İslâm’ın İki Ana Kaynağı: Kur’ân ve Sünnet
Yüce dinimiz İslâm’ın iki ana kaynağı bulunmaktadır. Bunlardan biri Kur’ân-ı Kerim ikincisi isi; Sünnet-i Rasûlulah’tır. Kur’ân, Allah’ın kelâmını bütün insanlığa ve âleme yayarken, sünnet ise Rasûlullah (s.a.v.)’ın yaşantısı ve irşâdıyla insanca yaşamanın örnekliğini sunar. Bu iki kaynaktan beslenmeyen bütün görüş ve anlayışlar sırât-ı müstakim üzere olamaz. Çünkü Kur’ân ve sünnet insanları en doğru yola iletir ve sâlih amellerde bulunan mü’minlere mükâfatlar olduğunu müjdeler.
Allah’ın Rasûlü (s.a.v), “Size sıkıca sarıldığınız sürece sapıtmayacağınız iki şey bıraktım. Allah’ın Kitabı ve Nebisi’nin sünneti.” (Muvatta, c. 4, s. 246.) buyurarak konuya dikkat çekmiştir. Kur’ân ve sünnete uyan Müslümanlar hidayetten nasiplendikleri gibi mutluluğa da erişirler.
Bu iki kaynağa sımsıkı sarılanlar, istikâmet üzere bir hayat sürer ve sapıtmaktan da kurtulurlar. İslâm ve Müslüman kimliğinin inşası ve ihyâsı Kur’ân ve sünnet iledir. Rabb’imizin katından bize indirilen Kur’ân’a ve Peygamberimiz (s.a.v.)’e uymak yolun en güzelidir.
Bir adam İmam-ı Malik’e bir soru sorar. İmam-ı Malik, “Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki…” diye cevap vermeye başlayınca adam, “Ey İmam! Senin görüşün nedir?” diye İmam’ın görüşünü öğrenmek ister. Bunun üzerine İmam-ı Malik: “Allah’ın Rasûlü’nün emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden yahut acıklı bir azaba uğramaktan çekinsinler.” meâlindeki Nur Sûresi’nin, 63. âyetini okur.
Böylece asıl dinlenecek olan sözün ve öğrenilecek görüşün Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sözü ve görüşü olduğunu ortaya koyar. “Kur’ân bize yeter, sünnete gerek yoktur.” gibi bâtıl sözler ve sapıklıklar, Kur’ân’ı gerçekten benimseyenlerin sözü olamaz.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.)’in yolunu takip etmek, onu örnek almak ümmet olmanın ilk ve en temel şartıdır. Bizler din ve dünyayı değerlendirmede önderimiz, rehberimiz Rasûlullah (s.a.v.)’ın görüşlerine başvururuz. Müslümanları birbirine düşürmek isteyen dış güçler yıllardır planlı bir şekilde “Sünnet Düşmanlığı” yapmaktadırlar. Bir yandan da başarılı olamayınca bunu “Kur’an’la Yetinme” çağrısı yaparak Müslümanları bölüp parçalama gayreti gütmektedirler.
Vakfımızın kurucusu Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri ilmi ve irfanıyla bir ahlâk âbidesi olarak Kurân’a ve Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetine bağlı bir şekilde insanları terbiye etme vazifesini yürütmüştür. O, Kur’ân ve sünnete uygun olarak yaşadığı hayatıyla etrafındaki insanlara örnek olmuş zirve şahsiyetlerindendir.
Hulûsi Efendi (k.s.) bir hutbesinde de Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine tâbi olmanın önemini şu ifadelerle dile getirmiştir: “Ey cemaat-i Müslimin! Ey Allah’ın kulları! İşte biz böyle bir Peygamber(s.a.v.)’in ümmetiyiz. Bu güneş doğmasaydı, bugün dünya karanlıklar içindeydi. Bizim için bu en büyük bir şereftir. İyi biliniz ki bu nuranî, bu ilahî yolda ilerlemek ve bütün cihana ahlâk ve fazilet numunesi olmak her Müslümanın vazifesidir. Hepimiz çalışalım. O büyük Peygamber (s.a.v.)’in gösterdiği yolda devam edip ilerleyelim. Ona ümmet olduğumuzu her vakit gösterelim.”
Gayesi insanları dünya ve ahiret saadetine kavuşturmak olan Kur’ân ve sünnet gibi iki önemli kaynağa uymamız bizim en mühim vazifemizdir. Kulluğun ve insanlığın gereği olarak yaratılış gayemizi yerine getirebilmek için Kur’an’ı okuyup anlamamız ve emir ve yasaklarına uygun yaşamamız icap eder. Sünnet-i seniyyeyi de her daim hayatımızın merkezinde tutmamız elzemdir.
Bu vesile ile Kur’ân ve sünnete bağlı hayırlı günler diler, bütün okuyucularımızı gönülden selamlarım.
Kemal DEMİR
YazarTarih boyunca Müslümanlar, dünyanın değişik topraklarında kurdukları devletlerle İslam medeniyetini yayma mücadelesi vermişlerdir. Bu mücadelelerden biri de sekiz asır boyunca varlığını sürdüren ve gü...
Yazar: Kemal DEMİR
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Dindeki Sarsılmaz Yeri HakkındaProf. Dr. Enbiya Yıldırım ile RöportajSahâbenin Rasûlullah (s.a.v.)'la ilişkisi nasıldı?Hepimizin mantığı kendi anlayabileceği üzere ashâb-ı kir...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Dünyanın merkezi Asya’ya doğru kayarken, Türk dünyasına olan ilgi her geçen gün daha da artmaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulmasıyla birlikte, Kafkaslardan Anadolu’ya kadar bütün Orta Asya ...
Yazar: Kemal DEMİR
Dünyada büyük değişimlerin yaşandığı bu dönemde, Türkiye, coğrafî ve stratejik konumu nedeniyle, kültürel ve tarihî birikimi sayesinde bu sürecin merkezindedir. Üç kıtanın kavşağında yer alan ülkemiz,...
Yazar: Kemal DEMİR