Fatih’in Yetiştiği Muhit
Bilindiği üzere büyük ve kahraman şahsiyetler, kökleri kadar çevreleriyle de birlikte değerlendirildiğinde gerçek tespitlere ulaşılır. Abidelerin üzerinde yükseldiği kaideler gibi, binaların sağlam temelleri misali büyük şahsiyetler de geçmişleri ve onları yetiştiren muhitleriyle şekillenirler.
Çağ kapayıp çağ açan, İstanbul’u gülzâr yapan Fatih Sultan Mehmed Han özenle yetiştirilmiştir. Çocukluk ve gençlik çağında şahsiyetine etki eden önemli kimselerle tanışmış ve onlardan ders almıştır. Onun bir ömür boyu kendilerinden faydalanmaya devam ettiği hocalarının ondaki fetih ruhuna ve şahsına çok şeyler kazandırmış olduklarını vurgulamak yerinde olacaktır.
Bununla birlikte bu süreçte babasının ilk sırada hatırlanmasının gerektiği de muhakkaktır. Fatih’in yetişmesinde çok büyük bir paya sahip olan, onun şahsiyetinin oluşmasında önemli etkisi bulunan babası II. Murad, ince ruhlu, hassas, güler yüzlü, çok adil, merhametli, sözüne sadık, cesur, azim ve tedbir sahibi, dindar, aynı zamanda ilme ve âlimlere, ediplere değer veren, musiki ve edebiyata düşkün, bizzat kendisi de şair bir padişahtır. Haftada iki gün âlim ve şairleri divanında toplayıp çeşitli konuların tartışılmasını, yeni tamamlanan edebi çalışmalarının tanıtılmasını sağlamıştır.
II. Murad’ın tasavvufî yöne kuvvetli bir meyli olduğu bilinmektedir. Buharalı âlim ve mutasavvıf Emir Sultan (Şemseddin Muhammed)’la olan yakınlığında ve Hacı Bayram-ı Velî ile temaslarında da bu yönün ağır bastığı bir hakikattir. Osmanlı Devleti’nde şehzadeler, ileride yüklenecekleri mühim görevler dikkate alınarak yetiştiriliyordu. Fatih’in de ilk hocası olarak Molla Güranî bilinmektedir. Kur’an-ı Kerim dersleri başta olmak üzere dinî tedrisat için Molla Güranî’nin derslerin ihmal edilmesine asla müsamahası olmadığı, ilk dersine elinde değneği ile girdiği ve çalışmalarında gevşeklik gösterirse bunu kullanabileceğini şehzadeye bildirdiği rivayet edilmektedir.
Fatih’in ikinci hocası olarak, ilmi yeterliliğini dönemin âlimlerinin ittifakla kabul ettiği Molla Hüsrev’dir. Molla Hüsrev, Fatih’in hem ilmi seviyesinin yükselmesinde ve hem de ahlaki eğitiminin oluşmasında önemli bir mevkie sahiptir. Fatih’in ona “Zamanın İmam-ı Azamı” diyerek hürmet ettiği, hatta camide bile karşılaşsa, ayağa kalkarak saygı gösterdiği bilinmektedir.
Fatih’in hocaları ve en yakın çevresinde bulunarak onu etkileyenler arasında unutulmaması gereken biri de Akşeyh veya Akşemseddin ismiyle tanınmış olan Şemseddin Muhammed b. Hamza’dır. Akşemseddin, tabipliği ve çeşitli ilimlerdeki başarısı kadar, tasavvufi yönüyle de tanınan bir şahsiyettir. Hacı Bayram-ı Velî’nin, dolayısıyla Somuncu Baba Hazretleri’nin manevî terbiyesinden istifade etmiştir.
Fethin gerçekleşmesinden sonra genç padişahın en yakın erkânı çevresinde olduğu halde Bizanslı genç kızlar padişaha çiçekler sunmak üzere yollara dökülürler. Fakat yanlışlıkla ellerindeki çiçek demetlerini, aksakallı bir ihtiyar olan Akşemseddin’e uzatırlar. Onun genç padişahı işaret etmesi üzerine Fatih; “Verin, verin. Padişah benim ama o benim hocamdır.” der. Ayasofya’da kılınan ilk Cuma namazında hutbeyi Akşemseddin okumuş, surlar önünde şehit düşen Ebu Eyyub el-Ensarî’nin kabrini de, Fatih’in isteğiyle o keşfetmiştir. İşte Fatih’in ruhunu yoğurup şekillendirecek kudretli manevî ellerin himayesinde olması onu cihan padişahı yapmıştır. Ruhu şâd makamı cennet olsun.
Bekir AYDOĞAN
YazarKökleri derinden dallarsa atiAkın akın gelen bu bizim gençlerFatih’in yolunda fetih saatiAkın akın gelen bu bizim gençlerİlimle bilimle kültür sanatlaDoldurur aklını her bir fırsatlaHedefe yürüyen kad...
Şair: Hulusi TATAR
Bir toplumun ortaya koymuş olduğu sanat eserleri; o toplumun ortak değerlerinin yansımasıdır. Asırlardır kâinattaki güzellikleri kendi kültür zenginliklerimizle yorumlayan sanat erbabı, gönül ve düşü...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Ayasofya... Hem herkese ait hem hiç kimsenin... Bin 500 yıllık mabedin korosu ilk günkü gibi renkli ve İstanbullu. Bu dünya mirasını ayakta tutan sadece teknik öğeleri değil Bizans'ın ve Osmanlı'nın m...
Yazar: Yusuf HALICI
Hz. Peygamber (s.a.v.), dünyaya gelmeden önce babası Abdullah’ı, altı yaşında iken de annesi Âmine’yi kaybetmişti. Yetim ve öksüz bir şekilde büyüyen Rasûlullah (s.a.v.), zaman zaman Mekke’den Medine’...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ