İslâm'a Adanmış Bir Ömür: Osman Hulûsi Efendi
Ömrünü İslâm'a ve gönüllerin ihya edilmesine adayan bir Hak ve Hakikat Dostu
Ömrünü İslâm'a ve gönüllerin ihya edilmesine adayan bir Hak ve hakikat dostu olan âlim, mütefekkir ve mutasavvıf Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi; özelde Darende 'ye (Malatya), genelde Türkiye'ye doğmuş bir maneviyat güneşidir. Babası, Somuncu Baba ahfâdından Es-Seyyid Şeyhzâde Hatip Hasan Efendi, annesi, Seyyid İbrahim Taceddin-i Veli soyundan Fatıma Hanım'dır. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı'nın kurucusu da olan Osman Hulûsi Efendi ömrü boyunca kırılan kalpleri onarmaya çalışmış, hayır ve hasenat peşinde koşmuştur.
O, her daim bîkeslerin ve ağlayanların gözyaşını silmiş, yetimlerin hâmisi, kimsesizlerin kimsesi olmuştur. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi, bir ömür Somuncu Baba'nın izinden gitmiştir. Hak bildiği yolda kararlılıkla yürüyen bu güzel insan, vaktiyle yazdığım "Darendeli Seyyid Osman Hulûsi" adlı şiirimde gönül aynamdan şöyle yansımıştı:
"Hulûsi kalp ile Hakk'a yöneldi
Darendeli Seyyid Osman Hulûsi
Cömertlikte derya, hep veren eldi
Darendeli Seyyid Osman Hulûsi
İlâhî sevdada aşkın demiydi
Ateş denizinde mumdan gemiydi
Zifiri gecede gönül şemiydi
Darendeli Seyyid Osman Hulûsi
’Hiçlik’ kumaşından ‘hep’ dokuyandı
Kâinat kitaptı, o okuyandı
Hakikat nârında bir ömür yandı
Darendeli Seyyid Osman Hulûsi
Yola revan oldu, vardı menzile
Hakk'ı, hakikati getirdi dile
Nübüvvet bağında âşıktı güle
Darendeli Seyyid Osman Hulûsi
Hakikat göğünden doğan güneşti
Karanlık gecede kamere eşti
Hakk'ı iz eyleyip yoluna düştü
Darendeli Seyyid Osman Hulûsi
Gönüllü bağbandı dostun bağında
Hakk'ı hâkim kıldı batıl çağında
Külleri gül etti kalp otağında
Darendeli Seyyid Osman Hulûsi
Somuncu Baba'nın yolundan gitti
Kalp sükûta erdi, keşmekeş bitti
Elifçe durmaya imanı yetti
Darendeli Seyyid Osman Hulûsi
Damlaydı, zamanla ummana döndü
Nefesiyle küfrün ateşi söndü
Hakk'a giden yolda öncüydü, öndü
Darendeli Seyyid Osman Hulûsi
Fenâ değil bekâ vardı payında
Tohma'nın efkârı demdi çayında
İradesi oktu kader yayında
Darendeli Seyyid Osman Hulûsi."
Klasik Türk şiiri olarak tanımladığımız Dîvân edebiyatının son temsilcilerinden biri sayılan Es-Seyyid Osman Hulûsi Ateş Efendi, 1914-1990 yılları arasında Darende’de yaşamış bir mutasavvıf, bir Hak ve hakikat şairidir. “Darendeli” sıfatı, burada yaşadığı için ona tavsif edilmiştir. O, bir “Seyyid”dir; yani Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in mübarek ve muazzez pâk soyundandır. Onun nesebi 36. kuşaktan Hz. Muhammed (s.a.v.)'e, 12. batından da Somuncu Baba’ya dayanmaktadır. Bu mümtaz özellikleri, onun hizmet ve irşat adamı olmasında etkilidir. Bu alana ilgi duyan ilim adamları, onun silsilesine bakarak nesebini ispat etmişlerdir.
Söz teknesinin usta bir hamurkârı olan mutasavvıf şair Osman Hulûsi Efendi'yi, Dîvân şiirinin 20. yüzyıldaki başarılı bir temsilcisi olarak kabul edebiliriz. Zira onun Dîvân şiiri sahasında birbirinden güzel gazel, kaside, rubai ve müstezat nazım şekillerinde yazılmış usta işi şiirleri vardır. Şiirlerinde çoğunlukla arûz ölçüsünü kullanmıştır. Miktarları az olsa da, heceyle yazdığı koşma ve semâîleri de mevcuttur. Onun Dîvân'ının yanında manzum ve mensur mektuplarının toplandığı Mektûbât-ı Hulûsî-i Dârendevî adlı mühim bir eseri daha mevcuttur. Bu arada “Hutbeler” adlı eserini de unutmamak lâzımdır.
Mutasavvıf şair Osman Hulûsi Efendi'nin güçlü sesinin günümüze yankısı "Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî", "Mektûbât-ı Hulûsî-i Dârendevî "ve "Şeyh Hâmid-i Veli Minberinden Hutbeler" adlı eserler vasıtasıyla ulaşmıştır. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin tasavvufî ve edebî kişiliğini yansıtan en mühim eseri Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî"dir. Bu kıymetli Dîvân Osman Hulûsi Efendi’nin hayatta iken basılan ilk ve tek eseridir. 1986 yılında ilk baskısı yapılan eserin zamanla birçok baskısı daha gerçekleştirilmiştir. Osman Hulûsi Efendi'nin kendi yakınları başta olmak üzere, dost ve çevresine gönderdiği evrensel nasihatlerle dolu mektuplarından oluşan "Mektûbaât-ı Hulûsî-i Dârendevî" adlı eserinin ilk baskısı ise 1996'da yapılmıştır. Söz konusu kitapta 66 adet mektup yer almaktadır.
Yıkılan gönülleri imar ve ihya eden bir Hak dostu olan Osman Hulûsi Efendi'nin Şeyh Hâmid-i Velî Somuncu Baba Camii’nde imam ve hatiplik yaptığı dönemde, irâd etmiş olduğu hutbelerden, kendi özel kütüphanesinde yapılan araştırmalar neticesinde birçok hutbe içerisinden seçilen 150 kadar hutbe, Osmanlıca metninden transkribe edilerek "Şeyh Hâmid-i Velî Minberinden Hutbeler" adıyla günümüz Türkçesiyle yayına hazırlanmıştır.
Eser, Araştırmacı yazar Resul Kesenceli tarafından yayına hazırlanmış ve VII + 339 sayfadan oluşmakta olup Kasım 2000 yılında Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı Yayınları arasında Ankara’da bastırılmıştır. Eser; İçindekiler, takdim, önsöz, Osman Hulûsi Efendi’nin hayatının yer aldığı ilk bölüm, 150 tane hutbenin yer aldığı ana bölümden sonra lügatçe ve bazı hutbelerin orijinal nüshalarına örnek verildiği son bölümden oluşmaktadır.
Şiirlerinde eşref-i mahlûkat olan insanı, ilâhî aşkı, manevî coşkuyu, tefekkürü ve tezekkürü işleyen Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi, Hakk'ın rızasına nail olmak için kendini halka adamış bir insandı. O, irşat vazifesini ömrünün sonuna dek, fasılasız sürdürmüştür. O, sadece manevî hizmet etmekle kalmamış, muhtaçların ihtiyaçlarını görmek için de veren elle alan el arasında köprü vazifesi görmüştür. Muhtaç ailelerin çocuklarının okutulması için seferber olmuştur.
Bunun yanında insanları Hak ve hakikate çağırmak için İslâmî neşriyat sahasına da girmiştir. En son olarak 259. (Mayıs 2022) sayısı yayımlanan Somuncu Baba Dergisi, bu alanda bir yüz akıdır. Bu güzide dergide bugüne kadar yüzerce şair ve yazar kalem oynatmıştır. Bu derginin yayımını, kurmuş olduğu Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı aracılığıyla sürdürmüştür. O, bu vakıf çatısı altında daha birçok hayırlı hizmete imza atmıştır. Fakat yaptıklarını hep gizli tutmuş, kendini ön plana çıkarmamıştır. Bunların yanında Somuncu Baba Camii'ndeki imam-hatiplik görevini de hakkıyla ve lâyıkıyla ifa etmiştir.
Gönül dünyamızda kendilerine karşılık bulan edebî eserlerin her biri bir anlamda bir çeşit nazargâh, yani hayata bakma durağıdır. Herkes, edindiği kültürel birikimle ve inanç potansiyeliyle hayatı kendince anlamlandırır. Tasavvuf da hayata Hak ve hakikat dairesinden bakma eylemidir. Bu zaviyeden bakınca bazı değerler kıymetlenirken, bazı değerler (metalar) de kıymetini kaybetmektedir. Hayata tasavvuf penceresinden bakan gönül ehli bir insan olan Hulûsi Efendi'nin şiirleri bizi tasavvufî derinliğe götürür. Onlara o açıdan bakmak lâzım.
Fuzûlî'den Bâkî'ye, Nedim'den Şeyh Galip'e kadar asırlarca devam eden Dîvân edebiyatının son önemli temsilcilerinden kabul edebileceğimiz Es-Seyyid Osman Hulûsi Ateş Efendi, tasavvufî şiir sahasında önemli merhaleler kat etmiş bir duygu eridir. Onun şiirleri Hak ve hakikat dairesindedir. O, şiirlerinde manevî hayatı ve ilâhî aşkı işlemiştir. Onun şiirlerinde sanat kaygısı olmasa da, sanatkârane bir üslubun tesiri hemen kendini gösterir.
Es‐Seyyid Osman Hulûsi Ateş Efendi, bir Hak ve hakikat âşığıdır. Şiir yazsa da onun mesleği şairlik değildir. Hulûsi Efendi, hiçbir zaman süslü ve hünerli sözler peşinde koşmamıştır. O; sözüyle ve özüyle, peşinden gidilmeye ve örnek alınmaya lâyık bir mürşiddir. Bu modern çağın çarklarında dağılan gönüllerin toplayıcısı ve mürebbisidir o. Hulûsi Efendi, şiiri gaye olarak değil, daima bir vasıta olarak görmüştür. Onun içindir ki onun Dîvân’ı, tasavvufî ve didaktik yönleri ağır basan bir eserdir. Bu Dîvân, edebî sahada az eser veren Nakşî geleneğinin mümtaz ürünlerinden biridir. Bu yönüyle de ayrıca önemlidir.
Bilindiği gibi üç kıtaya adaletle hükmeden Osmanlı'nın altı yüzyılına damgasını vuran Dîvân edebiyatının dili ağırdır. Herkes bu edebiyattan bir mânâ çıkaramaz. Bu edebiyata vakıf olabilmek için Türkçe, Arapça ve Farsça kelime ve dil kurallarından oluşan Osmanlı Türkçesini iyi bilmek gerekir. Osman Hulûsi Efendi'nin şiirleri, klasik olarak tabir ettiğimiz Dîvân şiirlerine nazaran sade olsa da, yine de vasat okuyucunun bunları rahatça anlaması beklenemez. Onun içindir ki bu kıymetli şiirlerin şerhi yapılmış, öylece okura sunulmuştur.
Darende demek, en çok da “Hulûsi Efendi” demektir. O, Darende'yi maneviyat merkezi yapan müstesna bir kişidir. O; Darende'nin gözü, kulağı, dili ve kalbidir. Bu mübarek sima, buraya maddî ve manevî anlamda çok şey katmıştır. Halk onu sevmiş, adeta bağrına basmıştır. Onun içindir ki adı bugün de bu topraklarda yaşatılmaktadır. Darende’de bir Anadolu İmam-Hatip Lisesine merhum Osman Hulûsi Ateş’in adı verilmiştir. Burada okuyan çocuklar, inşallah onun ahlakıyla ahlaklanacaktır. Hepsi de şanlı geçmişiyle gurur duyacaktır.
Ceddimiz “Şerefü’l-mekân bi’l-mekin.” demişlerdir. Bu kelâm-ı kibarın anlamı “Bir yerin şerefi, orayı mesken tutanlardan gelir.” şeklinde ifade edilebilir. Bir başka deyişle “Mekânların şerefi, içindekilerle ölçülür.” diye de çevirebiliriz bunu. Konya’yı Konya yapan nasıl ki Mevlâna’ysa Darende’yi Darende yapan da Hulûsi Efendi’dir.
Bir gönül insanı olan ve “Garazsız hem ivazsız, hizmet et her cânlıya/Kimsesizin düşkünün ayağı ol eli ol.” diyerek kimsesizlerin kimsesi olduğunu gösteren, âlim ve arif bir insan olan Osman Hulûsi Efendi, Darende’yi manevî açıdan imar etmiştir. Yolunu şaşıranlara yoldaş olmuş, nefsini kılavuz edinenlere o gür sesiyle “dur” demiştir. Bu yönüyle Darende’ye hayat vermiştir adeta. Sadece sözleriyle değil, tavır ve davranışlarıyla da örnek olmuştur.
O, Darende’de bulunan Şeyh Hâmid-i Velî Camii’ndeki imam-hatiplik görevini 1945 senesinden 1987 yılına kadar aralıksız devam ettirmiştir. Burada bulunduğu zaman içerisinde insanların kurtuluşu için çabalamıştır. Derin sohbetleri susuz gönüllere can suyu olmuştur.
Osman Hulûsi Efendi, irşat faaliyetlerini camiyle sınırlı tutmamış, halkın ayağına kadar giderek, gaflete düşenleri uyandırmaya gayret etmiştir. İrşat ederken Yunus’un sevgisini, Mevlâna’nın hoşgörüsünü kendisine şiar edinmiştir. Müslümanların teşkilatlanmasının ehemmiyetine vurgu yapan bu Hak ve hakikat dostu, kurduğu vakıfla irşat çalışmalarını belli bir düzene oturtmuştur. Bugün ondan miras kalan Osman Hulûsi Efendi Vakfı, Darende merkezli olarak ülke genelinde birbirinden güzel faaliyetlerine devam etmektedir. Onun bıraktığı en güzel miras, bu vakıf ve onun etrafında açtığı aydınlık yoldur.
1914-1990 yılları arasında yaşayan Osman Hulûsi Efendi, “İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır.” hadisini kendine şiar edinmiştir. Oğlu H. Hamidettin Ateş, Hulûsi Efendi’yi şöyle anlatır: “Osman Hulûsi Efendi, din hizmetlerinin ve irşad faaliyetlerinin yanında, insanlarla ilişkilerinde dürüst, cömert, yardımsever, başkalarına yük olmayan onların yükünü paylaşan, kendi elinin emeğiyle geçinen, kimseye kötülük etmeyen, kendisine yapılan kötülüğü de affedebilen bir maneviyat eridir. Güzel ahlâklı insanları, gülü, bülbülü, seher vaktini, güzel kokuyu, dahası güzel olan her şeyi seven bir insan-ı kâmildir. Din, dil, ırk, sosyal statü gibi herhangi bir şekilde insanlar arasında ayrım yapmaksızın herkese karşı eşit, tutarlı ve yaklaşımcı tavırlar sergilemiştir.” (Somuncu Baba Dergisi-Sayı:128)
Vaktiyle "Darende'den Doğan Güneş" adlı şiirimde Es-Seyyid Osman Hulûsi Ateş Efendi'yi gönül dünyamda şöyle tasvir etmeye çalışmıştım:
"Darende’nin ufkundan doğdu irfan güneşi
Buz tutmuş yürekleri ısıttı aşk ateşi
Gönüllere müjdeydi maneviyattan haber
Nice dikenli yollar aşıldı hep beraber
Hakikat bahçesinde açınca iri güller
Hakk’ın güzel adını terennüm etti diller
Muhabbet yarenleri el alınca çınardan
Rahman ve Rahim olan azat eyledi nardan
Peygamber-i Zişan’ın neşet etti soyundan
Pay biçti ötelere hayat denen oyundan
Gerçek hürriyet için bende oldu Allah’a
Muhabbetin tılsımı çölleri etti vaha
Güzeller güzeline açınca kollarını
Nefsin güzergâhından ayırdı yollarını
Dağıldı karanlıklar, ışık oldu geceye
Hayatının manası sığdı iki heceye
Ateş denizlerinde yürekten “Allah” dedi
Gençlik elden kayarken derinden bir “âh” dedi
Dünya denen gurbette haz peşinde alıklar
Yaraladı bağrını kuru kalabalıklar
Hoş bir seda bıraktı Hulûsi Efendi’miz
Zaman zımparasıyla silinmez bu nurdan iz
Faniler göçüp gitti, kaldı yalnız Yaradan
Maneviyat tabibi kurtar bizi yara'dan
Ayrılığın hüznüyle yürekleri dağladı
Hulûsi Efendi’ye Hak dostları ağladı
Bizi yalnız bırakıp kutlu kervancı göçtü
Muhabbet kadehinden aşk şarabını içti
Hulûsi Efendi’ye binlerce rahmet olsun
Kandili olsun güneş, kabri nurlarla dolsun."
Ne mutlu onun açtığı aydınlık yoldan gidenlere!...
M.Nihat MALKOÇ
YazarGece pusluydu. Kapkaranlıktı her yer. Sanki ay'ı ve yıldızları göklerden çalmışlardı. Herkes günün yorgunluğunu atmak için uzanmıştı yatak veya koltuklarına. Kimisi de çoktan uykuya dalmıştı. Sıradan ...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
İnsanoğlu var olduğu günden beri dünyadaki nesneleri bazen merak bazen ihtiyaç gibi çeşitli sebeplerle toplama ve biriktirme hevesi içine olmuştur. Bunda çok kere zamanın yok ediciliğinden kurtarmak v...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin Gönül Coğrafyası1914 yılında, Malatya’nın Darende ilçesi Hacılar Şeyhli Mahallesinde dünyaya gelen Seyyid Osman Hulûsi Efendi âlim, mutasavvıf ve şairdir. Babası Şeyh Hâ...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Sarp kayalı dağlardanAştı Hulûsi Efendi.Mor sümbüllü bağlardanGeçti Hulûsi Efendi.Nesli pak gül soyundanHuyu nebi huyundanAbı hayat suyundaniçti Hulûsi Efendi.Yaradan’a bağlar özüYaşın yaşın ağlar göz...
Şair: Ramazan PAMUK