Somuncu Baba Külliyesi’nde Namazgâh ve Taç Kapı
İslâm tarihi boyunca yaşam alanları ve kurulan şehirler, mescid ve camilerin merkezi etrafında toplanmıştır. İş, güç ve çalışmalar namaz vaktine göre düzenlenmiştir. Namazgâh denince, “açık havada namaz kılınan yer” akla gelmektedir. Namazgâh, Farsça kökenli nemaz kelimesi ile yer anlamındaki gâh edatının birleşiminden meydana gelmektedir. Namaz, Kâinatın Efendisi Peygamberimiz (s.a.v.)’in tanımlarıyla dinin direği ve mü’minin mirâcı’dır.
Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi bir beyitlerinde ne güzel ifede eder;
"Mü’minin mi’râcıdır kalbî huzûr ile namâz
Kıl huzûr ile namâzın sırr-ı “esrâ” andadır"
Birer açık hava camisi durumundaki namazgâhlar, genellikle abdest almak için bir çeşme veya kuyu ile birlikte yapılırdı. Namazgâhlar asıl zeminden bir ya da birkaç basamak seki ile yüksekte tutulur, bu alan bazen sütre görevi yapan bir duvar veya benzeri bir yardımcıyla çevrelenir, kıble yönüne de bir mihrap taşı ilâve edilirdi.
Hazreti Peygamber (s.a.v.)’in Kubâ’da yaptığı ilk mescid ve cuma namazı kılınan Ranûnâ Vadisindeki Benî Sâlim Mescidi de böyleydi. Rasûlullah (s.a.v.) uzun bir sefere çıktığında dinlendiği yerlerde tespit edilen uygun bir alan temizlenir, etrafına taşlar dizilerek sınırları belirlenir ve burası namazgâh edinilirdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Mekke yolunda da çeşitli yerlerde namazgâhlar edinmiştir. Bu gelenek daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir.
Mesela Namazgâh, sıcak yaz aylarında, cuma, teravih, bayram ve cenaze gibi cemaatin yoğun olduğu ibadetlerin, ter ve nefes kokularından rahatsız olunmadan serinlik ve ferahlık içinde, açık havada edâ edilmelerini sağlar. İslâmiyet’in yaygın olduğu ülkelerde sayılamayacak kadar namazgâh vardır. Bunlar özellikle Anadolu’da hemen hemen tüm coğrafyada bulunmaktadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “Yeryüzü bana mescid kılındı.” şeklinde buyurduğu hadis-i şerifi gibi, ibadet kavramı insan ruhunun sükûna ermesi, iç huzura kavuşması ve varlık sebebinden uzaklaşmaması için kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Açık hava ibadethane yani camileri olan namazgâhlar; kadim uygarlığımızın, yüksek medeniyetimizin yeniden pırıl pırıl parıldamaya aday mücevherleridir. Peyzaj mimarimizin, açık mekân kültürü ve yaşanılır çevre düzeni anlayışına mükemmel örnektir. Namazgâhlar halk arasında; set, seki, edebiyatta ise su/fe, musallâ ve makam kelimeleri ile de ifade edilir.
2003 yılında ana mekânın sağ tarafına, 13×13 kare planlı ilave cami inşa edilmiştir. Tarihî ve manevî dokuya uygun olarak inşa edilen caminin cemaat giriş yeri ayrı olarak düzenlenmiştir. İlave camide çatı işçiliğine ayrı önem verilmiş, Güney Afrika’dan getirilen sapella ağacından ahşap el işlemeli olarak ters tavan/çatı yapılmıştır. Tefrişat, tarihî dokuya uygun olarak düzenlenmiştir.
Birincisinden ayrı olarak yapılan Yeni Camiin inşaatı ise 2009 Nisan ayında başlamış olup 25×25 kare planlıdır. Tarihî ve manevî dokuya, sanat ve estetik anlayışa uygun olarak yapılan Şeyh Hamid-i Veli Camii ve Külliyesi toplam 6.000 metrekarelik alanı kapsamaktadır. Kapalı alanı 3.000, açık alanı 3.000 metrekaredir. Kapalı alanda 5.000, açık alanda 5.000 olmak üzere toplamda 10.000 kişi namaz kılabilecek kapasitededir.
Somuncu Baba Külliyesi’nde iki ayrı namazgâh bulunmaktadır, Nadiren rastlanan bu özellik belki de Anadolu’da tekdir diyebiliriz. İlk namazgâh ana mekânın kıble cihetinde balıklı havuzun önünde bulunan 600 metrekarelik açık alandır. Bu alandaki zemin Marmara mermeridir.
Üçgen biçimli ve mermer döşemeli bu avlunun güneydoğu cephesi, yani Tohma’ya bakan kısımlarında ve namazgâhı çevreleyen bölümlerde bulunan korkuluklar Afyon Şekeri olarak tanımlanan mermerden yapılmıştır. Güney tarafında bir mihrap nişi bulunur. Mihrap nişi, 1.00x2.10 m ebatlarında olup sivri kemer alınlıklı ve yuvarlak gövdelidir. Alınlığında 0.78x0.22 m ebatlarında kelime-i tevhit ve 1417 yazısı ve tarihi vardır.
Buradaki tarihten mihrabın 2001 tarihinde yapıldığını öğreniyoruz. Mihrap köşeliklerinde dairevî kartuş içinde 20 cm’lik bir daire içine katmerli gül motifine benzer bezemeler yapılmıştır. Mihrap nişinin kenarlarında ise, prizmatik üçgenlerden oluşan ince bir dikdörtgen silme görülür. Çok güzel bir tarzda yapılan bu mekân huzur membaı, insan ruhunun sükûna kavuşması, muhiti olmayan deryadır ki her anında vuslatı yakalamanı neşesini barındırmaktadır. Bu neşve ise ancak hal ile yaşamakla ifade edilebilir.
Somuncu Baba Külliyesi’nde ki bulunan ikinci namazgâh ise Yeni Camiin kıble yönünde taç kapı, müze ve hanımlar bölümünün çevrelediği 1150 metrekarelik açık alandır. Bu alandaki zemin Bursa Kemalpaşa mermeridir. Ayrı bir mistik cazibe içerisinde bulunan bu mekândan Somuncu Baba Hazretleri ile hazireye çıkan, Hulûsi Efendi Hazretleri ve ahfad mezarlarına eriştiren çok latif merdivenler bulunmaktadır. Aynı zamanda Yeni Camiye bağlantıda bu mekânda yapılan merdivenlerle sağlanmaktadır.
Bu namazgâhta ki mihrap Elazığ sunta taşından 236 cmX314 cm ebadında yapılmıştır. Duvardan hafifçe avluya doğru taşkınlık yapan mihrap, klasik dönem Osmanlı mimarisi özelliklerine sahip, altıgen gövdeli ve üç sıra mukarnas alınlıklıdır. Mihrap köşelerinde dairevî bir kartuş içinde “Allah (c.c.) ve Muhammed (s.a.v.)” isimleri yazılıdır. Mihrap nişi, birbirini takip eden küçük lale motifleri ile zincir oluşturularak bir silme ile bezenmiştir. Aynı dikdörtgen silme mihrap kenarları ile çerçevelenmiştir. Mihrabın alınlığında küçük bir saçak ile dış kenarlarında urgan motifli kaval silme yer alır. Silmelerde kullanılan “lale” motifinin seçilmesi ayrıca önemlidir.
Kelime olarak ele alındığında Arapça “Allah” lafzına ait harfleri taşıyan “lale”, tasavvufta Allah’ın Bir’liğini temsil eder. Allah ismi, elif, lâm ve he harfleri ile yazılmaktadır. Bu harflerin ebced hesabı ile sayı değeri 66’ya tekabül etmektedir. Lalenin de, lâm, elif ve he harfleri ile yazılmasında, aynı sayıya ulaşılmaktadır. Altmış altı aynı zamanda “elhamdülillâh”a denk gelir. Onlar o hayret makamının coşkusuyla yaşadığı istiğrak hâline hamdederek “elhâmdülillâh” derler.
Lalenin içi kömür gibidir. Ancak dıştan görünmez. Dışı ise içinin tam tersine pas parlak, canlı ve ruha sekinet verici bir görünüme sahiptir. Onun bu hâli tıpkı bağrı yanık bir dervişin mütebessim olan hâlidir. Namazgâh avlusunun doğusunda, ağaç direkler üzerinde taşınan kırma çatılı bir sundurma yer alır. Burası yanından geçen Tohma Çayı’nı seyretmek üzere yapılmış seyir terası olarak kullanılmaktadır.
Sade bir motif ve latif bir güzellikle yapılan mihrapta modern mimariye uygun şekilde ses sistemi kurulmuştur. Ayrıca ana mekân ve Yeni Cami yürüme yolları üzerinde ısıtma sistemi yapılmıştır. Kışları soğuk olacağı için bu mekânda bu incelik ve zerafet düşünülmüş gelen misafirlerin ziyaret ve ibadet mekânlarına erişim en güzel hâliyle sağlanmıştır.
Taç kapı, kelime anlamı itibariyle genellikle cami, medrese, han, hamam gibi kamusal yapıların cephesini süsleyen anıtsal kapılardır. Taç kapılar, mimarlık tarihinin çeşitli dönemlerinde dış cephenin en dikkat çekici ve en belirgin mimarî elamanı olarak önem kazanmıştır. Türk mimarisinde, ilk bakışın yarattığı etkinin farkındalığıyla cephe çok önemsenmiştir. Dış cephede kullanılan taş malzeme ile muhteşem anıt cepheler oluşmuştur.
Bu kurgulanış içinde ise taç kapı uygulaması tüm ihtişamı kendinde toplayabilmiştir. Birincil bir anlam yüklenen taç kapı, şekillendiği geometrik form içinde bir sonsuzluk ve zaman döngüsü oluşturmaktadır. Dikdörtgen çerçeveye göre şekillenen kapı bloğu iki ana bölümden oluşmaktadır. Taç kapılar farklı form ve düzenlemeye sahip olabilirler burada mimar ve bani faktörü önemlidir. Bunun dışında farklı dönemlerde biçim olarak değişim gösteren taç kapıların Selçuklu Dönemi’nde daha abidevi ve tezyinatlı iken Osmanlı Dönemi’nde daha sade örneklerini görürüz.
İslâm mimarisinde Osmanlı Dönemi’ne anıtsal girişlere taç kapı denildiği gibi cümle kapısı da denilmiştir. Taç kapılarda çerçevenin üst kesimini ve kapı yan kanatlarının yan cephelerini kuşatan sundurma biçimindeki çatıdır. Saçaklar daha çok oluk, kaval ve pahlı silmelerle oluşturulur. Mimar Sinan Dönemi taç kapılarında hâkim kemer biçimi basık kemerdir. Geçme türlerinde ise ağırlıklı olarak basit zıvanalı geçme ve içbükey ve dışbükey zıvanalı geçme tercih edilmiştir.
Somuncu Baba Külliyesi Selçuklu-Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi modern mimarî anlayışı ile inşa edilmiştir. Mimarlar, mühendisler, teknik elemanlar ve ustalar tüm maharetlerini sergilerken gönül güzelliklerini yansıtmışlardır. Eserin vücuda getirilmesinde manevî bir güç, üstün bir ufuk, farklı bir anlayış çalışanları daima yönlendirmiş eserin en güzel şekliyle ortaya çıkmasını sağlamıştır. Taç kapıda Mardin taşı kullanılmıştır. Oturum alanı 95 metrekaredir. Giriş kapısının 255 cmX420 cm’dir. Kemerli sistemle geçiş yapılmıştır. Klasik Osmanlı mimarisini hatırlatır. Sade ve çok güzeldir.
Taç kapıya girişte Tohma Irmağının aktığı sağ kısımda bir bodrum kat bir oda, zemin kat bir oda, mutfak ve lavabo, asma katta bir oda ve lavabo bulunmaktadır ki ihtiyaç halinde gelen protokol burada misafir edilmektedir. Sol tarafta ise bir görevli odası bulunmaktadır. Taç kapının sol çıkış alanı 9.65 m’dir ki insanlar ibadet sonrası çıkış yaparken daha rahat bir şekilde mekândan ayrılmaları ve tıkanıklığın önüne geçmek amaçlanmıştır, hemen yan kısımda ise 99 basamak merdivenle mahalle ile bağlantı sağlanmıştır.
Bu incelik ise insanlara verilen kıymetin ince fikriyatını gösterir ki Külliye’ye rahat bir şekilde erişim sağlanmıştır. Ayrıca taç kapının sağ ve sol tarafının çok güzel bir tarzda çevre düzenlemesi yapılmış mavi ladinler ve güller dikilmiştir. Taç kapının çatısı kurşun kaplama olarak yapılmıştır, Somuncu Baba Türbesi’nin çatısı da kurşun kaplama olduğu için bir ahenk teşkil eder, bütünlük arz eder. Çatı da gizli oluk sistemi yapılmıştır. Çatı altındaki alınlıklar çıtalı çam olarak yapılmıştır.
Kırımlı beşik çatı olarak yapılan çatının içerisinde havalandırma ve ısıtma sistemleri mevcuttur. Zemine yakın yerde sert Midyat taşı kullanılmıştır ki böylece suya dayanıklılık sağlanmıştır. Çevresinde ise Kayseri bazalt taşı kullanılmıştır. Korkuluklar da Afyon Şekeri mermer olarak kullanılırken taban mermeri ise Bursa Kemalpaşa olarak kullanılmıştır. Duvar, tavan, kapı, pencere, yazıtlık gibi öğeler çok güzel bir şekilde dekoratif tarzda yapılmıştır.
Somuncu Baba’nın taç kapısının üzerinde çok güzel bir hatla Osmanlı Türkçesi olarak Somuncu Baba Hazretleri Külliyesi yazmaktadır. Aynı zamanda taç kapının giriş bölümünün sağ kısmında harika bir şekilde Somuncu Baba Hazretleri’nin ve Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin kısa bir hayatı kitabe şeklinde ziyaretçilerin istifadesine sunulmuştur. Somuncu Baba Külliyesi’nde ki taç kapı günümüz modern mimarinin en güzel örneklerinden olup bizi tarihin derinliklerine taşımakta ve Osmanlı taç kapı özelliklerini tüm sadeliği, güzelliği ve ihtişamını yaşatmaktadır.
Resul KESENCELİ
YazarYûnus Emre, tarihi şahsiyeti ile menkıbevî şahsiyeti arasında kalmış, hayat öyküsü halen netleşmeyen bir halk şairi sûfî olarak Anadolu insanının yakından tanıdığı birisidir. Hem onun hayatından bahse...
Yazar: Hamit DEMİR
1.Beyit:İki cihânın zübdesiyim cânibim cânân ileBen mekânıyım kânımın kânım bana mekân imiş(İki cihânın özüyüm, her ânım sevgili ile olmaktır, her yönümde sevgiliye yönelmektir. Kaynağımın mekân...
Yazar: Resul KESENCELİ
Tarihî seyir içerisinde Turan, Türkistan ve Mâverâünnehir diye adlandırılan coğrafya, tasavvufun beşiğidir. VIII-XI. yüzyıllarda İslâm dünyasının diğer önemli merkezleri gibi Orta Asya’da da tasavvuf ...
Yazar: Yusuf HALICI
Bir camiye girdiğinizde ibadet etmek ne kadar kolaydır. Zira içine adım attığınız mabedin tamamı sizin Allah’a yönelmeniz için inşa edilmiştir. Tertemiz halılar, ortamı aydınlatan lambalar, üşümeden r...
Yazar: Enbiya YILDIRIM