Emrolunduğun Gibi Dosdoğru Ol
Yüce Allah, Hûd Sûresi 112. âyette şöyle buyurmaktadır:
“Seninle beraber tövbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.”
Bu âyet-i kerimede Yüce Allah, Hz. Peygamber (s.a.v.) ve mü’minlere emrolundukları gibi istikamet üzere olmalarını emretmekte ve aşırılığı yasaklamaktadır.
Bu âyet ferdî ve sosyal hayatı düzenlemek için iki önemli esas getirmiştir. Birincisi, istikamet üzere olmak, ikincisi ise, aşırılıktan sakınmaktır. İstikamet üzere olan bir fert, kendi hayatını en güzel bir şekilde düzenlediği gibi istikamet üzere yaşayan fertlerin oluşturduğu toplum da barış ve huzur toplumu haline gelir.
İstikamet sözlükte, “düzgün ve dosdoğru olmak, eğri olmamak”[1] anlamına gelir. Terim olarak istikamet; “her türlü aşırılıktan sakınarak dosdoğru olmak” demektir.[2] İstikamet üzere olmak, İslâm’ın bütün emir ve nehiylerini hayatımızda uygulamak, mekruhlardan ve şüpheli şeylerden uzak durmak demektir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) istikamet üzere idi. O halde Hz. Peygamber (s.a.v.)’e “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” emrinden maksat, istikamet üzere olmaya devam et anlamında olsa gerektir.[3]
Abdullah b. Abbas’tan rivayet edildiğine göre Allah Elçisi’ne bu âyetten daha zor gelen bir âyet inmemiştir.[4] Nitekim Allah Rasûlü bir hadis-i şerifinde, “Beni Hud Sûresi ve kardeşleri (Vakıa, Hâkka, Mürselat, Nebe', Tekvîr, Ğâşiye) ihtiyarlattı.”[5] buyurmuştur.
Sûrede hangi hususun kendisini ihtiyarlattığı sorulduğu zaman, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” emrinin kendisini ihtiyarlattığını belirtmiştir.[6]
Aslında günahlardan masum olan ve daima istikamet üzere olan Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisi için değil, ümmeti için endişe duymaktaydı. Çünkü Yüce Allah, “Andolsun size içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.”[7] âyetinde ifade ettiği üzere o, kendisinden daha ziyade ümmetini düşünmekteydi.
İstikamet üzere olma emri, bütün iman, ibadet, muamelat ve ahlak konularında Allah’ın emirlerine uymayı, yasaklarından da harfiyen sakınmayı ifade etmektedir.[8] Zira Müslüman için bu çok zor bir emirdir.
Bunun zorluğunu açıklamak sadedinde tasavvuf erbabı, “İstikamet üzere yaşamak bin kerametten daha evladır.” demişlerdir.
İmam Gazalî’nin de dediği gibi bu dünyada sırat-ı müstakim üzere olmak, ahirette sırat köprüsünden geçmek kadar zordur.[9] Bu sebeple biz günde 40 defa okuduğumuz Fatiha Sûresi 6. âyette “Bizi sırat-ı müstakime hidayet eyle ve ayaklarımızı sırat-ı müstakim üzere sabit eyle.” diye dua ve niyazda bulunuyoruz.
Kur’ân-ı Kerim’de “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” emri, başka âyetlerde de tekrar edilmiştir. Bu âyetleri şöyle sıralayabiliriz:
“(Ey Rasûl’üm!) Sen onları (tevhid inancına) dâvet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah'ın indirdiği Kitab’a inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabb’imiz, sizin de Rabb’inizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir konu yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, dönüş de O'nadır.”[10]
“İlahınız bir tek ilahtır. Binaenaleyh O'nun yolunda dosdoğru olun ve O'ndan mağfiret isteyin…”[11]
“Dosdoğru olun ve cahillerin yoluna uymayın…”[12]
Hayatı boyunca bu emirlere uyup istikamet üzere olanlara Yüce Allah, büyük mükâfatlar hazırlamıştır. İstikamet üzere yaşayan kullara hazırlanan mükâfatlar âyetlerde şöyle açıklanmaktadır:
“Şüphesiz, Rabb’imiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!’ derler.”[13]
“‘Rabb’imiz Allah’tır.’ deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar cennet ehlidirler. Yapmakta olduklarına karşılık orada ebedî kalacaklardır.”[14]
“Eğer onlar, istikamet üzere dosdoğru olsalardı, onlara bol su verirdik.”[15]
Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatı boyunca Yüce Allah’ın emirlerine uyarak mükemmel bir hayat yaşamış ve bu hususta ümmetine en güzel örnek olmuştur. Bir defasında Hz. Aişe (r.anh.) onun gece ayakları şişinceye kadar namaz kıldığını ve ibadet ettiğini görünce: “Yâ Rasûlallah! Senin geçmiş ve gelecek bütün hataların bağışlandığı halde niye böyle kendini yoruyorsun?” dediği zaman Hz. Peygamber (s.a.v.) ona: “Şükreden bir kul olmayayım mı?” demiştir.[16]
Bir gün Süfyan b. Abdillah es-Sakafî, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e “Ey Allah’ın Rasûlü! İslâm hakkında bana öyle bir öğüt ver ki, senden sonra artık kimseden bir şey sormayayım.” dediğinde Hz. Peygamber (s.a.v.) ona: “Allah’a iman ettim de sonra da dosdoğru ol.”[17] buyurmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in saçlarının ağarıp ihtiyarlamasına sebep olan bu emir karşısında bizim tutum ve davranışımız nasıl olmalıdır? Allah’a imanımız bizim hayatımızı ne ölçüde yönlendirmektedir? Allah’ın emir ve buyrukları karşısındaki tutum ve davranışımızı yeniden gözden geçirmek ve hayatımızı Allah ve Rasûlünün emir ve buyrukları doğrultusunda düzenlememiz gerekir.
Ayetteki ikinci esas ise “Haddi aşmayın.” yasağıdır. Bu yasağın anlamı, Allah’ın kitabında belirlediği sınırların dışına çıkmayın[18], başkalarının hakkına tecavüz etmek suretiyle zulmetmeyin, demektir.[19] Zira Allah yaptıklarınızı çok iyi görmektedir. Allahu Teâlâ kullarını yaratıp onları bu dünyaya gönderip başıboş bırakmamıştır. Onları daima görüp gözetmekte ve murakabesi altında tutmaktadır. Dolayısıyla yaptıklarından dolayı hesap gününde onları hesaba çekecektir.
İslâm dininde ifrat ve tefrit yasaklanmıştır. İfrat, aşırılığı temsil etmekte, tefrit ise, ifratın tam zıttı olup normalden az anlamına gelir. İslâm orta yolu takip etmeyi, istikamet üzere olmayı emretmektedir.
Netice olarak diyebiliriz ki, istikamet ve haddi aşmamak İslâm dininde iki önemli esastır. Müslüman, başta Allah ile olan ilişkilerinde daha sonra da diğer insanlarla olan ilişkilerinde dengeli ve istikamet üzere olmalıdır. Hiçbir zaman haddi aşmamalı, istikametten ayrılmamalıdır.
Şair Said Paşa şöyle diyerek ne kadar güzel söylemiştir:
"Korkma düşmandan ki ateş olsa yandırmaz seni!
Müstakim ol, Hazret-i Allah utandırmaz seni!"
[1] İbn Manzur, İbn Manzur, “kaveme” md.; İbn Fâris, Mu’cemu makâyisi’l-luga, “kaveme” md.; Cevherî, es-Sıhah, “kaveme” md.; Çanga, Mahmut, Kur'ân-ı Kerîm Lügati, 409.
[2] Çağrıcı, Mustafa - Uludağ, Süleyman, “İstikamet”, TDV İslâm Ans., Ankara 2001, 23/348.
[3] Zuhaylî, et-Tefsiru’l-münîr, 12/166.
[4] Râzî, Mefâtihu’l-gayb, 18/72; Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur'ân, 11/224.
[5] Tirmizî, Tefsir, 57.
[6] Râzî, Mefâtihu’l-gayb, 18/72; Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur'ân, 11/225; Karaman, Hayrettin, vd, Kur’ân Yolu, 3/205.
[7] 9/Tevbe, 9/128.
[8] Zuhaylî, et-Tefsiru’l-Münîr, 12/165-166.
[9] Gazâlî, Kimyâ-yı Saadet, Trc. A. Faruk Meyan, Bedir Yayınevi, İstanbul trs., 1/99.
[10] 42/Şurâ, 15.
[11] 41/Fussilet, 6.
[12] 10/Yunus, 89.
[13] 41/Fussilet, 30.
[14] 46/Ahkâf, 13-14.
[15] 72/Cin, 16.
[16] Buhârî, Tefsîrû Sûre (48), 2; Müslim, Münâfikîn, 81.
[17] Müslim, İman, 62.
[18] Râzî, Mefâtihu’l-gayb, 18/73; Kurtubî, el-Câmiu li ahkâmi’l-Kur'ân, 11/225.
[19] İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azîm, 7/476.
Mehmet SOYSALDI
YazarYüce Allah, İsrâ Sûresi 35. âyette şöyle buyurmaktadır: "Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir."İslâm dininde can, ak...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Allahu Teâlâ, Bakara Sûresi 177. âyette şöyle buyurmaktadır: “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, k...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Yüce Allah Bakara Sûresi 185. âyette şöyle buyurmaktadır: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizde...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Horasan’dan Anadolu’ya göçen bir ailenin çocuğu olarak 1520 yılında Tokat’ın Zile ilçesinde dünyaya gelen Şemseddin Sivâsî, Halvetiyye Tarikatı’nın Şemsiyye Kolunun kurucusu, âlim ve şair bir zattır. ...
Yazar: Hamit DEMİR