İnci Bize Neler Anlattı?
Az önce fırından sıcacık pidelerimizi aldım, eve geldim. Bugün arife günü, son iftarımız; yarın bayram. Çok mutluyum. Yeni elbiselerimi, kırmızı rugan pabuçlarımı yatağımın başucuna koydum. Sabah olsun da giyeyim, diye heyecanlanıyorum.
Büyüklerimin elini öpeceğim. Harçlığımı, leblebi şekerimi, hediyelerimi alacağım bol bol şeker yiyeceğim. Kahvaltının ardından kabristana gideceğiz, dedemi ziyaret edeceğiz. Ben Fatiha Suresi’ni okuyacağım. Mezardaki çiçekleri sulayacağım. Sonra da hep birlikte büyüklerimize gidip ellerini öpüp hayır dualarını alacağız.
Mutfaktan güzel kokular geliyor, annem yemek hazırlığında. Bugün ben de oruç tuttum. İlk defa gün boyunca yemek yemedim, su içmedim. Birazcık susadım ve acıktım ama akşama kadar dayandım.
Ninem “Böylece sabretmeyi öğreneceksin güzel torunum.” dedi.
Ben zaten oruç tutmanın sadece aç ve susuz kalmak olmadığını biliyorum, din bilgisi öğretmenimiz uzun uzun anlattı bize.
Ramazan’ın ilk günlerinde tekne orucu tutuyordum ama baktım öğlene kadar dayanabiliyorum akşama kadar da tutabilirim, dedim kendi kendime.
Geceleri sahura kalkmak ne güzel! Ninemlerin gençliğinde sokaklarda davulcular dolaşır, davul çalar ve insanları sahura kaldırırmış. Annem saati kuruyor şimdi. Sofrayı hazırladıktan sonra bizleri uyandırıyor. Çok neşeli geçiyor sahur soframız.
İnanın iftar sofralarımızda da şeniz. Soframızda bolluk bereket var. Allah olmayanlara da versin inşallah. Ramazan boyunca misafirlerimiz eksik olmadı soframızdan. Annem iftar yemeğine çağırdı akrabalarımızı, aile dostlarımızı. Onlar da bizleri davet ettiler. Dualar eşliğinde hurma ile oruç açmak, taze pideye bal kaymak sürmek, sıcacık çorbayı yudumlamak, kana kana su içmek, yemeğin üstüne güllaç yemek hiç bu kadar güzel olmamıştı.
Ramazan boyunca, ninem, yemekten sonra teravih namazını kılmak için camiye gitti. Ben de birkaç kez onunla gittim. Minareler arasına kurulmuş mahyalardaki “Hoş geldin ey şehri Ramazan!” yazısı ışıl ışıl parıldıyordu. Cami çok kalabalıktı. Erkekler aşağıda, ninem ve ben üst katta namazımızı kıldık.
Kadir Gecesinde camimizde mevlit okundu. Eve geldikten sonra ninem Kur’an-ı Kerim okudu, şükür namazı kıldı. Ellerimi göğe doğru açtım. Bize verdiği nimetler ve her güzel şey için Allah’a şükür ettim. Çocukların duası kabul olur, dedi Ninem. Çok sevindim.
Annem çay eşliğinde kandil simidi ikram etti bize. Çok seviyorum kandil simidini, mis gibi mahlep kokuyor. Hep bir arada oturduk, sohbet ettik.
Babam, Ramazan ayı, aynı zamanda yardımlaşma ayıdır İnci, dedi bir akşam otururken.
“Şimdi fitremizi ayıralım. Annen, yarın ihtiyaç sahibi olan kişiye versin.”
Dayanamadım ve sordum; “ Babacığım fitre ne demek?” diye.
“On bir ayın sultanı Ramazan ayında oruç ibadetini yerine getirip bayrama eriştiğimiz için mutluluk duyarız. İsteriz ki ihtiyacı olan kişiler de mutlu olsunlar. Bu nedenle onlara yardım eder, mutluluğumuzu paylaşırız. İşte bunun adı fitre ya da fıtır sadakasıdır kızım.” dedi babam.
Anlamıştım. Ben de mutlu olmuştum ihtiyaç sahiplerine yardım ettiğimiz için.
Annemin “İnci, kızım masaya gel, ezanı sofrada hep birlikte dinleyelim.” demesiyle ezan sesini duymam aynı zamana denk geldi. Oturduğum yerden kalktım ve sofradaki yerimi aldım.
“Bismillahirrahmanirahim.” diyerek bir zeytin attım ağzıma.
Ninem “ Allah kabul etsin tuttuğun orucu güzel torunum.” diyerek saçlarımı okşadı.
Sibel UNUR ÖZDEMİR
YazarDepremin üzerinden beş koca gün geçmişti. Hale, yine televizyonun karşısına oturmuş depremin yıktığı binaları, enkazın altında kalan insanların kurtarılışını izliyordu. Farkında değildi ama gözlerinde...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Sevgili çocuklar;Bizi yaratan, çevremizi güzelliklerle donatan yüce Rabb’imiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Sevdiğiniz şeyleri Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz.” (3/Âl-i İmran Su...
Yazar: Sırrı ER
Pencere önünde oturmuş bulmaca çözüyordum. Torunum Şenay’ın sesi ile başımı kaldırdım.“Nineciğim bir ödevim var. Öğretmenimiz, büyüklerimizle eski mahalleler, komşuluk ilişkileri, sokak oyunları konus...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Özlem, abisinin tabletini masanın üzerinden alırken kırmızı yuvarlak top gibi bir şey ellerinin üzerine yuvarlanıverdi. Korkuyla ellerini çekince, o şey, yere ayaklarının dibine düştü. Birkaç adım ger...
Yazar: Sibel UNUR ÖZDEMİR