Kur’an Bize Yeter Söylemi
Prof. Dr. Enbiya Yıldırım’ın “Kur’an Bize Yeter Söylemi” adlı kitabı, gerek konusunun güncel olması gerekse birçok insanın bu konuda kafa karışıklığı yaşıyor olup sorularına güvenilir kaynaklardan inandırıcı cevaplar bulmak istemesi sebebiyle okuyucusunun büyük bir teveccühüne mazhar olmuş ve bunu da yapmış olduğu art arda baskılarla kanıtlamış bir eserdir.
Kur’an'da "Peygamber’e uyunuz." emri olduğuna göre Peygamber (s.a.v.) de dinde kural koyma hakkına sahiptir. Ve bu kapsamda kurallar da koymuştur. İman ve ibadet hususunda hadislerde sorun olsa da bu çok büyük değildir. Bütün kuralların Kur’an'da olması için ciltler yetmezdi.
İki kapak arasındaki Kur’an tabi ki bütün hükümleri içeremez. Kur’an’ın bütün dinî yaşantımıza yeteceğini ve Peygamberimiz’i sadece bir elçi gibi gören insanların Peygamber (s.a.v.)’i dinden dışlamaya çalışan, başka odaklara hizmet eden kişiler oldukları açıktır.
Eserinde "İslâm ümmetinin azametli günlerine yeniden dönmesinin yollarını araştırmak amacıyla Müslümanlar yaklaşık iki asırdır çözümler üretmeye gayret etmektedirler. Bu bağlamda bazıları; sorunun kökeninde hadisleri görmekte ve ümmeti bir araya getirmek için iki kapak arasındaki Kur'an ile yetinmenin yeterli olacağını ileri sürmektedir." ifadelerinde bulunan Enbiya Yıldırım Hocamız söz konusu bakış açısı ayetler üzerinden ele almakta, hadis ve sünnet olmadan dinin asla yaşanamayacağını ortaya koymaktadır.
Eser; “Bize Kur’an yeter.” diyen insanlara yönelik yazılmış bir kitap. Eserin ilk sayfalarında yazar, bu söylemde bulunanlara ılımlı yaklaşıyor gibi bir intiba uyandırmakta. Zira yazar, bu insanlara da ‘samimi ve içten’ diyor. Bunların birilerinin güdümünde olduğunu iddia edenleri de tenkit ediyor. Lâkin sonraki sayfalarda onların öyle söylemlerini gündeme getirmiş ki… Hatta kendisi de o insanların uydukları birilerinin olduğunu vurguladığı yerler olmuş.
Yazar, ilimden ve hikmetten azâde, savundukları bid’atlerin nereye varacağını düşünmekten bigâne gürûhun iddialarına karşı öyle deliller sunmuş ve cahillerin söylemlerine karşı öyle akıllıca cevaplar vermiş ki; çoğu yerde insan “İşte bu!” demekten kendini alamıyor. Sonra malum gürûhu anlatırken kullandığı “Kendileri tüm hadisleri yok saymaya kalkarlar ama işlerine geldiği zaman bir hadisin sahihliğine bakmadan kullanmaya kalkarlar.” ve “Hz. Peygamber’in ayetlerle ilgili konuşmadığını söylerler, var olan hadisleri yok sayarlar ama bir ayetle ilgili olarak sayfalarca, ciltlerce çalışma yaparlar.” kabilinden hakikatleri dile getirerek okuyucunun gönlünü, ruhunu doyurucu ifadelerde bulunmuş.
Eseri aklıyla ve kalbiyle okuyan herkesin faydalanabileceği bir eser olduğunu düşünüyorum. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayatını, amaçlarını, Allah’ın Rasûlü olduğunu, hüküm koyma, kaldırma, kendiliğinden konuşma ve idare yetkisinin bulunduğunu; “Sadece Kur’an yeter.” diyenlerin ahvâlini altı boş ifadelerle değil de; akıllılıkla, tatlı sözle, kırmadan, incitmeden ifade etmiş. “Kur’an bize yeter” tezini savunanların sığındıkları ayetleri tek tek yazarak açıklamış ve böyle bir şeyin asla mümkün olmayacağını özgün sorularla, güzel ifadelerle bezeyerek ifade etmiş. Eserin en sonunda bulunan “Hz. Peygamber’e sevgi” bölümü esere apayrı güzellik kattığını da özellikle belirtelim.
Son olarak şunu belirtmek isterim ki kendisini müçtehit gibi gören ve Kur'an mealine bakmak suretiyle her şeyi anlayabileceğini düşünen bir gençliğin varacağı nokta sadece çatışma ve hiçbir şeye önem vermemek olacaktır. Çünkü onun gözünde Kur'an dışında her şey anlamsızdır. Bu tür düşüncelerin Peygamber (s.a.v.)’in saygınlığına zarar vereceğini ve sıradanlaştıracağını da unutmayalım.
Bize düşen görev, Hz. Peygamber s.a.v' sıradanlaştırmamak, konumunu korumaktır. Çünkü yüzyıllardır oluşturulan kabul çerçevesinde Peygamberimiz’in adı anıldığı zaman yanında bir hürmet ifadesi zikredilmekte salavat getirilmektedir. Bu nedenle, Kur'an dışı hiçbir şey kabul etmemenin geleneğimize vurduğu en büyük darbelerden biri de bu olacaktır.
Basitleştirilen, alelade biri konumuna indirgenen ve “postacılıkla” kayıtlanan Hz. Muhammed (s.a.v.) adete ademe/yokluğa mahkum edilmek istenmesi açıktır. Müslümanların bu geleneği reddedilmekle, kendi peygamberlerinden sadece isimlerini anarak bahseden Yahudi ve Hristiyanların geleneğine yaklaşılmış olunmaktadır. Unutmayalım ki, hadislerin olmadığı İslâm, yasaları bulunmayan anayasa gibidir.
Sipariş ve bilgi: TDV / Tel: 0313 354 91 31
Yusuf HALICI
YazarSözlerin semada dolunay olur,Aydınlanır gece dilinde senin.Engelleri aşmak çok kolay olur,Çözülür bilmece dilinde senin.Gösterirsin doğruları sezmeyi,Gönül tespihine mana dizmeyi.Öğretirsin okumayı, y...
Şair: Bestami YAZGAN
Uluğ Bey, gençliğinde devletin şehzadelerinden biri olarak görünse de aslında erken yaşlardan itibaren devlet yönetiminde söz sahibiydi. Dedesi Timur’un 1405 yılındaki vefatından sonra Miran Şah’ın oğ...
Yazar: Resul KESENCELİ
Asıl amacı Allahu Teâlâ’ya yaklaşmak ve O’nun rızasını kazanmak için kurulan vakıflar geçmişten günümüze Türk toplumunda yoğun bir şekilde, çok çeşitli alanlarda hizmet veren sivil toplum kuruluşlarıd...
Yazar: Yusuf HALICI
Mahmud Erol Kılıç'ın "Hayatın Çizgileri Arasında" adlı eseri, modern zamanlarda insanın kendini bulma çabalarını ele alan derinlikli bir eserdir. Sufi Kitap'ta yayınlanan eser, insan ruhunun saf ve be...
Yazar: Yusuf HALICI