Edebiyatımızda Dinî Motifler
Geçmişten günümüze Türk edebiyatımızda dinî temalar, fazlasıyla işlenmiştir. Ama bunu bugünkü nesiller pek bilmez. Belki de bazı çevreler tarafından özellikle o temalar göz ardı edilmiştir diyebiliriz. 1985 yılında yazdığım ilk kitabım Edebiyatçılarımızın Çocukluk Hatıraları’nda 72 şair ve yazarımızın çocukluk çağlarına dair anlattıklarında ne güzel intibalar vardır, okuyan bilir.
Ediplerimiz bu hatıralarında, masumiyet çağlarında yaşadıkları ulvî Ramazanları, geçirdikleri tatlı bayramları, dinî gün ve gecelerde kıldıkları namazları, aile büyükleri ile birlikte camilere gidiş-dönüşlerini, bayram sabahlarında kabristanları ziyaret edişlerini çok tatlı bir üslûp ile anlatırlar.
Bizim geçmişteki şair ve yazarlarımız -birkaçı hariç- umumiyetle dindar veya dine hürmetkârdır. Açıkça inanmadığını ifade edenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bu büyük ekseriyeti teşkil eden mü’min kalem erbabı, hayatları boyunca yaşadıkları manevî hazzı zaman zaman ifade etmişlerdir.
Bu dinî muhtevalı metinler, bazen şiir, bazen hikâye veya roman, bazen de deneme ile okuyucularının önüne çıkar. Kimisi de hatıra veya mektup şeklinde tezahür eder. Allah rahmet eylesin çok kıymetli bir araştırmacı yazarımız vardı, Fevziye Abdullah Tansel. Tanzimat’tan sonra dinî kaygılarla şiir ve yazı yazan edebiyatçıları tespit etmiş, bunları üç küçük kitapta toplamıştı. Sonra bunlar ne hikmetse bir daha basılmadı.
Şüphesiz bu alanda başka çalışmalar da yapılmadı değil, ama doyurucu olduğunu söylemek zor. Keşke üniversitelerimizde hocalarımız çekinmeden bu konuları talebelerine verseler ve yeni tezler yaptırsalar. Şiirimizde, hikâyemizde, romanımızda, hatta tiyatro eserlerimizde dinî motifler ele alınmalı, işlenmeli ve dikkatler bu hassasiyetlere çekilmelidir.
Ahmet Haşim’in “Müslüman Saati”, Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” ile “Ezansız Semtler” gibi dinî muhtevalı şiir ve nesirleri biliniyor. Ama bu konularda hem bu ediplerimizin hem de başka birçok kalem erbabının çok farklı, özgün ve seçkin metinleri bulunuyor.
Yıllar önce böyle bir çalışma için kolları sıvamış ama ne yazık ki tamamlayamamıştım. Aslında iyi bir araştırma yapılsa en az beş ciltlik bir malzeme çıkar. Bakalım bu kutlu taşın altına kim elini sürecek ve edebiyatımıza seçkin bir eser kazandıracaktır, bilemiyorum, o talihli kulu da dört gözle bekliyorum.
Dinî Gün ve Gecelere Dair
Başta Mehmed Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Arif Nihat Asya, Sezai Karakoç olmak üzere birçok şairimiz kutsal geceler olarak bildiğimiz Mevlid-i Şerif, Miraç, Regaip ve Üç Aylar’a dair kıymetli şiirler kaleme almışlardır. Hatta bazıları bir eserlerini bu konuya tahsis etmişlerdir.
Mesela Sezai Karakoç Samanyolunda Ziyafet isimli eserinde Ramazan duygularını ve düşüncelerini yazar. Safiye Erol da bir Ramazan için yazdığı Çölde Biten Rahmet Ağacı’nda Asr-ı Saadet’i anlatır. Bunlar arasında dinî bayramlar olarak kabul ettiğimiz Ramazan ve Kurban Bayramlarına dair kaleme alınan şiir ve yazıların haddi hesabı yok. Na’t’lardan meydana gelen şiir antolojileri vardır ama telif hakları dolayısıyla son yıllarda artık pek güldesteler hazırlanmamaktadır.
Hâmid’in Makber’inden
Şair-i Âzam Abdülhak Hâmid Tarhan da gerek şiirlerinde gerekse tiyatro eserlerinde dinî konulara geniş yer verir. Mesela onlardan birini Makber için kaleme almıştır ve şöyle demektedir:
Sen Halikımızsın ettik iman,
Bir sende bulur bu ye’s pâyân.
Sen varken olur mu ahiret yok?
Yok şüphe ki sende mağfiret çok.
Mısralar Arasında
Şöyle el yordamıyla bile de olsa bazı şair ve yazarlarımızın kitaplarını karıştırdığımızda manevi hazlarla kaleme alınmış çok kıymetli mısralara rastlarız. Mesela bu şiir Arif Nihat Asya’nın:
Bir mu’cize var... Belki siler kuşkusunu:
Ey Asya, çağır şüphelerin yolcusunu:
Anlat, ki bu âlemde “şeriat” bir ağaç…
Saklar kökü, tarihlerin en kutlusunu.
Şüphesiz şairlerimiz ve yazarlarımız da bu topraklarda doğup büyümüşlerdir. Onların da doğar doğmaz babaları veya dedeleri tarafından kulaklarına Ezan-ı Muhammedî okunmuştur. Dolayısıyla dine en mesafeli zannettiğimiz kimi şair ve yazarların bile bizi şaşırtabilecek inanç yüklü edebî eserlerine rastlayabiliriz. Tevfik Fikret, Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali bu gruptan sadece bir kaçıdır.
Ziya Osman Saba Unutulamaz
Bazı şair ve yazarlarımız eserlerini dinî kategoride görmese bile aslında yazdıkları apaçık birer dinî metindir, hatta kuvvetli mesajdır. Mesela Cumhuriyet devri Türk şiirinin mümtaz simalarından Ziya Osman Saba da bu yolda her zaman seslendirdiğimiz, hatta hafızalarımıza yerleştirdiğimiz “Allah’ım”, “Rabb’im” diyerek başlayıp bitirdiği çok güzel şiirleri vardır.
“Beş Hececiler”den Faruk Nafiz Çamlıbel ve Orhan Seyfi Orhon da yüreklerindeki inancı bazı şiirlerinde terennüm etmiş ve okuyucularına bu manevî armağanları gönül huzuruyla sunmuşlardır.
“Müslümanlıkla Yoğrulan Yurdu…”
Galiba şairlerimizin yazdığı dinî muhtevalı şiirler arasında ‘dua’ konulu olanlar öne çıkar. Şüphesiz dua insanoğlu için fıtrîdir ve gereklidir. İnsanoğlu daraldığında, sıkıntısında, hastalığında, yaşadığı bir felâkette önce Rabbine sığınır. En ummadığınız kişi bile yeri gelir, çaresiz kalınca ‘dua’ya iltica eder.
Mehmed Âkif’in ne güzel ‘niyaz’ ve ‘yakarış’ şiirleri vardır. Safahat’ı okuyanlar çok iyi bilir. Belki de Âkif’ten sonra en güzel dua şiiri yazanlar arasında “Bayrak Şairi”miz Arif Nihat Asya gelir. Şairimizin “Dua”sı bir başka şaheser değil midir? Dualar ve Âminler kitabını süsleyen bu ihtişamlı şiiri Cumhurbaşkanımız Erdoğan miting meydanlarında okudu ve milyonlarca vatandaşımız, bu duaya ta yürekten “âmin” dedi:
“Biz, kısık sesleriz... minareleri,
Sen, ezansız bırakma Allah’ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allah’ım!
Mahyasızdır minareler... göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım!
Bize güç ver... cihâd meydanını,
Pehlivansız bırakma Allah’ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah’ım!
Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah’ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah’ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah’ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Ve vatansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım!”
Uhrevî Âleme Uçuşlar
Çok fazla tanınmayan ama güzel şiirleri bulunan Abdullah Rıza Erguven’in “Uhrevî Âleme Uçuşlar” şiiri de son derece anlamlı duygular ihtiva ediyor. Tamamını olmasa bile şiirin son bölümünü okuyalım:
Tekbir getirsin dilim,
Gündüzüm, gecelerim…
Kalpte tutuşsun îman,
Gark olayım o nura,
Üç tekbirle huzura.
Çıkayım “Allah” deyu
“Ol Resulûllah” deyu…
Çocuk Edebiyatımıza Bakış
Çocuklar için edebî metinler kaleme alan şair ve yazarlarımız da bu konuları ihmal etmemişlerdir. Aslında bu da çok güzel bir araştırma konusudur: “Çocuk Edebiyatımızda Dinî Motifler.” Keşke cevval bir edebiyatçımız da bu konuya el atsa… Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Çocuk ve Allah kitabında ne güzel şiirler vardır, okuyan görmüştür.
Çocuk edebiyatına dair kıymetli çalışmaları bulunan İbrahim Alâeddin Gövsa “Allah Sevgisi”nde bakın bu manevi güzel duyguları nasıl dile getiriyor:
Kim çıkarır sabahleyin erkenden,
Dünyamıza ışık veren Güneş’i?
Gece vakti denizlere serpilen
Ay doğuyor, kim yapıyor bu işi?
Kışın kuru sandığımız fidana,
Baharda kim yeşillikler giydirir?
Bülbül öter, yuva yapmış ormana,
Bu sadayı ona acep kim verir?
Annenize sizi sevmek hissini,
Onun ruha şifa veren sesini,
Kalbinize doğru olmak hissini…
Kim veriyor bu şeylerin hepsini?
Vatan, millet ne demektir bilmeden,
O sevgiyi kalbinize kim verdi?
Babanızdan güzel bir şey isterken,
Gönlünüze kim koyuyor ümidi?
Akşamüstü karanlıklar içinden
Milyonlarca yıldızı kim parlatır?
İşte bütün bu şeyleri düşünen,
Yapan, eden, yaratan hep Allah’tır!
Hak sevgisi taşımalı vicdanlar,
Böylelikle mesut olur insanlar!
Destan Şairlerimiz
Destan şairlerimiz hamasi şiirlerinde sadece vatan sevgisini ifade etmemişler, dinî konuları da bu şiirlere eklemesini bilmişlerdir. Zaten vatan sevgisi ve inanç arasında kuvvetli bir bağ olduğunu görebiliyoruz. Destan şairlerimizin en büyüğü olarak kabul edilen Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun da bu vadide her zaman okunası ve ezberlenesi mükemmel şiirleri vardır.
Biraz da Dede Korkut edası taşıyan bu mükemmel dörtlüklerden “Besmele”yi okuyalım:
Şol gökleri kaldıranın
Donatarak dolduranın
“Ol” deyince olduranın
Doksan dokuz adı ile…
Hisarcıları Niçin Unuturuz?
Bizim edebiyatımızda geçmişten gelen bir nisyan hastalığı vardır. Bazen temel değerlerimizi unutuveriyoruz. Mesela Hisarcılar niçin unutulur? Ki onlar Garip akımına karşı ilk yerli ve millî uyanışı temsil eden, bu şuuru taşıyan seçkin şair ve yazarlarımızdır.
Mehmet Çınarlı, Mustafa Necati Karaer, İlhan Geçer, Gültekin Samanoğlu ve diğerleri unutulabilir mi? Hisar dergisinin Türk edebiyatındaki mümtaz yerini kim inkâr edebilir? Feyzi Halıcı her ne kadar bağımsız bir şairimiz ise de o da Hisar’da zaman zaman görünen sanatkârlarımızdandı. Başkaları unutsa da biz merhum Feyzi Halıcı’yı hatırlayalım ve onun “İhlas” şiirini okuyarak rahmetle anılmasına vesile olalım:
Haktır çıkmaz fikirden
Beş vakitte zikirden
Nefis âciz, şükürden
Lâ ilâhe illallah
Muhammed Rasulullah
İhlâs, her işin başı,
Nefsi amelle taşı
Akıt dur, gözden yaşı
Lâ ilâhe illallah
Muhammed Rasulullah
Şairler Sultanı’ndan
Sultanü’ş-Şuara üstat Necip Fazıl Kısakürek Cumhuriyet Devri’nin en büyük şairidir. Bunu hiç kimse inkâr edemez. Çile, Türk edebiyatının en güzel şiir kitaplarındandır. Bunda da mutabıkız. Ve bu eserde Cenab-ı Allah’a, Peygamber Efendimiz’e, Kur’an-ı Kerim’e ve diğer mukaddesatımıza yazılmış o kadar güzel şiirler var ki… En azından teberrüken “Peygamber” başlıklı şiirle bu bahsi taçlandıralım:
Sen, fikir kadar güzel;
Ve tek, birden daha tek!
Itrını süzmüş ezel;
Bal sensin, varlık petek…
Sensin ölüme hisar;
Bâkisi hep inkisar…
Sar bizi, çepçevre sar,
Rahmet rüzgârı etek!..
Maneviyat dünyamızı eserlerine aksettiren bütün şair ve yazarlarımızı rahmetle ve minnetle yâd ediyorum. Ruhları şad, kabirleri nur, mekânları cennet, menzilleri mübarek, makamları yüksek olsun. Bugünkü edebiyatçılarımıza da görev düşüyor. Toplumun inandığı değerleri eserlerine pervasız bir şekilde, cesaretle yansıtmalıdırlar. O zaman gelecek nesiller de, kendilerini rahmetle anacak, saygıyla hatırlayacaktır, vesselam.
Mehmet Nuri YARDIM
Yazar"Kılık kıyafet ile âdem âdem olmazBir ulu kimseden el almayınca"Hacı Bektaş Velî’nin meşhur mısraında dervişliğin, daha geniş anlamıyla insanlığın kılık kıyafetle değerlendirilemeyeceğine işaret edili...
Yazar: Vedat Ali TOK
Bir ayı geçti. Dünyada yaşanan en büyük kötülüklerden birine şahit oluyoruz. Bu, İsrail terör örgütünün Gazze’deki ve Filistin bölgesindeki masum çocuklara, hastalara, yaşlı insanlara, kadınlara, bütü...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
İnsan topraktan yaratılmıştır, toprak tabiatlı olarak tevâzu gösteren her zaman kazanır, kibri yener, iç dünyasına tevâzu hâkim olur. Artık onun alacağı kararlarda, hareketlerde tevâzua uygunluk söz k...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Yüzüne baktıkça içim açılır,Gözlerin gözümde dursun Kur’ân’ım...Sûreden sûreye şûle saçılır,Tepeden tırnağa nursun Kur’ân’ım...Kulaklar duymuş mu böylesine ses?Her sözün emsalsiz, her hâlin enfes!Mevl...
Şair: Halil GÖKKAYA