Âşıkların Orucu
Yûnus mektebine mensup olan Anadolu insanının irfânında olmanın ve ermenin en önemli yolu riyâzettir. Riyâzet eğitiminin temeli ise oruç ibâdetidir. Orucu Hakk’ın buyruğu olarak gören ve oruç tutmanın lüzumuna inanan Yûnus Emre (720/1320) bir beyitinde şöyle demektedir:
Benden ögüt isterisen eydivirem bildigümden
Budur Çalab'un buyrugı tutun oruç kılun namâz[1]
Âşıkların oruçlarını aşkla tuttuklarından bahseden Yûnus Emre;
Ben oruç-namâz içün süçi içdüm esridüm
Tesbîh-seccâde içün dinlerem şeşte-kopuz[2]
demektedir. İlâhî aşkın hakîkatine eren âşığın suretten mânâya ermesini istemektedir. İbâdetlerimizi şekil ve surete indirgemeden hakîkatine ermemizi istemekte, orucun rûhuna ermemizi beklemekte, oruçla diriliş ve uyanış yaşamamızı hatırlatmaktadır.[3] Kulluk ve kurtuluşumuzun gerçekleşmesi için tek başına amelimiz yeterli değildir. Aslâ amelimizin görünen kısmına güvenmemiz gerekmektedir.
Hikmet-i teşrî’ boyutunda kulluğumuzda mahviyet bilincine ermemiz, amelimizle avunmamamız ve aldanmamamız gerektiğini vurgulamaktadır.[4] Oruç, namaz, hac ve zekâtla kişinin Hakk’a yakınlık sağlaması gerekirken, ameline güvenmek suretiyle bu kazanımlarını Hakk’a perdelenmeye sevk etmemesi gerektiğini Yûnus Emre şu şekilde vurgulamaktadır:
Orucuna güvenme namâzuna tayanma
Cümle tâ‘at tak olur nâz u niyâz içinde
Oruc-namâz gusl u hac hicâbdur âşıklara
Âşık andan münezzeh hâssü'l-havâs içinde[5]
Yûnus Emre dinî merâsim boyutunda yaşayıp ibâdetiyle caka satanlara sıklıkla çatar. Birtakım kisvelere bürünenlerin gösterişten uzak yaşantılarıyla nâfile ibâdetlerini gizleyen dervişlere taş atmalarından rahatsızlık duyar ve şöyle seslenir:
Namâz kıluram diyüben münkir gelmen dervîşlere
Eger bin yıl kılurısan kendü du‘ân yarlıgamaz.[6]
Kulluğunu fakr boyutunda icrâ eden derviş niyâz içerisinde Hakk’a boyun büküp olanca asâletiyle her türlü kayıtlardan kurtulması, bütün alâkalardan sıyrılması, Hakk’a giderken önüne çıkan her türlü engel ve bâdireyi aşması gerektiğini, orucun bir özgürlük deneyimi olmasını istemektedir.
Fakr ehli olanların hâlet-i rûhiyesini bu şekilde beyân eden bizleri oruçla dirilişe davet etmektedir.
Gündüz olalum sâ'im
Gice olalum kâ'im
Allah diyelüm dâim
Allah görelüm n'eyler[7]
İbâdet ve ahlâk ilişkisine dikkat çeken Yûnus Emre, ibâdetlerimizin bizleri ahlâk bakımından nasıl olgunlaştırdığına dikkat çeker. Oruç ibâdetimizle mütevâzı bir yaşam sürmeyi öğrenmeliyiz. Oruçla zorlukların üstesinden gelmeli, nefsimizi kontrol altında tutmalıyız. Âşık olarak dünyaya gönül vermemeli, elimizle arpa ekip ununa yarı kül katmalıyız. Kül yokluk ve tevâzu alâmetidir.
Anadolu'da Türkmen kadınları hamur yoğururken, "El benim elim değil, Fâtıma Annemizin eli." diyerek hamur teknesinin üzerine hafifçe kül serperlerdi. İçerisine kül katılan ekmek güneşte kurutulmalı ve bu ekmekten üç günde bir yiyerek iftar yapmalıyız. Kanaat, yokluk ve sabrı alışkanlık hâline getirmeyi öngören bu deneyim Yûnus’ta yaşanması istenen bir halvet deneyimidir.[8] Halvet deneyimi olarak gerçekleşen bu oruç işlevini Yûnus şu şekilde betimlemektedir:
Dünyâdan gönlini çeke eli ile arpa eke
Unına yarı kül kata güneşde kurutmak gerek
Aceb anı niçe yiye nefsi dilerse yiyleye
Kaçan kim iftâr eyleye üç günde bir itmek gerek[9]
Kanaat, sabır, nefsi tezkiye, aşk ve muhabbet atmosferi olan oruç ibâdeti Yûnus Emre’nin esridiği bir mevsimdir. Yûnus Emre âdetâ bir mekteptir. O mektebin tedrîsâtından niceleri gelip geçmiştir. Yûnus ikliminde yetişenlerden biri de Bursalı Âşık Yûnus’tur (ö. 843/1439). Ramazan ayının o kutsî atmosferine hayrandır. Ramazan ayının coşku dolu konumuna iştiyâk duyar. Allah’ın emri olduğu için oruç tuttuğunu, benliğinden sıyrılarak namaz kıldığını, Ramazan ayının gelmesini dört gözle beklediğini, oruç mevsiminin yollarını gözlediğini şu şiiriyle ifade etmektedir:
Muştâk olup özlediğim
Şehr-i Ramazân merhabâ
Rahip yolun gözlediğim
Şehr-i Ramazân merhabâ
Mâh-ı mübarek merhabâ
Safâ geldin izzet ile
Dahi azîm ni'met ile
Mü’minlere rahmet ile
Şehr-i Ramazân merhabâ
Mâh-ı mübârek merhabâ
Mü’minlerin bayramıdır
On bir ayın sultânıdır
Hakk’ın bize fermânıdır
Şehr-i Ramazân merhabâ
Mâh-ı mübârek merhabâ
On bir aylık yoldan gelir
Bir ay bize mihmân olur
Müzniblere gufrân olur
Şehr-i Ramazân merhabâ
Mâh-ı mübârek merhabâ
Derviş Yûnus söyler özden
Kan yaş döker iki gözden
Hoşnut olsun cümlemizden
Şehr-i Ramazân merhabâ
Mâh-ı mübârek merhabâ.[10]
Ramazan ayının gelişiyle gönlünde çiçekler açan Âşık Yûnus mânevî mevsimin bereketiyle cûş u râha gelmektedir. Heyecanı artmakta, şevk yaşamakta ve huzur bulmaktadır. Âşık Yûnus bir başka ilâhisinde ise İslâm’ın şiarlarına olan hürmetini, kutsal değerlere olan saygısını ve mübârek yerlere ve günlere olan sevdasını şu şekilde dile getirmektedir:
Çok şükürler olsun ki Kadîr Mervlâ’ya
İslâm dîni dirler bir dînümüz var
Niçe cânlar ‘âşık olur mahşerde
İslâm dini dirler bir dinümüz var
Bi-hamdillah Hakk’un emrin tutaruz
Mü’minlerün bayramına varuruz
İnşâ’allah yidi günde buluruz
Cum’a güni dirler bir günümüz var
Cehennem altında gayya kuyusı
Ana girenlerün başı kayusı
On iki aylar içinde ulusı
Şehr-i Ramazan dirler bir ayumuz var
Gâfil olman hey yarenler kardaşlar
………. kimler ala yoldaşlar
Secde kıldı taglar taşlar ağaçlar
Leyle-i Kadir dirler bir gecemüz var
Va’de yiter bir gün bize gel olur
Gözüm yaşı turmaz benüm sel olur
Okundukça yirler gökler nûr olur
Kelâmu’llah dirler Kur’ân’umuz var
Âşık Yûnus aşk odına yanaruz
Kevser ırmağından içüp kanaruz
Cümlemüz de şefâ’atin umaruz
Habîbu’llah dirler sultânumuz var.[11]
Gerek Yûnus Emre’nin gerekse Âşık Yûnus’un bu ve benzeri dizelerinde bizleri aşk tadında bir oruç serüvenine davet etmektedir. Yûnus Emre’nin dünyasında ibâdeti ihmal yoktur. Namaz, oruç, hac ve zekât gibi temel ibâdetleri basite indirgemek söz konusu değildir. İbâdetlerin ehemmiyetini göz ardı edip lakayt bir tutum sergilemek onun yaklaşımlarında aslâ görülmez. Kurtuluşu amelimizde değil teslimiyetimizde görmemiz gerektiğini vurgular.
İbâdet dirisi olup ibâdetlerimizi anlamlandırmayı hedefler. Kurtuluş mevsimi olan Ramazan ayları bir muhâsebe fırsatıdır. Nefsimizi hesâba çekip âhirete hazırlanmalıyız. Noksanlığımızın farkına varıp sâlih amellerle donanmalıyız. Kulluğumuzu candan gerçekleştirip Hakk’ın dîvânında yüz sürmeliyiz. Arınma mevsimi olan Ramazan ayında kendimize çekidüzen verip taşkınlıklardan kurtulmalı, günahlardan uzaklaşmalı, hatâlarımızı tamir etmeli, kabâhatlerimizi gidermeliyiz. Ramazan ayında bireysel ve sosyal kimliğimizle meleklerin tabiatına bürünmeli, ahlâkımızı güzelleştirmeli, mâneviyatımızı güçlendirmeliyiz.
Yûnus Emre’nin hassasiyetiyle bu mevsimde dilimizi zikrullâha, kalbimizi aşkullâha, bedenimizi Allah için tâate alıştırmalıyız. İbâdetlerimizin çokluğu, sevaplarımızın oranı ile değil, ibâdetlerimizde kalite düzeyini artırmanın çabasına bürünmeliyiz. Ne kadar ibâdet ehli olursak olalım kendi nefsimizi noksan kabul etmeliyiz.
Doymak bilmeyen, bir türlü uslanmayan, gittikçe azgınlaşan, taşkın sular gibi deli dolu akan, seller gibi akıp ortalığı tarumar eden nefsimizin taşkınlıklarını kontrol altında tutmalıyız. Nefsi tezkiye etmenin, açgözlülüğümüzü gidermenin, benliğimizi arındırmanın en güzel yolu oruç ibâdetidir. Oruç; riyâzettir, samimiyettir, arınmaktır, kurtuluştur, takvâ azığıdır, teslimiyet şuurudur, samedâniyet makamıdır, Hak Teâlâ’yı tek ve vazgeçilmez görmenin remzidir. Oruç hakîkat yolculuğu ve fırsatlar mevsimidir.
[1] Yunus Emre, Yunus Emre Dîvânı, haz. Mustafa Tatcı, MEB Yayınları, İstanbul 1997, c. II, s. 164, b.n. 109/2.
[2] Yunus Emre, Dîvân, c. II, s. 161, b.n. 106/8.
[3] Mustafa Tatcı, Yûnus’un Gül Bahçesinden Yûnus Emre’nin Hayatı-Eserleri Sanatı ve Şerhler, TOBB, Ankara 2013, c. 1, s. 227.
[4] Şevket Topal, “Yunus Emre’nin Tasavvuf Anlayışı Üzerine Bazı Fıkhî Mülahazalar”, Yunus’un Çağrısı -Yunus Emre Sempozyumu 15-16 Mayıs 2015-, ed. Mustafa Çöpoğlu, Yeşiller Matbaacılık, Ordu 2015, s. 88.
[5] Yunus Emre, Dîvân, c. II, s. 392-393, b.n. 302/13-14.
[6] Yunus Emre, Dîvân, c. II, s. 164, b.n. 109/3.
[7] Yunus Emre, Dîvân, c. II, s. 128, b.n. 71/6.
[8] Tatcı, Yûnus’un Gül Bahçesinden, c. 1, s. 227.
[9] Yunus Emre, Dîvân, c. II, s. 201, b.n. 140/4-5.
[10] Âşık Yûnus, Yunus Emre Dîvânı, haz. Mustafa Tatcı, MEB Yayınları, İstanbul 1997, c. IV, s. 41.
[11] Âşık Yûnus, Dîvân, c. IV, s. 57.
Kadir ÖZKÖSE
YazarHocam Ramazân-ı Şerif Müslümanlara nasıl bir mânevî mevsim/iklim sunmaktadır?Ramazan ayı; orucun, namazın, itikâfın, zekâtın, zikrin, virdin ve her türlü ibâdetin kendisinde toplandığı mânevî bir arı...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Hastalık, salgın, yoksulluk, savaş ve çatışma ortamlarıyla ölüm oranlarının hızla arttığı bir dönemde yaşayan Yunus Emre, ölüm temasını öncelikli olarak ele almış, özellikle genç yaşta ölenleri anıp ş...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
İslam’ın üç kutsal mabedinden biridir Mescid-i Aksa. Tüm Müslümanların onur ve izzeti mukaddes değerlerine sahip çıktığı oranda izzet ve şeref bulacaktır. Tarih boyunca İslâm’ın haremine yönelik nice ...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Yüce Allah, insanın dünya hayatını erkek ve kadınla başlatmıştır. İlk aile, ilk insan ve eşi ile birlikte kurulmuştur. O örnek çiftten sonra da Allah’ın izni ve emriyle aile yuvaları kurulmaya devam e...
Yazar: Ali AKPINAR