Oyun Kuramayan Çocuklar
“Anne, Sıkıldım!” Diyen Ama Oyun Kuramayan Çocuklar
21.yüzyıl çocuklarında bulunması gereken becerilerle ilgili ufak bir araştırma yapıp bu konuda söz sahibi olan insanları dinlediğimizde; iletişim ve iş birliği gibi ötekiyle birlikte hareket edebilme kabiliyetlerinin ön plana çıktığını görürüz. Fakat kendisiyle baş başa kalamayan, yine kendinden keyif alarak üretken vakit geçiremeyen birinin edindiği bu beceriler, eksik kalacaktır diye düşünüyorum.
Özellikle içinden geçtiğimiz bu salgın hastalık döneminde, işi başından aşkın modern zaman insanının kendisiyle baş başa kalmada nasıl zorlandığını zaman zaman müşahede ettik. Günümüzün yoğun ve her zaman aktif dünyasında kendi halinde kalabilme süremiz sanki değersizleştiriliyor. Sürekli eylem halinde olma durumu ise, bir onur nişanesi gibi algılanır oldu. Toplumsal yaşam tarzındaki bu değişme, gelişme ve algılardan haliyle çocuklarımız da paylarına düşeni aldılar.
Hani Cemal Süreya dizelerinde; "Biz yeni bir hayatın acemileriyiz/ Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor" diyor ya... Özellikle bilgi ve teknolojiyi şekillendiren, yönlendiren kişiler çocukluğun da yeniden biçimlendirilmesinde etkin rol oynamaktadırlar. En göze çarpan yönüyle çocukluğun merkezinde yer alan oyun ve oyuncak da mevzi değiştirerek tüketim aracı haline dönüştü, diyebiliriz.
Hep bir başkası tarafından planlanmış, kurgulanmış meşguliyetlerle zamanı doldurulan çocuk, kendiyle baş başa kalınca bocalayabiliyor. Öyle ki; çocukların ustaca yaptıkları ve en önemli uğraşları olan oyun oynamayı dahi, kendi başlarına kurup sürdüremediklerine şahit oluyoruz. Acaba; çocuklarımızı içine doğdukları çağdan koparmadan, kendileriyle keyifli vakit geçirebilmeleri adına biz ebeveynler neler yapabiliriz?
Oyun, çocuğun doğal yaşamın bir parçasıdır. Çocuk, oyun sayesinde sosyalleşmeyi, paylaşmayı, problem çözmeyi ve yeni alışkanlıklar edinmeyi öğrenir. Kısaca; çocuk oyunun içinde hayatı prova ederek bütün gelişim alanlarını destekler. Bu yönüyle çocuk için oyun, soylu bir eylem biçimidir diyebiliriz.
Son zamanlarda şehirleşme ve teknolojinin ilerlemesiyle çocuk oyunları, sokaklardan dijital ortama doğru kaydı. Çocuğun hiçbir çaba sarf etmeden, düşünmeden, planlama yapmadan elde ettiği hazır eğlenme ortamı, onun üretme hazzını da elinden aldı. Çocuklara izleyici rolünün biçildiği ve hareket ihtiyacının karşılanmasına olanak tanımayan bu dijital oyunlarla, çocukların beyni sürekli uyarılıyor. Sanal gerçeklik ile kıyaslandığında, günlük hayatta uyarıcının azaldığı ortamlar da haliyle çocuk için, daha sıkıcı hâle gelebiliyor. Yine eczanelerden ilaç alır gibi satın alınan hazır kutulu oyunlar; hep çocuk adına başkalarının düşünüp ürettiği oyunlar olması adına çocukların yaratıcılıklarını gölgeleyebiliyor.
Teknolojik cihazların anında erişilebilirliği ve taşınabilirliği, dijital dünyanın bir başka yüzü olan YouTube platformu ile de çocukları çok erken yaştan itibaren tanıştırdı. Çocukların günlük yaşamının bir parçası haline gelen YouTube yayıncılarının çocukların kimlik inşa süreçlerine yansıması ile ilgili yapılan araştırmalarda; YouTube yayıncılarının videolarının çocukları tüketime teşvik ettiği, üretkenliklerini azalttığı ve çocukların oyun kurma becerilerini körelttiği görülmüştür. (Türkiye Bilimsel Araştırma Dergisi 5(2), s. 98-109) Tüketici konumundaki çocuk ise, oyun ve oyuncağa karşı doyumsuzlaşabiliyor.
Bütün bunları düşündüğümüzde; çocuklarımızın kendilerinin yapılandıracağı serbest zaman oyun ve oyuncakları onların gelişimlerinde etkin rol oynayacaktır. Evde, parkta, bahçede kendilerinin oluşturduğu oyunlarla çocuğun kendi içine derinleşeceği ve kendisiyle baş başa kalmasını sağlayacağı ortamlar oluşturmalıyız.
Çocuğun kendi yaşam temposu içerisindeki doğal uyarıcılar, çocuk için çok daha anlamlı olacaktır. Hepimiz gözlemlemişizdir; çocuğun oyuncak sepetinde birçok oyuncak vardır ama çocuk mutfaktaki kepçe ve kaşıklarla oynamaktan büyük keyif alır. Yine bizim için hiçbir anlam ifade etmeyen ambalaj lastiği, bir çocuk için müzik aletine dönüşebilir. Burada çocukların hayatına soktuğumuz uyaranların onların gelişimini desteklediğini biliyoruz. Fakat sürekli doğal olmayan aktivite ve uyarıcıya muhatap olan çocukta uyarı bağımlılığı gelişebiliyor.
Bu çocuk, boş kaldığında ya kendisini oyalayacak birini istiyor ya da teknolojik bir araç arıyor. Uzmanlar, yetişkinler için anda kalma ve yavaşlamanın gerekliliğinden bahsederken, çocukları doğal olmayan uyaranlarla sürekli karşı karşıya getirmemiz de sıkıntı oluşturacaktır. Anda kalınırken; o zaman ve zemindeki doğal uyaranlarla tatmin olma vardır. Arabanın arkasında yolculuk eden çocuğun camdan dışarıyı seyrederek gitmesi gibi. Hayatın her alanında geçerli olan dengeye, çocuk için oluşturduğumuz uyarıcılarda da ihtiyacımız var.
Asuman DÜZGÜN
YazarCicero: "Akıl, bir tarla gibi ekilmeye ve bakılmaya ihtiyaç duyar." der. Aklı besleyen ve zihni keskinleştiren en eski yöntemlerden birisi kuşkusuz okumadır. Kişiyi geliştirerek dönüştüren, bunun neti...
Yazar: Asuman DÜZGÜN
Enes bin Nadr (r.a.) Medineliydi. Meşhur sahabi Enes bin Mâlik’in amcasıydı. Medine’de Müslüman olmuştu. Peygamberimiz kendisini çok sever, zaman zaman iltifatta bulunurdu.Hz. Enes bin Nadr, her nasıl...
Yazar: N.Nida DURAN
Bir çocuğu yetiştirip hayata hazırlamak, hiç kimseye muhtaç olmadan yaşaması için tedbirler almak, hem kendisine hem de başkalarına faydalı bir birey olarak topluma kazandırmak başlı başına bir beceri...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Çocuk, üzerine hayal kurulan, dua edilen, evin en kutsî misafiri aynı zamanda en değerli emaneti. Emanet kelimesi bizde bir kimliği temsil eder: Emin olunan kişi. Bu insan, mesuliyet alanıyla ilgili a...
Yazar: Asuman DÜZGÜN