Mâziden Âtiye Uzanan Vatan Köprüsü
Çanakkale Şehitlerinin Fedâkârlığıyla Maziden Âtiye Uzanan Vatan Köprüsü
Birinci Dünya Savaşı’nda, en şiddetli cephelerden biri olan Çanakkale’dir. Batılı güçlerin ordusu daha gelişmiş ve sayıca bizden çok üstün görünüyordu. Önce Boğazlar ve İstanbul, sonra bütün Anadolu’nun düşman kuvvetlerinin eline geçmesi planlanmıştı. Çanakkale’de ölüm-kalım savaşı veren bu toprağın imanlı gençleri, 253.000 şehidin kanlarıyla vatanı kurtardılar. Aziz milletimizin, okuyan öğrencileri ve yetişen aydınlarının çoğu vatan savunmasında canlarını fedâ ettiler.
1890-1900 tarihlerinde doğan gençlerin çoğu, delikanlılık çağlarının en güzel yıllarını cephede geçirdiler. Birçoğu şehadet şerbetini içti. Çanakkale, sadece cephedekilerin değil, geride kalanların da savaştığı bir kahramanlık destanıdır. Neredeyse hemen her haneden bir kişi cepheye gitmiş, millet cephedeki evladı için seferber olmuştur. Köyler boşalmış, tarlaları sürecek, tohumları atacak genç kalmamıştır.
Okulların büyük kısmında öğretmen ve öğrenci yokluğundan eğitime ara verilmiş; boşalan çoğu okul binası ise cepheden gelen yaralılar için hastaneye dönüştürülmüştür. Okumuş çalışkan, cesaretli, ümitli, eğitimli, beden ve ruhça sağlıklı bir genç nesil vatan mücadelesini canı pahasına yapmıştır. Çanakkale Savaşlarına katılan ve vatanseverliklerini, cesaretlerini gösteren çoğu lise ve üniversite öğrenicisinden müteşekkil şanlı ordumuz düşmanı bozguna uğratmıştır.
Çanakkale Harbi ile Batı; Türk Milleti’ni Anadolu’dan yok etme niyetiyle bu işe girişmişti. Yüce milletimiz, ruhunda var olan direnme azmiyle kendisini yeniden var edebileceğini göstermiştir. Şanlı Türk Milleti, Çanakkale’nin geçilemeyen bir vatan toprağı olduğunu emperyalist güçlere göstermiştir. Sömürgeci güçlere karşı emsalsiz bir destan yazmıştır.
Vatan, bayrak ve mukaddesat için yapılan mücadele; akıtılan kanın, çekilen çilenin, dökülen gözyaşının bir bedelinin olması gerektiğinin ifadesidir. Bu savunma vatanın harim-i ismetine düşman ayağının girmemesi gerektiğinin açıkça haykırılışıdır. İslâm’ın ruhu olan merhamet ile savaşın mantığı hâline gelen fedâkârlığı kaynaştırıp ortaya çıkaran kutlu mücadele destanı olmuştur. Çünkü Anadolu toprağında iman nuruyla yetişen gençler şarkın, marifet ve faziletini “Din-i Mübîn”in fazileti olarak ortaya koymuştur.
İtilaf Devletleri’nin Boğazları ele geçirme planlarının başında, elbette ki boğazların sahip olduğu bu stratejik önem yatmaktaydı. Fazla direnemeyeceği düşünülen Osmanlı’yı yıkmak, Boğazları ve Anadolu’yu zapt etmek Osmanlı ve tüm Avrupa üzerinde manevî bir yıkıma sebep olmak demekti. Boğazlardan geçildiği takdirde, kazanılacak olan başarı tüm Müslüman sömürgeleri sindirecek, güneyde sömürge devletlerini rahatsız eden hiçbir şey yaşanmayacaktı. Allah’a hamd olsun başaramadılar, büyük umutlarla geldikleri Çanakkale Boğazı’ndan büyük hüsranlarla döndüler.
Aradan 100 yıl geçti ve devletimiz Çanakkale şehitlerinin namını yüceltmek için 1915 Çanakkale Köprüsü’nü inşa etti. Bu köprü, dünyanın en uzun asma köprüsü unvanını aldı. Orta açıklığı Cumhuriyet’in 100. yılına atfen 2.023 metre olarak belirlenmiştir. Yan açıklıklar ve yaklaşım viyadüklerinin uzunluğu ile birlikte köprünün toplam uzunluğu 4.608 metredir.
İki çelik kulesi olan köprünün kule yüksekliği 318 metredir. Kule yüksekliği ise, Osmanlı ordusunun Çanakkale Savaşı'nda 18 Mart 1915'te aldığı galibiyetine atıfla, üçüncü ayın on sekizinci günü anlamına gelecek şekilde, 3 ve 18 sayılarından oluşturulmuştur. Kulelerin üzerine Seyit Onbaşı'nın savaş sırasında tek başına kaldırdığı top mermilerini temsilen 16 m uzunluğunda mermi figürleri yerleştirilmiştir ve köprünün toplam yüksekliği 334 m olmuştur. Kulelerde kullanılan kırmızı ve beyaz renkler, Türk bayrağına atfen seçilmiştir. Bu köprü Çanakkale şehitlerinin ruhlarıyla maziden âtiye uzanan bir köprü olarak kabul edilmelidir.
Bekir AYDOĞAN
Yazar“Lâ taknetû” sırrındanKesmez ümîd HulûsîÂsîler gürûhunuRahmetin kurtaracak"“La taknetu” ifadesiyle kastedilen, Zümer Sûresi’nin 53. ayetinde geçtiği gibi; “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz.” emr-i...
Yazar: Vedat Ali TOK
Tasavvuf çevrelerinde gönülleri olgunlaştıran sohbet ortamlarında okunan maneviyatla beslenmiş şiirlerin, insan ruhuna etkisi fevkalâdedir. Kur’an ve sünnetten beslenen şiir vadisinin tesiriyle gönüll...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Şeyhzâdeoğlu Özel Kitaplığı’nda BulunanAhmed B. Veliyüddîn Ed-Darendevî’nin En'âmü'ş-Şerîf Adlı EseriHacı Hulûsî Ateş Şeyhzâdeoğlu Özel Kitaplığı’nda kitap numarası 407 ve tasnif numarası 297 olarak k...
Yazar: Fatih ÇINAR
Aynadaki surete bakmanın anlamı oldukça geniş. Bu öğüdün görünür anlamında, gerçekten bir ayna ya da ayna gibi, kişinin kendi yansımasını görebileceği parlak bir yüzeye bakmak yatar. Buradaki amaç; ki...
Yazar: Selçuk ALKAN