Sorumluluk Duygusu
Sorumluluk, insan hayatına yön veren, onu amaçsız yaşamaktan kurtaran bir rehberdir. Yani her normal insanın dünyaya ve ahirete ait bir sorumluluğu vardır. Allah Rasûlü, herkesin bulunduğu mevkide görevlerinin olduğunu bildirerek, sorumluluk paylaşımının her düzeyde gerçekleşmesi gerektiğini İbni Ömer (r.a.) ’dan rivayetle şu şekilde dile getirmiştir: “Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.”
Yukarıdaki hadis-i şerifin mana itibariyle ifadesini Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin Dîvân’ında şöyle müşahede ediyoruz:
"Bunca cavlak cılız artık davarı / Nice çoban olup nice güdevüz"
Aslında bu bir sorumluluk ifadesinin tevazu ile izahıdır. Bir sohbetinde bu ilahi okununca Hulûsi Efendi şöyle buyurmuştur: “Bir çoban kadarda mı yoğuz oğul, cavlak tüyü dökülmüş koyuna derler, cılız, zayıf davara derler. Bunlar çobana pek yük değildir. Bir türlü kendilerini sürünün içinde muhafaza edereler. Ama “arık” yürümekten aciz olan koyuna derler. Çoban gerekirse bunu omuzuna alır, akşam sahibine teslim eder. Bir çoban kadarda mı yoğuz oğul. İhvanı Cenab-ı Hakk’a sağlam teslim etmek için gayret ediyoruz.”
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) insan ve toplum için hayatî bir önem taşıyan “sorumluluk” duygusunu ashâbına şu örnekle anlatmıştır: “Allahu Teâlâ’nın koymuş olduğu sınırlara uygun yaşayanlar ile bu sınırları ihlâl eden kimselerin durumu, bir gemiye binmiş, gemi içerisindeki yerleri kura ile belirlenmiş iki grup insanın durumuna benzer; Bunlardan bir kısmı geminin alt tarafında, bir kısmı da üst tarafında yolculuk etmeye hak kazanmıştır. Alt kattakiler (su ihtiyaçlarını karşılamak için) üsttekilerin yanına giderler. (Bir süre sonra) ‘(Sudan) nasibimizi almak için (geminin altından) bir delik açsak da yukarıdakileri rahatsız etmesek.’ derler.”
Allah Rasûlü, sözlerine bu gemide bulunan bütün insanların huzur içerisinde yaşamalarının yoluna işaret ederek devam etti: “Eğer yukarıda bulunanlar aşağıdakilerin isteklerini yapmalarına izin verirlerse gemidekiler hep birlikte helâk olur. Fakat onlara engel olurlarsa hem onlar hem de kendileri kurtulur.”
Tasavvuf kardeşliği bir nevi Nuh’un gemisi gibidir. Özü ve sözü ile büyüklerin şefkatine sığınan gönül dostları her türlü beladan kurtulurlar. Hulûsi Efendi (k.s.) şöyle buyurmaktadır:
"Necâta erdi tûfân-ı belâdan
Sığınan fülk-i Nûh’a hâl ü kâlin"
Allah Rasûlü’nün gemi hadisindeki benzetmesiyle insanlara aktardığı “sorumluluk bilinci”, esasında tüm varlıklardan farklı donanıma sahip olarak yaratılan insana has bir duygudur. İnsanlığa ve çevremize olan sorumluluk duygumuz daim diri olsun aziz okuyucular…
Editör
YazarKüçükken kalbinin paklığı, gönlünün aydınlığı yüzüne, saçına, sakalına, eline bulaşmış bir dedem vardı: “Halil Dede”. Öz dedem değildi. Köyümüzdeki tüm çocukların dedesiydi. Halil Dede değil de “Şeker...
Yazar: Esra GÖKTEPE
İslâm, toplumun düzenli ve sağlıklı işleyebilmesi için ortak sorumluluklar ve haklara riayet edilmesi gerektiğini öğretir. Bu anlayış, günlük alışverişlerden toplumsal yönetim gibi hayati meselelere k...
Yazar: Editör
Hz. Abdullah, Hz. Ebû Bekir’in (R.A.) oğlu, Peygamberimizin de kayın biraderi idi. İslamın dünyayı aydınlatmaya ve yayılmaya başladığı ilk yıllarında Müslüman olma şerefine nail olmuş bir kahraman sah...
Yazar: N.Nida DURAN
“Münîr: Nurlandıran, aydınlatan” (s.a.v)Sevgili peygamberimizin mübarek isimlerinden bir ide “Münîr: Nurlandıran, aydınlatan” idi. Allahü Teâlâ, her şeyden evvel, yâni hiçbir şeyi yaratmadan önce, ken...
Yazar: Editör