Çöp Atma Alışkanlığı
Geçenlerde iki buçuk yaşındaki torunum Atlas’la fırına ekmek almaya gittik. Atlas’la yürürken birçok şeyden konuşuruz. En çok da arabaların markalarından, tekerleklerinden konuşup, belki garip gelecek ama, hangisinin egzoz borusu görünüyor, hangisinin görünmüyor, onlara bakıyoruz.
İstanbul’da arabalar hep sokağa park edildiğinden, fırına gidiş geliş olan 800 metre mesafede malzeme bayağı çok oluyor bizim için. Arabalar hakkında konuşmak kolay da; yerlere atılmış sigara izmariti ve diğer çöpleri iki buçuk yaşında bir çocuğa açıklayabilmek oldukça büyük bir sıkıntı.
İnsan hangi düşünceyle ya da nasıl bu kadar büyük bir düşüncesizlikle, eline geçeni çöp kutusu görene kadar muhafaza etmeyip yola atar; anlaşılır gibi değil. Sahilde yürümek istersin, akşam orada oturanların çitlediği çekirdeklerin çöpü üzerine geliyor gibidir.
Halka açık bir yerden denize giriliyorsa zaten akşamdan içilen alkollü ya da alkolsüz içeceklerin şişeleri kırılmış bir şekilde sağa sola fırlatılmıştır. Bir yerde piknik yapmak istersin ama daha önce orada oturanlar öyle çok çöp atmıştır ki; en az üç dört torba çöp toplamadan oturmanız mümkün değildir.
Bu insanlar etrafı kirletirken doğayı ya da başkalarını düşünmüyor da çocukları da mı düşünmüyorlar? “Küçük kalkar, büyüğe bakar.” sözü mucibince çocuklarımızın da en az büyükleri kadar kolay ve rahat etrafa çöp attıklarını görmek insanın içini sızlatıyor. Her yetişkinin başına bir zabıta dikilemeyeceğine göre, acaba bu insanlar bu kötü alışkanlıklarından nasıl kurtulacak?
Sigara, alkol, obezite gibi problemlerden kurtulmak için tedaviye başlamadan önce istemek ve kararlı olmak gerektiğini söyler uzmanlar. Bu insanlar yanlış yaptıklarını düşünmüyorlar ki; bir şekilde rehabilite edilebilsin. O vakit bu yetişkinlerden umudu kesip (ki bu insanları uyarmak bile belâyı başına almak gibi bir yerde), çocuklar için geç kalmadan bir şeyler yapmak lazım. Bunu düşününce aklıma şu anım geldi:
Biz ortaokuldayken bir dernekten dört tane kadın gelmişti. Adını tam hatırlamıyorum ama derneğin faaliyetleri arasında İstanbul’u temiz tutma ve güzelleştirme de vardı. Bütün sınıflar yemek salonunda toplandık. Çevremizi temiz tutmanın önemi hakkında etkili bir konuşma yaptılar ve ardından bir küçük kâğıt parçası dahi olsa etrafa hiç çöp atmayacağımıza dair hepimize yemin ettirdiler. O yeminin etkisiyle mi bilmiyorum ama en ufak bir çöpün bile etrafa atıldığını görmek çok sinir bozucu gelir bana.
Anneler, babalar, öğretmenler! Büyükler büyüdü gitti de çocuklarımızı bu konuda eğitemezsek, bilerek ya da bilmeyerek, doğaya ve bütün canlılara zarar vermekten çekinmeyen bireyler olarak yetişmelerine izin vermiş oluruz. Sanırım bunu da aklı başında olan hiç kimse istemez.
Raziye SAĞLAM
YazarMuhabbet uğruna bu candan, serdenGeçelim gidelim dost diyarınaRüzgârda tüy gibi yükselip yerdenUçalım gidelim dost diyarınaOnun her nefesi ab-ı hayattırAşkı ruhumuza çifte kanattırBu âlemden hicran bi...
Yazar: Mahmut NACAR
Bu sayfadan sizlerle, zaman zaman gerek yurt dışı gerek yurt içinde gezip gördüğüm yerleri paylaşıyorum. Bu yazımda da, eylül sonu ve ekimin ilk haftasında yaptığımız Muğla Datça gezimizden biraz bahs...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Küresel markalar, varlıklarını sürdürebilmek için sürekli yeni tüketicilerin eklendiği bir tüketim toplumuna ihtiyaç duyarlar. Kapitalist sistemin çarklarını devam ettirmek adına geliştirdikleri strat...
Yazar: Asuman DÜZGÜN
Sevgili çocuk dostlarım;Havalar ısınınca, ağaçlar tomurcuklanıp çiçek açmaya, kuşlar hep bir ağızdan daha canlı ötmeye başladılar. Uzun bir kışın ardından bugün ilk kez Selman, Ömer, Zeliş ve köyün ke...
Yazar: Raziye SAĞLAM