Mustafa Takî Efendi’den İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi’ye İntikâl Eden Emânet
Mustafa Takî Efendi (ö.1925), bir ilim ve fikir adamı, bir mürşid-i kâmil, TBMM’nin ilk konukları arasında bir milletvekili ve topluma hizmete adamış ömrü ile yakın tarihimizde derin izler bırakmış bir gönül eridir.[1] İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi (ö.1969) ise Takî Efendi’den sonra hizmet yolundaki bayrağı devralan Sivas merkezli hizmetleri ile Anadolu’da hatta yurt dışında geniş kitleleri tesir halkasına dâhil eden bir yol göstericidir.[2]
Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde Tokat Mebusu olarak görev de yapan Mustafa Hâkî Efendi (ö.1921) membaından beslenen bu iki güzide ismin kendi aralarındaki etkileşimleri de dikkate şayandır.[3] İhramcızâde İsmail Efendi, Sivas’ta açtığı Kâdirî Tekkesi ile hizmet eden Mûr Ali Baba,[4] Hz. Peygamber (s.a.v.)’in soyundan olup Rifâî Şeyhi olarak görev yapan, Sivas Kongresi başta olmak birçok sahadaki hizmetleri ile gönüllere dokunan Abdullah Hâşim el-Mekkî (Arap Şeyh)[5] ve Tokatlı Mustafa Hâkî Efendi gibi birçok gönül insanın hizmetinde bulunmuş, onların özel dualarına mazhar olmuş, Hakk’a ve halka hizmeti ile gönüller kazanmış bir hakîkat arayıcısıdır.
Onun hizmet anlayışında, manevî seyrinde, ilmî ve kültürel faaliyetlerinde zikredilen bu isimler kadar etkili olan bir üstâdı da Mustafa Takî Efendi’dir.[6] Bu çalışmada Takî Efendi’nin İhramcızâde İsmail Efendi üzerindeki tesirine işaret olan fikir dünyalarındaki etkileşim, hizmet anlayışlarındaki benzerlik ve hakîkat arayışlarındaki yakınlık üzerinde durulacaktır.
Mustafa Takî Efendi’nin Hakîkat Arayışı, Fikir Dünyası ve Hizmet Anlayışındaki Emanetlerin İhramcızâde İsmail Efendi’ye İntikâli
Mustafa Takî Efendi, gönlündeki aşk ateşini Hakk’a visâl ile teskin edebilmek için kendisine yol gösterecek bir rehber arayışına girmiş ve soluğu Tokatlı Mustafa Hâkî Efendi’nin kapısında almıştır. Takî Efendi, Tokat’a gidip Mustafa Hâkî Efendi’ye intisabının ardından üç gün sonra hilâfet almış, teslimiyetini bu kadar kısa bir sürede hilâfet alarak gözler önüne sermiş bir maneviyât eridir.
Mustafa Hâkî Efendi, “Takî Efendi, tutuşturulmaya hazır bir kandil olarak bize geldi. Biz de onun kandilini tutuşturup hilâfetle görevlendirdik.” diyerek Takî Efendi’nin kemâline işaret etmiş ve ona verdiği değeri göstermiştir. Takî Efendi, Mustafa Hâkî Efendi’nin maddî ve manevî birikiminden istifâde etmiş ve onun yolunu dünya ve ahiret mutluluğu için vazgeçilmez bir yol olarak benimsemiştir. Takî Efendi, üstadının vefatının ardından ona ithâf ettiği bir mersiye ile üstadına olan sevgi ve saygısını göstermiştir.[7]
Takî Efendi’nin tecrübe ettiği bu süreçleri İsmail Efendi de tecrübe etmiştir. Yukarda işaret edildiği gibi birçok isme hizmet eden İsmail Efendi, hakîkat arayıcısı olarak çıktığı bir seferde annesi Ayşe Hanım’ın üstâdı olan Tokatlı Mustafa Hâkî Efendi’yi ziyarete gitmiş ve daha ilk karşılaşmalarında Hâkî Efendi’nin manevî tesiri ile kendinden geçmiştir. Hâkî Efendi, İsmail Efendi’ye “Evlâdım, siz Hacı Ayşe Hanım’ın oğlu değil misiniz?” diye sormuş, İsmail Efendi de “Evet!” diyerek bu soruya cevap vermiştir. İsmail Efendi, “İşte o an oldu. Alan aldı veren verdi.” buyurarak üstâdı ile olan ve paha biçemediğini ifade ettiği manevî alış verişe işaret etmiştir.[8]
İsmail Efendi, tıpkı Mustafa Takî Efendi gibi üstâdı Hâkî Efendi’nin gönül kandilini tutuşturan tesiri ile manevî yolun zirvesine ulaşmıştır. Hâkî Efendi’ye ve onun memleketi Tokat’a övgü dolu şiirler yazan İsmail Efendi, tıpkı Takî Efendi gibi, üstâdına ve şehrine olan hürmetini gözler önüne sermiştir.[9] Aynı bahçenin gülleri olan Takî Efendi ve İsmail Efendi, Hâkî Efendi’nin vefatından sonra bu kez şeyh-mürîd ilişkisi ile buluşmuşlardır.
İsmail Efendi, Takî Efendi hayattayken onun önüne geçmesinin mümkün olmadığını söylemiş, herhangi bir tartışmaya mahâl bırakmayacak bir netlikle Takî Efendi’nin evine gidip ona intisap etmiştir. Ona yaklaşık dört yıl hizmet eden İsmail Efendi, Meydan Cami’nde Takî Efendi’nin gözetiminde halvete girmiş, Mustafa Hâkî Efendi’nin oğlu Bahâüddîn Efendi (ö.1964) ve Takî Efendi’nin damadı Cizözlü Yusuf Efendi (ö.?) ile birlikte onun halîfeleri arasında yer almıştır. Sonuçta, manevî seyrin tekâmülü ile gönlünü huzura erdiren Takî Efendi gibi İsmail Efendi de gönül huzurunu maneviyât bahçelerinin güllerini dermekte bulmuştur.
Takî Efendi aynı zamanda, içerisinde bulunduğu dönemin şartlarını göz önünde bulundurarak âlim kişiliği ile topluma yön vermiş bir ilim adamıdır. Bu anlamda Takî Efendi, kaleme aldığı Târîh-i Nûr-i Muhammedî, Kırk Hadîs, Ağaç Dikmenin Fazîleti adlı eserleri, Sebîlürreşâd, Sırât-ı Müstakîm, Beyânü’l-Hak, Kızılırmak, Vicdân ve Mikyâs-ı Şerîat gibi döneminin önde gelen gazete ve dergilerinde yayımladığı yazılarla İslam dünyasının dertlerini sahiplenip çözüm önerileri sunan, ömrünü Müslümanlara ve İslam’a hizmete adamış bir rehberdir.[10]
Takî Efendi’nin bu fikrî katkıları İsmail Efendi’de de karşılık bulmuştur. İsmail Efendi de, tıpkı Takî Efendi gibi, döneminin şartlarını göz önünde bulundurarak insan yetiştirme gayreti ile hareket etmiş, ard arda gelen savaşlar neticesinde yoksulluk ile kıvranan toplumun ihtiyaçlarını gidermek, cami, okul, medrese ve yol gibi faaliyetleri ile dönemin yerleşim merkezlerine göre geride kaldığını öngördüğü memleketleri imar faaliyetleri ile topluma hizmet yolunu tercih etmiştir.
Takî Efendi’nin Târîh-i Nûr-i Muhammedî adlı mensûr eserini Mevlîd-i Nebî adıyla manzûm hale getiren İsmail Efendi, “Bizim dönemimiz eser yazmaktan ziyade insan yetiştirmeyi gerektiren bir dönemdi. O nedenle eser yazmayı değil insan merkezli faaliyetleri tercih ettik.” diyerek kendisine annesinin de tavsiyesi olan bu yolu tercih etme sebebini açıklamıştır.[11]
Takî Efendi’den İsmail Efendi’ye intikal eden bir emanette her iki ismin sükût üzere irşâd faaliyetlerini yürütme anlayışlarıdır. Takî Efendi’yi tanıyanlar, vaaz ve irşâd maksadıyla yapılan konuşmaları hariç, dünya işleriyle ilgili konuştuğu kelimelerin 7-8 kelimeyi geçmediğini ifade etmektedirler.[12] İsmail Efendi de üstadı Takî Efendi gibi sükût üzere olmayı tercih eden bir mürşid-i kâmildir. “Efendim, çok konuşmuyorsunuz. Biraz konuşsanız da biz de istifade etsek.” diyenlere “Sükûtumuzdan bir şey anlamayan konuşmamızdan hiçbir şey anlamaz. Biz ne bulduysak sükûtta bulduk.” şeklinde cevap vererek Takî Efendi ve diğer üstâdlarından kendisine intikâl eden bu emanetin önemini dile getirmiştir.[13]
Takî Efendi, üstâdı Mustafa Hâkî Efendi’nin vefatından sonra irşâd makamına geçmiş ve üstadının usûlü üzere bu hizmeti yaklaşık dört yıl devam ettirmiştir. Takî Efendi’nin vefatından sonra ise irşâd makamına İsmail Efendi geçmiş, üstâdları Mustafa Hâkî Efendi ve Mustafa Takî Efendilerin usûlleri ile hizmetlerini sürdürmüştür. Bu yönüyle İsmail Efendi, Hâkî Efendi’nin maddî ve manevî sahadaki irşâd vazifesini Takî Efendi kanalıyla almış ve bu vazifesini vefatına kadar büyük bir samimiyet ve gayretle yerine getirmiştir.
Takî Efendi, siyasî faaliyetlerini, döneminin topluma hizmet etmek için bir araç olarak görmüştür. Üstâdı Mustafa Hâkî Efendi’nin Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde Tokat Mebusu olarak bulunması gibi, Takî Efendi de ilk TBMM’de Sivas Mebusu olarak görev yapmıştır.[14] Üstâdlarının topluma hizmet olarak aracı gördükleri siyasî faaliyetleri İsmail Efendi, döneminin nazik şartları gereğince topluma hizmet aracı olarak daha etkili yollar bulunabileceği gerekçesiyle tercih etmemiştir. İsmail Efendi’nin bu tercihinde de üstâdları Mustafa Hâkî Efendi ve Mustafa Takî Efendilerin dönemlerinin şartlarını göz önünde bulundurup halka hizmette etkili olanı tercih etme düşüncelerinin etkili olduğu söylenebilir.
Son olarak Takî Efendi’den İsmail Efendi’ye intikal eden bir başlığı, İmam-Hatip Liselerinin kurulması ve bu müesseselere hizmet etme şiârını gündeme getirmek istiyoruz. Takî Efendi, ilk mecliste yaptığı konuşmalarda halka dinini anlatacak, onların dünya ve ahiret işlerinde rehber olacak, sahîh dinî bilgi ile onları buluşturacak, memleketin maddî ve manevî çehresine şekil verecek gönül insanlarının yetiştirilmesinin zorunluluğundan bahsetmiştir.
Takî Efendi ve onun gibi düşünen insanların gayretleri ile İmam-Hatip liselerinin açılması kararlaştırılmış ve günümüze kadar bu liselerin faaliyetleri süregelmiştir.[15] İsmail Efendi de üstâdı Takî Efendi gibi İmam-Hatip Liselerinin inşası, burada okuyan öğrencilerin iâşe ve barınma ihtiyaçlarının karşılanması, buralardan mezun olan öğrencilerin halka hizmet edebilmeleri için alınması gereken tedbirler gibi birçok başlıkta İmam-Hatip Liselerine hizmetleri ile dikkat çeken bir isim olmuştur.
Bu yazıyı kaleme alan kimse de dâhil, İsmail Efendi’nin üstlendiği Sivas İmam-Hatip Lisesi’nden birçok kişi mezun olmuş ve memleketin birçok önemli kademesinde kritik görevler üstlenmiştir. Bu yönüyle İsmail Efendi, İmam-Hatip Liselerinin inşası, ihyası ve onların dertleriyle dertlenmek şeklinde üstâdı Takî Efendi’den aldığı emaneti hakkıyla yerine getirmiştir.[16]
Netice olarak ifade etmek gerekirse İsmail Efendi, hizmet ettiği birçok büyük ismin çeşitli yönlerinden istifade ederek fikir dünyasını ve hizmet anlayışını şekillendirmiş bir gönül eridir. Mustafa Takî Efendi ise İsmail Efendi üzerinde etkili olmuş en önemli isimlerden biridir. İsmail Efendi, ilmî gayretleri, siyâsî faaliyetlere bakışı, sükût üzere irşâd metodu, manevî seyrin zevki ile hakîkat arayışı ve İmam-Hatip okullarına olan hizmetleri ile Takî Efendi’den aldığı emanet(ler)i hakkıyla yerine getirmiş, Takî Efendi kanalıyla Nakşbendiyye Tarîkatı’nın Hâlidiyye kolunun usûl ve esaslarını gününün şartlarına göre kullanarak Hakk’a ve halka hizmet etmeyi başarmış bir mürşid-i kâmildir. Mevlâ, “Efendi Hazretleri”ne, üstâdı Takî Efendi başta olmak üzere Hakk’a ve halka hizmet içi gayret gösteren bu yolun seçkin temsilcilerine rahmet eylesin.
[1] Fatih Çınar, Anadolu’nun Yakın Tarihindeki Gönül Erlerinden Mustafa Takî Efendi, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2019, s.9-139.
[2] Lütfi Alıcı, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi, Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri, Somuncu Baba Araştırma ve Kültür Merkezi Yayınları, Ankara 2001, s.1-113.
[3] Fatih Çınar, “İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak’ın Tokatlı Üstadı: Mustafa Hâkî Efendi”, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Sempozyumu Bildirileri, Buruciye Yayınları, Sivas 2010, s.59-107.
[4] Fatih Çınar, Mûr Ali Baba Hayatı, Eserleri, Dergâhı ve Bazı Düşünceleri, Buruciye Yayınları Sivas 2012, s.13-128.
[5] Fatih Çınar, “İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi (k.s) ve Arap Şeyh”, Somuncu Baba, (Ağustos 2013), Sayı: 154, s.66-69.
[6] Fatih Çınar, “İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak ve Üstâdı Mustafa Takî Efendi”, Somuncu Baba, (Temmuz 2009), Sayı: 105, s.58–61.
[7] Çınar, “İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak’ın Tokatlı Üstadı: Mustafa Hâkî Efendi”, s.80; Fatih Çınar, “Mustafa Takî’nin Bir Mersiyesi”, Sultan Şehir, Yıl: 2, Sayı:7 (Sivas 2008), s.26–29.
[8] Çınar, “İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak’ın Tokatlı Üstadı: Mustafa Hâkî Efendi”, s.82-85.
[9] Çınar, “İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak’ın Tokatlı Üstadı: Mustafa Hâkî Efendi”, s.100-102.
[10] Fatih Çınar, Mustafa Takî Efendi, Hayatı ve Makaleleri, Nasihat Yayınları, Ankara 2011, s.24-32, 38-157.
[11] İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak, Mevlid-i Nebî, Asitan Yayınları, Sivas 2010, s.9-55.
[12] Fatih Çınar, Sivas Mebusu Hacı Mustafa Takî Efendi, Hayatı, Eserleri, Fikirleri ve Tesirleri, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Lisans Tezi, Ankara 2006, s.11-12.
[13] İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak, Mevlid-i Nebî, s.97.
[14] Fatih Çınar, “İlk Meclis’in Sivas Mebuslarından Mustafa Takî Efendi'nin (ö.1925) Hayatı, Eserleri, Millî Mücadelede ve İlk Meclisteki Faaliyetleri”, Cumhuriyet Döneminde Sivas Sempozyumu (27-29 Ekim 2008), Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, Sivas 2009, s.41-79; Çınar, “İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak’ın Tokatlı Üstadı: Mustafa Hâkî Efendi”, s.65.
[15] Fatih Çınar, Mustafa Takî”, İmam Hatip Neslinin Önderleri Öncüler, Haz. Fatma Gülşen Koçak, Önder Kitaplığı, İstanbul 2001, s.215-229.
[16] Çınar, Mustafa Takî”, İmam Hatip Neslinin Önderleri Öncüler, s.224-228.
Fatih ÇINAR
Yazar17.yüzyılda, Anadolu’da, dildeki başarısı ve gönlünün zenginliği ile dikkat çeken birçok mâneviyât erinden bahsetmek mümkündür.[1] Onlardan biri, üstâdı Abdülehad Nûrî-i Sivâsî (öl. 1061/1651) ve onun...
Yazar: Fatih ÇINAR
İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak (k.s.), Anadolu’nun yakın tarihinde ilmî, mânevî ve hizmet endeksli kişiliği ile derin izler bırakan nice büyük isimlerden biridir.[2] Zâhir ve bâtın sahalardaki hizmet...
Yazar: Fatih ÇINAR
Çok katmanlı anlam yapısına sahip olan tasavvufî şiirleri akılla hissetmek, duymak ve anlamak pek kolay değil. Tasavvuf kalp ayağıyla rûhî bir yolculuk olduğundan bu yola girmeyen, bu yolun erkânını i...
Yazar: Mahmut KAPLAN
Kaygusuz Abdal, Bektaşiyye Tarikatı’nın ve tekke edebiyatının en önemli simalarından birisidir.[1] XIV. yüzyıl sonu ile XV. yüzyılın birinci yarısında yaşayan, Teke ili Alâiye Sancağı Beyi’nin oğlu ol...
Yazar: Fatih ÇINAR