2. Abdülhamid Han’ın Yardımsever Hanımı Fatma Pesend
Sultan II. Abdülhamid’in dördüncü ikbalidir. Asıl adı Fatma Kadriye’dir. Abdülhamid Han ile izdivaç ettikten sonra, Padişah ismini “Pesend” olarak değiştirmiş ve kendisine yaygın olarak Fatma Pesend denmeye başlamıştır. 13 Şubat 1876’da İstanbul’un Horhor semtinde hayata adım atmıştır. Babası, Abaza Prensi Sami Bey Açba, annesi ise Giray Hanedanı’na mensup Prenses Fatıma İsmailevna Mamleeva’dır. Babasının konağında doğup büyümüş ve onun himayesinde çok yönlü bir eğitim öğretimden geçmiştir.
Müzik, resim ve güzel sanatların çeşitli dallarında dersler almıştır. İyi bir piyanist ve ressam olacak kadar kendisini bu alanlarda geliştirmiştir. Dil eğitimine de önem vermiş, Fransızca ve İtalyanca öğrenmiştir. Binicilikle de ilgilenmiştir. Neticede okumayı ve araştırmayı seven, kendini devamlı geliştiren, kültürlü, bilgili, hünerli ve sanatsever bir şehirli, genç bir İstanbul hanımefendisi haline gelmiştir.
Sultan Abdülhamid ile tanışması ve izdivaç etmesi, padişah olmasından sonra tesadüfen gerçekleşmiştir. Amcazadesi olan nedime Leyla Açba hatıralarında, bu tanışmayı ve Padişah’ın Fatma Pesend’i istetmesini şöyle hikâye etmiştir:
“Büyük amcam Sami Bey, vaktiyle önce Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi'nin sonra da Şehzade Selim Efendi'nin hizmetinde bulunmuş. Sami Bey’in haremi Fatıma Hanım, bir gün Selim Efendi’nin Validesi Bedrifelek Kadınefendi tarafından saraya davet edilmiş. Büyük yengem de saraya giderken iki kızını yanında götürmüş. Yıldız Sarayı’na vardıklarında arabalarından inip yürüyerek kadınefendinin dairesine giderken, Padişah’ın ikamet ettiği köşkün yanından geçiyorlarmış. O esnada Sultan II. Abdülhamid Han tarafından görülmüşler. Fatma Hanım bir ara durup yanındakilere penceredeki adamın kim olduğunu sormuş.
Refakatte bulunan kalfalar efendilerini görünce: ‘Aman, sus cicim; o, zat-ı şahane!’ deyip yürümeye devam etmişlerse de, Fatma Hanım durup nezaketle eğilerek Padişah’ı selamlamış, sonra yoluna devam etmiş. Genç kızın bu hareketi, Sultan II. Abdülhamid Han’ın pek hoşuna gitmiş, derhal başhazinedar ustayı yanına çağırtarak, kızın kim olduğunu soruşturmuş. Nihayet Selim Efendi’nin maiyetinde bulunan Sami Bey’in kızı olduğunu öğrenmiş. Aradan birkaç gün geçtikten sonra Padişah, Sami Bey’i yanına çağırtarak Fatma Hanım’ı ondan istemiş.”
İzdivaçları, 20 Temmuz 1896 tarihinde Yıldız Sarayı’nda vuku bulmuştur. Fatma Pesend, Sultan Abdülhamid’le evlendikten sonra Peyveste Hanım’ın ikinci ikbal olmasıyla, üçüncü ikballiğe yükselmiştir. Sultan Abdülhamid’in muhabbet duyduğu ve itimat ettiği zevcelerinden olmuştur. Padişah nezdinde ve sarayda itibar ve nüfuz sahibiydi. Aynı muhabbet ve bağlılık ziyadesiyle Fatma Pesend’de de vardı. Her gün Padişah’ın yanına gitmekten, onunla sohbet ve muhabbet etmekten çok hoşlanırdı.
1897’de Hatice Sultan’ı dünyaya getirmiştir. Ne var ki, kızı sekiz aylıkken kuşpalazından vefat etmiştir. Abdülhamid Han, kızının vefatı üzerine Osmanlı Devleti’nin ilk çocuk hastanesi olan Hamidiye (Şişli) Etfal Hastanesi'ni yaptırmıştır. İdaresiyle bizzat Fatma Pesend meşgul olmuştur. Hastaneyi her hafta ziyaret eder, kimsesiz çocuklara iyi muamele edilmesini bilhassa tembih ederdi.
Sultan Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu, Hatice Sultan’ın hastalanmasını, tedavi için hem babasının hem de annesinin çırpınmasını, vefat etmesi üzerine hâsıl olan derin keder ve nihayet çocuk hastanesinin yapılışını şu şekilde anlatmıştır: “Küçük hemşiremiz Hatice Sultan öldüğü zaman, babam Ulviye Sultan’ın acısını tekrar duymuş, onun kadar bu çocuk için de yanmıştı. Biçare çocuk öldüğü vakit sekiz aylıktı. Hastalığını bir türlü teşhis edemeyen doktorlar, tedavisinde aciz kalmışlardır. Babam teessüründen secdeye kapanarak: “Allah’ım, evladımı bana bağışla!” diye dualar etmişse de, takdir yerini bulmuştur. Babam, Hamidiye Etfal Hastanesi’ni bu çocuğu adına yaptırmıştır. “Benim çocuğum kurtulamadı; hiç olmazsa bir hastane yaptıralım da, benim gibi birçok babaların kalbi yanmasın!” demişti. Bu hastane büyük bir hayrat olmuş, pek çok çocuğun hayatını kurtarmıştır.”
Fatma Pesend Kadın, uzun boylu, kıvırcık açık kumral saçlı, mavi gözlü güzel bir kadındı. Kuzeni Prenses Mülkicihan Açba, Fatma Pesend’in bu hususiyetlerinden şöyle söz etmiştir: “Fevkalade güzel bir kadındı. Açba prenseslerinin alameti olan badem göz ve baygın bakış, öyle güzel bir yüzde bütünleşmişti ki, Dersaadet’in şairlerinin cümlesini toplasan, hayran hayran bakmaktan, kabiliyetlerini unuturlardı. Zaten cennetmekân Sultan Hamid bu refikasına, hakiki kalbî muhabbetle bağlı idi.”
Halk arasında iyi kalpliliği ve hoşgörüsü ile tanınır ve sevilirdi. Fakir ailelere yardım etmekten hoşlanan, pek çok kimseye hayrı dokunan bir hanımefendiydi. Bir defasında çok değerli bir kolyesini boynundan çıkarıp düşkün bir kadına vermekte tereddüt etmemişti. Sultan Abdülhamid, onun hayırseverlik öykülerini duydukça gururlanır ve sena ederdi.
Kocası Abdülhamid Han’ın hal’ edilmesi sırasında, onu yalnız bırakmamıştır. Padişah elinden tutarak: “Pek kötü görünüyorsunuz, siz de gidip istirahat edin!” demesine rağmen o bunu reddetmiş ve şöyle diyerek eşine sadakatini son âna kadar korumuştur: “Lütfen beni yanınızdan ayırmayınız. Sizin başınıza ne gelecekse benim de başıma aynısı gelecektir; gitmem!”
Tahttan indirildikten sonra onunla birlikte Selanik’e gitmiş; lakin bir sene sonra İstanbul’a geri dönmüştür. Payitahta döndükten sonra babasının Vaniköy’deki köşkünde oturmaya başlamıştır. Sultan Abdülhamid’in, I. Balkan Harbi’nde Selanik’in elden çıkmasıyla İstanbul’a geri getirilmesi üzerine, vefakâr bir eş olarak yanında, Beylerbeyi Sarayı’nda kalmasına izin verilmesini talep etmiş; ancak her defasında yetkililer tarafından reddedilmiştir.
Abdülhamid Han’ın 10 Şubat 1918’de vefat etmesine çok üzülmüştür. Ona olan sevgi ve bağlılığını ifade etmek için saçını örüp keserek denize attırdığı rivayet edilmiştir. Sonraki yıllarda daha münzevi ve mütevazı bir hayat sürmüştür. 5 Kasım 1924 tarihinde Vaniköy Köşkü’nde vefat etmiştir.
Na’şı, Karacaahmet Kabristanı’na annesinin yanına defnedilmiştir. Vefat ettiğinde yanında olan Peyrev Kalfa, 12 Kasım 1924’te, sarayın başnedimelerinden Rumeysa Aredba’ya gönderdiği mektupta, Fatma Pesend’in huzur içerisinde ebedi âleme göç ettiğine şöyle tanıklık ettiğini yazmıştır: “Beş gün evvel Fatma Pesend Hanımefendi, Hakk’ın rahmetine kavuştu. Son ânına kadar yanında bulundum. Gayet huzurlu ve acı çekmeden dünyasını değiştirdi.”
Bengisu HAYAT
YazarEl-Mecîd: Şerefli, Asil, Seçkin, Övgüye Layık, Cömert Ve Yüce OlanEl-Mecîd, Yüce Allah'ın kullarına yönelik ilâhî lütuf, kerem ve ihsânının bol olduğuna işaret etmekle birlikte, O'nun şeref ve azameti...
Yazar: Editör
Rızkını sırtında ağır yük taşıyarak kazanan hamalın biri, namazlarında daima, “Ya Rabbi, bana ne vereceksen hayırlısını ver; bir ekmek de olsa hayırlısından ihsan eyle.” diye dua ediyormuş.Adamın hep ...
Yazar: Sema KORKMAZ
Komşuluk, toplum hayatımızda yeri ve önemi inkâr edilemeyen sosyal bir kurumdur. İnsanların toplum hâlinde yaşamalarının zorunlu bir sonucudur. İnsan sosyal bir varlık olduğuna, bu sebeple tek başına ...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Mihrimah Sultan, Kanûnî Sultan Süleyman’ın, Hürrem Sultan'dan doğan kızıdır. İsminin orijinal yazılışı Mihr-ü Mâh’tır ve “güneş kadar parlak, ay kadar göz alıcı” anlamına gelmektedir. Doğum tarihi kes...
Yazar: Bengisu HAYAT