Yoksullarla İftar Yapabilmek
Kur’an’da ve sünnette Ramazan ayına büyük önem atfedildiğinden Müslümanlar da bu ayda yapılacak ibadetlerin, hayır ve hasenatın sevabının daha çok olacağı umuduyla dinî sa’yü gayretini daha çok artırmaktadır. Diğer zamanlarda farzları edada ihmalkâr davrananların bile Ramazan ayında farzların yanı sıra nafile ibadetlere ve yardımlaşmaya önem verdikleri görülmektedir. Bazıları bu durumu “Ramazan Müslümanı” diyerek hafife alsa da sadece Ramazan’da iyi niyetle yapılan hayır işlerinin önemsiz olduğu söylenemez, belki bu insanlara Ramazan ayında yapmış olduğu güzel işleri yıl boyu devam ettirmesi tavsiye edilebilir.
Yardımlaşma, Allah için yapılırsa ibadet sevabı kazandırır. Yardımlaşma, hem insanı Allah katında yücelten hem de insanlar arasında gönül bağlarını kuvvetlendiren insanî bir erdemdir. Yardımlaşmayı sadece Ramazan ayına tahsis etmemek ve bu işi kültürel bir etkinlik olarak değil, Allah için ibadet niyetiyle yapmak gerekir. Bununla birlikte Ramazan ayında bireysel ve toplumsal dayanışmanın kültürü besleyen bir yönü de vardır. Yüzyıllardır Ramazan ayının hürmetine yapılan güzel işler, toplumun dinî ve manevî kültürü hâline gelmiştir.
İftar sofralarında komşu, akraba ve yoksulları ağırlamak, bu ayda en sık görülen değerimizdir. Osmanlı Devleti zamanında büyük şehirlerde orta hâlli ve varlıklı aileler, iftar sofrasında aile bireyleri dışında özellikle yoksulları ağırlamak için büyük çaba harcar; aileden biri, iftara birilerini bulup getirmek için ikindiden sonra kalabalık ortamlarda akşama kadar beklermiş. İftardan sonra da hane sahibi misafirine davetlerini kabul ettiği için hem teşekkür eder hem de sahurluk olarak bir paket hazırlarmış. Buna da “diş kirası” denilirmiş. Sahurluk pakete diş kirası denilmesinin sebebi olarak ise, misafirin iftarda yemek yerken dişlerinin aşınması gösterilirmiş.
Yoksullarla iftar yapmayı sadece onları eve davet etmek şeklinde anlamamak gerekir, bazen bir haneye birkaç gün yetecek bir kumanya hazırlayarak, bir saat önceden haber verip yoksulun evini ziyaret ederek onların sofrasında iftar yapılabilir. Bu ziyaretle hane sahibi evinde birini ağırlamış olduğu için onore olacaktır. Yoksul olsun ya da olmasın, komşu ve akrabalarla yapılan iftarlar da Ramazan ayının ruhuna uygun olarak ikili ilişkilerin daha sağlıklı yürümesine, aradaki muhabbetin artmasına ve varsa sorunların izalesine katkı sağlayacaktır.
Fitre, Ramazan ayına mahsus vacip bir ibadettir. Zekât mükellefi olanların yanı sıra, maddî yönden fitre almayacak düzeyde olanların da bu ibadeti ailede bulunan her fert için yerine getirmesi gerekir. Müslümanlar, hazır kesenin ağzını açmışken yıllık zekâtını, sadakasını da daha fazla sevap kazanma umuduyla bu ayda vermeyi tercih etmektedirler. Böylece maddî yardımlaşma sadece fitre ile kalmamakta, zekât ve sadakalarla da bereketlenmektedir. Yardımlar, nakit olarak yapılabildiği gibi, temel ihtiyaç maddelerinin yer aldığı kumanya paketleri ve giysilerle aynî olarak da yapılabilmektedir. Böylece fakir, yoksul, yetim ve öksüzlerin yüzleri gülmekte, fakirlerle zenginler arasında oluşabilecek haset ve kızgınlıkların önü alınmaktadır.
Yardımlaşmada fakir olan komşu ve akrabalara öncelik verilmesi gerekir. Zira biz yakınlarımızı ihmal ettiğimizde, onları tanımayan başkalarının onlara destek olması mümkün değildir. Bununla birlikte, küreselleşen dünyada ulaşım ve iletişim kolaylığı sebebiyle, binlerce kilometre uzakta yaşayan, özellikle savaş mağduru Müslümanlar da komşularımız kadar yakınımız sayılmakta, onlara da güvenilir vakıflar aracılığı ile yardım ulaştırmak, insanî ve İslâmî sorumluluklarımız arasında yer almaktadır.
Yıllardır iç savaşın hüküm sürdüğü Suriye, Afganistan ve Yemen’de öksüz ve yetim kalan çocuklar, açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. İki sene önce Yemen’e yardım götüren bir vakıf yetkilisi, Yemen’de yaşanan insani kriz hakkında, “Durum çok çok kötü.” ifadesi bile mevcut durumu anlatmada kifayetsiz kalır, kısaca vahim demek gerekir, demişti.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), Ramazan ayında cennet kapılarının açıldığını, cehennem kapılarının kapandığını ve şeytanların bağlandığını haber vermektedir. Bunun bir sonucu olarak diğer zamanlarda eli sıkı olan bazı Müslümanlar da Ramazan ayında daha çok yardım yapmaktadır. Bu da bir eğitimdir. Bilinçli bir Müslüman zimmetinde bulundurduğu malı, Allah’tan emanet olarak görür ve yaptığı yardımı da emaneti yerine ulaştırma sorumluluğu olarak değerlendirir.
Allah için vermek malı azaltmaz, aksine bereketlendirir. Yardım yapan Müslüman, hem sevap kazanmanın hem de bir garibanı sevindirmiş olmanın oluşturduğu müspet duygularla huzurlu olur. Yapılan bir araştırma, insanların en çok yardımlaşma anında mutlu olduğunu ortaya çıkarmıştır. İnsan ahirete sadece infak ettiklerini götürebilmekte, gerisi mirasçılara kalmaktadır.
Emine Büşra YÜKSEL
YazarKitabın adı: Divan Şiirinde Na’tYazar: Yrd. Doç. Dr. Emine YeniterziYayınevi: Türkiye Diyanet Vakfı YayınlarıYayın yeri ve yılı: Ankara/1993Sayfa sayısı: 390Yaş aralığı: 14+İşlenen konular: Na’t nedir...
Yazar: Sait ÖZER
İlk Müslümanlardan, İslâm Tarihinde Şehit Olan İlk Erkek Sahabî: Yasir Bin Amir (R.A.)Yâsir Bin Âmir (r.a.), Yemenliydi. Mekke’ye gelmiş, Mahzumoğullarından Ebû Huzeyfe’nin himayesine girmiş ve onun c...
Yazar: N.Nida DURAN
Bu yazıyı, Filistin ve Gazze’de yaşanan vahşetin sona erdiğini görmek umuduyla ve kurduğum hayalin dua yerine geçmesi dileğiyle yazıyorum. 2028 yılının sonbahar aylarıydı. Ailece Kudüs-Gazze bağl...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Sultan 2.Abdülhamid’in Başkadını Nazikeda KadınefendiSultan II. Abdülhamid’in başkadınıdır. Aslen Abaza’dır. 1848 yılında Abhazya'da doğduğu nakledilmektedir. Babası, Prens Arzakan Bey Tsanba’dır. Ann...
Yazar: Bengisu HAYAT