Yolu Hukuk Fakültesi’nden Geçen Yazarlar
Doğrusu sade, kolay ve rahat gibi görülen başlığımızın bu kadar geniş kapsamlı, çetrefilli ve girift olabileceğini hiç düşünememiştim. Zira şair ve yazarlarımızı araştırdığımda, şunu gördüm ki pek çok edebiyatçımızın yolu bir şekilde Hukuk Fakültesi’nin içinden, önünden veya yanından geçmiştir.
Size bir itirafta bulunayım mı, ben de üniversite imtihanlarına girdiğimde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün yanı sıra Hukuk Fakültesi kısmını da tercih etmiştim. Edebiyat nasip oldu. Belki gazetecilik ile birlikte yürütebilmek bakımından ‘edebiyat’ benim için daha iyi oldu. Zira Hukuk Fakültesi bir hayli zor alan.
Öncelikle kadim kültüre bir şekilde aşina olmanız lazım. Eski kelime ve kavramlara çok fazla yakınlığınız yok ise bölümü biraz zorlanarak bitirirsiniz. Herhâlde Türkiye’de hukuk fakültesini zamanında bitirenlerin sayısı çok fazla değildir. Çevremden edindiğim intiba bu merkezde. Benim oğlum da İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu ve onun tahsil sırasında nasıl gece gündüz çalıştığını, hatta bazen arkadaşlarıyla gece kütüphanelerde geceleyip eve gelemediğini biliyorum. Zaten koca koca ciltli hukuk kitapları görüntüleriyle ancak kararlı ve tutkulu insanların bu mesleği tercih edebileceklerini göstermeye yetiyor.
EDEBİYATÇILAR HUKUK’A NİÇİN MERAKLI?
Konumuza dönecek olursak ilk olarak şu soruyu kendimize yöneltebiliriz: “Edebiyatçılar Hukuk Fakültesi’nde niçin bu kadar meraklı?” Bence bu suali düşünürken öncelikle ince ruhlu olan ediplerin yazı yazacakları sırada hak hukuk konularında hassasiyet gösterme adına bu bölümle bir akrabalık kurmak istedikleri söylenebilir. Çünkü gerçek edebiyatçılar ‘kul hakkı’na riayet etmeyi severler.
Bu hakla ahirete göçmenin vebalini, mesuliyetini ve günahını müdriktirler. Belki de sırf bunun için bazı şair ve yazarlarımız, hukuk fakültesine bir veya iki sene devam etmiş, bu bilimi ana hatlarıyla kavradıktan sonra mezuniyeti beklemeden ayrılmış ve asıl ihtisas alanları olan edebiyat fakültelerine yönelmişlerdir. Tabii bu bizim naçizane kanaatimiz, bir kesinlik arz etmiyor. Belki bir tahmin diyebiliriz. Bilmiyorum bu konuda ciddi bir araştırma, akademik bir çalışma yapıldı mı? Netice itibariyle bizimkisi merak ve heves ile düşünülmüş bir yazı.
MUALLİM NACİ’NİN HEVESİ
İstanbul’da 1850 yılında doğan ve 13 Nisan 1893 tarihinde genç yaşta Dersaadet’te vefat eden, Ömer’in Çocukluğu kitabının yazarı Muallim Naci Galatasaray Sultanisi’ni bitirdikten sonra Mekteb-i Hukuk’ta edebiyat öğretmenliği yaptı. Asıl adı Ömer olan yazarımız, adını andığımız ve çocukluk hatıralarını anlattığı kitabının yanı sıra şiirleri, yazıları, tenkit ve sözlük kitapları ile mektupları da bulunuyor.
Sağlam bir hukuk anlayışına ve vicdana sahip olan edibimizin Ateşpâre, Şerare, Yadigâr-ı Naci, Istılahat-ı Edebiye, Müdafaaname, Mektuplarım, İ’caz-ı Kur’an, Medrese Hatıraları isimli eserleri okunmalıdır. Lugat-ı Naci ise sözlüklerimiz seçkin yerini hâlâ koruyor. Ertuğrul Bey Gazi isimli manzum eserini sunduğu Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından 1891’de Vakanüvisliğe getirilen Muallim Naci, genç yaşta kalp krizi geçirdi ve vefat etti. Kabri, Divanyolu Caddesi üzerinde bulunan İkinci Mahmud Haziresi’ndedir. Mezar taşındaki şu mısralar kendisine aittir:
Hakperestim arz-ı ihlâs ettiğim dergâh bir
Bir nefes Tevhid’den ayrılmadım Allah bir.
MEHMET EMİN DE BURADAN GEÇTİ
“Ben bir Türk’üm dinim, cinsim uludur.” mısraıyla hafızalarımıza yerleşen hamasi edebiyatımızın önde gelen isimlerinden Mehmet Emin Yurdakul da, hukuk okumuş ediplerimizdendir. 15 Mayıs 1869 tarihinde İstanbul’da doğan Yurdakul, 14 Ocak 1944 tarihinde yine İstanbul’da vefat etti ve Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Mehmet Emin, Beşiktaş Sübyan Mektebi’nden sonra Beşiktaş Askerî Rüştiyesi’nden mezun oldu. Daha sonra Mülkiye Mektebi’nde tahsile başladı. Ancak burayı da yarım bıraktı ve memuriyet hayatına atıldı. Sade bir dille kaleme aldığı Türkçe şiirleri dolayısıyla kendisine “Millî Şair” unvanı verilen Yurdakul, tahsilini yarım bıraktı ve Bâbıâli’de memuriyete başladı.
Çok tez canlı bir tabiata ve cevval bir mizaca sahip olan şairimiz, Sadaret Dairesi Evrak Odası’nda maaşsız olarak çalışırken işini bırakıp Hukuk Mektebi’ne yazıldı. Ancak bu okula sadece iki yıl devam etti. İngilizce öğrenmek için bu sefer okulu bıraktı. Mehmet Emin Yurdakul, tahsili sırasında Münif Paşa’nın Edebiyat, Hikmet-i Hukuk (Hukukun önemi) ve Medhal-i Hukuk (Hukuka Giriş) derslerinden çok etkilenir. Bu kitapları defalarca okur. Bu tesir ile yazı yazarken ilk eserini de ahlâk ve hukuk üzerine verir. Fazilet ve Asalet adını taşıyan bu edebî çalışması, üç formalık mensur bir risalecik olup 1890 senesinde neşredilir.
Bu çalışma, şairimizin talihini parlatır. Kitapçığı kaleme aldığı sırada Bâbıâli’de henüz sıradan bir kâtiptir. Basılı bu eserini dairenin en büyük ismi olan Sadrazam Cevad Paşa’ya takdim eder. Paşadan muazzam övgüler alır. Diğer amirlerinden de bir hayli iltifatlar görür ve makamı Gümrük Müdürlüğü’ne kadar yükseltilir. Mehmet Emin Yurdakul’un bazı eserleri şunlardır. Türkçe Şiirler, Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanı, Zafer Yolunda ve Turan’a Doğru. Bir halk çocuğu olan Mehmet Emin Yurdakul, özellikle “Cenge Giderken” isimli şiiriyle tanındı, sevildi. Türk Yurdu dergisinin kurucuları arasında yer aldı ve Türkçü bir edebiyat adamı olarak yoluna devam etti.
MELAL ŞAİRİMİZ
“Melal Şairi” olarak bildiğimiz, okul ders kitaplarında çok sevilen “Merdiven” şiiriyle tanınan, sembolizmin bizdeki temsilcisi Ahmet Haşim de hukukla iyi geçinen bir şair ve nasirimiz. Bağdat’ta 1884 yılında doğan şair, 4 Haziran 1933 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Kabri, Eyüpsultan Mezarlığı’ndadır.
Şiirleri kadar nesirleri de çok kıymetli olan Haşim, modern Türk şiirinin öncü temsilcilerinden biri kabul edilmiş ve genelde antolojilerde Yahya Kemal ile birlikte baş sayfalarda yer almıştır. Fizan Mutasarrıflığı yapmış olan Arif Hikmet Bey’in oğlu olan Ahmet Haşim, 12 yaşında iken annesini kaybetti. Babasıyla birlikte İstanbul’a geldi. Numune-i Terakki Mektebi’nden sonra Galatasaray Lisesi’ne girdi. Mekteb-i Hukuk’a kaydoldu ve Reji (Tütün) İdaresi’nde çalıştı.
Daha sonra diğer edebiyatçılar gibi Hukuk’u bırakıp İzmir Lisesi’nde öğretmenlik yapmaya başladı. Birinci Dünya Harbi boyunca 4 sene yedek subay olarak orduda görev aldı. 1917 yılında Çanakkale’de bulundu. Şiire Galatasaray’da öğretmeni Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun teşvikleriyle başlayan şairimiz, muhtelif edebiyat dergilerine çalışmalarını gönderdi.
Fecr-i Âti Topluluğu’na katıldı. Hüzünlü şiirleriyle tanındı ve takdir edildi. “Akşam Şairi” olarak da nam yaptı. Şiirinde kelimeler ve notalar âdeta baş başadır. Edebiyat ve musiki, âdeta birlikte raks eder. Şiiri ve nesri akıcı, sürükleyici ve çok güzeldir. Göl Şaatleri, Piyale, Gurabhane-i Laklakan, Bize Göze, Frankfurt Seyahatnamesi gibi eserleri bulunan şairimizin dergilerde kalan bütün şiirleri ve nesirleri toplandı ve Dergâh Yayınları tarafından kültür dünyamıza kazandırıldı.
HİCİV ŞAİRİMİZ
Fazıl Ahmet Aykaç edebiyatımızda “Hiciv Şairi” olarak tanınır. İstanbul’da 24 Temmuz 1884 tarihinde doğdu, aynı şehirde 4 Aralık 1967 tarihinde hayata veda etti. İlk tahsilini Numune-i Terakki Mektebi’nde tamamlayan şairimiz, orta öğretimini Musul İdadisi ve İstanbul Fransız Lisesi’nde bitirdi.
Paris Siyasal Bilimler ve Hukuk Yüksek Okulu’nu da okuyup tamamladıktan sonra İstanbul’da muhtelif liselerde felsefe, pedagoji ve Fransızca öğretmenliği yaptı. Daha sonra memuriyet hayatına atıldı, sonra da milletvekili oldu. Mizahi şiir vadisinde üstat kabul edilen Fazıl Ahmet Aykaç’ın şiirleri Divançe-i Fazıl, Harman Sonu ve Kırpıntı adıyla neşredildi. Diğer kitapları: Şeytan Diyor ki, Tarih Dersi.
ÜVEY ANA’NIN YAZARI
Kolay roman yazmasıyla tanınan Aka Gündüz, kısa süreli de olsa hukuk eğitimi alan edebiyatçılarımızdandır. Selanik’e bağlı olan Katerin’de 1886 yılında doğdu. Ankara’da 7 Kasım 1958 tarihinde fani dünyaya veda etti. Harp Okulu’nda okuyan Aka Gündüz, Paris’te kısa bir müddet hukuk ve güzel sanatlar tahsili gördü.
31 Mart 1909 tarihinde Hareket Ordusu’na katılarak geldiği İstanbul’da gazetecilik yaptı. İstanbul’un işgali sırasında 1919’da Malta’ya sürgün edildi. Millî edebiyat akımına katıldı. Bazıları sinema filmi yapılan ve 70 civarında olan romanlarının ve hikâye kitaplarının başlıcası şunlardır: Dikmen Yıldızı, Bir Şoförün Gizli Defteri, İki Süngü Arasında, Üvey Ana, Mezar Kazıcılar, Yayla Kızı, Türk Kalbi, Hayattan Hikâyeler.
“ESKİCİ”NİN YAZARI DA HUKUKÇU
Okul ders kitaplarında zevkle okunan “Eskici” isimli hikâyesiyle sevilen ve Memleket Hikâyeleri kitabıyla da hikâye severlerin vazgeçilmezi arasında bulunan Refik Halit Karay, İstanbul’da 15 Mart 1888 tarihinde doğdu, bu güzel şehrimizde 18 Temmuz 1965 tarihinde gözlerimi yumdu.
Hareketli bir yapıya, cevval bir mizaca sahip olan Refik Halit, Galatasaray Lisesi’ndeki tahsilini 1900-1904 yılları arasında tamamladı. Mekteb-i Hukuk’taki öğrenciliği ve Maliye Nezareti’ndeki kâtipliği bırakarak Tercüman-ı Hakikat gazetesinde 1909 senesine çalışmaya başladı. Fecr-i Âti Topluluğu’na iştirak etti. Gazetecilik yaptığı dönem içinde sürekli olarak siyasilerle mücadele eden ve neredeyse her devrin “muhalifi” olarak şöhret bulan Refik Halit Karay, Beyrut ve Halep’te 15 yıl boyunca sürgün hayatı yaşadı.
Sürgünde iken de kalemi elinden bırakmadı, gazetelere ve mecmualara yazılar yazmaya devam etti. Türkçeyi mükemmel kullandığı için takdir görür. Hatta yaşadığı dönemde “Refik Halit Türkçesi” tabirinin yaygınlaşmasına vesile olan Karay, 150’liklerin affedilmesiyle gurbetten vatana yani Türkiye’ye döner. Pek çok hikâye ve nesir kitabı ile romanları bulunan Karay’ın başlıca eserleri şunlardır: Memleket Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri, İstanbul’un İçyüzü, Sürgün, Anahtar, Bugünün Saraylısı, Bir Avuç Saçma, Bir İçim Su, İlk Adım, Kirpinin Dedikleri, Ay Peşinde, Minelbab İlelmihrab, Bir Ömür Boyunca, Deli.
YABAN’IN ROMANCISI
Her şair ve yazarın en çok bilinen, sevilen ve okunan eserleri vardır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun da en çok okuyucu bulan romanları Yaban ile Kiralık Konak’tır. O zaman Osmanlı’ya bağlı olan Kahire’de 27 Mart 1889 tarihinde doğan Yakup Kadri, Ankara’da 13 Aralık 1974 tarihinde vefat eder ve ebedî âleme uğurlanır.
İlk ve orta tahsilini 6 yaşındayken ailesiyle birlikte geldiği Manisa’da Feyziye Mekteb-i İbtidaisi, İzmir Lisesi’nde tamamladı. Mısır’a döndükten sonra okuduğu Frerler Mektebi ile İsivçre Lisesi’nde eğitimini tamamladı. 1908’de annesiyle birlikte İstanbul’a gelip yerleşti. Burada Mekteb-i Hukuk’un üçüncü sınıfından ayrıldı. Şehabeddin Süleyman vasıtasıyla Fecr-i Âti edebiyat topluluğuna katıldı.
Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı. Memuriyet, elçilik yaptı, Ulus gazetesinin başyazarlığına getirildiği hâlde daha sonra 1962 yılında CHP’den istifa etti. Beşiktaş’taki Yahya Efendi Dergâhı’nda defnedildi. Çeşitli türlerde kaleme aldığı kitaplara sahip olan bulunan Karaosmanoğlu’nun başlıca eserleri şunlardır: Bir Serencam, Millî Savaş Hikâyeleri, Kiralık Konak, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Erenlerin Bağından, Okun Ucundan, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, Ergenekon.
EDEBİYAT TARİHÇİMİZ
Türk edebiyat tarihçisi Mehmet Fuad Köprülü, 1890’da İstanbul’da doğdu 18 Haziran 1966 tarihinde burada vefat etti. Kabri, Çemberlitaş’ta Köprülü Medresesi’nin haziresindedir. Ayasofya Merkez Rüştiyesi ve Mercan İdadisi’nden mezun olan Mehmet Fuad, hukuk fakültesinde başladığı tahsilini yarım bıraktı.
Bir müddet öğretmenlik yaptıktan sonra İstanbul Darülfünun’un (Üniversitesi) Türk Edebiyatı Tarihi Müderrisliğine (profesörlüğüne) 1913’te tayin edildi. Sanayi-i Nefise Mektebi, Ankara İlahiyat, Dil ve Tarih Coğrafya fakültelerinde tarih hocalığı yaptı. 1935’te Kars milletvekili seçildi. Daha sonra İstanbul Edebiyat ve Ankara Dil Tarih coğrafya fakültelerinde profesörlüğe devam etti. 1943’te emekliye ayrıldıktan sonra siyasete atıldı; Demokrat Parti’nin kurucuları arasında yer aldı.
CHP’yi yenerek büyük bir zafer kazanan Demokrat Parti’nin iktidarında Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) oldu. Türk edebiyatının muhtelif devirlerine dair çok kıymetli makaleleri ve eserleri bulunan Mehmet Fuad Köprülü, ilim dünyamıza en çok hizmet eden hocalar arasında sayılıyor. Bazı eserleri: Kıraat-ı Edebiyye, Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Türk Edebiyatı Tarihi, Millî Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türki-i Basit, Eski Şairlerimiz. Mehmet Fuad Köprülü’nün eski ve yeni bütün eserleri bugün Alfa Basım Yayım tarafından kültür hayatımıza kazandırılıyor.
FIRTINA VE KAR’IN ŞAİRİ
Orhan Seyfi Orhon, edebiyatımızda “Beş Hececiler” olarak anılan grubun mensuplarındandır. İstanbul’da 1890’da başlayan hayatı, 22 Ağustos 1972’de sona erdi. Mercan İdadisi’ni 1909’da bitiren Orhon, İstanbul Hukuk Fakültesi’nde 1914’te tamamladı. Diğer edebiyatçılar gibi yarım bırakmadı ve bu mesleğin tam mensubu oldu.
Kısa bir süre Meclis-i Mebusan Kalemi’nde memuriyet yapan Orhan Seyfi, çeşitli dergilerde şiirler yayımlandı, gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Bacanağı olan Hececi Yusuf Ziya Ortaç ile birlikte Akbaba’da uzun zaman yazılar yazdı. İçli ve ince duygularla kaleme aldığı şiirleriyle tanındı ve sevildi. Usta şairimizin bazı şiirleri bestelendi ve ünlü hanendeler tarafından okundu. Duru ve temiz bir Türkçesi bulunan, millî ve manevi değerlere bağlılığı ile de tanınan Orhan Seyfi Orhon’ın bazı seçme eserleri şunlardır: Fırtına ve Kar, Gönülden Sesler, Kervan, Hicviyeler, Düğün Gecesi, Fiskeler, Dün Bugün Yarın. Edebiyatçımızın bazı biyografileri ve monografileri de bulunuyor.
EDEBİYAT TARİHİNE YÖNELEN ŞAİR
İbrahim Alaettin Gövsa, çocuk şiirleri, araştırma kitapları ve son zamanlarda ansiklopedik kitapları ile tanındı. Gövsa 1899 yılında İstanbul’da doğdu. 29 Ekim 1949 tarihine Ankara’da vefat etti. Orta tahsilnii Vefa v Trabzon idadilerinde bitirdikten sonra İstanbul Mekteb-i Hukuk’tan 1910’da mezun oldu.
İsviçre’de pedagoji ve psikoloji öğrenimi gördü. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nda öğretmenlik, Milli Eğitim Bakanlığı’nde müfettişlik yaptı. İlk şiirleri Servet-i fünûn dergisinde aruz ölçüsüyle çıktı. Gövsa’nın birçok dergide şiirler, gazetede ise yazıları yayımlandı. Bazı eserlerinin isimleri şöyledir: Çocuk Şiirleri, Çanakkale İzleri, Acılar, Söz Oyunları, Bedii Terbiye, Şen Yazılar, Çocuk Ruhu, Süleyman Nazif, Meşhur Adamlar Ansiklopedisi, Kâşifler ve Mucitler, Türk Meşhurları Ansiklopedisi, Resimli Lügat ve Ansiklopedi.
SABRİ ESAT SİYAVUŞGİL
Hem edebiyatçı hem de ilim adamı sıfatlarıyla tanınan Sabri Esat Siyavuşgil, 1907’de İstanbul’da doğdu, 6 Ekim 1968 tarihinde vefat etti. İstanbul Öğretmen Okulu ve Özel İstiklal Lisesi’nde okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıfta iken Fransa’ya gönderildi.
Paris’te Dıjon ve Lyon üniversitelerinde felsefe ve psikoloji tahsili gördü. Dönüşünde Edebiyat Fakültesi’nde 1933’te doçent oldu ve 1942’de profesörlüğe yükseltildi. Şiirlerini ve yazılarını dönemin mecmualarında neşretti. Gazetelerde fıkra muharrirliği yaptı, tercümelerde bulundu. Bazı eserlerini şöyle sıralayabiliriz: Odalar ve Sofalar, İstanbul’da Karagöz ve Karagöz’de İstanbul, Psikoloji ve Terbiye Bahisleri, Folklor ve Millî Hayat, Roman ve Okuyucu.
DEMOKRATLARIN ÖNCÜLERİNDEN
İyi bir hikâyeci olduğu kadar siyasete olan ilgisi ile de tanıdığımız Samet Ağaoğlu meşhur Türkçülerden ve ilim adamlarından Ahmet Ağaoğlu’nun oğludur. Kafkasya’ya bağlı olan Karabağ’da 1909’da doğdu. 6 Aralık 1982 tarihine İstanbul’da dünya defterini kapattı.
Ankara Lisesi’ni tamamladıktan sonra 1932’de Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Bazı bakanlıklarda çalıştı, avukatlık yaptı. Demokrat Parti’nin kurucularında biri oldu ve iki defa bakan seçildi. Hikâyelerinin yanı sıra hatıraları ile de tanındı. Siyasi hayatta karşılaştığı şahısları ve hadiseleri hikâyelerine konu olarak seçen Ağaoğlu, psikolojik tahlillerde bulundu. Yayımlanmış başlıca eserleri şunlardır: Strasburg Hatıraları, Zürriyet, Öğretmen Gafir, Büyük Aile, Katırın Ölümü, Babamdan Hatıralar, Babamın Arkadaşları, Aşina Yüzler, Arkadaşım Menderes, Barmara’da Bir Ada, İlk Köşe, Kuvayı Millliye Ruhu.
SEBİL VE GÜVERCİNLER’İN ŞAİRİ
Ziya Osman Saba Cumhuriyet devri Türk edebiyatında en çok sevilen ve şiirleri beğenilen şairlerimiz arasındadır. 30 Mart 1910 tarihinde İstanbul’da doğan Saba, 29 Ocak 1957 tarihinde burada Hakk’a yürüdü. İlk ve orta tahsilini yatılı olarak Galatasaray Lisesi’nde tamamladı.
Bir gazetede çalışırken İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1936’da mezun oldu. Ama avukatlık, hâkimlik veya savcılık yapmadı. Bankacılık, musahhihlik yaptı. Yedi Meşaleciler Grubu’nun en iyi şairi olup şiiri hiç bırakmadı. Diğer altı arkadaşı farklı alanlara açıldılar. Daha çok hece ve serbest ölçüyle yazdığı şiirlerinde çocukluk hatıraları, eski İstanbul sevgisi, Allah’a kulluk, kadere boyun eğiş ve küçük mutluluklar ile ölüm temaları ağır basar. Şiirlerinin yanı sıra hikâyeleri ve denemeleri de çok güzeldir.
Bu nesirde edebiyatçımızın şiirlerinde işlediği benzer konuları görürüz. Ziya Osman Saba’nın şu eserleri bulunuyor: Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak, Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi, Değişen İstanbul. Saba hakkında Mustafa Miyasoğlu ve Mehmet Nuri Yardım’ın yayımlanmış biyografi kitapları bulunuyor.
KÜÇÜK AĞA’NIN YAZARI
Tarık Buğra Millî Mücadele yıllarını tarafsız bir gözle anlattığı Küçük Ağa romanıyla tanınır. 12 Eylül 1918 tarihinde Konya Akşehir’de doğdu. 26 Şubat 1994 tarihine İstanbul’da vefat etti. Konya Lisesi’ni 1936’da tamamlayan yazarımız, İstanbul Üniversitesi’nin Tıp, Hukuk ve Edebiyat fakültelerine ikişer üçer yılık aralıklarla devam etti.
Yolu edebiyat ve tıbbın yanı sıra hukukla da kesişti. Akşehir’de 1947’de Nasrettin Hoca gazetesini çıkardı. Daha sonra farklı gazetelerde yazılar kaleme aldıysa da daha ziyade Tercüman ve Türkiye köşe yazarı olarak bilindi. Sağlam bir dili, akıcı bir üslubu olan Tarık Buğra hikâye ve romanlarıyla muhtelif ödüller aldı, tiyatro eserleri beğenildi. Küçük Ağa’nın yanında Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarını anlattığı Osmancık da ses getiren romanları arasında bulunuyor. Başlıca eserlerini analım: Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, Hikâyeler, Küçük Ağa, İbiş’in Rüyası, Firavun İmanı, Dönemeçte, Gençliğim Eyvah, Yağmur Beklerken, Gençlik Türküsü, Düşman Kazanmak Sanatı, Güneş ve Arslan.
ÇANAKKALE MAHŞERİ’NİN YAZARI
Mehmed Niyazi Özdemir kısa bir süre önce ebedî âleme uğurladığımız kıymetli bir romancımız ve güçlü tahlilleri bulunan bir fikir adamı, yazarımızdı. Bilhassa Çanakkale Mahşeri isimli romanıyla gönüllerde taht kuran ve Türkiye’de bir tarih şuuru ve ecdat sevgisinin genişlemesine vesile olan Niyazi, Sakarya Akyazı’da 8 Nisan 1 Ocak 1942 tarihinde doğdu. 11 Mayıs 2018 tarihinde İstanbul’da vefat etti ve Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.
İlk ve ortaokulu Akyazı’da okuyan yazarımız liseyi İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde girdi 1967 yılında buradan mezun oldu. Ardından devlet felsefesi sahasında doktora yapmak üzere Almanya’ya gitti. “Türk Devletlerinde Temel Hürriyetler” konulu doktorasını tamamladı.
Türkiye’nin çok gazete ve dergisinde yazıları yayımlanan Mehmed Niyazi’nin romanları bilhassa gençliğe tarih şuuru ve sevgisi aşıladı. Meşhur Marmara Kıraathanesi’nin müdavimleri arasındaydı. “Marmaratörler” olarak bilinen bu müdavimleri Dâhiler ve Deliler isimli hatıra-romanda anlattı. Ötüken Neşriyat tarafından yayımlanan eserlerinden bazıları şunlardır: Varolmak Kavgası, Bayram Hediyesi, İki Dünya Arasında, Ölüm Daha Güzeldi, Yazılamamış Destanlar, Daha Dün Yaşadılar, Yemen Ah Yemen, Plevne, İslam Devlet Felsefesi, Türk Devlet Felsefesi, Millet ve Milliyetçilik, Türkiye’nin Meseleleri, Medeniyetimizin Analizi ve Geleceği, Millet ve Türk Milliyetçiliği, Türk Tarih Felsefesi.
Tabii bahsettiğim bu edebiyatçılarımızın dışında ömrünü büyük ölçüde kalemiyle kazanmış ve ‘yazar’ olarak meşhur olmuş isimler de hukuk ile edebiyat bilimleri arasında köprü kurmuşlardır. Ali Fuad Başgil, Ergun Göze, Ahmet Kabaklı, Necati Demirtaş, Rasim Cinisli bu şahsiyetler arasındadır.
Yakın bir zamanda ebedî âleme göç eden, Cerrahi tasavvuf yolunun postnişini Ömer Tuğrul İnançer de hukuk mezunuydu. Burada isimlerini andığımız veya anmadığımız bütün edebiyatçılarımızı ve hukukçularımızı rahmetle, mağfiretle, şükran ve dua ile yad ediyorum.
Mehmet Nuri YARDIM
YazarBir ayı geçti. Dünyada yaşanan en büyük kötülüklerden birine şahit oluyoruz. Bu, İsrail terör örgütünün Gazze’deki ve Filistin bölgesindeki masum çocuklara, hastalara, yaşlı insanlara, kadınlara, bütü...
Yazar: Mehmet Nuri YARDIM
Genellikle siyasî, iktisadî, askerî, sosyal ve kültürel alanda temayüz eden insanların hayat hikâyeleri dikkatimizi çeker; onlara ilişkin biyografik ve monografik eserler yazılır, belgeseller ha...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Aziz Mahmud Hüdayi kimdir?Celvetiye Tarikatı’nın piri olarak bilinen Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri yaklaşık olarak 1541 tarihinde Şereflikoçhisar’da doğmuştur. Babası Fadlullah bin Mahmud’tur. Asıl ad...
Yazar: Aydın BAŞAR
Yûnus Emre’nin din ve hayat anlayışında parçacı zihniyet değil bütüncül bir yaklaşım esastır. Yûnus Emre’nin hayata bakışı klişe yaklaşımların ötesinde hayatın anlamına yöneliktir. Onun hayat felsefes...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE