Sahabe Albümü: Abdullah Bin Selâm (r.a.)
Hz. Abdullah, Asr-ı Saadet’te ilim ve takvaları ile şöhret bulmuş ve “Abâdile-i Seb’a” olarak bilinen yedi Abdullah’tan biridir. Abdullah bin Selâm’ın İslâm’a girişi çok ibretlidir. Kendisi hadiseyi şöyle anlatır:
Rasûlullah’ın peygamberliğini duyduğumda çok sevindim! Çünkü onun ismini, sıfatlarını ve geleceği zamanı bilirdim, beklerdim.
Kuba’ya geldiğini bir adam bana sevinçle haber verdi. O anda hurma ağacının başında idim. Halam Hâlide bint-i Hâris ağacın altında idi. Haberi duyunca “Allahü ekber!” diyerek tekbir getirdim. Halam tekbiri duyunca, “Kaybolası! Yemin ederim ki, Musa bin İmran’ın geldiğini duysaydın, bundan daha çok sevinemezdin.” dedi. Ben de, “Ey halacığım, yemin ederim ki, o, Musa bin İmran’ın kardeşidir. Musa’nın gönderildiği hakikatle o da gönderilmiştir.” dedim.
Abdullah bin Selâm doğruca Rasûlullah’a koşar. Medine’ye girecek olan Rasûlullah’ı karşılayacak olan halkın arasına girer. Peygamberimiz’i görünce kendisini tutamayarak “Vallahi bu simada yalan olmaz!” diye haykırır.
Peygamberimiz (s.a.v.) kendisine, “Sen Abdullah bin Selâm mısın?” diye sorar. Abdullah “Evet.” deyince, Peygamberimiz (s.a.v.) sorar: “Ey Abdullah, Allah için söyle. Tevrat’ta vasıflarıma rastladın mı?” Abdullah bu suale karşı başka bir sual sorar: “Allah’ın vasıflarını söyler misiniz?”
Rasûlullah (s.a.v.) biraz bekledikten sonra Cenâb-ı Hak İhlâs Sûresi’ni vahyeder: “De ki: ‘O Allah birdir. O, Allah’tır, Samed’dir; her şey O’na muhtaçtır, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir. O, doğurmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey O’na eş ve denk değildir.”
Bunu duyan Abdullah (r.a.), Müslüman olmaktan kendini alamaz ve şöyle der:
“Evet, yâ Rasûlallah, doğru söylüyorsun. Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve sen O’nun Rasûl’üsün.” der. Hazreti Abdullah aile fertlerinin İslâm’a girmelerine vesile olur.
Abdullah bin Selâm’ın İslâm’a girmesi Yahudileri kızdırdı. Onu büyük ve rehber tanırlarken, İslâm’a girdiğini duyunca tam aksini söylemekten çekinmediler. Bir defasında Peygamberimiz’in evinde, Abdullah bin Selâm’ın gıyabında, Yahudilere onu nasıl tanıdıklarını sorar. Müslüman olduğunu henüz duymayan Yahudiler, onu çok methederler. Az sonra Abdullah bin Selâm gizlendiği yerden çıkarak şöyle seslenir:
“Ey Yahudi topluluğu, Allah’tan korkun! Size gelen bu hakikati kabul edin. Yemin ederim ki, bu zatın Allah’ın Peygamber’i olduğunu bilirsiniz. Tevrat’ta hem ismini hem de vasıflarını bulursunuz. Ben şehadet ederim ki o, Allah’ın Rasûl’üdür. Ona iman ettim, onu tasdik ettim.”
Bu sözleri duyan Yahudiler, bu defa söylediklerinin tersine Abdullah bin Selâm’ı itham ederler. Abdullah bin Selâm Peygamberimiz’e, “Yâ Rasûlallah, Yahudi milletinin yalancı, iftiracı, zalim ve gaddar bir millet olduğunu söylemedim mi?” der.
Hz. Abdullah, Hicrî 43 tarihinde vefat etti.
N.Nida DURAN
YazarAmr bin Abese, herkesin putlara taptığı bir sırada o, putlardan nefret eder, Yaratıcı’nın birden fazla olamayacağını düşünürdü. Amr, içindeki boşluğu dolduracak bir din arıyordu. Bir gün ehl-i kitapta...
Yazar: N.Nida DURAN
Peygamberimiz, halkı imana davet ediyordu. Bu davete Beşir bin Hasâsiyye (r.a.) de muhatap olmuş ve tereddüt göstermeden bu daveti kabul etmişti. Müslüman olmadan önceki ismi, “korkutucu” manasında “N...
Yazar: N.Nida DURAN
El-Hak: Fiilen Var Olan, Varlığı Kendinden Olan, Kendisini Varlıkta Apaçık Delilleriyle GösterenHak, "mutâbakat ve muvâfakat" anlamına gelir. "Hak", vâkıaya (realite) uygun olan hükümdür. Hak ihtivâ e...
Yazar: Editör
Amr bin Sâbit, “Uhayrim” lakabıyla tanınıyordu. Amr (r.a.) Medineliydi. Bütün kavmi Müslüman olduğu hâlde, o tek başına Müslümanlara muhalefete etmeye devam ediyordu.Uhud Savaşı devam ederken Medine’d...
Yazar: N.Nida DURAN