İsrafın Zararları
İsraf; herhangi bir konuda aşırı gitmek, doğru ve gerçek olandan sapmak, meşru sınırların ötesine geçmek, imkânları ve sahip olunan değerleri, gerekli görülen yerler dışında veya gereğinden fazla harcamak anlamına gelmektedir.[1]
Kur'an-ı Kerim'de "meşruiyet sınırını aşanlar" için sık sık "müsrif" ve "müsrifîn, müsrifûn" kelimeleri kullanılmaktadır.[2] Allah, “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz, zira Allah israf edenleri sevmez.”[3] buyurmakta, müsrifleri şeytanın dostları olarak nitelendirmektedir: “Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere saçıp savurma. Zira böyle saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan ise, Rabb’ine karşı çok nankördür."[4]
İsraf denilince ilk önce paranın yersiz ve gereksiz harcanması ve yiyeceklerin çöpe atılması akla gelir. Oysa Kur’an’da israfın yukarıda verdiğimiz tanımda da görüleceği gibi, geniş bir anlam alanı vardır.
Yiyeceklerin çöpe atılması, giyime elverişli olduğu hâlde modası geçti diye kıyafetlerin çöpe atılması sıkça yapılan israflardandır. Düğünlerde ve çeşitli vesilelerle yapılan törenlerde gösteriş uğruna birçok kalemde israf yapılmaktadır. İnsanların farkında olmadığı en yaygın israflardan biri de zaman israfıdır. Televizyon başında faydasız programları izlerken geçirilen zaman, internette, sosyal medyada geçirilen zamanın çoğu da israf kapsamına girmektedir.
Son bir yılda pandeminin de etkisi ile Türkiye’de internette geçirilen zamanın günlük 7,5 saat olduğu tespit edilmiştir. Demek ki insanlar, neredeyse gününün üçte birini internette geçirmektedir. İnternette geçirilen zamanın çoğunun faydalı işlerde olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ülkemizde ve dünyada bütün insanların istifadesi için yaratılan yer altı ve yer üstü kaynaklarını kullanmada da sorumsuz davranılmakta, temiz sular kimyasal atıklarla, ormanlar ise bazen bilinçsiz kesimlerle bazen de kasıtlı ya da kazara çıkan yangınlarla zayi olmaktadır. Doğal kaynakların sorumsuzca tüketilmesi, ekolojik dengenin bozulmasına yol açmakta, böylece gelecek nesillerin yaşam alanları israf edilmektedir.
İslâm'a göre, evrendeki her şey Allah'a aittir. İnsanların elde ettiği mal ve mülkün hepsi O'nundur. Yüce Allah, insanla birlikte yeryüzü ve çevresinde, bütün canlılara yetebilecek ölçüde rızık ve nimet yaratmıştır. Kâinattaki her canlının rızkı, Yaratan tarafından lütfedilmiştir. İnsanlar, Allah'ın kendileri için yarattığı rızık ve nimetleri, meşru yollarla elde etmek suretiyle yararlanabilir ve onları mülk edinebilirler.
Her ne kadar özel mülkiyet hakkı tanınmışsa da kişiler, mal varlıklarında mutlak mülkiyet hakkına sahip değillerdir. Meşru yollarla elde edilen mal ve servetin harcanması veya tüketiminde de meşru ölçüler çerçevesinde hareket etme zorunluluğu vardır.
İslâm'da, harcama ve tüketim, israf değil iktisat, diğer bir ifadeyle üretim ekonomisi temeline oturtulmuştur. İsraf sadece fertlerin değil, toplumların çöküşünde de en önde gelen etkenlerden birisidir. Kur’an’da, mal yığmayı düşünen ve servetlerini tembelce ellerinde tutanların mal hırsı eleştirilmektedir.[5] Zira böyle bir tutum, malların âtıl durumda kalmasına ve dolayısıyla da kaynak israfına sebep teşkil etmektedir.
İsraf; her şeyden önce, emeğin ve kazancın sorumsuzca zayi edilmesidir. Aklı başında hiç kimse cebindeki bozuk 5 TL’yi dahi ağırlık yapıyor diye çöpe azmazken, dikkatsizce yapılan harcamalarda binlerce lira değerinde ekmek, yiyecek ve eşya çöpe atılmaktadır.
Müsrif insanların çoğunlukla günü birlik yaşadıkları ve yarını düşünmedikleri görülür. Müsrifler, bol miktarda para ve imkânı sorumsuzca tüketerek harcamanın zevkini yaşarken geleceği düşünmez. Gereğinden fazla harcayanlar, sadece o günün parasını harcamakla kalmamakta, gelecekte ihtiyaç duyacağı meblağı da tüketmiş olmaktadır. İsraf, bereketsizliğe yol açacağından bir zaman sonra zaruri ihtiyaçlar için de para bulmakta zorlanacaktır. Müsrif, israf ettiği malın hesabını veremeyeceğinden ahirette de zor durumda kalacaktır.
Gelirini aşan bir miktarda borçlananlar, çocuklarına miras yerine borç bırakanlar da hem kendi kazancını hem de çocuklarının nasibini zayi etmektedir. Böyle yapanların çocukları tarafından hayırla anılacağını beklemek de çok zordur.
Allah’a kulluk yapmak için yaratılan insan, eğer ömrünü ibadetle geçirmemişse bedenini ve ömrünü israf etmiş sayılır. Zaman israfı, israfların en büyüğüdür, zira telafisi mümkün değildir. Zamanını israf eden, hayatını ve ömrünü zayi etmiş, kendisine de yazık etmiştir.
Kendi lüzumsuz işleri, vehim ve takıntıları yüzünden aile fertlerini, komşu ve akrabalarını, resmî makamları, kamu görevlilerini tartışmalarla meşgul edenler hem büyük zaman kayıplarına hem de iş gücü kaybına yol açarak vebalde kalmaktadır.
Hiç kimse mal benim değil mi, istediğim gibi harcarım diyemez. Piyasada dolaşan ürünler birçok insanın ihtiyacını karşıladığı için bir malda başkalarının da hakkı vardır. İsrafın sonu hüsran ve büyük bir pişmanlıktır.
[1] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, V, 361 3.
[2] Bk. 40/Mü’min, 28, 34; 5/Mâide, 32; 7/A'râf, 81.
[3] 7/Ara’f, 31.
[4] 17/İsrâ, 26-27.
[5] Bk. 70/Mearic, 19-20; 100/Adiyat, 8.
Emine Büşra YÜKSEL
YazarBeğenilme ve takdir edilme duygusu insanın fıtratında vardır. Yaptığı işin beğenildiğini gören insanın şevki artar, daha güzel işler yapmaya motive olur. Fakat insanların beğenisi sürekli olmadığı gib...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Bir kez baş yastığa düşmeyegörsün,Bedenin sarsılır, dillerin susar.Muhannet yaranı deşmeyegörsün,Yürek acı çeker, hallerin susar.Gözlerin kapanır, daralır nefes,Hatırını sorar derinden bir ses,Yatak d...
Şair: Rabia BARIŞ
Gelenek ve görenekler; toplumda asırlardır yapılagelen, toplumun çoğunluğu tarafından benimsendiği için kuşaktan kuşağa aktarılan, bireyleri psikolojik olarak uymaya zorlayan, uymayanı ayıplayan kültü...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Dalında bir tomurcuktu. Annesinin gölgesinde gonca oldu. İlahi kader ki annesinin yaprakları döküldü, toprak oldu. Eğildi yanındaki gül dalına;- Ben, dedi. Yarın gül olacağım…- Evet, dedi gül dalı. Fa...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ