Eğitim Ailede Başlar - Bizi Teknoloji Kurtarmaz
İnsanlık hayata gözlerini açtığı andan beri hatta anne karnından doğup büyüdüğü ana kadar her zaman eğitime ihtiyaç duymuştur. Daha anne karnında iken etrafında olan bitenlere belki de duyarak ya da hisle şahit olan bebek, daha sonra bunların izlerini görecek hayatında… Eğitim dediğimiz kavram o kadar önemli ki tüm hayatımızı çepeçevre kuşatan önemli bir etken olarak tüm gerçekliği ile karşımızda.
Bu sütunlarda sürekli okumanın önemine değinirken bu konuda da mutlaka okumaktan yana dem vuracağım. Çünkü okumak bizi bir yerlere götürür, hayal dünyamızın, düşünce dünyamızın ufuklarını uçsuz bucaksız bir hâl almasını sağlar. Toplum dinamiklerinin sağlam bir şekilde ilerlemesi ancak sağlam bir eğitimle mümkündür.
Bu bahsettiğimiz eğitimi de hiçbir okul, sokak, topluluk veremez. Çekirdek aile dediğimiz yapı o kadar önemli ki bir toplumun refaha ermesinde, felakete sürüklenmesinde çok büyük role sahiptir. Ailede alınacak olan adına bugün değerler eğitimi dediğimiz; sevgi, saygı, merhamet, şefkat, acıma, sevinç, üzüntü velhasıl hayati ve insani olan tüm değerlerin çekirdek aile içinde çocuklara öğretilmesi, benimsetilmesi ve bunu aile içinde de hayata geçirilmesi çok önemlidir.
Geçmişte bir korku kültürü hâkim idi. Çocuklar ailelerine kolay kolay bir şey soramaz. Sorsalar ya da herhangi bir yaramazlıklarında anında dayak yerlerdi, azarlanırlardı. Bugün çocuğa şiddet eskiye nazaran azalmış olsa da maalesef bilinçsiz ebeveynlerin vesilesi ile çocuklar şiddetten arınmış değil. Çocukluk döneminde yaşanan olumsuz her şey ileride bir travma olarak karşımıza çıkıyor aslında.
Bir çocuktan yetişkin gibi davranmasını isteme hakkımız asla yok, ama bir yetişkinden çocukları anlamasını mutlaka bekleriz. Çünkü yetişkinler çocukluk evrelerini yaşadılar. İyi kötü bir çocukluk dönemi mutlaka yaşadılar, o yüzdendir ki empati yapması ve çocukları anlaması gerekiyor yetişkinlerin. Eskiden yine hatalar, yanlışlar vardı bugün de şekil değiştirerek yine çocuk yetiştirme konusunda hatalar, yanlışlar devam ediyor maalesef. Eskiden fiziksel şiddet ön planda iken bugün de ruhsal şiddeti uyguluyoruz farkında olmadan. Her ikisi de kendi içinde çok tehlikeli. Bütün bunları düşünerek hareket etmemiz gerekiyor. Bir toplumun gelişmesi belli bir refah seviyesine ulaşması ailede başlıyor ve ailenin sağlamlığı ile devam edecektir.
Küçükken ortak bir tanış vasıtasıyla adamın birini aramış hal hatır sormuştum: “Abi nasılsın?” diye… Beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım; “Sen kimsin de benimle senli benli konuşuyorsun, asker arkadaşın mıyım senin, haddini bil!” Tabii çocuktum ne diyebilirdim ki şaşıp kalmıştım öyle. Fakat bu diyalog bende öyle bir travma bırakmış olacak ki samimi olmadıkça senli benli konuşmamaya özen gösterdim.
Elbette yabancılarla senli benli konuşamayız ama bir süre sonra sohbet daha samimi bir hâl alabilir. Fakat bu travma neticesinde bende bu süre uzuyor. İşte bilinçsiz bir adamın çocukla nasıl iletişim kurması gerektiğini bilmemesi sonucu insanın kalbinde derin yaralar bırakabiliyor. Bir yerde denk gelmişti, nerede okudum şimdi anımsayamadım kelime, yaradır demişlerdi. Evet, kelime düzgün kullanılmazsa insanın kalbinde derin yaralar bırakacak kadar tesirlidir. Bunun gücünü görmek gerek!
Ailede alınması gereken insanî değerlerin sokakta, okulda ya da bir başka yerde kazandırılmasını beklemeyin. Çünkü bu değerleri en iyi aile öğretebilir. Bu sebepledir ki aile içerisindeki eksik kalan eğitim ileride karşımıza ruhsuz, duygusuz tek tipe insanlar olarak çıkacaktır. Mesleğinde çok iyi bir noktaya gelebilir ama kalbi katılaşmış, taş gibi olmuş dediğimiz tabirden insanlarla karşılaşabiliriz. Bizim hâlimizden anlamayan, sadece kendini düşünen bencil insanlarla karşılaşabiliriz.
Oysa hayat, birbirini anlayınca güzel ve fikirleri paylaşınca güzel… Hayat dediğimiz bu evrende bir yaşam mücadelesi verirken birbirimizi anlamamaktan daha ağır bir ceza olamaz. Birbirimizi anlamazsak, birbirimize yardımcı olmazsak belki bu savaşta ayağımız kayar gideriz. Toplumda örneklerini görmüyor muyuz, canına kıyan insanlar tutunacak bir dal bulamadıklarından artık son çare olarak kendilerini bir bilinmez boşluğa bırakmıyorlar mı? Bu boşlukta kurtuluşu aramıyorlar mı? Toplum dinamiklerine bu şekilde dinamit koymuş olmuyor muyuz? Merhamet ve şefkat kavramlarını unutmak bizi bencil insanlar haline getirir. Birbirimizin derdiyle dertlenmedikçe de bir adım yol alamayız.
Malumunuz dünyayı bir virüstür kasıp kavuruyor. Bu vesileyle yaşam şartlarımızda yavaş yavaş değişiklikler oldu, ziyaretler azaldı. Öğretim modellerinde dijital çözümler hayatımıza girdi. Dijital eğitim ve öğretim faaliyetleriyle birlikte çocukların eline tablet, telefonları da vermiş bulunduk. Eskiden beri savunduğum bir şey vardı ki çocukları telefon ve tabletten nispeten uzak tutalım. Çünkü bunlar dikkati dağıtıyor ve çocukların düşünmesini, hayal etmesini ve yeni düşünceler kurmasını engelliyor. Tabii bu sadece çocuklar için değil hepimiz için geçerli.
Elbette değişen çağla birlikte iletişim olanaklarının dallanıp budaklandığını inkâr edemem. Ve bunları da kullanıyoruz hâliyle. Bugün başka bir şehirdeki arkadaşımızı ziyaret etmeden iletişim olanakları ile sohbet edebiliyoruz. Yine dijital çözümler ile işlerimizi halledebiliyorsak bunları uzaktan yapıyor ve yine dijital olarak gönderiyoruz.
Dolayısıyla iş olanakları açısından da yeni iş sahalarının kurulduğunu inkâr edemeyiz. Ancak bu tablet ve telefonların acısını belki birkaç yıl sonra çekeceğiz. Çünkü çocukların hayal edip düşünerek bir şeyleri öğreneceği zaman dilimini ellerinden şu veya bu sebeple almış olduk. Anne ya da baba çocuğuyla baş edemeyince son kurtarıcı olarak telefonu eline tutuşturuyor ve nefes alıyor. Dünya varmış diye rahatladığını hissediyor, ne kadar masumca. Başına gelmeyen bilmez diyeceksiniz ama öyle değil. Çocuklarımıza gerçek kahramanlarımızı anlatsak, onlara kitaplar okusak, beraber okuma saatleri ayarlasak; çeşitli oyunlar üretsek ya da geçmişteki oyunlarımızı yaşatsak fena mı olur?
Malumunuz 2021 yılında birçok değerimize dikkat çekildi. Yunus Emre ve Türkçe Yılı, İstiklâl Marşı ve Mehmet Akif Ersoy yılı, Hacı Bektaş-ı Veli yılı gibi önemli değerlerimizi hatırlatması babında etkinlikler yapıldı. Elbette önemli şahsiyetlerimiz için bir yıl yetmez, bizim için önem arz eden tüm değerlerimizi hatırlamak ve çocuklarımıza anlatsak ne güzel olur. Mesela hatırat kitaplarını çok severim ben, geçmişe bir köprü kurarsınız ve geleceğe dair hayaller biriktirirsiniz heybenizde.
Bizi teknoloji kurtarmaz, işlerimize yardımcı olabilir ancak. Bizi kurtaracak olan birbirimize hasbi duygularla davranmamız; sevgiyi, saygıyı, vefayı unutmamamız ve çocuklarımıza değer vermemiz. Elbette çalışıyoruz yoruluyoruz, eve gelince çocuklara zaman ayırmak zor gelebiliyor ama çocuklar bunu bekliyor. Anne ve babaları ile vakit geçirmek, konuşmak gün içinde neler yaptıklarını anlatmak istiyorlar. İşte bunları ötelemeyin, ötelerseniz bu zamanlar bir daha gelmez, sonrasında isteseniz de gelmez ve bir bakmışsınız zaman gelmiş geçmiş. Zamanı da geri alma gücümüzün olmadığını unutmamak lazım.
Erol AFŞİN
Yazarİnsan hayata karşı bütün zorluklardan arınmış bir varlık değil, dünyaya kafa tutacak güçte de değil. Tabii Allah’ın verdiği aklı kullanarak insanlığın ilk zamanından bu yana çok önemli merhaleler kate...
Yazar: Erol AFŞİN
Daha dünyaya adım atmadan, anne karnına düştükten sonra Allah’ın Rahman isminin tecellîsi olarak annelerimize verilen rahmet ve şefkat duygusu ile sevgi içinde, güzel duygularla dünyaya gelebilmemiz i...
Yazar: Erol AFŞİN
Bir kitap sayfasınaYolun düşerse eğer,Sarıl dostun hasınaKitap her şeye değer.Her kitap bir macera,Heyecan dolar için.Kitap düşer yollara,Sana kavuşmak için.Nerde kitap görürsen,Dostum diye seç onu.Ki...
Şair: Yusuf DURSUN
Medreseler Uzun Yıllar İlme Hizmet EtmiştirMedrese “okumak, anlamak, bir metni öğrenmek ve ezberlemek için tekrarlamak” anlamına gelen ders (dirâse) kökünden gelir. Medreseler tarih boyunca İslâm mede...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ