı her dem helaliHaramla karıştı zordur diyorlarİşte bu gönlümün budur melaliElbette çaresi vardır diyorlarGayretle çalışıp helal yiyinceEdep ve hayadan libas giyinceNasıl boğmasınki kulu ...
Şair: Hulusi TATAR
Ağrı Dağı/Nuh’un GemisiAğrı Dağı, Yahudilik ve Hristiyanlık inançlarına göre Büyük Tufan'dan sonra Nuh'un gemisine ev sahipliği yapması dolayısıyla efsanevî özelliği olan bir dağdır. Tanah ve Eski Ahi...
Yazar: Resul KESENCELİ
Karlofça’da Diplomatik Zafer Kazanan Rami Mehmed PaşaOsmanlı ordusunun 1683 yılındaki İkinci Viyana Kuşatması’nda beklenmedik ağır bir yenilgiye uğraması, hem Osmanlı-Avrupa hem de Hilal-Haç ilişkiler...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Kınayanın kınamasından çekinmeden ve ihlâs merkezli salih amelle hayatı anlamlı kılma gayreti şeklinde özetlenebilecek melâmet yolu tarihî seyr içerisinde üç devirden oluşmaktadır.[2] Hamdûn Kassâr’ın...
Yazar: Fatih ÇINAR