Enes Bin Nadr (r.a.)
Enes bin Nadr (r.a.) Medineliydi. Meşhur sahabi Enes bin Mâlik’in amcasıydı. Medine’de Müslüman olmuştu. Peygamberimiz kendisini çok sever, zaman zaman iltifatta bulunurdu.
Hz. Enes bin Nadr, her nasılsa Bedir Muharebesi’nde bulunamamıştı. Bundan dolayı Allah’a ve Rasûl’üne karşı mahcuptu. Rabb’ine hep şöyle dua ederdi: “Ey Rabb’im! Önüme bir Bedir daha aç, tâ ki kusurumu affettireyim, borcumu ödeyeyim!”
Bu duyguyla Rasûlullah’ın huzuruna çıktı, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.)’e bu durumu arz etti. Uhud’da beklediği gün gelmiş ve savaş kızışmıştı. Enes (r.a.), cansiperane dövüşüyordu. Bedir’e katılamamanın açığını fazlasıyla kapatacaktı.
Hz. Enes gibi gözü pek erler sayesinde müşrikler dağılmıştı. Bayram yapma zamanı gelmişti. Fakat bu sevinç fazla sürmedi. Rasûlullah’ın vadiye yerleştirdiği okçular, onun emrini unutup, “Nasıl olsa düşman mağlup oldu!” diye yerlerini bırakmışlar, ganimet toplamaya başlamışlardı. Okçuların yerlerini bıraktıklarını gören pusudaki düşman arkadan hücum etmiş, Müslümanlar neye uğradıklarını anlayamamış, dağılmışlardı. Peygamberimiz’e çok benzeyen Mus’ab bin Umeyr (r.a.), müşrikler tarafından şehit edilmişti. Rasûlullah’ın öldürüldüğü haberi yayılmaya başlamıştı. Müslümanlar çok mahzundu.
Hz. Enes, elindeki kılıçla düşmana doğru koşuyordu. O esnada, bir grup Müslüman’ın bir kenarda oturduklarını gördü. “Ne oturuyorsunuz?” diye sordu. “Rasûlullah şehit edilmiş!” dediler. Hz. Enes, “Rasûlullah’tan sonra siz sağ kalıp da ne yapacaksınız? Muhammed öldürüldüyse, onun Rabb’i de öldürülmedi ya! Kalkınız, Rasûlullah’ın çarpışarak canını feda ettiği şey üzerinde siz de canınızı feda ediniz!” dedi. Sonra da dağılan Müslümanları göstererek, “Yâ Rabbi! Bunların yaptıklarından dolayı senden af dilerim!” diye mahcubiyetini ifade etti. Müşrikleri de işaret ederek, “Bunların yaptıklarından da Sana sığınırım, ey Rabb’im!” diyordu.
O anda vazifenin âdeta kendi omuzları üzerine düştüğünü hissediyordu. Bu yolda şehit oluncaya kadar vuruşmalı, geri dönmemeliydi. Bir daha bu fırsat ele geçmeyebilirdi.
Bir ara düşmana doğru ilerlerken Sa’d bin Muâz’a rastladı. Ona, “Ey Sa’d! Nadr’ın Rabb’ine yemin ederim ki, cennet işte burada! Uhud’dan daha yakın bir yerden kokusunu alıyorum.” diyordu.
Enes bin Nadr’ın (r.a.) o heyecanla düşman üzerine saldırdığı görüldü. Savaş bitinceye kadar artık onu gören olmadı. Savaştan sonra da bulamadılar. Yalnız şehitler arasında kulağı, burnu kesilmiş, dudakları koparılmış, gözleri oyulmuş, vücudunda 80 kılıç, süngü ve ok yarası bulunan, yüzü gözü birbirine karışmış bir ceset vardı. Kime ait olduğunu kimse bilmiyordu. Nihayet kız kardeşi, ayak parmaklarından onun Enes bin Nadr olduğunu tanıyabildi.
Sa’d bin Muâz, kan gölünde yüzmekte olan yüce şehide bakarken gözyaşlarını tutamamış, Rasûlullah’a şöyle demişti:
“Yâ Rasûlallah! Ben, Enes bin Nadr’ın yaptığını yapamadım!”
N.Nida DURAN
YazarDağ heybetli çınarımız kurudu,Ümmete tutacak dal bulunmalı.Batıl hakkın üzerine yürüdü,Zalime dur diyen el bulunmalı.Üstümüze çöken kızıl kâbustu,Çağdaş firavunlar kinini kustu.Yiğitler lâl oldu, kale...
Şair: Bestami YAZGAN
Şayan Kadın, Sultan V. Murad’ın üçüncü kadınefendisidir. Çerkez kökenli olup Natuhay Boyu’na mensuptur. 4 Ocak 1853 tarihinde doğmuştur. Doğum yerinin Artvin Hopa veya Kuzey Kafkasya’daki Anapa şehri ...
Yazar: Bengisu HAYAT
Hicret’in 10. yılıydı... Mekke fethedilmiş, İslamiyet daha geniş kitlelere yayılmıştı.İslam’ın kurtarıcı eli Becileoğullarına da ulaşmış, 150 kişilik bir heyetle Medine’nin yolunu tutmuşlardı. Cerir b...
Yazar: N.Nida DURAN
Hazreti Ömer (r.a.)’ın oğlu Hz. Abdullah, babası Müslüman olduğunda beş yaşlarında bir çocuktu. Bu sebeple hiç puta tapmamıştı. İslâmiyet’i anlayabilecek bir yaşa geldiğinde hemen Müslüman oldu. Daha ...
Yazar: N.Nida DURAN