Aynadaki Surete Bak
Aynadaki surete bakmanın anlamı oldukça geniş. Bu öğüdün görünür anlamında, gerçekten bir ayna ya da ayna gibi, kişinin kendi yansımasını görebileceği parlak bir yüzeye bakmak yatar. Buradaki amaç; kişinin kendi yüzünü görmesi, kendisine bakması, sağlık durumunu bilmesi, ruh durumunu idrak etmesi, insanlara nasıl baktığını fark etmesi, bu bakışlarının ve yüz ifade tarzının insanlar arasında nasıl bir etki gösterebileceğini anlaması, kendi suretini tanıması ve bilmesi bakımından elbette önemli.
Ancak tüm bunlar görünen/zahirî bilgiler. Bunlar elbette gerekli. Ancak bir de tüm kavramların birer derin anlamı var. Bunlar da görünmeyen/bâtınî anlamlar. Görünmeyeni anlamadan görünürde takılıp kalmak, hakikat bilgisine ulaşamamak demek. Cevizi sadece kabuğundan ibaret saymaktır bu. Hâlbuki ceviz, ağacında yeşildir. Bu, onun ilk katmanıdır. Yeşil kabuğun altında sert kabuk vardır ama ceviz sadece bu kabuktan da ibaret değildir. Kabuğu açtığınızda içeride bambaşka şekle sahip, lezzetli, şifalı bir öz vardır. Bilgi de böyledir. Katmanlarını açabilmeli ve perdenin arkasındakileri görebilmeli ve anlayabilmeli. Bu da ancak bilgiyi hikmete dönüştürmekle olur ki bunun için çalışmak, gayret ve sabır etmek gerekir.
Eğer hikmetli bilgiye herkes kolayca ulaşabilseydi dünyada herkes bilge olurdu. Hâlbuki bilgelik, uzun ve meşakkatli yolların kişiyi terbiye ettiği yüce bir makamdır. Yol derken, elbette bunun hem görünen/zâhirî hem de görünmeyen/bâtınî anlamları vardır.
Aynadaki surete bakmanın görünmeyen/bâtınî anlamı ise kişinin bu uzun hayat yolculuğundaki niyetleri, düşünceleri, emelleri, dilekleri, arzuları, hevesleri, istekleri doğrultusunda şekillenen eylemlerinin sonuçlarının bir şekilde tekrar aynı kişide gösterdiği tesirler olarak düşünülebilir. Bunu, hem kişinin nasıl bir ruh hâli içerisinde ve nasıl bir görünüme sahip olduğunu anlayabilmesi için aynaya bakmasına veyahut dağlara doğru seslendiğinde, ne söylediyse aynı sözün kendisine aksetmesi olarak da düşünebiliriz.
Kişi toprağa ne ektiyse onun hasadını alır ancak. İyi ve güzel işler yapana iyilik, kötü ve çirkin işler yapana kötülük bulaşır. İyilik yapana kötülük, kötülük yapana iyilik de bazen ulaşabilir. Lâkin bu, sadece bir imtihandır ve aldatıcı bir yansımadan başka bir şey değildir. Eğer kişinin yüreğinde bir parça güzellik ve iyilik pırıltısı kalmışsa, yaptığı kötülükler karşısında ona sunulan bir kurtuluş şansı olabilir bu. Bunu anlamaz ve kötü olmaya devam ederse, eşyanın tabiatı kötüyü kötüye, iyiyi iyiye bağlar.
Tüm bu anlatılanlara göre aynadaki surete bakmanın görünmeyen/bâtınî anlamında; kişinin hayatını zaman zaman muhasebe etmesi, yaptıklarını, yapabildiklerinin, yapamadıklarını ve kasten yapmadıklarının bir bilançosunu çıkarması gerektiğini ifade eder. Böylece bugüne kadar yaptıklarının, hayatında ne gibi karşılıklar bulduğunu yani yansımasını görür, anlar, idrak eder. Edindiği bu bilgilere göre hayatına bir yön vermenin sırrı, kişinin kendi hayat aynasına bakıp eylemlerini değerlendirmesi anlamına gelir bu.
Aynadaki suretine bakmak, kişinin kendini hizaya getirebilmesi için gereklidir. Ve unutulmamalıdır ki bu iş sadece yaşanırken yapılabilmektedir. Ölmeden önce aynadaki suretine bakıp ders alanlar ve buna göre hayatını dengeye, hizaya alarak iyilik ve güzelliğe yöneltenler kurtuluşa erme şansına sahip olurlar. Tüm bunlarla birlikte aynadaki suretine bakmak, sadece bu anlatılanları içermez. Burada önemli ama çok önemli bir husus vardır: “Doğru aynayı kullanmak ve onu temiz tutmak!”
Aynalar çeşitlidir. Bazıları sizi gereğinden ince ve uzun gösterir. Bazılarıysa daha kısa ve şişman. Bazı aynalarsa kişiyi yamuk yumuk gösterebilir. Bu nedenle hayat aynamız, neyi nasıl görmek istediğimiz türden değil, tarafsız ve her şeyi olduğu gibi, hakikati yansıtacak nitelikte olmalıdır. Bu hakikat aynasının benliğimizdeki karşılığı “vicdan”dır. Vicdanına bakan insan, katıksız hakikatin sırlarına kavuşur. Vicdanına bakan, kendisini kandıramaz… Vicdanını örten, kendisini olduğu kadar insanları da aldatır. Aldanılmış bir hayat, kişinin felâketidir.
İş burada bitmez elbet! Hakikat aynasına sahip olmak, her daim hakikati görebilme yeteneğine sahip olmak demek değildir. Aynayı her daim temiz tutmak lazım gelir. Zira kirlenmiş ve paslanmış bir aynada kusurlarımızı görebilmek zorlaşır, olmayanı gerçek kabul etmemize, olanı olmamış kabul etmemize sebep olur. Bu nedenle ayna, yani gönül aynası, yani “vicdan” her daim pırıl pırıl tutulmalıdır. Aynanın temiz kalması için iyilik ve güzellik dolu düşüncelere eşlik eden iyilik ve güzellik dolu eylemler gerekir.
Bunun için gereken birincil şart, elbette “gayret”tir. Salih amel ve emellerde gayret etmek demek, gayretullaha dokunmamak demektir. Gayretullah, geniş bir ifadeyle, “Allah’ın kulu üzerinde ulûhiyyet hakkının sadece kendisine ait olmasından dolayı yalnız kendisine ibadet ve itaat edilmesini istemesi, bu konuda başka birinin ortak kılınmasına razı olmaması”[1] demektir. Bu düstura uyan kişi, hayatı boyunca hep O’nun razı olacağı işler yapar. O’nun razı olması, pırıl pırıl bir gönül aynasına sahip olmak demektir. Bu aynadaki suret de inşallah pir-ü pak olacaktır.
[1] Kuşeyrî, er-Risâle, II, 512
Selçuk ALKAN
YazarŞimdi anlatacağımız öyküde dört adet kahraman var. Bunların isimleri de sırasıyla şöyle: Herkes, Birisi, Hiç Kimse ve Herhangi Biri…Yapılması gereken önemli bir iş vardı ve Herkes, Birisi’nin o işi ya...
Yazar: Selçuk ALKAN
Çok zaman önceydi. Habeşistan diyarında yetişen bir ağaç cinsinin meyveleri, pek yakında gerçekleşecek olan o nâmütenahî vuslat anının heyecanı, ihtirası ve sancısıyla kıvranıp duruyorlardı. Tıpkı bir...
Yazar: Selçuk ALKAN
Adamın biri, oğlunu Bağdat’ta yaşadığı söylenen çok arif, âlim bir zâtın yanına verip yetiştirmek istemiş. Anadolu’dan kalkıp âlimin yanına gitmişler. Gittikleri yerde çok hoş karşılanmışlar. İkramlar...
Yazar: Selçuk ALKAN
Kara çalı yeşil bezer yaprağıGüller açar mevsim bahar oluncaYağmur öper vuslat ile toprağıTaşa geçer mevsim bahar oluncaKeklik öter sarp kayadan seslenirDuman çöker mor ufuklar puslanırYazı yaban geli...
Şair: Ramazan PAMUK