Mushaf-ı Şerif
Anadolu'da bir köye, ahlâkı ve ilmiyle maruf iyi bir imam tayin edilir. İmam, kısa zaman zarfında köylü tarafından çok sevilir ve tutulur. Nihayet ramazan ayı gelir ve sırayla her akşam komşulardan biri, çok sevdikleri hocayı iftara davet eder.
Bir akşam, hocayı iftara davet eden köylünün hanımı, eşinin saklaması için kendisine verdiği bir miktar parayı hocayla birlikte iftar edecekleri odada sehpanın üzerine bırakmış ve iftar sofrasını hazırlama telaşıyla orada unutmuştur.
Sofra kurulur, iftar edilir, çaylar içilir ve yatsıya yakın hoca ve ev sahibi camiye giderler. Evin hanımı sofrayı kaldırıp odayı toplarken birden sehpanın üzerine bıraktığı paraları hatırlar fakat paralar ortada yoktur. Ne kadar arasa da paraları bulamaz.
Biraz sonra eşi eve gelince durumu ona anlatır ve Allahualem, paraları imam aldı çünkü bugün ondan başka bu eve giren olmadı diye düşünürler. Ev sahibi bu duruma çok üzülüp hocaya çok kızar ve ona bu işi hiç yakıştıramaz fakat hocaya bu konuyla ilgili hiçbir şey söylemese de ondan iyice soğur ve elinden geldiğince hocadan uzak durmaya gayret eder.
Günler çabuk geçer, yine ramazan ayı gelir ve komşular hocayı yine sırayla iftara davet etmeye başlar. Sıra, geçen sene ramazan ayında paraları kaybolan bu aileye gelmiştir. Ev sahibi köylü der ki: "Hanım, evet, ben hocaya gerçekten çok kızgınım ve kırgınım fakat adamcağızın belki bir sıkıntısı vardı da bize söyleyemedi ve onun için o parayı aldı. Sadakamız olsun, biz onu yine davet edelim.”
Hanımı da aynı şeyleri düşünmekte olduğundan hocayı iftara davet ederler. İftar edilir, sıra çay faslına gelir ve ev sahibi, hocaya der ki: "Hocam, bir yıldır sana karşı soğuk davrandığımın farkındasın, değil mi?”
Hoca:
"Evet, farkındayım fakat sebebini hâlâ anlamış değilim!" diye cevap verir.
Ev sahibi der ki:
"Hocam, geçen sene ramazanda sizi iftara davet etmiştik. Bir miktar paramız seni misafir ettiğimiz bu odada, şu sehpanın üzerinde duruyordu. Paraya ihtiyacın olduğunu bize söyleseydin biz sana zaten verirdik. Sana kırgınlığım işte bundandır.”
Takva sahibi hoca, bu sözleri duyunca ağlamaya başlar. Ev sahibi, bunu söylediğine bin pişman, hocayı teselli etmeye başlayınca hoca:
"Değerli kardeşim, ben bu sözlerinizden ve beni hırsızlıkla itham etmenizden dolayı değil, bir yıldır şu duvarda asılı duran mübarek Mushaf’ı bir kez olsun açıp okumadığınızdan dolayı ağlıyorum. Çünkü onu bir kez açıp okusaydınız paranızın onun içinde olduğunu görürdünüz. Çünkü sizin odada olmadığınız bir ara camdan içeri esen rüzgâr paralarınızı uçurmuştu. Ben de onları yerden toplayıp Kur'an'ın içinde bulunduğu kılıfa koymuştum." der!
Cenâb-ı Hâk, bizleri, Kur'an-ı Kerim'i tozlu raflardan indirerek başucu kitabı eyleyen bahtiyar kullarından eylesin!
Sema KORKMAZ
YazarDua bir ibadettir, hatta ibadetin özüdür. İnsanlar Allah’a muhtaçtır ve ihtiyaçlarını dua ile Allah’a bildirirler. İnsanlar, ihtiyaçlarını Allah’tan istemeli ve beklemelidir. Allah’tan başka hiç kimse...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
İnsan kendi varlığını, varlığının kemâlini ve devamını sever, kemâlinin azlığını ise sevmez. Bu durum insanı Allah’ı sevmeye götürür. Kendisini ve Rabb’ini bilen, varlığının devam ve kemâlini kendinde...
Yazar: Editör
Serçe kendince güya Allah’a darılmıştı. Günler geçiyordu ve serçe hiçbir şey söylemiyordu. İçine kapanmış, derin bir hüzne boğulmuştu. Artık Rabb’ine bir şey demiyor ve ondan bir şey istemiyordu! M...
Yazar: Sema KORKMAZ
El-Vedûd: Kullarını Bağışlamayı Çok Seven ve Kulları Tarafından Çok SevilenAllah'ın en güzel isimleri arasında yer alan el-Vedûd, Allah ile kulları arasındaki sevgiyi ifade eder. Sevgi, varoluşla alak...
Yazar: Editör