Çanakkale Destanı
Büyükbabam Gazi Halil Çavuşa…
Hâlâ kan sızıyor Seddülbahir’den,
Bu nasıl bir vahşet, nasıl donanma?
Gelmiş geçmiş en ibretli savunma!
Dört mevsim şehidler fışkırır yerden…
Aldırmadı şarapnele, mayına,
Büyük-küçük Anadolu tek yürek,
Atıldılar Allah Allah diyerek,
Dede-torun, baba-oğul yan yana!
Gün doğmadan yola çıkmış Ahmed’im,
Bir asırlık uykusundan uyanmış,
Erzurum’da donmuş, Yemen’de yanmış,
Canını dişine takmış Mehmed’im…
Halil Çavuş, Yahya Çavuş, Er Ali,
Nerde ayağınız, nerde kolunuz?
Şeref uykunuzda rahat olunuz,
Seyit Onbaşıyla, Bombacı Veli…
Anafarta, Arıburnu gaye tek,
Hürriyet uğrunda kanımız sebil!
Tosun Çavuş koklar oyalı mendil,
Kimi hayat ister, kimi yok etmek!
Hep Kur’ân’mış tabyalardan duyulan,
Dinledikçe vecde gelmiş her nefer.
Başka bir cephede başka bir sefer,
İlâhîdir dalga dalga yayılan.
Kınalı kuzular şimdi nerdedir?
Kim bilir üstünden kaç nesil geçti?
Şehitler bayrağın rengini seçti;
Güneşin doğduğu ilk seherdedir.
Bu al bayrak kimin, bu vatan kimin?
Dört kişiden biri Kastamonu’dan,
İki yüz elli bin gencecik fidan,
Bayburtlu İsmail, Ilgaz’lı Emin…
Sis çökünce meleklerle beraber,
Anzak taburunu alıp götürmüş,
Koca gemileri yutup bitirmiş,
Cevapsız sorular, acı haberler…
Köstekli saati, muhtar çakmağı,
Hani nerde cihâdiye yüzüğü,
İftar için Mehmedimin azığı,
Az buğday çorbası, arpa ekmeği…
Köyünden uzakta çiçekler solsun,
Ruhun dostlarına yakın aslanım.
Bize şefaatle bakın aslanım,
Varsın mezar taşın silinmiş olsun…
Ey meçhul kumandan, ey meçhul yiğit,
Hilâl başınıza taç olur süsler,
Denizler denizi, dağ dağı besler,
Doğuyu batıya bağlayan kilit…
Binbaşı Lütfi Bey haykırmış birden,
Yetiş Ya Muhammed kitap gidiyor!
Bu çağrıya kim icabet ediyor?
Neferleri arşa çıkmış siperden…
Ana ağlar, bacı ağlar, yâr ağlar,
Dere-tepe zümrüt kanlar akarken,
Kor çelikler ciğerleri yakarken,
Baba yiğitleri kundaklamış kar…
Sırımlı çarıkla muzaffer mâzî,
Yiğitlerin harman olduğu yerde!
Nusret nerde, koca zırhlılar nerde?
Askerimiz şehid, ordumuz gazi…
Bıyıkları yeni terlemiş gençler,
Revirlerde bile yemişler pusu.
İngiliz, Fransız, Anzak ordusu,
Nemrudu gölgede bırakan linçler!..
İmkânsızlık îman ile bilendi,
Azim oldu gözlerinin karası,
O yoklukta üç-beş lâstik parası,
Şehitlerin kanlarıyla ödendi!..
Tarifi zor, söyleyemem tek satır,
Kalemimse o cezbeye kapılmış,
Sanki mahşer tatbikatı yapılmış,
Vesikalar sayfa sayfa anlatır.
Hâlâ o günlerin nabzı atıyor,
Tıbbiye beş sene mezun vermemiş.
Gençliğinin baharını görmemiş,
Çanakkale nesli canlı yatıyor!
Çanakkale, ne kemiktir, ne ettir,
Abdülhamid Han’dan kalma silahla,
O günlerden gelen binlerce ruhla,
Canlı tutan kuvvet İslamiyet’tir…
Bundan tam yüz sene önce bu millet,
Çanakkale mahşerine atıldı,
Kahramanlar kervanına katıldı,
Kaç meslek erbâbı hep nöbet nöbet…
Bitmiyor destanım, bitmiyor şiir,
Nezahat onbaşı, on iki yaşı!
Madalyaya süzülüyor gözyaşı,
Hatıralar arasında bir şair…
Tek bir ferdi kalmamış bir alayın,
Varisleri bayrağını soruyor,
Yüz yıl geçti,esrârını koruyor,
İster ağıt, ister efsâne sayın!
Ahmet Saffet Beyim üç torpil ile,
Sisli bir gecede Golyat’ı sildi,
Hasta dedikleri devlet dirildi,
Osmanlı’nın yeter gölgesi bile…
Yıldönümle sınırlanmaz vakitler,
Çanakkale üç yüz altmış beş gündür,
Ölüm vardı, tufan vardı önünde,
Kendi namazını kıldı şehitler…
Fâtihalar, dualarla yarışır,
Çanakkale’mizi ey Celil, dinle!
Her siper başında biraz da inle,
Boru sesi ney sesine karışır!
Tekbir sesi, Hû sesine karışır…
Halil GÖKKAYA
ŞairBiz nice bin şiirle bir hayâli anlattıkRuhumuzda bitmeyen izmihlali anlattıkAradık sevdiğimiz var mıdır bu âlemdeArzda dengi olmayan bir misâli anlattıkÖyle meftûn olduk ki görmeden hiç gönlünüPâre pâ...
Şair: Ekrem KAFTAN
Beşiklerden mezarlara giderken,Günden güne katlanıyor günahım,Ömrümüze yıllar vedâ ederken,Kulluğunla gönenir mi sabahım?Tövbemizi kabul eyle Allâh’ım!..Yâ Rab bizi, kenetlenmiş saf eyle,Affa lâyık ol...
Şair: Halil GÖKKAYA
Böyle bir Ağustos, böyle bir Cuma,Selçuklu bahtına konar Malazgirt…Alpaslan önünde diz çöker Roma,Küfrü kıymık kıymık yonar Malazgirt…Melâike dört tarafı sarınca,Çekirgeyi yıkar elbet karınca…Ulu haka...
Şair: Halil GÖKKAYA
Bâdesi sabırdır, içer Ramazan,Hüsran otlarını biçer Ramazan,Nasıl birden arifeye varırız,Bir çırpıda gelir, geçer Ramazan...Susuzluğun yâdısın sen Ramazan,Terbiyenin adısın sen Ramazan,Sahur-iftar her...
Şair: Halil GÖKKAYA