2. Abdülhamid’in 82 Yaşında Evsiz Kalan Eşi Emsalinur Hanım
Cihan Sultanı II. Abdülhamid’in eşlerinden olan Emsalinur Hanım, Abaza kökenli olup 2 Ocak 1866 tarihinde Abhazya’da doğmuştur. Çocukluk çağlarında ailesi, 93 Harbi sırasında, Sapanca’ya göç etmiştir. Haremde görevli bir memleketlisi tarafından, kendisinden birkaç yaş küçük kız kardeşi Tesrid ile beraber Osmanlı Sarayı’na alınmıştır.
Hanımefendiliğini, güzelliğini, hâl ve hareketlerini beğenen II. Abdülhamid Han, 20 Kasım 1885 tarihinde Emsalinur’la nikâhlanmış ve aynı sene izdivaç etmiştir. Yıldız Sarayı’nda kendisine bir daire tahsis edilmiştir. Bir sene sonra 1886’da, kızı Şadiye Sultan’ı dünyaya getirmiş ve “Üçüncü Kadın” unvanını almıştır.
Abdülhamid Han, Emsalinur Kadınefendi’ye 1900’lerin başında Nişantaşı’ndan bir konak satın alarak hediye etmiştir. Kadınefendi, kocası Sultan Abdülhamid’in 1909’da tahttan indirilip Selanik’e gönderilmesinin ardından İstanbul’da kalmıştır. Şadiye Sultan’la birlikte Nişantaşı Kâğıthane Sokak’taki ahşap konakta yaşamaya başlamıştır.
1924’te halifeliğin ilga edilip Osmanlı Ailesi’nin yurt dışına sürgün edilmesiyle Emsalinur Hanım da, kızıyla beraber Paris’e gitmiştir. Fakat gurbet hayatına fazla dayanamamış ve eşleri hayatta olmayan hanım sultanların Türkiye’de kalmasına izin verilmesinden istifade ederek birkaç yıl sonra tekrar İstanbul’a dönmüştür.
Evvela Nişantaşı’nda kızının eski konağına yerleşmiş; buranın satılması üzerine, Erenköy’de Samiye isimli torunu üzerine kayıtlı harap vaziyetteki Galip Paşa Köşkü’nün bir odasına taşınmıştır. Ne var ki, buranın da 10 Nisan 1948’de Maliye tarafından satılığa çıkarılması üzerine 82 yaşında, yardıma ve bakıma muhtaç bir pirifâni iken sokakta kalmıştır!
1934’te “Kaya” soyadını alan Emsalinur Hanım’ın, devletin bağladığı 100 lira aylıktan başka geliri bulunmuyordu ve bu aylıkla bir ev kiralaması imkânsızdı. Bu yüzden, 1948 yılı Nisan ayında zamanın cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye bir dilekçe gönderdi. Dilekçesinde yazdıkları ve talepleri içler acısıydı:
Emsalinur Hanım, Cumhurbaşkanından bir ara Atatürk’ün manevî kızlarından Sabiha Gökçen’e tahsis edilen Beşiktaş’taki evde veya devlete ait bir başka yerde “bekçi” olarak kalmasına izin verilmesi ricasında bulunmuştur!
Cumhurbaşkanlığı, dilekçeyi 6 Nisan’da Başbakanlığa havale etmiş; orası da birkaç gün sonra Maliye Bakanlığına havale ederek Emsalinur Hanım’ın içinde bulunduğu ahvalin incelenmesini ve gerçekten muhtaç vaziyetteyse, Millî Emlak’a ait binalardan birinde oturmasına izin verilmesini talep etmiştir.
Mektubu devlet arşivlerinden bulup yayımlayan ve acı öyküsünü kamuoyuyla paylaşan Murat Bardakçı, devletin Emsalinur Hanım’a yaşaması için nereyi gösterdiğinin yahut böyle bir tahsisin yapılıp yapılmadığının akıbetini bilmediğini belirtmiştir. Lakin Leyla Açba hatıratına, Nişantaşı’ndaki bir köşke bekçi olarak gönderildiğini kaydetmiştir.
Sonuçta gerçek olan bir hâl var ki o da bu talihsiz hanımefendinin, bu tarihten sonra sadece iki sene yaşadığı ve bekçi olarak kaldığı konakta 20 Kasım 1950 tarihinde, 84 yaşında iken hayata veda ettiğidir. Kabri, Beşiktaş’taki Yahya Efendi Türbesi içindedir.
Emsalinur Kadınefendi, 1907’de Sapanca’ya bağlı Kırkpınar köyüne bir cami yaptırmış ve 1908’de bu camiye Nişantaşı’ndaki konağından bazı değerli eşyalar naklettirmiştir.
Saray nedimesi Leyla (Açba) Hanım, 1909 yılı Haziran ayında annesi ile beraber o esnada Kâğıthane Sokak’ta ikamet eden Emsalinur Kadın’ı ziyaret etmiş ve sonraki yıllarda hanımefendi ile alakalı intibalarını şöyle satırlara dökmüştür:
“Emsalinur Kadınefendi, süse, tantanaya ve debdebeye pek meraklı olup, makyaj yapmadan kimseyi kabul etmezdi. Diğer kadınefendilerin aksine Emsalinur Kadın bu hususlara pek dikkat eder, itinayla süslenirdi. Geleceğimizi evvelden haber verdiğimiz için süslenmiş, bizi bekliyordu. Doğrudan kadınefendinin bulunduğu salona alındık. Hemen selam vermek istedikse de “Estağfurullah.” diyerek mani oldu.
Şen şakrak ve neşeli bir hanım olan Emsalinur Kadın, bize çay ve türlü bisküviler ikram etti. Pek mahzun ve mükedder hâlde idi. Evvelki güler yüzünden hiçbir eser kalmamıştı. Zira kerimesi Şadiye Sultan, Selanik’te Sultan Hamid’in yanında bulunuyordu. Annem, kadınefendiyi teselli edecek sözler söyledi, kadınefendi de teşekkür etti. “Zahmet edip yanıma geldiğiniz için çok teşekkür ederim!” dedi ve ilave etti: “Esas bu bedbaht günlerde insan hakiki dostlarını tanıyor.” Mamafih Emsalinur Kadın’la sohbet ettikten sonra müsaade isteyerek oradan ayrıldık.”
Bengisu HAYAT
YazarSultan III. Ahmed’in başkadını Emetullah Kadın’dan dünyaya gelen ilk kızıdır. III. Ahmed’in gözünün nuru, “kerime-i mükerremesi” ve “sultan-ı âl-i şanı” idi. 22 Eylül 1704 tarihinde doğdu. Babası tara...
Yazar: Bengisu HAYAT
El-Bâis: İnsanları Öldükten Sonra Tekrar DiriltenTasavvuf literatüründe ölüm olgusuna; sevgiliye kavuşma, ten kafesinden kurtuluş, sırlanma, mekân değiştirme, şeb-i arûs, Hakk'a yürüme, ebedî yurda in...
Yazar: Editör
Sultan Murad Hüdavendigar’ın kızıdır. Annesi, Gülçiçek Hatun’dur. Kaynaklarda ismi, Nefise ve Sultan Hatun şeklinde de geçmektedir. Doğum tarihi bilinmemektedir. Hayatı hakkında fazla bir malumat yokt...
Yazar: Bengisu HAYAT
Sultan II. Bayezid’in kızıdır. 1465’te Amasya’da doğduğu sanılmaktadır. Sonraki yıllarda Sinan Paşa ile evlenmiştir. Evliliklerinin, II. Bayezid şehzade iken, 1480’de Amasya’da gerçekleştiği kuvvetli ...
Yazar: Bengisu HAYAT