Dua: Allah ile Kul Arasında Kuvvetli Bir Bağ İbadetin Özü
Dua, Allah ile kul arasında kuvvetli bir bağdır; ibadetin özüdür. Dua, Rabb'e dönüş ve yönelişin adıdır. Dua, kuldan Rabb'e yükselen kulluk nişanı, Rab'den kula inen rahmet simgesidir. Allah'la kul arasında olan münasebetin tam odak noktasıdır.
Dua, başlı başına bir ibadet olduğuna göre sadece insana ait değildir. Bu yönüyle kâinattaki bütün mahlûkat onunla ilgilidir. Toprağın bağrına atılan bir tohum çatlamak, başını topraktan çıkarmak ve güneşe doğru filizlenmek için dua eder. Ama biz onun dilini anlamayız. Yumurtaları üzerinde yatan kuş, yavruları için dua eder. Ama kendi lisanında... Ağaçlar, mevsimi geldiğinde meyve vermek için dua eder. Ama insan bunun farkında değildir.
Kur'an-ı Kerim'de; "Kâinatta hiçbir şey yoktur ki hamd ile Allah'ı tesbih etmesin, O’nu anmasın, O’na dua etmesin. Fakat siz onların bu tesbihlerini, zikirlerini, dualarını anlamazsınız." "Habibim, insanlara de ki, duanız olmasaydı Allah katında ne ehemmiyetiniz vardı." buyurulmaktadır.
Allah katında bizim ehemmiyetimiz, değerimiz duamız sayesindedir. Duamız yoksa bir değerimiz de yok demektir. Onun için Allah'ın bütün sevgili kulları duadan bir an bile uzak kalmamışlardır. Mesela Kur'an'da peygamberler anlatılırken hep onların duaları nazara verilir ve onların dua insanları oldukları vurgulanır. Hz. Âdem (a.s.) dua eder ve hatası affedilir. Hz. Nuh (a.s.) o denli gürül gürül dua eder ki, onun duası neticesinde tufan gerçekleşir ve o da tufan peygamberi olur. Hz. İbrahim (a.s.) dua dua yalvarır ve nesiller sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diyecektir ki; "Ben, dedem İbrahim'in duasıyım."
Hz. Musa (a.s.), her dem dua hâlindedir ve duasıyla kardeşi Hz. Harun (a.s.), bir insana lütfedilen en büyük makama mazhar olur; yani peygamber olma şerefiyle şereflendirilir. Hz. Yunus (a.s.)'un, Hz. Eyyub'un (a.s.) ne hazin duaları vardır. Hz. Zekeriya (a.s.), Hz. İsa (a.s.) hep dua insanlarıdır. Ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ömründe bir an bile duadan uzak olmamıştır. Allah'ın bütün sevgili ve değerli kullarının hayatında dua çok önemli bir yer işgal etmektedir. Onlar büyük insan olduklarından mı duaya bu kadar önem vermektedirler, yoksa duaya çok ehemmiyet verdiklerinden mi büyük insan olma payesine ermişlerdir?
Başka bir ayette Rabb’imiz; "Anın beni, anayım sizi." buyurmaktadır. Cenab-ı Hakk'ın bizi anması ne büyük bir şeydir. İşte kul, bu büyüklüğe ve bahtiyarlığa O'nu anmakla ulaşır. Dua etmek de O'nu anmaktan başka nedir ki?
Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: "Allah katında duadan makbul ve kıymetli hiçbir şey yoktur." Çünkü rahmeti sonsuz, bizden dua etmemizi istemektedir. Mü’min Sûresi 60. âyette Rabb’imiz şöyle buyurmaktadır: "Bana dua edin, size icabet edeyim, cevap vereyim."
Şu hâlde biz dua etmekle Allah'ın sevdiği bir şeyi yapmış oluyoruz. Allah'ın sevdiği bir iş olmasının yanında O’nun emrettiği bir ibadeti yerine getirmiş oluyoruz. Dua, insanı hayırlara, iyiliklere yönlendirir. Evet, istiğfar yani günahlardan tevbe kötülüklere yönelmeye mani olduğu gibi dua da insanı iyiliklere yönlendirir.
Her şeyden öte, her şeyin üstünde, her şeyden önemli olan Allah'ın rızasıdır. O kazanıldığı zaman diğerleri de kazanılmış demektir. Öyle ise dualarımızda mütemadiyen O’nun rızasını istemeliyiz. Bizim ne güzel âdetlerimiz vardır: Birisinin bir iyiliğini gördüğümüzde "Allah razı olsun!" deriz. Bu üç kelimelik basit cümle aslında en önemli duayı ifade etmektedir
Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: "Bir kimse, kendisi için istediğini mü'min kardeşi için istemedikçe hakiki mü'min olamaz." "Allah'ın fazl-ı kereminden çok çok isteyin. Şüphesiz, Allah kendisinden istenilmesini sever."
Bakara Sûresi 186. âyette Rabb’imiz şöyle buyurur: "Kullarım sana beni sorduğunda söyle, ben onlara çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O hâlde kullarım da benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulurlar." Ğafir Sûresi 60. âyette de şöyle buyurulur: "Bana dua edin, size icabet edeyim, cevap vereyim."
Dua ikiye ayrılır: Birisi fiilî dua (tavır ve hareketle yapılan dua), ikincisi kavlî dua (dilimizle yapılan dua). Bir şeyin gerçekleşmesi için bu iki duaya riayet edilmeli. Mesela hasat mevsiminde bereketli mahsul için dua dua yalvaran kimsenin bu duasının gerçekleşmesi için öncelikle fiilî duasını bihakkın eda etmesi ve toprağın bağrına tohum atması gerekir.
Zamanı gelince tarlasını sürmesi, gerekiyorsa sulaması hep fiilî dua kapsamındadır. İmtihanında başarılı olmak için dua eden öğrencinin öncelikle ders çalışmak suretiyle fiilî duasını yapması gerekmektedir. Bize şah damarımızdan yakın olan Rabb’imiz, bizi bizden iyi bilmektedir. Dolayısıyla bir şey istediğimizde, o şeyin bizim için hayırlı olup olmayacağını da en iyi O bilir.
Sümeyye Büşra YILDIZ
YazarSultan II. Abdülhamid’in dördüncü kadınıdır. Abdülhamid Han’ın en tanınmış ve saygın zevcelerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Gerçek adı Ayşe’dir. Resmî kayıtlarda, doğum tarihi 10 Aralık 1867,...
Yazar: Bengisu HAYAT
El-Vedûd: Kullarını Bağışlamayı Çok Seven ve Kulları Tarafından Çok SevilenAllah'ın en güzel isimleri arasında yer alan el-Vedûd, Allah ile kulları arasındaki sevgiyi ifade eder. Sevgi, varoluşla alak...
Yazar: Editör
Yüce Rabb’imiz, hayvanlarla ilgili olarak En’âm Sûresi 38. ayet-i kerimede şöyle buyurur: “Yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi birer to...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
Ahlâk; kişinin nefsinde yerleşmiş, onun karakterini şekillendiren bir yetenek, bir kabiliyettir. Ahlâk, kişinin ayrılmaz bir parçasıdır ve davranışlarını etkiler. Kişinin yapmış olduğu davranışlar, iş...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ