Seçilmiş Peygamberimiz’in İsimleriyle Bağışlanma Dilemek
El-İstifâ min Esmâi'l-Mustafâ (s.a.v.)
15.yüzyıl Arap şairlerinden Allâme Bulkînî, Mısır’da Memâlikü’l-Burciyye[1] Devleti’nin faaliyet gösterdiği bir dönemde yaşamıştır. O dönemde hem doğudan hem de batıdan gelen ilim ve fikir adamları, coğrafyaların kesişme noktalarından biri olan Mısır’da kümelenmiştir. Dolayısıyla Burciyye Devleti Dönemi’nde Mısır’da faaliyet gösteren birçok medrese vardır. 1466 yılında doğan Bulkînî, bölgenin âlimlerinden çeşitli ilimler okumuştur ve Şafiî Mezhebi’ne mensuptur. Bulkînî’nin bilinen iki eseri vardır: Birincisi Hz. Peygamber (s.a.v.)’in isimlerinden seçme yaptığı el-İstifâ min Esmâi'l-Mustafâ adlı manzûmedir. İkincisi ise bu şiire yazdığı el-Vefâ adlı şerhtir.[2] Adı zikredilen iki eser birlikte neşredilmiştir.[3]
Bu yazının konusu, el-İstifâ min Esmâi'l-Mustafâ adlı manzûmeden[4] seçilecek olan bazı beyitlerin tercüme ve şerhinden ibarettir. Müellif esere “İsimler semasında esmâü’l-hüsnâ güneşini doğuran ve gökyüzünü esmâü’n-Nebî kandilleriyle donatan Allah’a hamdolsun.”[5] ifadeleriyle giriş yapar. Manzûme 117 beyitten müteşekkil olup Hz. Peygamber (s.a.v.)’e ait birçok isim ve sıfatı ihtiva etmektedir. Na‘t-ı şerifin her bir beyti, Muhammed isminin ilk harfi olan mim harfi ile bitmektedir. Ayrıca şair, Muhammed ismi ile aynı kalıpta birçok kelimeyi, beyit sonlarına derç etmiştir.[6]
Bulkînî Hz. Peygamber (s.a.v.)’i nasıl öveceğini bilemez bir hâlde şiire başlar. Seherde ışıldayan mütebessim bir şimşek mi dese, yoksa bulutla örtülmez parlak bir güneş mi? Necid’den doğan dolunay mı dese, gülünce dişleri görünen bir ceylan mı? Sevgiliden esenlikle esen bir rüzgâr mı dese, yoksa sevgiliyi unutturmayan kara sevda mı? Fakat O’nu vasfetmek için ne söylense az, ne söylense eksiktir. Dolayısıyla şair, muhataplarını sözü tüketecek manevî bir tecrübeye ve doyumsuz bir muhabbete davet etmektedir. Şimdi seçilen bazı şiirler serbest bir tercüme ve kısa açıklamalarla konu edilecektir.
"O seçilmiştir, halkın hayırlısı ve nehyedici
Mutluluk hazinesinin tebessümlü emiri"
İyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamak/neyh, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vazifelerinden biridir.[7] Bu vazife ümmete de yüklenmiş, Hz. Peygamber (s.a.v.) ve sahabe inandıkları değerler uğruna savaşmaktan geri durmamışlardır. Bu savaş neticesinde Allah adına elde edilen zaferler, mutluluk hazinesinin cevherleri; Hz. Peygamber (s.a.v.) ise bu hazinenin emiridir.
"Yol O’dur, iz O’dur, Kevser şarabı sunan O
Örtünen O’dur, ruhu yücelerde dolanan O"
Hz. Peygamber (s.a.v.) dosdoğru yolu gösteren rehber, izi adım adım takip edilecek önderdir. Bu dünyada kendisine ittiba edenlere, ahiret yurdunda Kevser şarabını sunacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her ne kadar ilk indirilen vahyin ağırlığı ile evine dönüp örtüye bürünse de ruhu yücelerde cevelan etmeyi sürdürmüştür. Zira ruh, asla ten kafesine esir olmamıştır.
"Gözeten, en güzel, biricik ve affedici
İnsanlığa gönderilmiş, yenilmez galip"
Hz. Peygamber (s.a.v.) ümmetini gözeten en güzel elçidir. Aynı zamanda o, âlemlerin biriciği ve hataları affedicidir. İnsanlara hidayet yolunu göstermek için gönderilmiş ve düşmanlarına karşı galibiyet kazanmıştır. Belki Müslümanlar bazı savaşları kaybetmişler, esir düşmüşler veya tahakküm altında kalmışlardır. Ama Hz. Peygamber (s.a.v.) ve getirdiği İslâm dini asla yenilmemiştir, yenilmeyecektir. Onun çağları ve mekânları aşan çağrısı kulaklarda kesilmeyecek, bıraktığı iz zihinlerden ve kalplerden silinmeyecektir.
"Batıla tam zıt, Medineli ve şerefli
Nice kör ve sağıra şifacı hünerli"
Hz. Peygamber (s.a.v.) kavminin içinde bulunduğu putperestliğe ve Müşrikliğe asla bulaşmamıştır. O her ne kadar Mekkeli olsa da çağrısı Medine’de makes bulmuş, çağını Medine’de kurmuş ve Medine’de medfûn olmuştur. Bu yönüyle o hicret yurdu Medine’ye nispet edilen şerefli bir elçidir. Ayrıca o kalp gözü görmeyen ve can kulağı işitmeyen nice hastaları tedavi eden hünerli bir maneviyat doktorudur. Hem herkes bir parça hasta, herkes manevi tedaviye muhtaç değil midir?
"Delil, hüccet, yiğit ve sağanak yağmur
Her kirden temizlenmiş ve temizleyici"
O (s.a.v.) Rabb’imizden insanlara gönderilen bir delil,[8] Allah ile kulları arasında hüccet, çorak ve kurak gönüllere hayat veren sağanak yağmurdur. O hem temiz hem temizleyicidir. Rabb’i tarafından günahtan korunmuş ve ümmetini günahtan korumak için mücadele etmiştir. Ruhu kirleten masiyet kirleri ve diğer noksanlıklara karşı insanları uyarmıştır.
"Rabb’ine yönelmiş, yıldız, kutup ve sevgili
Kerim olan Allah O’nunla dağıtır nimeti"
Hz. Peygamber (s.a.v.), “Sadece Rabb’ine yönel!” emrini[9] en güzel tutan kişidir. O yıldızlar arasında üstünlük timsali olan kevkeb, insanların efendisi, işlerin temeli ve ihtiyaçların merciidir. Hem Allah katında hem insanlar nazarında sevilmiştir. Öyle ki Allah (c.c.) yaratılmışlara O’nun vesilesi ile nimet verir.
"Müctehid ve hâkim, güzel kokulu
Misk gibi, hatta daha temiz ve kutlu"
Hz. Peygamber (s.a.v.), Allah’a itaat ve ibadet konusunda gayretli/müctehid, insanlar arasında -kim olursa olsun- adaletlidir. O öyle güzel kokuludur ki miski andırır. Hayır, hayır. Kokusu miskten daha güzel ve daha iyidir.
"Ümmetin Rahman olan Allah’tan af diler ey Nebî.
Kurtuluşa ermeyi ve sana komşu olmayı umar ey Nebî."
[1] Burciyye devletine dair bilgi için bk. Kazım Yaşar Kopraman, “Burciyye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (08.02.2022).
[2] Hayatına dair bilgi için bk. Muhammed Naîmüddîn Ezherî, “Tercemetü’l-Allâme Abdülbâsit el-Bulkînî eş-Şâfiî”, el-Vefâ bi şerhi’l-istifâ min esmâi’l-Mustafâ (Beyrut: Dâru’z-ziyâ, 2014), 27-65.
[3] Abdulbâsit b. Muhammed Bulkînî, el-Vefâ bi şerhi’l-istifâ min esmâi’l-Mustafâ, thk. Muhammed Naîmüddîn Ezherî (Beyrut: Dâru’z-ziyâ, 2014).
[4] Manzume için bk. Bulkînî, el-Vefâ bi şerhi’l-istifâ min esmâi’l-Mustafâ, 167-173.
[5] Bulkînî, el-Vefâ bi şerhi’l-istifâ min esmâi’l-Mustafâ, 184.
[6] Muhayyem, mükellem, muhakkem, mükerrem, munazzam, mübessem, mukaddem, muhattem, mukavvem, muazzam, muallem, müna‘am ve muharrem bunlardan bazılarıdır.
[7] Konu hakkında âyet için bk. 7/A ‘râf.
[8] 4/Nisâ, 174.
[9] 94/İnşirâh, 8.
Hamit DEMİR
YazarBiz nice bin şiirle bir hayâli anlattıkRuhumuzda bitmeyen izmihlali anlattıkAradık sevdiğimiz var mıdır bu âlemdeArzda dengi olmayan bir misâli anlattıkÖyle meftûn olduk ki görmeden hiç gönlünüPâre pâ...
Şair: Ekrem KAFTAN
Osman Hulûsi Efendi, 1914-1990 yılları arasında Malatya’nın Darende ilçesinde yaşamış mutasavvıf bir şairdir. 1. Dünya Savaşı’ndan dolayı bu yıllarda; hayat iktisadî açıdan zorlaşmış; ilmî, tasavvufî,...
Yazar: Hamit DEMİR
Aynadaki surete bakmanın anlamı oldukça geniş. Bu öğüdün görünür anlamında, gerçekten bir ayna ya da ayna gibi, kişinin kendi yansımasını görebileceği parlak bir yüzeye bakmak yatar. Buradaki amaç; ki...
Yazar: Selçuk ALKAN
Tam künyesi Ebû Abdillâh Şerefüddîn Muhammed b. Saîd b. Hammâd b. Muhsin olan Bûsîrî, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e yazdığı kasidelerle meşhur olmuş Mısırlı bir şairdir. Eğitim hayatının detayları tam bili...
Yazar: Hamit DEMİR