İlk ve Son İnen Âyetler
Kur’ân-ı Kerim’den ilk inen âyetler Alak sûresinin ilk beş âyetidir. Yüce Allah, bu âyetlerde şöyle buyurmaktadır: “Yaratan Rabb’inin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! Rabb’in, en büyük kerem sahibidir. O Rab ki kalemle (yazmayı) öğretti. İnsana bilmedikleri şeyi öğretti.”
Kur’ân-ı Kerim âyet ve sûreleri iniş sırasına göre tertip edilmiyor, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vahiy meleği Cibrîl’den aldığı talimata göre sıralanıyordu.[1] Dolayısıyla Alak Sûresi’nin bu âyetleri Hz. Peygamber (s.a.v.)’e Hıra Mağarasında inen ilk âyetler olmasına rağmen resmî sıralamada Hz. Peygamber (s.a.v.)’in emriyle Kur’ân’ın son kısmına 96. sıraya yerleştirilmiştir. Bu âyetlerde yüce Allah okumayı emretmekte ve insanın yaratılış maddesine dikkatleri çekmektedir.
Kur’ân-ı Kerim’den son inen âyet ise şöyledir: “Öyle bir günden (hesap gününden) sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese dünyada yaptığı amellerin karşılığı tamamen verilecek ve onlara asla haksızlık (zulüm) yapılmayacaktır.”
Bu âyet, âdeta Hz. Peygamber (s.a.v.)’e 23 yıl içinde inen bütün âyetleri, dünya ve âhireti özetlemektedir. Nitekim bu âyetin inişinden dokuz gece sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) Refiku’l-Âlâ’ya/Yüce Dost’a kavuşmuştur.[2] Bu âyet, yine Allah Rasûlü’nün emriyle Kur’ân’ın başında yer alan ve Medine’de ilk inen Bakara Sûresi’nin sonlarına 281. âyet olarak, sadaka ve infakı emreden ayetten sonraya yerleştirilmiştir. Böylece sadaka ve infakın önemine vurgu yapılmıştır.
Yani yüce Allah, peygamberlerin dahi “Nefsî, nefsî!” diyerek kendi nefislerini kurtarma derdine düşecekleri o hesap gününden korkmayı emrederek, Allah’ın verdiği nimetleri Allah rızasına uygun olarak tasadduk etmeyi/infak etmeyi emretmektedir. İnsanı o çetin günde kurtuluşa eriştirecek olan ameli, imanla birlikte sahip olduğu nimetleri Allah rızası için tasadduk etmesi ve muhtaçlara infak etmesidir. İslâm dini öyle bir dindir ki, sadaka verme/infak etme salih amelinin sevabına nâil olmayı sadece zengin/varlıklı insanlara has kılmamıştır. Hatta yiyecek ekmeği, içecek bir yudum suyu dahi olmayan fakir/yoksul insanlar da sadaka ve infak sevabına nâil olabilirler. Nitekim bu hususu Allah Rasûlü hadis-i şeriflerinde açıklamıştır:
Yüce Allah, “Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha hayırlıdır.”[3] buyurmuş, Allah Rasûlü ise, “Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi (tabiî) bir iyiliği bile sakın küçük görme!”[4], “(Mü’min) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.”[5] buyurarak insanın bu güzel davranışlarda bulunmak suretiyle sadaka sevabı kazanabileceğini ifade etmiştir. Bu güzel davranışları sergilemek için insanın zengin/varlıklı olması gerekmez.
Kur’ân’dan son inen âyetin bu yüce kitabın sonuna değil de sadaka ve infakı emreden bir âyetten sonraya konması çok anlamlıdır. Allah’ın verdiği nimetleri muhtaçlarla paylaşmayan insanlar, ölüm anında pişman olacaklardır. Çünkü ölümle insanın sahip olduğu bütün mal, mülk, makam, mevki ellerinden çıkacaktır. Artık insanın onlarla ilgili bir tasarrufta bulunma imkânı olmayacaktır. Nitekim bu hususta yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Herhangi birinize ölüm gelip de; ‘Rabb’im! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!’ demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın.”[6]
Bu ayette böyle bir duruma düşülmemesi için Yüce Allah, insanları uyarmakta ve sahip olunan nimetleri Allah’ın rızası doğrultusunda infak etmeye davet etmektedir. İşte Kur’ân-ı Kerim’den son inen âyette, insanın bir gün mutlaka Allah’a döndürüleceği hatırlatılmakta ve dünyada yaptığı amellerin karşılığı kendisine tam olarak verileceği bildirildikten sonra âyet, “O gün asla hiç kimseye haksızlık yapılmayacaktır.” ifadesiyle bitmekte ve böylece Allah’ın adaletine vurgu yapılmaktadır. Allah’ın mutlak âdil olduğu ifade edilmek suretiyle “Ey insan sen de asla hiç kimseye zulum/haksızlık yapma” denilmek istenmektedir.
Kur’ân-ı Kerim’den ilk inen âyette ise; “Yaratan Rabb’inin adıyla oku.” denilmek suretiyle okumak/ilim öğrenmek teşvik edilmekte, son inen âyette ise Allah’ın adaletine vurgu yapılmak suretiyle insan, âdil olmaya davet edilmektedir. Yani ilk inen âyet, bilim esasını, son inen âyet ise, adalet esasını ortaya koymaktadır. Hangi devlette bu iki esasa uyulursa o devlet ilerler ve muasır medeniyette en yüce yerini alır. Ancak hangi devlette bilim ve adalet arasındaki denge bozulursa o devlet gerilemeye, çökmeye ve yıkılmaya mahkûm olur.
Her Müslüman bu âyeti ezberlemeli, daima anlamını zihninde canlı tutmalı ve hayatının her anında bu ilkeleri uygulamalıdır. Mesela, bir insana haksızlık yapmak istediğinde bu âyeti hatırlamalı ve Allah’tan korkarak haksızlık yapmaktan vaz geçip âdil olmalıdır. Bir günah işlemek üzereyken yine bu âyeti hatırlamalı, bu dünyada yaptıklarının hesabını o dehşetli günde Allah’a vereceğini hatırlayarak o günahı terk etmelidir.
Netice olarak diyebiliriz ki, insan, bu dünyada gerçek mutluluk ve huzura ancak ilim ve adaletle kavuşabilir. O hâlde ilim ve teknikte ilerleyip muasır medeniyete ulaşıp en yüce yeri almak istiyorsak ilim ve adalete önem vermeliyiz. Zira başarının, kurtuluşun ve ilerlemenin anahtarı ilim ve adalettir.
[1] Soysaldı, Mehmet, Asırların İdrakine Kur’ân Tarihi, Nobel Akademik Yay., Ankara, 2021, 40, 57.
[2] Soysaldı, Kur’ân Tarihi, 44.
[3] 2/Bakara, 263.
[4] Müslim, Birr, 144; Ebû Dâvûd, Libâs, 24.
[5] Tirmizî, Birr, 36.
[6] 63/Münafikûn, 10.
Mehmet SOYSALDI
YazarKur’an ve sünnete göre iyi insan, insanlara faydalı olan, onlara güzel davranan, salih amellerde bulunan; bütün davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, insanlara iyiliği emredip, kendisini unutmayan; ...
Yazar: Vedat Ali TOK
Yüce Allah Bakara Sûresi 185. âyette şöyle buyurmaktadır: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizde...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Allahu Teâlâ, Enfâl Sûresi 22. âyette şöyle buyurmaktadır:“Şüphesiz ki, Allah katında canlıların en şerlisi, ilâhî gerçekleri düşünüp anlamayan o sağırlar ve dilsizlerdir.”[1]Bu âyet-i kerimede Yüce A...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Yüce Allah Tevbe Sûresi 34-35. âyetlerde şöyle buyurmaktadır:“Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah yolund...
Yazar: Mehmet SOYSALDI