Somuncu Baba Külliyesi’nde Ahşap Sanatı
Ana Mekân Türbe-i Şerif
Somuncu Baba Külliyesi içinde yer alan türbe bölümü, 15. yüzyılın ilk çeyreğinden günümüze gelen yapıttır. Şeyh Hamid-i Veli Camii olarak kullanılan kare planlı yapı, trompların teşkil ettiği yedigen bir kasnak ile kubbeyi taşır. Birer tane doğu ile batıya, iki de kıbleye açılan tavan pencerelerine ek olarak kubbe kasnağından yedi yüzeyde, şevli pencereler bulunmaktadır. Kubbe üzeri yedigen piramit çatı ile örtülüdür. Somuncu Baba ve oğlu Hâlil Taybi'nin kabr-i şerifleri bu kubbenin altındadır.
Sanduka, 2.30x2.30 m ebatlarında ve yerden 30 cm. yükseklikte bulunan taş bir kaide üzerinde bulunmaktadır. Ahşap sanduka cephelerden üç kademeli olarak 1.67 m ebatlarında yumuşak geçişlerle yükseltilmiştir. Sandukanın ahşap gövde yüksekliği 1.25 m’dir. Çift sandukanın üzeri yine ahşap ayaklar ile desteklenmiş konik bir külah ile kapatılmıştır. Sandukanın kubbe çapı 83 cm olup, yüksekliği 1.07 m’dir. Konik külahta 22 adet dilimli panolar ile süslenmiştir. Sandukanın kaidesi üzerinde iki pano içerisinde kakma tekniğiyle stilize gül ve lale motifleri işlenmiştir.
Ahşap türbe sandukada bulunan çiçek motifleri yüzyıllar boyunca ait oldukları toplumların sahip olduğu kültürel değerlerle özdeşleştirilmişlerdir. Dinî olarak da sembolik hâle gelen bazı çiçekler arasında özellikle Türk-İslâm sanatında lale ve gül ön plana çıkmıştır. Çünkü ecdadımız sanatını inanç esasları üzerine kurmuştur. Allah’ı lâle ile Peygamberimiz’i de, gül ile özdeşleştirilmiş, edebiyat sanat ve kültür alanında verilen eserlerde bu iki çiçek, Allah ve Peygamber (s.a.v.)’i simgelemiştir. Ayrıca tasavvufta, gülün henüz açmamış hâli olan gonca, insanın Allah’la beraber olmasını (halvet), açmış hâlde iken de, birliğin çokluk olarak görünmesini (kesret) temsil eder. Tasavvufî düşüncede gül, Allah’a olana dönüşü sembolize eder.
Aynı zamanda gonca hâlindeki açılmamış gül vahdeti çağrıştırmaktadır. Yine İslâmiyet’te gül denilince akla ilk gelen Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. O’nun kokusu gülün kokusuna, teninin yumuşaklığı ve rengi gülün yumuşaklığına ve rengine, yüzünün güzelliği de gülün güzelliğine teşbih edilir. Lale motifi, kelime olarak ele alındığında Arapça "Allah" lafzına ait harfleri taşıyan "lale", tasavvufta Allah'ın birliğini temsil eder. Allah ismi, elif, lâm ve he harfleri ile yazılmaktadır. Bu harflerin ebced hesabı ile sayı değeri 66’ya tekabül etmektedir. Lâlenin de, lâm, elif ve he harfleri ile yazılmasında, aynı sayıya ulaşılmaktadır. Altmış altı aynı zamanda "elhamdülillâh"a denk gelir. Onlar o hayret makamının coşkusuyla yaşadığı istiğrak hâline hamdederek "elhâmdülillâh" derler. Lâlenin içi kömür gibidir. Ancak dıştan görünmez. Dışı ise içinin tam tersine pas parlak, canlı ve ruha sekînet verici bir görünüme sahiptir. Onun bu hâli tıpkı bağrı yanık bir dervişin mütebessim olan hâlidir.
Ahşap Sanatının İncelikleri
Şeyh Hamid-i Veli Camii’nin cümle kapısında ise yanlardan köşe sutunceleri ile sınırlandırılmış sivri kemerli derince bir niş görünümündeki dış çerçeve içerisine yerleştirilen basık kemerli kapı açıklığıyla iç mekâna geçiş sağlamaktadır. Bu mekândan harim mekâna açılan abidevî bir cümle kapısı bulunmaktadır. Bu kapı harim mekân içinden doğu beden duvarında yer almaktadır. Basık kemerli olan bu kapı çift kanatlı ve ahşaptandır. Kapı üzerinde 12 köşeli şua motifli süsleme görülmektedir. Ahşap kakma tekniği ile yapılmıştır.
Kapının çerçeveleri dâhil ebatları; 2.90x4.15 m’dir. Özengi seviyesi 2.35 m’dir. Kapı, içten 1.28 m’dir. Doğu kapısı çift kanatlı olup, Selçuklu ve Osmanlı yapılarında çokça gördüğümüz kündekâri teknikli ve 12 köşeli şua motif süslemelidir. Kapı, enine iki kayıtla üç bölüme ayrılmıştır. Ortadaki bölüm daha geniş iki uçtaki ise daha küçüktür. Kapının kalp biçimli iki madenî kulpları bulunmaktadır. Doğu cephede yer alan bu cümle kapısına, beş basamaklı mermer bir merdivenle çıkılmaktadır. Son cemaat yerine açılan kapının üzerinde bir adet dört satırlı kitabe yer almaktadır. Kapı, dıştan 1.20 m özengi seviyesine kadar 2.10 m’dir. Kapının toplam yüksekliği ise; 2.37 m, kapı üzerinde yer alan kitabe de 0.65x0.85 cm ebatlarındadır. Kapının sağ tarafında ; “Şeyh Hamid-i Velî”, sol tarafında “Türbe-i Şerifi” kakma olarak yapılmıştır.
2003 yılında 13X13 kare planlı ilave cami inşa edilmiştir. Tarihî ve manevî dokuya uygun olarak inşa edilen caminin cemaat giriş yeri ayrı olarak düzenlenmiştir. İlave camide çatı işçiliğine ayrı önem verilmiş Güney Afrika’dan getirilen sapelli ağacından ahşap el işlemeli olarak ters tavan/çatı yapılmıştır. Selçuklu-Osmanlı mimarî tarzı olarak pencerelerin küçük olması içeriye loş bir ışık huzmesinin girmesini sağlamış¸ böylece yapılan ibadet için ayrı bir feyz ve huzur ortamı oluşturulmuştur. Selçuklu ve Beylikler Dönemi figür/üslup özelliği taşıyan mihrap¸ minber ve kürsünün çok güzel el işleme figürleri ve ahşap sanat anlayışı ile tek yapıda çözülmesi Yeni Camii'ye ayrı bir güzellik katmıştır. Aydınlatma ve ses sistemleri ise günümüz modern anlayışıyla yapılarak Selçuklu-Osmanlı tarzı ile güzel bir ahenk/üslup oluşmuştur.
Bu bölüm erkekler mescidi olarak ifade edilmiş olup, 13X13 m ebatlarındadır. İç mekân yüksekliği 6.70 m’dir. 7 adet pencere açıklığı ile ibadet mekânı aydınlatılmaktadır. Ahşap mihrap 75X93 cm ebadında olup genel ölçüsü 2.37 m’dir. Harim mekân içinde en kuzeye yerleştirilen kemer açıklıklarıyla son cemaat yeri oluşturulmuştur. Kemer ayakları 0.90X1.05 m, kemer aralıkları 3.50 m, payanda çıkıntısı ise 1.12X0.45 m’dir.
Somuncu Baba Külliyesinde Yeni Camii
Türklerin İslâmiyet'i kabul etmesiyle Orta Asya'da inşa edilen ve Selçuklu tarafından Anadolu'ya taşınan ahşap direkli ve tavanlı camiler, Türk-İslâm mimarisinin en zengin örnekleri arasında gösterilmektedir. Destek veya tavan sisteminde ahşap kullanıldığı için bunlar “Ahşap Camii” diye adlandırılmıştır. Ahşap tavanlı cami inşa etme geleneği köklü bir geçmişe sahiptir. Bu camilerin duvarları ahşap, kerpiç ve çoğunlukla taş malzeme ile inşa edilmiştir. Bu yapılara örnek olarak Somuncu Baba Külliyesi içinde yer alan Yeni Camii de söyleyebilir. Bu Yeni Camii, Orta Camii’nin batısında olup camiye yaklaşık olarak 30 m uzaklıktadır. Caminin inşası 2009 yılında başlanmış olup 2013 yılında tamamlanmıştır.
Geniş avlu düzenlemesi ile türbe, cami, müze ve kütüphane girişleri de ayrı olarak verilmiştir. Selçuklu-Osmanlı mimarî özelliğini gösteren Yeni Camii ve taç kapıda Mardin-Midyat taşı kullanılmıştır. Avlu taban mermer kaplamasında Bursa Kemalpaşa beyaz mermeri kullanılmıştır ki bu da Kâbe-i Şerif’in açık alanını hatırlatmaktadır. Mihrap-minber kürsünün çok güzel el işleme figürleri ve ahşap sanat anlayışı ile tek yapıda çözülmesi Yeni Camii’ye ayrı bir güzellik katmıştır. Minber beşgen olup 0.93x0.93 m ebadındadır. Ahşap minber zemine oturmamakta olup yerden yüksekliği 2.25 m’dir. Minber dıştan dışa 1.90 m, derinlik ise 56 cm’dir. Ahşap minber üzerinde lale ve gül motifi kullanılmıştır. Minber, güney duvarında mihrabın batısında duvar içine alınmış olup, bir kapı ile içeri girilmektedir.
Selçuklu Ve Osmanlı Kültür Sanatının İzleri/Yansıması
Yeni Camii’nin tavanı muhteşem bir tarzda ahşap işçiliği ile yapılmıştır. Tarihten günümüze bir örneği daha bulunmamaktadır. Yeni Camii’nin ahşap tavanı, Selçuklu ve Osmanlı kültür sanatının temel figürlerinden biri olan her köşesinde İslâmî açıdan bir mana barındıran, üst üste gelecek şekilde ve tavan merkezinden dışa doğru büyüyen 5 adet 8 köşeli yıldızlar şeklinde tasarlanmıştır. Bu şekilde toplam 40 yıldız köşesi bulunmaktadır.
Sekiz köşeli yıldız motifi iki karenin aynı merkez etrafında döndürülmesi ile elde edilmektedir. Türkistan’dan Balkanlara önceki dönemlerde de çok sayıda eserde kullanılan bu motif; Orta Asya’da Türkistan yıldızı olarak bilinmekte olup Semerkant ve Buhara’da yer alan türbelerin çini motiflerinde kullanılmıştır. Türklerin Anadolu’ya gelişleri ile özellikle Selçuklu mimarî eserlerinde sıklıkla kullanıldığından dolayı Selçuklu yıldızı olarak bilinir olmuştur. Eskiden beri sadece mimarî eserlerde değil; halı, çini, seramik, heykel, cilt, tezhip gibi sanat alanlarının günümüze kadar ulaşmış örneklerinde de kendisine yer bulmuştur.
Bektaşî’likten Nakşbendî’liğe, Yesevî’likten Kadirî’liğe kadar geleneksel tasavvuf hayatında sekiz köşeli yıldız bu minvalde ele alınmıştır. Zaman içerisinde sekiz köşeli yıldızın her bir burcunun İslâm’ın temel prensiplerinden bir erdemi simgelediği kabul edilmiştir. Birçok kaynakta bu erdemler; merhamet, sabır, doğruluk, sır tutmak, sadakat, mütevazılık, cömertlik ve şükretmek olarak sıralanmıştır. Selçukluların; sahip oldukları topraklarda bu temel ilkeleri şiar edindiği belirtilmiştir. Sekiz köşeli yıldızın bir başka anlamı da zaferdir. Dört ana yön ve dört de ara yönü bünyesinde toplayan sekiz köşe, bütün yönlerde, girişilen bütün işlerde zafer kazanılacağı anlamını da taşımaktadır. Yeni Camii ahşap tavan mimarisi estetik mimarî anlayışını daha da öteye taşımıştır. Sekiz köşeli yıldız motiflerinin iç içe geçerek caminin üstünü bir kubbe şeklinde kapladığı eser ziyarete gelenleri kendisine hayran bırakmaktadır.
Sekiz köşeli beş yıldızın iç içe geçtiği eserde bu şekilde kırk adet köşe bulunmaktadır. Bu motif içinde sekiz sayısının yanı sıra kırk sayısının da hikmetlerini barındırmaktadır. Günlük kılınan 40 rekât namazı temsil eden kırk sayısı aynı zamanda tasavvuftaki evliyaullahtan kırkları bizlere hatırlatmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e kırk yaşında peygamberliğin gelmesi ve malın kırkta birinin zekât olarak verilmesi gibi İslâmî konuları da akla getirmektedir. Ayrıca Yeni Camii bölümünde 40 adet küçük pencerenin bulunması sanatsal açıdan bir bütünlük arz etmektedir. Klasik manadaki minber mimarisinden farklı olarak Anadolu’da Dulkadiroğulları Beyliği Dönemi’nde örnekleri görülen “mihrap-minber-kürsü ” üçlemesinin bir arada bulunması camiye ayrı bir görsellik katmaktadır. Bu şekilde hem minberin cami içerisinde fazladan yer kaplaması önlenmiş hem de cami görevlisinin giriş bölümü ayrı tutularak cami cemaatini rahatsız etmeden görevini yerine getirmesi sağlanmıştır.
Resul KESENCELİ
YazarÜmmü Mektum... Mekke’de ashâb-ı kirâmın ilk iman edenleri arasında yer alır. Hicret’ten sonra Hz. Peygamber (s.a.v.)’ın ikinci müezzini olmuş ve Medine’de vâlilik yapmıştır. İsmi önceden Husayn iken, ...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
BeyitGönül bir bahr-ı ummândır ana hadd ü pâyân olmazDerûnu dürr ü cevherdir ki pinhândır ayân olmaz(Gönül sonsuz, uçsuz bucaksız bir okyanustur. İçi türlü mücevherlerle dolu gizli bir hazinedir. Bu ...
Yazar: Resul KESENCELİ
1.BeyitSafâ ancak gönülde yâr için sevdâ-yı aşkdır hepDevâ-yı derd ü gam âlemde bir sahbâ-yı aşkdır hep(Gönül rahatı, iç huzûru sevgili için çekilen aşkın sevdâsındadır. Âlemde, çekilen dertleri...
Yazar: Resul KESENCELİ
Sözlükte "pişmanlık, nedâmet, geri dönmek, rücû etmek, dönüş yapmak, vazgeçmek” anlamına gelen tevbe, İslâmî terminolojide “insanın bilerek veya bilmeyerek işlediği hatadan, kusurdan, günahlarından do...
Yazar: Mehmet DERE