Eğitimcilerin Kaleminden Hulûsi Efendi
Eğitimcilerin Kaleminden: İrfan ve Kültür Eğitimcisi Olarak Hulûsi Efendi (k.s.)
Tasavvuf, irfan geleneği ile özünde bir eğitim müessesesi olma özelliği taşıyan yüce bir kurumdur. Tasavvuf yoluna giren mürid, almış olduğu mânevî terbiye neticesinde, iç dünyasında var an eşref-i mahlûk olma özelliğinin zuhuruna vesile olur. Tasavvuf bir gönül eğitimidir. Tasavvufî eğitim, sohbet, zikir, tefekkür, murâkabe, hizmet ve râbıta gibi çok farklı terbiye metotlarını kullanarak insanların gönüllerini olgunlaştırır.
Tasavvufî eğitimin en önemli yönlerinden biri kişisel olgunluğu inşâ ederken aynı zamanda toplumsal eğitime de büyük bir katkı sağlamaktadır. Böylece insanın irfan ve kültür dünyası zenginleşir. Toplum hayatımızda, dinî hayatta önemli bir rol üstlenen tasavvufî bilgi ve yaşayış biçiminin pek önemli bir yeri vardır.
Mürşidlerin yaptıkları eğitim iki türlüdür. Birincisi herkese açık olarak yaptıkları va’z veya sohbet tarzında kendini gösterir. Bu tür va’z veya sohbetlerle mürşidler toplumun dinî ve ahlâkî yönden eğitilmesine gayret sarf ederler. Ehliyetli mürşidlerin yaptıkları va’z ve sohbetler hem daha çok kimse tarafından takip edilmekte hem de daha etkili olmaktadır.
İlmi, irfanı ve mânevî otoritesiyle tanınmış mürşidler, toplumda genellikle ehl-i tarîk olsun veya olmasın herkes tarafından sevilip sayılmakta, bu yüzden toplum üzerinde derûnî ve mânevî bir otorite kurarak onların eğitimi ve irşâdı konusunda müsbet tesirler icrâ etmektedir. İkincisi tarîkat içi bir eğitim olarak şeyh-mürid ilişkisi üzerine kurulu, gönüllü bir bağlanma ile başlayan eğitim sürecidir.[1]
Din eğitiminin temel hedeflerinden biri de şahsiyet inşâsıdır. Tasavvuftaki seyr u sülûk uygulamasının temel gayesi insanın şahsiyet yapılanmasıdır. Birey doğuştan getirdiği yeteneklerle çevreyle etkileşimi sonucu davranışlarını oluşturur. Çevreyle etkileşim, yeni davranışlar kazanmak bir başka ifadeyle eğitilmek demektir. Eğitim, olmayanı icat edemez, sadece olanı geliştirir. Eğitimin temel fonksiyonu bireyin doğuştan getirdiği yetenekleri geliştirerek biyolojik insanı kültürlü insan haline getirmektir.[2]
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri Nakşbendî-Hâlidî yolundaki mutasavvıf bir eğitimci olarak hem din eğitimine önem vermiş hem de gönül eğitimini en güzel bir biçimde devam ettirmiştir.
Din eğitimine verdiği önemin en bâriz örneği 1969 yılında kurduğu dernek vasıtasıyla yaptırdığı Darende İmama-Hatip Lisesi’ni 1974 yılında açmasıdır. Ayrıca Darende İlâhiyat Fakültesi’nin kurulması için göstermiş olduğu irâde ve gayret misal olarak gösterilebilir.
1988 yılında Darende İmam-Hatip Lisesi’nde müdürlük yapan Ömer Faruk Taşkın anlatıyor:
“O dönemde Milli Eğitim Bakanı’mız olan Hasan Celal Güzel, Malatya’ya gelmiş, dönüşünde de Darende’ye uğrayıp Hulûsi Efendi’yi ziyâret edeceğini söylemişti. Efendi Hazretleri’ne Bakan Bey’in geleceğini arz ettim. Darende’de devletin temsilcisi kaymakam var, belediye başkanı var, partilerin il veya ilçe başkanları var, Efendi Hazretleri’nin kendisinin de bir makamı var, ancak ondaki büyüklüğe bakın ki, bakanı Darende İmam-Hatip Lisesi’nin müdür odasında karşılıyor. Bu ancak çok ileri görüşlü, ferâset ehli bir insanın sergileyebileceği bir davranıştır.
Bu davranış imam-hatip mesleğine ve okuluna verdiği en büyük değeri gösteriyor. Bakan geldi, Hulûsi Efendi Hazretleri’yle birlikte okulun müdür odasında karşıladık. Efendi Hazretleri’nin Bakan’ı okulda karşılamasının hikmetini o an için idrak edemedik, ama şimdi ne kadar yerinde olduğunu idrak ediyoruz. Daha sonra Devlethane’ye geçtik. Öğle yemeğini yedik.
Efendi Hazretleri, Bakan ve ben kütüphaneye geçtik. Bakan, ‘Efendim, bizden özel bir istekleriniz var mı?’ diye sordu. ‘Bizim tek ihtiyacımız var Bakan Bey, o da öğretmen. Müdür Bey’in öğretmen yetersizliğinden dolayı sıkıntısı var.’ dedi. O zamandan sonra hiçbir öğretmen sıkıntımız olmadı ve Allah’a hamdolsun, himmetleriyle, o dönemlerde hatırı sayılır insanlar yetişti.”
Bu vesileyle Şeyhzadeoğlu Özel Kitaplığı Özel Defteri’nden Hasan Celal Güzel Bey’in duygularını okuyalım:
“19 Kasım 1988
Muhterem Hulûsi Efendi Hocamızın bu güzel kütüphanesi Türk-İslâm kültürümüzün eşsiz eserleri ile dolu, Türk millî eğitimine çok büyük yardımlarda bulunmasından dolayı Hulûsi Hocamıza teşekkür borçluyuz. Nasıl yardımlarıyla Endüstri Meslek Lisesi, İmam-Hatip Lisesi ve diğer birçok müesseseler yapıldıysa, inşallah İlâhiyat Fakültesi de kurulacaktır.
Muhterem Hocamıza tekrar şükranlarımı sunar, dualarını esirgememesi dileğiyle uzun ömürler niyaz ederim. Hürmetlerimle.
Hasan Celal Güzel / Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı”
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.) Darende İmam-Hatip Lisesi’nde okuyan öğrencilerin barınma, iâşe ve giyim kuşam konusunda tepeden tırnağa bütün ihtiyaçlarının görülmesine yardımcı olmuştur. Böyle bir törene iştirak eden Din Öğretimi Genel Müdürü Halil Hayıt Bey, şu satırları kaleme almıştır:
“Muhterem Hacı Hulûsi Ateş Hocamızı ziyâret etmekten duyduğum memnuniyeti bilhassa belirtmek istiyorum. Özellikle İmam-Hatip Lisemize yaptıkları değerli hizmetlerini ve bir İlâhiyat Fakültesi açılması hususundaki samimi gayretlerini görmekten mutluluk duydum.
Dualarını diler, Cenâb-ı Hak’tan zât-ı âlîlerine hayırlı ve uzun ömürler niyaz ederim. 26.01.1989
Halil Hayıt
MEBGS Din Eğitimi Genel Müdürü”
İlim adına Hulûsi Efendi Hazretleri’nin bir kelamları/sözleri şöyledir: “Darende’yi tarihteki ilmî hüviyetiyle tanıtmak istiyorum.” Hulûsi Efendi Hazretleri’nin bütün amacı budur. Merhum Özal’dan da isteği bu olmuştur. Turgut Özal, “İlim adına devletten isteğiniz nedir efendim?” diye sorunca, “İlâhiyat Fakültesi’nin Darende’de açılmasını istiyoruz.” buyurur. Onun isteği vefatından sonra yerine getirilip fakülte açılınca bir gönül dostu şunları söylemiştir: “Darende’ye fakültenin açılması Hulûsi Efendi’nin kerâmetinden başka bir şey değildir.”
O tarihlerde bazı kimseler fakültenin açılacağına inanmıyorlardı. Yurt olarak açılması için ısrar ediyorlardı. Hulûsi Efendi’ye bu durum arz edilince buyurur ki: “Yurt her zaman yapılır, ama bir İlâhiyat Fakültesi her zaman her yerde açılmaz ve biz memleketimizin gençliğinin din ve diyânetinin yanında diğer ilimlerle de mücehhez bir şekilde donanımlı olarak yetişmesini istiyoruz.”
İlâhiyat Fakültesi’nin açılmasını istişâre ettiği akademisyenlerin yazdıkları satırlar da eğitim gayretinin şahitliğini yapan satırlardır:
“Millî kültürümüze hizmet edenler, onların korunmasına ve devamlılığına yardımcı olanlar arasında Hacı Hulûsi Ateş’in müstesnâ bir yeri olduğunu epeyce önceleri duymuştum. Fakat bu evi ve kütüphaneyi gezdikten sonra bu kanaatim daha da kuvvetlendi. Allah bu yolda hizmet edenlerden razı olsun ve Hulûsi Ateş gibilerin soyunu artırsın. Saygılarımla.
Prof. Dr. Metin TUNCEL
Erciyes Üniversitesi Rektörü ve İstanbul Üniversitesi Coğrafya Profesörü”
“Mevcûdiyetinden bile haberdar olmadığım muhterem zat Somuncu Baba’yı bir vesile ile ziyâret edip bu arada muhterem zat Hacı Hulûsi Ateş Beyefendi’yi tanımam, birlikte namaz kılmak ve bir tarihî kültür hazinesi olan mütevâzı ikametgâhında kendisi ile kısa da olsa sohbet etmek fırsatını bulmam hayatımda çok önemli bir olay oldu. Kendi imkânları ile oluşturduğu müze evini takdirle karşıladım. Bu gibi muhterem zatların devletimizce himâye edilmesi en içten temennimdir. Saygı ve takdir hislerimle…
4.7.1985
Prof. Dr. Yüksel İŞYAR
Cumhuriyet Üniversitesi Rektör Yard. ve Ziraat Fakültesi Dekanı”
İnsanların eğitimi özellikle de din eğitiminin yapılması, yaptırılması toplum huzuru için en mühim konulardandır. 1969 yılında temelini attığı Darende İmam Hatip Lisesi’ni 1974 yılında açan Hulûsi Efendi, eğitimin ufkunu daha ilerilere taşımış, ilçeye bir İlâhiyat Fakültesi açılması için gayretler göstermiştir. Binâsını yaptırmış, içini tefriş ettirmiş, ilgili kurum ve kuruluşlara müracaatta bulunarak Darende İlâhiyat Fakültesi’nin açılmasını arzu etmiştir.
Bu arzusu vefatından sonra evladı H. Hamideddin Ateş Efendi’nin gayretleriyle 1993 yılında yerine getirilmiştir. 2001 yılında ise bu eğitim hizmeti Malatya’daki üniversite kampüsüne taşınmıştır. Biz esas konumuza dönecek olursak; fakültenin açılması hususunda girişimleri neticesinde çeşitli zamanlarda davet edilen ve incelemeye gelen ilmiye sınıfını kendi evinde misafir eden Hazret, onların da teveccühünü kazanmıştır. İnönü Üniversitesi Rektörü M. Engin Gözükara Bey İlâhiyat Fakültesi açılması hususundaki bir heyetle yaptığı ziyârette şu hakîkatleri kaydetmiştir:[3]
“Pek muhterem zat Hacı Hulûsi Ateş Hocamızı bayramın üçüncü gününde şahsen tanımaktan büyük bir memnuniyet duymuş bulunuyorum.
Memleketin her problemi ile ilgilendiği gibi aydın din adamı yetiştirilmesindeki gayretleri de övgüye değer. Muhterem H. Hulûsi Ateş gibi aydın din temsilcilerimizin bulunmasından dolayı da ayrıca büyük bir bahtiyarlık duymaktayım. İnşallah İlâhiyat Fakültesi kurulması gayretlerinin neticesini yakın zamanda bizler de görürüz. Memleketimizin bilim adamı yanında aydın din adamına olan ihtiyacı da göz önünde tutularak Muhterem Hocamızın bu konudaki gayretlerinin de sonsuz destek ve savunucusu olacağız. Sayın H. Hulûsi Ateş Hocamıza Türk İslâm kültürüne olan gayretlerinden dolayı teşekkürlerimi arz ederim. Saygılarımla.
11.6.1986
Prof. Dr. M. Engin GÖZÜKARA
İnönü Üniversitesi Rektörü”
İnönü Üniversitesi’nde görev yaptığı sırada ziyârete gelen Prof. Dr. Halide Dolu Hanımefendi’nin ziyâretçi defterine yazdığı duyguları Efendi Hazretleri’nin çok yönlü bir insan olduğunun göstergesidir:
“Darende’nin yetiştirdiği en soylu ailelerinden mütefekkir ve mutasavvıf, Şeyh Hâmid-i Veli’nin torunu olan âlim ve şair Hacı Hulûsi Ateş Beyefendi’yi değerli bir müze, kitaplık ve sanatın her çeşidinin zengin koleksiyonu bulunan tertemiz ve aydınlık köşkünde tanımakla çok memnun oldum. Türk kültür ve Darende tarihine yaptıkları bu yardımlar gerçekten övülmeye değer. Bu değerli hazinenin üniversitemizde açılmasını yürekten istemek ve binası hazır İlâhiyat Fakültesi’nde daha da değer bulacakları inancındayım.
Hacı Hulûsi Ateş Beyefendi’ye sağlık ve mutlu günlere erişmesi dileklerimiz ve en içten saygılarımı sunarım.
24 Ekim 1986 Cuma
Prof. Dr. Halide DOLU
İnönü Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dekanı”
Yukarıdaki samimiyet eseri satırları okuyunca şu kanaat hâsıl oluyor: Hulûsi Efendi Hazretleri gençlerimizin gerek millî gerekse dinî konularda yetişmesi için büyük gayret göstermiş, müesseseler kurmuş ve yaşatmıştır. Özellikle yeni yetişen neslin bedenî, zihnî ve ahlâkî gelişimi için emek vermiştir. Bu talimi gerek şifâhî olarak dergâh kültüründen, gerekse talim ve terbiye olarak okullardan alan insanlar, bilgili, şuurlu ve karakterli kimseler olarak topluma faydalı olmuşlardır.
İnançlı ve erdemli insanların oluşturduğu sağlam bir toplumun inşâsı için eğitim ve kültür yönüyle yaptığı güzellikler ortadadır. Evindeki şahsî kütüphanesi onun kültür ve inanç dünyasının aynası olmuştur. O temiz aynaya bakan her misafir orada gönül güzelliğini müşâhede etmiş ve bunu hatıra defterinin satırlarında ebedîleştirmiştir. Hulûsi Efendi (k.s)’nin kemâli, eğitimine yardımcı olduğu insanların ruh dünyasına da yansımıştır.
[1] Vahit Göktaş, “Tasavvufi Terbiye’nin Günümüz Din Eğitim-Öğretimine Sunabileceği İmkânlar”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 52:2, Yıl: 2011, ss. 137-155, s. 152.
[2] Göktaş, a.g.m., 148.
[3] Musa Tektaş, Basında Hulûsi Efendi, Nasihat Yayınları, s.214, Ankara, 2018.
Musa TEKTAŞ
YazarOsmanlı’nın askerî, ilmî ve teknolojik gelişiminin durması ve gerilemesinde, Batı’daki gelişmeleri takip etmekte gevşek davranmasının tesirli olduğu, hakikati bütün cephesiyle ortaya koymada yeterli o...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Tasavvufta mârifet; kişinin kendini tanıyarak Rabb’ini tanıması, Allah dostlarına âşinâlık kazanması, hakîkat bilgisine erişmesi ve irfân meclislerine kavuşarak, âriflerin sırrına vâkıf olması şeklind...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Milletleri ayakta tutan temel dinamiklerden biri de kültürdür. Kültür, bir toplumun köklerini ve dallarını oluşturan, geçmişi ile geleceği arasında köprüler kuran, böylece toplum bireylerinin ufkunu a...
Yazar: Yusuf HALICI
Allah’ın sevgili kulları hep dert sahibi olmuştur. İyilik için dertlenmek, ideal olana kavuşmak için dert çekmek vuslatın vesilesi kabul edilmiştir.Derdi olan dermânın peşindedir, ama bulsa mı bulmasa...
Yazar: Musa TEKTAŞ